Bölüm 81 - Topçu Eğitimi

avatar
3721 12

Release That Witch - Bölüm 81 - Topçu Eğitimi


 

 

Çevirmen: Lodos

Vaner ve takımı her gün bu yeni silahla iki-üç saat boyunca eğitim görüyordu ve eğitim bittikten sonra Vaner’in eski sıkıcı işine devam etmesi için surlara dönmesi gerekiyordu. Vaner’in yatakhanesindekilerden biri ateşli silahlar takımına girmişti, şimdi yepyeni bir silahı vardı ve sürekli gösterip hava atıyordu. Eğer aldıkları disiplin kapışmalarını engellemiyor olsaydı Vaner çoktan küfürler savurmaya başlamış olurdu.

 

Aynı zamanda Vaner bir şeylerin ters gittiğini düşünüyordu.

 

Yatakhanesindeki arkadaşları ateşli silah takımına daha birkaç gün önce katılmamışlar mıydı? Yine de atış eğitimlerine direk başlamalarına izin verilmişti. Peki ya Vaner’in topçu ekibi? Ateş etmeye yetkileri bile yoktu. Dahası toplar o kadar ağırdı ki onları surlara taşımak imkansız gibi bir şeydi.

 

Surların tepesine baktığında yürüme yolunun yalnızca iki insan yan yana geldiğinde bile dolduğunu görebiliyordu. Toplar ise... Toplar iki tekerli olsa bile surlardaki yürüme yolundan daha fazla yer kaplıyorlardı ve aşağıya ateş etmek için de çok pratik görünmüyorlardı.

 

Acaba bu top… şeytani canavarlarla savaşmak için kullanılmayacak mıydı?

 

Bir sonraki eğitimlerinde bu varsayımının yanlış olmadığını görmüştü.

 

Demir Balta, dört topçu ekibini nehre getirmişti. Orada Vaner bir şey farketmişti. Bu kocaman bir gemi idi. Hayır… Buna gemi demenin doğru olacağından pek de emin değildi. Dış kaplaması surların yapımı için kullanılan kül rengi taşlardan yapılmış gibi görünüyordu. Çok geniş ama bir o kadar da kısa idi. Yani iki gemi direği haricinde, gemiye benzer bir yanı var mıydı ki? Takım arkadaşları ile bu konuya dair çoktan tartışmaya başlamışlardı bile.

 

“Bu açıkça bir duba köprüsü! diyerek ilk fikri ortaya atan Uzun Şarkı ile olan cevher alışverişinin nakliyatını takip eden Jop’tu. Bu nedenle kendisini bilgili biri olarak görürdü. “Üst kısmı dengeli olması için geniş yapılmış! Güneye olan yolculuklarım sırasında bir çok gemi gördüm. Hadi diyelim ki; bu bir gemi. Rüzgar bunu nasıl hareket ettirecek? Hem bundan da önce, nehir sığ noktadan yürüyerek geçmek için çok geniş ve on yıl önce de eski köprü selle yıkılmıştı. Şimdi eski köprüyü bu duba köprüsüyle yer değiştireceklerdir. Birkaçını yan yana koyup daha dengeli hale getirmek için onları demir zincirlerle bağlayacaklardır!’’

 

“Seyahat ettiğin en uzak yer Uzun Şarkı ama kendini bilgili zannediyorsun. diye itiraz eden Rodney: “Eğer bu bir dubaysa, neden iki direği var? Rüzgarla uçup gitmesinden endişelenmeleri gerekmiyor mu?”

 

Kıç tarafına baktığın zaman dümeni görmüyor musun? Dubaların bunlara ihtiyacı olmaz.” Rodney ile beraber Nelson da katılmıştı. Jop köşeye sıkışmıştı. Bu iki kardeş, verilen her fırsatta öfkelerini çıkarırlardı: “Bunlara ek olarak iki direk arasındaki yapıya bak, kabin gibi görünmüyor mu? Henüz bitmemiş ama hiç şüphesiz ki bu bir gemi.

 

Bu tartışma Vaner’in azcık ilgisini çekmişti, ama o sadece bir sonraki eğitimin ne hakkında olacağından endişeleniyordu. Şansına Demir Balta çok geçmeden açıklamıştı. Topu taşıyan atları Küçük Kasaba’ya doğru getirmelerini istedi. Evet bu isim gemiye bizzat Majesteleri tarafından konmuştu. Demir Balta’nın tanıtımını dinledikten sonra, Jop’un yüzü aniden gerilmişti. İki kardeşin yüzünde de zafer kazanmış bir ifade vardı. Sonrasında topu geminin güvertesine sürüklemeleri gerekmişti.

 

Güvertede iki öbek direk vardı. Her bir grup için dört direk vardı. Bu durma direkleri, güvertenin ortasındaydı ve bir grup diğerinin arkasına gelecek şekilde dizilmişti. Bu, gemide iki top bulundurulabileceğinin işaretiydi.

 

Ama Vaner şeytani canavarlarla başa çıkmak için buna ihtiyaç duyulmayacağını düşünüyordu. Chishui Nehri kuzeyden güneye akıyordu ve şeytani canavarların ortaya çıktığı ormanlarda bilinen bir nehir yoktu.

 

İlk kez gemiye bindiklerinde geminin olağanüstü şekilde dengeli olduğunu fark ettiler. Nehir geminin gövdesinin etrafında hızlıca akmasına rağmen gemi hareketsizdi. Bu sanki katı bir zeminde durmak gibiydi. Sadece atlar gemiye bindiğinde hafifçe sallanmıştı.

 

Vaner ayrıca ekiplerin atış pratiği bittiğinde Demir Balta’nın süreyi tutup not aldığını fark etti. Vaner top için sadece iki yer olduğunu gördüğünde en hızlı olanın gemide yer almaya hak kazanacağını net bir şekilde anlamıştı. Ve Vaner gizli keşfini takımının geri kalanına anlattığında takım birden silkinmiş ve her eğitimde kendi potansiyellerinin üstüne çıkmak için emek sarfetmeye başlamışlardı. Topçu takımı için seçilmezlerse hayatları daha da önemsiz olacaktı. Daha da önemlisi artık ekstra ücret alamayacak olmaları idi.

 

Vaner yedinci güne kadar beklemek zorunda kalmış ancak sonunda ilk canlı atış eğitimi gelmişti. Bu gün Prens topçu eğitimini izlemek için ziyarete gelmişti. Dört takımın içindeki herkes göğüsleri kabarmış biçimde mağrur mağrur yürüyordu

 

Eğitimlerinden dolayı takımlar topun yüklenişini çok iyi biliyordu, Vaner’in takımının ilk atışı çok uzun sürmemişti. Böylece bir topun gücünü ilk defa görmüştü. Sağır edici bir kükreme ile top ateşlenmiş ve beş yüz metre uzaklıktaki karla kaplı alana çarpmış, havaya kar ve çamur fırlattıktan sonra bir kez daha sekerek havaya fırlamıştı. Vaner’in bütün bu olanları çıplak gözleri ile takip etmesi imkansızdı.

 

Bunu gören Vaner, Prens’in böylesine korkunç bir silahı nasıl yapmayı başardığını merak etmişti. Bir topçu saldırısı ile karşılaşanları zırhları bile koruyamayacaktı.

 

Her atıştan sonra takımlar yer değiştiriyordu. Prens, vurulan alanların işaretlemesi için birisine emir vermişti. Emri alan kişi namluyla işaretli yerin arasındaki mesafeyi ölçtü. Dört turdan sonra nihayet sıra tekrar Vaner’a gelmişti. Tam o sırada topun açısını değiştirme emrini duydu.

 

At arabasıyla bağlı olduğu yerde topun üzerine 0, 5, 10, 25 ve 30 işaretli bir ölçek yerleştirilmişti. Vaner bu ölçeği önceden görmüş olsa da bunun ne anlama geldiğini bilmiyordu. Ancak yönergeleri izledikleri sürece her şey yolunda gidecekti. Demir Balta: Beş derece ile atış yap!”diye bağırdı, Bu komutu duyduktan sonra Vaner’in ekibindeki en güçlü kişi olan Jop temizleme çubuğunu almış, namludan içeri sokmuş namluyu dik açıyla tutarken kancayı açmalarını bekleyip ölçek beş dereceyi gösterene kadar yukarıya doğru bastırmış ve kancayı içeri takmıştı.

 

Namlu önceden biraz daha alçaktı, şimdiyse biraz daha yukarıya bakıyordu. Bu ölçek namlu ağzının ne kadar yüksek veya düşük olduğunu gösteriyordu.

 

Her şey hazır olduğunda, her grup yeni açıyla bir atış yapmış ve her atıştan sonra mesafe de ölçülmüştü.

 

Vaner, Prens’in ne yaptığını yavaş yavaş anlıyordu.

 

Her vuruşun mesafesini ölçüyordu. Böylece namlu açısı ne kadar yüksek olursa demir top da o kadar yükseğe uçacaktı.

 

Vaner bu noktada bir yayla atış tecrübesini kullanmıştı, nişanını ne kadar yükseğe alırsa, ok o kadar yükseğe uçardı. Nişan açısı ne kadar alçak olursa, ok o kadar önce yere ulaşırdı. Ama top için bu durumu düşünmemişti. Daha hızlı olduğu için uçma mesafesi daha da artacaktı. Aniden çılgınca bir fikir gelmişti aklına. Top çok hızlı olursa hiç durmayacak mıydı?

 

*

 

Chishui Nehri’nde Küçük Kasaba’nın test aşaması hala devam ediyordu.

 

Wendy geminin asıl gücü olacağından dolayı geminin personeli kesinlikle güvenilir olmalıydı. Böylece Roland, Küçük Kasaba’nın ilk mürettebatı olmak üzere cadılardan çoktan haberi olan adamları eçmişti. Carter kaptandı, dümenci Brian’dı. Yelkenle uğraşmak zorunda olan denizciler de Carter’ın astlarıydı. Gözcü görevinde de Nana’nın babası olan Titus Pine vardı. Bu insanlar genellikle cadılarla sürekli görüşüyorlardı. O yüzden alışma konusunda sıkıntı çekmeyeceklerdi.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44305 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr