Bölüm 63: Eski Bir Hikaye

avatar
3739 13

Release That Witch - Bölüm 63: Eski Bir Hikaye


 

 Çevirmen: Lodos

Bülbül çocukluğunu Gümüş Şehir’de geçirmişti ve o dönem hayatının en mutlu zamanlarıydı.

 

Ancak, bu harika vakitler sadece on dört yaşının kışına kadar sürmüştü. Kışın mülteciler Gümüş Şehir’de bir isyan başlatmışlardı. Ailesi de yemek dağıtmak için dışarı çıkmışlar ancak geri gelmemişlerdi. Bülbül ve erkek kardeşi Hyde, Gilen ailesinin başka bir kolu olan amcalarının evine gönderilmişlerdi.

 

Bu kış, aynı zamanda Bülbül’ün büyü gücüne sahip olduğu kış idi.

 

Yeteneklerini dikkatle saklamıştı ama sonunda Bay Gilen tarafından keşfedilmişti. Gilen, hemen Bülbül’ü kardeşinden ayırmış ve kendi isteklerini yerine getirmesi için onu kardeşinin hayatıyla tehdit etmişti. Böylece Bülbül’ün bir seçim şansı da kalmamıştı. Bay Gilen onu hırsızların loncasına göndermiş ve ona eğitim aldırmıştı. Daha sonra, ticaret sözleşmeleri veya bazı önemli şeyleri çalmak, belediye binası toplantılarını dinlemek yahut düşmanlarının evlerine girmek gibi bazı sakıncalı işleri yapmasını istemişti. Hatta bazen potansiyel rakiplerin evlerine girip su kaynaklarına zehir koymak zorunda bile kalmıştı.

 

Gilen şirketi gittikçe büyümüş ve Bay Gilen’in Bülbül’e karşı olan tutumu da aynı ölçüde kötüye gitmişti. En ufak bir şey bile ters gittiğinde, dövülüyordu. Ne zaman bir konuda başarısız olsa, Bülbül evin içindeki odasına kapatılıyordu. Odanın kapıları da demir çubuklarla değiştirilmişti. Bülbül’ün en çok üzüldüğü kısım ise, erkek kardeşi Hyde’yi görememesiydi. Bay Gilen’in kardeşini öldürdüğünden şüphelenmeye başlamıştı.

 

Bunu ısrarla istedikten sonra, sonunda kardeşini getirmişlerdi. Ama Hyde, Bülbül’ü gördüğünde, tiksintiyle bakmış ve onu bir daha görmek istemediğini söylemişti. Çünkü şeytanın arkadaşı ve bir cadı olduğundan dolayı cehenneme gitmeliydi Hyde’a göre.

 

Bunu duyan Bülbül’ün dünyası başına yıkılmıştı. Ama bu kabus hala devam ediyordu. Bay Gilen ona son bir darbe vurmuştu. Cadı olduğu gerçeği diğer insanlar için halen bir sırdı ama Hyde’a bunu söylemiş ve bir cadıdan ne kadar uzak olursa onun için o kadar iyi olacağını da eklemişti.

 

Hyde ayrıldıktan sonra Bay Gilen, Bülbül’e babasının mirasını Hyde’ın devralacağını ve emirlerine uymaya devam etmezse kardeşini öldüreceğini söylemişti.

 

Bülbül derin bir üzüntüye kapılmış, umutsuzluğa düşmüş ve Gilen’nin ailesinin idare ettiği bir kuklaya dönüşmüştü. Doğum gününde, tamamlamak zorunda olduğu bir görev vardı. Görevden dönerken yolda Wendy’le tanışmış ya da daha doğrusu Wendy onu bulmuştu.

 

Wendy, Bülbül’e Cadı Birliği hakkındaki her şeyi anlatmış ve ona Bülbül gibi benzer hayatlar yaşayan bir çok insanın bulunduğunu söylemişti. Ama oradaki kız kardeşler hayattan vazgeçmemiş ve Cadı Birliği’ne katılmışlardı.. Bunu duyan Bülbül’ün parçalanmış kalbi aniden yeni bir yaşam kıvılcımıyla tutuşmuştu.

 

Kararsızlığın kaybolup yerini kararlılığa bırakması fazla zaman almamıştı. Yaş gününden bir hafta sonra, şeytan işkencelerinin çoktan üstesinden gelmiş ve büyüsünde büyük değişiklikler gerçekleşmişti. Kendi oluşturduğu sis artık sadece silüetini saklamıyordu, aynı zamanda demir çubuklar da artık onu içeride tutamıyordu.

 

Yaş gününden beri yaşadığı işkencelerin tamamen bittiği gün, sise girmiş, banyodan bir bıçak almış ve Bay Gilen’in boğazını kesmek için yatak odasına girmişti. Öncesinde Bay Gilen derin derin solumuştu. Devamında da duyulan tek ses boğazı kesilirken fışkıran kanın sesi olmuştu. Tüm bu olayların yaşandığı esnada, Bülbül, kendini beklediğinden daha sakin bulmuştu.

 

Daha sonra Wendy ve Bülbül, Gilen’nin evinden ayrılmıştı. Kardeşi Hyde’a konusunda da onu görmezden gelmişti. Onu bir daha görmek istemiyordu.

 

Devamında da o ve Wendy, Cadı Birliği’ne doğru yola çıkmışlardı.

 

Bülbül hikayesinin sonuna geldiğinde, bir süreliğine durmuştu. Ama Roland’ın derin düşüncelere dalmış olduğunu hissettiğinde onun dinlenmesi için odadan ayrılmıştı.

 

Roland ise uzun bir süre sonra nihayet kendini toparlayabilmişti ve Bülbül’ün bir zamanlar her cadının acı dolu bir geçmişe sahip olduğunu söylemesini hatırlamıştı. Yetişkinlik gününe ulaşabilirlerse şanslı sayılıyorlardı.

 

Roland bu zamana gelirken bir prens olarak geldiği için şanslıydı.

 

Ertesi sabah, Roland, Bülbül’ün odasındaki Wendy’yi ziyarete gitti.

 

Bir gecelik dinlenmeden sonra, Wendy’nin hali çok daha iyiydi ve yaralandığı kolu tamamen iyileşmiş görünüyordu. Hala güçsüz olmasına rağmen ayağa kalkmış ve Prens’e selam vermek için eğilmişti.

 

“Bülbül’ün hayatını kurtardığınızı biliyorum ve bunun için teşekkür ederim.” Roland cebinden bir parşömen çıkardı ve beklemeden direk konuya girdi: “Hiç şüphe yok ki Cara’nın lider olduğu Cadı Birliği’ne geri dönmen imkansız. O yüzden Sınır Kasabasında kalıp benim için çalışman daha iyi olur. Eğer kabul edersen,yalnızca bu sözleşmeye imza atman yeterli. Anna gibi her ay bir kraliyet altını alacaksın. ”

 

“Majesteleri …” Bülbül tereddütle gözlerini kırpıştırdı.

 

Roland onun ne demek istediğini anlamıştı. Sonuçta, bu karar onun hayatını değiştirecekti. Wendy dağlarda Bülbül’ün hayatını kurtardığı için Bülbül şimdi Roland’ın Wendy’i bu kadar zorlamasını istemiyordu. Bülbül’ün bakış açısına göre Wendy bir süre Sınır Kasabası’nda kalırsa zaten burayı sevecek ve burada kalacaktı.

 

“Ben de sizi bu konu hakkında zorlamak istemezdim. Ama bazı şeylerin bir gün gecikmesi dahi çok tehlikeli. Roland Wendy araya girecek mi diye bir süre bekledi ama Wendy araya girmedi ve sessizce devam etmesini bekledi: “Sanırım bir cadının acı çekmeden uyanış günü nasıl atlatabileceği konusunda bir yöntem biliyorum.”

 

Bu sözle, iki cadı da yüksek bir sesle “Ne?” diye patladılar.

 

Roland yatıştıcı bir şekilde: “Bu sadece bir tahmin ve somut bir kanıt yok. Fakat sanırım, cadıların eskiden yaşadıkları hayatlara kıyasla kamptayken neden daha az acı çektiklerini anladım. Bu iki durum arasındaki tek fark; cadı kimliklerini sakladıkları sırada sihirli güçlerini kullanmayıp kamptaki yaşamları sırasında günlük hayatlarını devam ettirmekin yeteneklerini kullanmaları gerektiğinde yatıyor bence.

 

Wendy başını salladı, “Sen … haklısın.”

 

Anna’nın durumuna gelirsek, yetişkinlik gününden önceleri günlük olarak yeteneği ile eğitim yaptı ve hatta büyü gücünü fazlasıyla kullandığı için komaya girdi. Sonunda bilincini yeniden kazandığında, en zor engellerden birinin üstesinden hiç acı çekmeden gelmiş durumda idi

 

 Yani bence bu muhtemelen, vücudunuza saldıran Şeytan ısırığını kontrol altına almanın anahtarı. Bir cadı bir çeşit sihirli bir kap gibi. Ergenlik dönemi boyunca sihir bu kapta birikiyor. Bu sihir vücudun tolerans seviyesini aştığında zarar veriyor ve bu da yetişkinlik günü ve Şeytan ısırığı olarak adlandırılıp cadının en zorlu gününe dönüşüyor.

 

 Dolayısıyla bir cadı büyüsünü sürekli kullandığı ve güvenli bir seviyede tuttuğu sürece belki de uyanış gününde acısı büyük oranda azalacak ya da tamamen ortadan kalkacak. Roland bir anlık durup ve düşünmelerine izin verdi ve sonra şöyle dedi: “Sınır Kasabasının lordu olarak cadılara büyülerini kullanabilecekleri güvenli bir alan sunabilirim. Tutuklanmayacak ve mahkemeye gönderilmeyeceksiniz ya da sizi kullanıp ölüme terk etmeyeceğim. Tahminim doğru çıkarsa Sınır Kasabası uzun süre sonra Kutsal Dağ arayışınıza bir son verecek.”

 

Cadılara baştan beri bu tehlikeli yeteneklerin Şeytan tarafından verildiği söylenmişti. Bu sonsuz acıdan sonra, cadılar bunun kendi güçleri olmadığını, bunun yerine güçlerinin bu lanet tarafından geldiğini düşünmeye başlamışlardı. Cadı, büyüsünü ne kadar az kullanırsa, ısırık da o kadar güçlü olurdu.  Buraya geldikten hemen sonra, Roland’ın bu güce olan tutumu tam tersine dönmüştü. Eski 4. Prens hatıralarını kurcaladıktan ve Tanrı’nın hükmünü yok saydıktan sonra, bu büyülü enerjiyi, cadının kendi iradesiyle kontrol ettiği bir enerji olarak görmüştü.

 

Wendy uzun bir süre sessiz kaldı ve sordu: Öncelikle şunu bilmek istiyorum. Sözleşmeyi imzaladığımda ve sizin için çalışmayı kabul ettiğimde sizin için ne yapmam gerekecek? ”

 

Geçtiğimiz birkaç yüzyılda, eşsiz yeteneklerinden dolayı bazı cadılar birkaç hırslı kişi tarafından satın alınmış ve hapsedilip tüketilebilen araçlar olarak kullanılmıştı. Her ne kadar Kilise bu tür davranışları cezalandırsa da bunu tamamen engellemek çok zordu. Buna ek olarak, cadılara karşı acımasız davranıyorlardı. Hayattaki bütün önemlerini yitirdikten sonra kaderleri katlanmak için bile çok acımasız idi.

 

Tabii ki, Roland da bu tür durumları duymuştu. Ancak uzun vadeli çıkarlarını düşünmüş ve bunun herkes için bir kazan-kazan durumu olduğuna inanmıştı.

 

Gülümseyerek cevap verdi: “Yapman gereken ilk şey, yeteneğini tamamen kavrayana kadar defalarca pratik yapman. Tıpkı Anna gibi.”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44293 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr