Bölüm 89: Zafer Kutlamaları Part -1

avatar
3438 12

Release That Witch - Bölüm 89: Zafer Kutlamaları Part -1


 

Çevirmen: Lodos

Bu yılki kış bir öncekine göre çok farklıydı. Önceki zamanlarda Şeytan Ayları bittiğinde, Sınır Kasabası sakinleri Uzun Şarkı’nın banliyölerinde bir ay daha kalırlardı. Kar eriyene kadar beklerlerdi, ancak o zaman eve geri dönebilirlerdi.

 

Kasabaya geri döndüklerinde, her zaman onları bir karmaşa beklerdi. Birkaç ay boyunca hiç kimse evlerine bakamadığından bazıları zaten harap olurdu. Sağlam olmayan kulübelerin bazıları karla boğulurdu ve kasaba halkının evleri bazen şeytani canavarlar tarafından barınak olarak kullanılmış olurdu.

 

Her şey kırılmıştı ve kargaşa içindeydi. Örneğin, dolaplar ve masalar ısırık izleriyle doluyken yemek kalıntıları köşelerde duruyordu. Bu evler kar karşısında sığınak gibi kullanılıyordu.

 

Evleri tamir etmek için genellikle bir haftalarını harcıyorlardı. Tüm küflü mobilyaları değiştirerek çürük kokusunu temizlerlerdi. Bu kasaba sakinlerinin çoktandır alışıktıkları bir işlemdi. Fakat bu yılki Sınır Kasabası’nın tamamen yeni gibi olduğu söylenebilirdi, karları hızla temizlemişlerdi. Prens her ailenin evinin kapısına renkli bir afiş vermişti. Uzaktan bakıldığında, daha önceden monoton ve harap olan kasaba renkli hale gelmişti. Renkler birlikte olunca çiçeklerden oluşan bir denize benziyordu.

 

Kaleden ayrıca bir haber de yayınlanmıştı. Şeytan Aylarından sonraki ilk gün , Majesteleri kasaba meydanında büyük bir kutlama balosu yapacaktı! Herkes davetliyken bu yeterli değilmiş gibi hiç kimse para da ödemek zorunda değildi! Üstelik bedava yiyecek de veriliyordu!

 

Balo neydi? Yalnızca üst seviyedeki soyluların katılmasına izin verilen sosyal bir etkinlikti. Kasaba halkı, bunları sadece sözü geçen, tecrübeli ve bilgili tüccarların öykülerinden biliyordu. Şimdiye kadar, hiçbir zaman halkın katılmasına izin verilmezdi. Eğer tüccarların söyledikleri doğruysa, hayatları boyunca kazandıkları tüm paraları verseler bile bir davetiye almak için yeterli olmazdı. Ama şimdi Majesteleri herkesin katılmasına izin vermiyor muydu?

 

“Majesteleri. Bunu yapmazsınız, değil mi?” Carter onaylamamış bir şekilde sordu: “Ne bir orkestra ne de liderlik eden dansçılar olmayacak! Peki balonun ritmini kim kontrol edecek? Buranın en soylu sayılanları bile doğru düzgün dans edemez balolarda. Onlar bu işi beceremezken halk sadece her şeyi büyük bir karışıklığa sürükler.”

 

Carter Gökhisar’daki zamanında yalnızca bir baloya katılmıştı. Kızının doğum gününü kutlamak için bir Marki tarafından ağırlanmıştı. Müzik zarif bir diziyle beraber tutkulu davulla birlikte çalınınırken dans ise birçok dönüş ve adım içeriyordu. Çalgılar ayrı ayrı çalındığında, bayanlar zarif müzikle dans ederdi. Erkekler daha sonra davulun ritmiyle beraber hızlı ve güçlü bir dans sergilerlerdi. Mola verdikten sonra görevliler kalabalığa içki ve atıştırmalık dağıtırlardı. En son şarkı çalana kadar erkekler sevdikleri kadını bir dansa kaldırma zamanı buluyorlardı, şanslıysalar sadece bir dansla ödüllendirilmezlerdi, bir çeşit romantik etkileşim de gerçekleşebilirdi.

 

Carter, sevdiği kızı davet etmek için hala genç olmasına rağmen, o zarif ve romantik atmosferi hatırlayarak iç çekti. Soylular, zarif tavırlarını korumak için günlük olarak eğitilirdi, peki şeytani canavarlarla kapışmak zorunda kalmış olan köylüler, onlarla kıyaslanabilir miydi? Tanrım, Sınır Kasabası’nda böyle bir manzarayı hayal bile edemiyordu.

 

“Lider dansçı mı? Peki.” Roland askerlere taş heykelleri ve darağacını kasabanın meydanından kaldırmalarını emretti: “Demir Balta ve askerler bu görevi devralacaklar.”

 

O güneyli kumadam mı?” Carter hayrete düşmüştü. Avcı takımının yüzbaşı olarak Şeytan Aylarında gösterdiği performansla Demir Balta, en sonunda Baş şövalye tarafından tanınmıştı. Hatta Carter onun yabancı olduğundan bile artık bahsetmiyordu. Ama hala Moji Kabilesi’nden geliyordu sonuçta. Gökhisar Krallığı’nın görgü kurallarını nasıl bilebilirdi ki?!

 

Ancak Roland sadece gizemli bir şekilde gülümseyerek şöyle dedi: ”Baloyu organize eden ben olduğumdan dolayı bu balo her zamanki balolar gibi olmayacak, gördüğün zaman anlayacaksın.”

 

Çok fazla hazırlık yapmamıştı. En büyük iş kasaba meydanına yerleştirilen engelleri kaldırmak ve bunun yerine ortaya bir yığın odun koymaktı. Ek olarak, mangalda yapılan yemekleri yahut başka yiyecekleri koymak için taştan masalar da yapmışlardı. Evet, Roland’ın yaptığı plan buydu: Kamp ateşiyle beraber sağlam bir barbeküydü.

 

Roland’ın uzun zamandır düşündüğü konu, halkının Sınır Kasabası’na ait olma duygusunu nasıl artırabileceğiydi. Eski Lordların altında çalıştıkları uzun bir yaşamın ardından, statü ve milliyet kavramı bu kırsal alanda çok derinlerde olduğu gibi okur-yazar da değillerdi. Sadece mülklerinden ve ailelerinin hayatlarından endişe ediyorlardı. İnsanlar ne kadar gelişmemiş olursa bir o kadar da dar görüşlü olurlardı. Ve dar görüşlü olmamak medeniyetin gelişimi için bir kuraldı. Medeniyet yalnızca insanların fikirleri kadar büyük olabilirdi.

 

Ancak bu ruhlarının gözardı edilebileceği anlamına da gelmiyordu. Bu zafer kutlaması, halkın düşüncelerini dönüştürmek için kullanabileceği yöntemlerden biriydi.

 

Aslında Şeytan Aylarının sona ermesinden sonra genel bir kutlamanın neden olayamayacak bir şey olduğunu anlayamıyordu. Yılda bir kez şeytani canavarların işgali oluyordu, sanki doğal bir felaket gibiydi. Bu tür kötülüğün üstesinden gelmeyi doğal olarak hatırlamakta fayda vardı.

 

Bu nedenle, Şeytan Aylarının sona ermesinin ardından ilk günü “Zafer Günü” olarak adlandırmaya karar vermişti. Dolayısıyla, kendisine ait tüm bölgelerde, bu gün artık pek çok kutlamanın yapılacağı bir bayram günü olmuştu. Üç dört yıl boyunca bunu yaptığı sürece, bu tür bir kutlama bir gelenek haline gelecek ve daha sonra Roland olmadan da devam edecekti. Zamanla insanlar da giderek kendi lordlarının yönetimindeki diğer insanların gerçekten farklı olduğunu hissedeceklerdi.

 

Öğlen olmasa bile, meydan insanlarla doluydu. Bir grup asker ahşap yığınının etrafına dizilmişti. Böylece halk yaklaşamıyordu.

 

Roland’ın düşüncesine göre, yiyeceklerin ücretsiz olarak dağıtılması cazip gelmişti. Kasaba sakinlerinin en az yarısı gelmiştir diye düşündü Roland. Sonunda bini aşkın insan yan yana durarak, odunların etrafında meydanı komple doldurmuşlardı, diğer faaliyetler için yer kalmamıştı. Hatta bazı çocukların çevredeki binaların çatısına tırmandığını fark etti, böylece her şeye rahatça bakıyorlardı.

 

Bu kutlama ilk kez olduğu için, hala bazı eksiklikler vardı. Roland sahneye girmenin ve konuşma yapmanın doğru zamanı olduğunu düşündü. Bu meydanda yaptığı ikinci halk konuşmasıydı, bu nedenle tutumu son zamankinden çok sakin geçiyordu.

 

“Halkım, Ben Gökhisar’ın dördüncü Prensi, Prens Roland Wimbledon! Geçen seferkiyle aynı girişi kullanmıştı, ancak bugünkünün etkisi son zamankinden tamamen farklıydı. Sesi henüz kesilmemişken, kalabalık çoktan alkışlamıştı: Prensimiz çok yaşa!” “Majesteleri!” “Majesteleri çok yaşasın!”

 

Roland’ın göğsüne bir miktar sıcaklık yayılmıştı. Bu kez kendi halkının içinde herhangi bir propaganda düzenlememişti. Dolayısıyla, askerlerinden ve kasaba halkından, kendiliğinden gelen tezahüratları duyduğunda kalbinde bir başarı ve tatmin duygusu hissetmişti.

 

Sesleri nihayet biraz sakinleştiğinde devam ederek: “Şeytan Ayları sonunda bitti! Askerlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde, şeytani canavarlar surların bir adım ötesine dahi geçemedi. Bu yıl Sınır Kasabası, şeytani canavarlarla savaşırken çok küçük bir bedel ödedi. Uzun Şarkı’nın gücüne güvenmediğimiz halde, birleştiğimiz sürece burada bir şekilde dayanabileceğimizi kanıtladık! Kasabamızın yiyeceklerini tehdit ederek, açlık ve soğuk korkusuyla bizi zorlamak istediler. Ancak bugünkü zaferimizle, bunların hepsinin boş çabalar olduğunu gösterdik!”

 

“Doğru, artık o yere geri dönmek istemiyorum!”

 

“Majesteleri sayesinde, kışın açlıktan korkmamıza gerek yok!”

 

Artık bize şantaj yapamayacaklar, Majestelerimiz çok kibar!”

 

Roland, kalabalıktan yükselen duyguların avantajını kullanarak bağırdı: “Bu görkemli ve şanlı zaferimizi birlikte kutlayalım.

 

“Bu hatırlanması gereken bir gün, bundan böyle Şeytan Ayları bittikten sonraki ilk günün ‘Zafer Günü’ olarak bilineceğini ilan ediyorum! Bugün kutlama tam da bu amaç için! Halkım, bu günün tadını sonuna kadar çıkarın! Şimdi dans başlasın! ”

 

Odun yığınının içine bir meşale atılmış ve alevler yükselerek büyük bir alev topu oluşturmuştu.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44349 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr