Bölüm 16: Önümüzdeki Yol

avatar
4443 27

Release That Witch - Bölüm 16: Önümüzdeki Yol


 

 Çevirmen: Lodos

  Şöminedeki ateş parlaktı. Kapıdan içeri giren sakinlikle çatışıyordu. Şöminenin üstünde ölü bir boynuzlu geyik kafası asılıydı. Ve bütün o gölgelerin altında boynuzlar keskin pençelere benziyordu.

 

  Şöminenin karşısında ise uzun koyu kırmızı renkli ahşap bir masa vardı. Parşömen yığınlarıyla, kitaplarla ve daha çok da imzalanmayı bekleyen emirlerle doluydu. Roland genelde buraya resmi işlerle ilgilenmeye gelirdi. Kalenin üçüncü katını ofise çevirdikten sonra yavaş yavaş burayı sevmeye başlamıştı.

 

  Hemen arkasındaki Fransız penceresinden, kasabadan sonsuz dağlara kadar giden manzarayı görebiliyordu.  Dağ, Geçilmez Dağ’ın Menzili’nden geçerek Gökhisar Krallığı ile Yaban Toprakları batı ve doğuya ayırıyordu. Ve Kuzey Yamaç Dağı da Geçilmez Dağ’ın bir koluydu sadece.

 

  Dağ’ın eteğinde çitlerle çevrilmiş bir bahçe vardı. Anna’nın eğitimi için inşa edilmiş ahşap kulübe kaldırılmıştı. Ve tuğla havuz da, ikindi çaylarının rahat rahat içilmesi için uzun bir masaya dönüştürülmüştü.  Roland hava iyi olduğunda genelde bronzlaşmaya giderdi veya özel tasarlanmış sandalyesinde kestirirdi.

 

  Kale o kadar da büyük değildi, daha çok kendisinden bağımsız geniş bir bahçeye sahip bir villa gibiydi. Önceki hayatında gerçek taş bir kaleye sahip olması imkansız gibi bir şeydi. Bir ziyaret için bile biletlere para ödemek zorundaydı. Ama şimdi sadece kaleye değil aynı zamanda da bir kasabaya sahipti.

 

  Barov son finansal durumlar hakkında Roland’a rapor verirken elinde bir yığın parşömen vardı: “Majesteleri, son zamanlarda bu tüm işe alma mevzularında çok para harcadık. Eğer böyle devam edersek korkarım ki bir sonraki ilkbahara kadar dayanamayız.”

 

  Sınır Kasabası’nın gelir ve gider hesapları çok basitti. Yalnızca bir satır bir değerli taş ticaretine aitti. Bu satır da Uzun Şarkı Kalesi’nin tekelindeydi. Kuzey Yamaç Madeni’nin mahsulünü vergi olmadan ekmek veya buğdaya çevirmek ile ilgiliydi bu satır. Bunun karşılığında da Uzun Şarkı’ya sığınmaya gidebiliyorlardı. Söylenen o ki; Sınır Kasabası’ndaki soylular hissedarların düzenleyicisiydi ve arazileri de Uzun Şarkı’nın en doğusundaydı. Ama onlar orada geçiciydi ve her sene yerlerine başkası getirilirdi.

 

  İşin açığı Sınır Kasabası’nın tarihi de otuz yıldan fazla değildi. İki yüz yıllık Uzun Şarkı’ya kıyasla daha yeni doğmuş bir bebek sayılabilirdi. Aslında Ryan Dükü de buraya şeytani canavarlar hakkında uyarı verebilsin diye bir gözlem kulesi yapmayı düşünüyordu. Ama araziyi ıslah etmeye başladıktan sonra bir maden bulmayı beklemiyordu. Böylece de buraya bir kasaba kurup adını Sınır Kasabası koymaya karar verdi. Yani diğer bir deyişle, Sınır Kasabası’nı meydana getiren Kuzey Yamaç Madeni idi.

 

  Hırsızlık ve örtbas etmeyi önlemek için Dük soyluları işe almadı aksine madenci olarak yerlileri, mültecileri ve hatta suçluları işe aldı. Yatırımcılar ne kadar istiyorsa o kadar maden çıkarılıyordu. Uzun Şarkı Kalesi’ne sadece çalışanlara bir yıllık buğday ve küçük bir komisyon için ihtiyaç duyuluyordu. Madenin ürününün miktarına bakılmaksızın sabitlenmiş bir ücretti bu. Sınır Kasabası’nın nüfusu iki bindi, onların da yarısı maden işinde çalışıyordu.

 

  Geri kalanlar ise kasabadaki diğer iş kollarındaydı. Demircilik, tekstil, bar gibi şeyler…  Sınır Kasabası’ndan gelen vergi yetersizdi ve sene sonuna bile çıkışmıyordu. Önceki Lord bu çorak araziyi çok ciddiye almamıştı. Roland gönderildikten sonra da Uzun Şarkı’da kalmış ve bir daha geri dönmemişti.

 

  Bu nedenle de Roland çalışan insanlara yalnızca kendi cebinden ödeyebiliyordu. Önceki Prens Roland olsaydı bu tartışılamazdı bile ama şimdiki Roland için Sınır Kasabası’nı adam edebildiği sürece yatırdığı para önemli bile değildi. Neyse ki gelecekte maden, yemek ile takas edilemeyecekti. Eğer o parayı kazanabilirse şimdiki yatırımları hiç önemli olmazdı.

 

  Tek problem Uzun Şarkı Kalesi’nin bu tekeli elden çıkarmamayı ve eski ticareti sürdürmeyi istemesiydi. Bu tıpkı Kaplan’ın çenesinden yemeğini aşırmaya çalışmak gibi bir şeydi. Ama Barov’un verileri de verimsiz insan gücü ve ulaşım sıkıntılarına işaret ediyordu. Maden ürününün yıllık değeri bin kraliyet altınından daha fazla değildi. Uzun Şarkı Kalesi’nin gelirine kıyaslanırsa sadece okyanustaki bir damla idi. Tek kayıp soyluların olurdu.

 

  Sınır Kasabası’nın uzun vadedeki gelişimi için bu satırın tekrar düzenlenmesi gerekiyordu. Roland iyi biliyordu ki; on yıl önce ekonomileri iyi bir durumda olsaydı soylular bu kadar kolay bırakmazlardı bu işi. Pastadan aldıkları pay çok küçük olsa bile en azından hiçbir şey yapmadan gelen bir para vardı. Önceki yatırımcılara yarı fiyat gibi bazı kapitülasyonlar vermeye niyetliydi. Ama bir gemi cevhere karşı yarım tekne yemek almak… Hayır, hayır bu bir daha olmayacaktı.

 

  Roland listeye bakarken Barov dikkatlice onu izliyordu.

 

  Bu üç ay boyunca özellikle de son bir ayda Prens Roland bazı değişiklikler yaşamıştı. Dışarıdan biri fark etmeyebilirdi ama o her gün Prens ile beraberdi. Ve geçirdiği değişim gözünden kaçmıyordu.

 

  Gökhisar Krallığında iken, Prens Roland’ın kötü şöhretini çoktan duymuştu. Görgü kurallarını umursamadan ahlaksızca ne isterse onu yapardı. Çok büyük hatalar yapmamıştı ama sayılamayacak kadar fazla kusuru vardı ve diğer iki erkek kardeşine göre tam bir felaketti.

 

  Barov, Majesteleri ile buraya gönderilince baya hayal kırıklığına uğramıştı. Majesteleri taht mücadeleleri bittikten sonra onu resmi Hazineci yapmaya söz vermeseydi asırlar önce pes etmiş olurdu.

 

  Sınır Kasabası’nda ilk iki ayda Prens Roland genel çocuk tavırlarını sergilemişti ve neredeyse bütün soyluları gücendirmişti. Neyse ki, kasaba epey küçüktü ve tüm idari kadro boşaltılmış olsa bile kendi getirdiği düzinelerce sivil ile bu boşlukları doldurabiliyordu.

 

  Ve sonra, bir şeyler değişmeye başladı.

 

  Ne zaman değişmeye başlamıştı? Barov düşündü, muhtemelen… cadıyı kurtardıktan sonra.

 

  Barov Roland’ın Şeytan tarafından ele geçirildiğini veya başka bir cadı tarafından kontrol edildiğini düşünmüştü. Ama bu ufak bir ihtimaldi. Eğer Şeytanların ve cadıların öyle bir gücü olsaydı Prens Roland’ı mı alırlardı? Kral’ı ya da Papa’yı kontrol etmeleri daha da mantıklı olmaz mıydı? Şüphelerini dağıtan şey ise, Tanrı’nın İntikam Madalyonu’nu tutarken Roland’ı görmüş olmasıydı.

 

  Bu cadılarla uğraşabilmek için Kilise tarafından yapılmış bir silahtı. Herhangi bir Şeytan Tanrı’nın İntikam Madalyonu karşısında çökerdi. Ama Roland onu tutmuştu. Ama ya öbür türlüyse? Yine Prens Roland değil ve bir Şeytan ise ve ilahi güçten korkmuyorsa… O zaman Barov’un onu ifşa etmesi gerekir miydi? Birinin hayatını kurtarmak vardı işin ucunda…

 

  Prens kötü davranışlarına devam etmişti. Ama Barov üzerinde farklı bir izlenim bırakmıştı. Hayır, Barov düşündü de o iki kişi çok çok farklıydı.

 

  İçgüdüsü ona böyle söylüyordu. Roland’ın bir şeyler planladığını hissedebiliyordu. Amacına ulaşmak için açıklanamaz bazı araçlar kullandı. Tıpkı Roland’ın kendini bir cadıyı kurtarması gerektiğine ikna ettiği gibi. Her ne kadar Roland’ın planı çok yeni ve bazı zayıf noktaları olsa da o korkusuzca devam ediyor ve sonuçlardan emin bir şekilde ilerliyordu.

 

  En çok kafa karıştıran şey de buydu. Taht Roland’ın herhangi bir kardeşi tarafından alınabilirdi ama onun alamayacağı kesindi. Bu gerçek hakkında daha da açık olabilirdi. Sınır Kasabası gibi küçük bir yerde gelişim yapmak mı? Bunu Tanrılar bile başaramaz be! Nasıl çılgın bir plan Roland’a Sınır Kasabası’nı Valencia’dan daha da geliştirebileceğini düşündürdü ve bu uğurda çalıştırdı? Nasıl çılgın bir plan ki bu; Roland kendi kendisini buna inandırabildi?

 

  Bu sadece bir fantezi olsa, tamam, ama o sur inşaatı falan aksini kanıtlıyordu. Gerçekten simya ürünü olan Çimentoya dayanarak burada kalmaya niyetlenmişti ama o kadar uzun bir duvarı inşa etmek imkansızdı.

 

  Barov’un ailesinde de bir tane simyacı vardı ama o simyacıların böyle şeyler yaptıklarını hiç duymamıştı. Hiç görülmemiş bir madde üzerine bir duvar inşa etmek. Bu kendine güvenmek miydi yoksa hayal gücü mü? Prens Roland başka ne gizliyordu? Kendini geleceğe karşı zayıf bir ilgi ve merak duyarken buldu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr