Bölüm 22: Bildiri

avatar
4152 26

Release That Witch - Bölüm 22: Bildiri


 

Çevirmen: Lodos 

  Yağmur durduktan sonraki gün Sınır Kasabası tekrar eski gürültülü haline dönmüştü. Köylülerin çoğu meydanda toplanmış yaşanan bütün tartışmaların arkasından Prens Roland’ın konuşmasını bekliyorlardı.

 

  Roland bir gün önceden; bugün meydana konuşmayı dinlemeye geleceklere bir tabak yulaf ezmesi ve yarım da ekmek verileceğini duyuran bir bildiri yayınlamıştı. Bu kasaba için ücretsiz bir öğle yemeği anlamına geliyordu. Böylece de izleyiciler idam izlerkenki hallerinden bile daha da heyecanlanmıştı.

 

  Vakit öğleye yaklaştığında Roland platforma çıktı.

 

  Kendi kendini gergin olmadığı konusunda kandırıyordu. Şimdiye kadar sadece bilgisayar ekranlarıyla göz gözeydi. Buluşmalarda bile çok kısık bir sesle konuşurdu. Yani şimdiye kadar ilk defa bu kadar büyük bir kalabalıkla başa çıkması gerekiyordu.

 

  Ama bu insanların Sınır Kasabası’nda kalmasını sağlamak için bunu başarmalıydı. Genel bir seferberlik olmalıydı.

 

  Roland elini kaldırdı ve insanlar birden sustu.

 

  Kendi kendine bunu çok defa tekrarlamıştı. Ama yine de dudakları kuruyuvermişti. “Halkım, tünaydın. Ben Roland Wimbledon, Gökhisar Krallığı’nın dördüncü prensiyim. Sizi buraya çok önemli bir meseleyi duyurmak için toplamış bulunmaktayım.”

 

  “Uzun Şarkı Elçisi maden teslimatı hakkında konuşmak için dört gün önce buraya geldi. Kuzey Yamaç alanının çökmesi karşılaştığımız büyük sıkıntılardan biri. Bugüne dek; tam kapasite üretime geçemedik ve bu da son çeyrekte sadece iki aylık üretim yapabildiğimiz anlamına geliyor.”

 

  “Bu durumu elçiye de açıkladım ve kış bitene kadar bize maden çıkarmak için yeterli yiyeceği göndermesini istedim. Ama o reddetti ve hiçbir pazarlığı da kabul etmedi. İki sene öncesindeki gibi daha fazla yiyecek vermeyi reddetti.''

 

  Kalabalık homurdanmaya başladı. Anlaşılan o ki; iki yıl önceki yemek kesintisi onları epey etkilemişti.

 

  “Gittikçe daha da kötüleşecek. Gökhisar Krallığı’nın Astroloğu bu seneki kışın diğer kışlardan daha uzu olacağını ve Şeytan Ayları’nın da dört aydan fazla süreceğini söyledi. Yani herkes iki aylık yemek sıkıntısıyla yüzleşmek durumunda kalacak. İki sene önce arkadaşlarını, aileleriniz, çocuklarınız kaybettiniz. Bu sene kaybedecek neyiniz var?”

 

  Kalabalıktan biri bağırdı: “Hayır, Majesteleri. Kurtarın bizi lütfen!”. Sonrasında da birkaç bağırış çağırış daha geldi: “Majesteleri, bize yardım etmeniz için size yalvarıyoruz!”

 

  Roland bu durum için birkaç figüran kiraladığından dolayı rahatlamıştı. Ellerini kaldırıp kalabalığı susturmayı denedi: “Halkımı asla arkada bırakmam. Tek kişi dahi olsa. Size bilmediğiniz bir şey söyleyeyim. Uzun Şarkı’nın her sene bizden aldığı maden ile bizim aldığımız buğday ve ekmeklerin değeri aynı değil. Aslında iki aylık madenimizin yarım senelik yiyeceğe eşit olması gerekiyor. Ben de madeni Söğüt Kasabası’ndaki tüccarlara sattım ve yolladıkları yük gemisi kısa zaman içinde burada olacaktır. Ayrıca ekmek ve buğdayın yanında peynir, pastırma ve sıcak şarap da olacak. Hem de bütün kış boyunca hepinize yetecek kadar!”

 

  Meydanda bir sevinç dalgası yayıldı.

 

  “Aynı zamanda bu da Uzun Şarkı ile ilişkimizi kesmemiz ve onların kışın bizi kaleye almamaları anlamına da geliyor. Bu kışı Sınır Kasabası’nda geçirmemiz gerekiyor. Çoğunuzun da gördüğü gibi; Sınır Kasabası’nın batısında sağlam bir duvar inşa ediliyor. Yani size şeytani canavarlar hakkında da artık kaygılanmamanız gerektiğini söylüyorum. Onlar ormandaki vahşi hayvanlardan daha güçlü değiller sonuçta. İstedikleri kadar büyük ve güçlü olsunlar bizim için tehlike teşkil edemeyecekler.”

 

  “Ey halkım! Seçiminizi yapın. İki seçeneğiniz var. Biri Uzun Şarkı’nın gölgesi altına saklanıp açlıktan ölmek. Diğeri ise benim emirlerime uymak ve akrabalarınız ile ailenizi korumak için Sınır Kasabası’nı benimle birlikte savunmak. Size söz veriyorum; eğer Şeytan’ın Ayları bitene kadar hayatta kalabilirseniz benimle beraber Şehir Duvarlarının inşaatında çalışmış herkese yirmi beş gümüş para verilecek. Ve bizler için hayatını feda edenlerin ailesi ise tazminat olarak beş kraliyet altını alacak.”

 

  Diğer figüranlar da bağırmıştı: “Majesteleri için savaşın!”. Ve bütün kalabalık ölüme kadar savaşacakları konusunda naralar attılar. Morallerinin yükseldiğini anlayan Roland bu fırsatı öğle yemeğini dağıtmak için kullandı. Bütün hepsinin Sınır Kasabası’nda beklemiyordu.

  Sadece yarısı kalsa bile bütün Şeytani canavarları durdurabileceği konusunda kendinden emindi.

 

 

*******************

Petrov Roland’ın kendisine çamur attığını bilmiyordu Mesajı Uzun Şarkı’nın altı soylu ailesine ilettiğinde hepsi buna gülmüştü.

“O saf Prens’in bizi başından atmak istediğini mi söylüyorsun? Kış gelmeden bir şehir duvarı mı inşa etmek istiyormuş? Cesaretini takdir mi etsem yoksa fazla özgüvenini kınasam mı bilemedim.”

Majesteleri’nin cesareti herkes tarafından bilinir ve eşi benzeri yoktur. Yine de bu bile onun için çok fazla. Sadece aptallık ediyor!”

“Bir taş kesicisi bile yok. Yontulmamış taşları üst üste koyuyor ve aralarına çamur sürüyor. Dikkatli ol, belli bir yükseklikten sonra düşebilirler.”

“Her türlü bu güzel bir şey. Eğer kaçıp Uzun Şarkı’ya gelirse bize boyun eğmekten başka çaresi yok. Ama eğer Sınır Kasabası’nda ölürse… Bu saçmalığı daha geç olmadan bitirebiliriz.”

Dük aniden sessizliği bozdu: “Sen ne düşünüyorsun Petrov?”

Petrov Uzun Şarkı Dükü’nün kendi fikrini sormasını beklemiyordu ve bu yüzden bir süre boş boş baktı. “Ah… Ben bu anlaşmayı devam ettirmeyi düşünüyordum. Ama piyasa fiyatından yüzde otuz ucuz olmak üzere. Bence denemeye değer. Ama…” Düşüncelerini hızla gözden geçirdi. “Ama Majesteleri Uzun Şarkı’nın maden konusunda uzmanlaşmasını istemiyor. Madenleri piyasa fiyatından yüzde elli ucuza satmayı düşünüyor. Yani bu onun daha fazla maden çıkaracağı anlamına gelmekte. Ve ne zamanki ürünleri iki katına çıkarabildi, işte o zaman öncekinden daha fazla kazanabiliriz. Ayrıca demirden bir şeyler yapmayı da planlıyor. Bunlar epey popüler ve geri satması da çok kolay. Ama tabi… bunlar püf noktalar değil.”

“Püf nokta ne ki?”

“Eğer Sınır Kasabası’nı koruyabiliyorsa bu Uzun Şarkı için iyi olur. Şeytani Canavarlar ile savaşmamıza gerek kalmaz bu da bizi epey bir harcamadan kurtarır. Ayrıca Uzun Şarkı ile Sınır Kasabası arasındaki geniş arazi de bize kalır. Buradaki nüfus sıkışıklığını rahatlatmak adına da oraya göç edebiliriz yahut halkımızın bir kısmını oraya yerleştirebiliriz.” Uzun Şarkı bunu tek tek tartıştı. “Ayrıca Prens Roland sonsuza dek Sınır Kasabası’nda kalamaz. Beş sene sonra illa ki bir kişi kral ya da kraliçe seçilecek. Daha başarılı bir Sınır Kasabası geçecek elimize. Uzun Şarkı Kalesi de Sınır Kasabası’nın da katılması ile birlikte Krallıktaki en büyük üçüncü arazi olacak. Bu yüzden, benim tavsiyem…” Dük’e baktı ve uyarırcasına söyledi. “Uzun Şarkı’nın şehir duvarını inşa etmek için yardım göndermesi ve Sınır Kasabası’nı korumasıdır.”

“Aferim.” Dük gülümsedi. “Ama bu sadece çıkarları gözeten bir bakış açısı.”

Doğrulup ayağa kalktı. Odadaki bütün üyelere baktı ve ses tonu kararmış bir şekilde: “Ben bugünlere kadar geldim ve her şey fayda demek değil. Benim kontrolüm dışında olan bir insan ile neden uğraşayım ki? Kurallara itaat etmelisiniz yoksa cezalandırılırsınız. Sınır Kasabası başarılı olsun ya da olmasın, umurumda değil. Benim söylemek istediğim şu; Burası benim bölgem ve kimse bana karışamaz, Prens bile.”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44224 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr