Bölüm 532: Kardeş Olmanın Anlamı

avatar
2285 62

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 532: Kardeş Olmanın Anlamı



Bölüm 532: Kardeş Olmanın Anlamı

 

Dönemin başlamasına henüz bir hafta kadar süre vardı. Nie Yan ve Xie Yao ikilisi acıktıkları için kampüsün etrafında dolaşıp yiyecek bir şeyler aramaya başladılar. Öğleden sonralarını ise spor salonunda idman yaparak geçirdikten sonra saat akşam beş civarı evlerine döndüler.

 

Eve vardıktan sonra Nie Yan akşam yemeği için basit bir şeyler hazırladı. Xie Yao her ne kadar nasıl yemek pişirilmesi gerektiğini biliyor olsa da yine de mutfak becerileri gelişmiş sayılmazdı. Nie Yan ise önceki hayatında yalnız yaşamaya başladığı dönemde mecburen kendi yemeğini kendisi pişirmek zorunda kalmıştı. Bundan dolayı oldukça iyi bir aşçı haline gelebilmişti.

 

Çorbalı şekilde üç farklı çeşit hazırladı, her ne kadar hafif bir akşam yemeği olsa da oldukça lezzetli geçmişti. Xie Yao'nun Nie Yan hakkındaki görüşleri yine yükselmişti. Nie Yan'ın böyle pratik şekilde akşam yemeği hazırlamayı nasıl öğrendiğini merak ediyordu.

 

İkili tabaklarındaki yemeği bitirdiğinde evin içinde bir aile ortamı oluşmuş gibiydi.

 

Kaşla göz arasında saat akşam altıya gelmişti.

 

"Oyuna giriş yapmalıyız." dedi Nie Yan. İfadesi bir anda ciddileşmişti. Bugün yaşanacakların, Niuren Birliğinin geleceği konusunda kritik bir öneme sahip olduğunu biliyordu.

 

"Evet." Xie Yao kafasını salladı. Nie Yan'ın ciddileştiğini görünce biraz şaşırmıştı. Xie Yao istemsizce Jiang Yingyu'nun Nie Yan'ın ciddileştiği zaman ne kadar havalı göründüğünü asla bilemeyeceğini düşündü. Kendisi Nie Yan'ın en yakın arkadaşı ve sevgilisiydi. Bu pozisyon Jiang Yingyu'nun asla erişemeyeceği bir pozisyondu. Bu durumdan rahatsızlık duyması için bir sebep yoktu.

 

Odalarında iki adet oyun kapsülü bulunuyordu. Huahai'deki kapsüllerden çok daha fazla gelişmişti bu kapsüller.

 

İkili kapsüllere giriş yaparak İnanç'a bağlandı.

 

Nie Yan ve Xie Yao Hilton Kalesindeki villalarından çıkarak dış taraftaki plazaya bir bakış attı. Kalabalık bir Niuren Birliği oyuncusu grubuyla karşı karşıya kalmışlardı. Hepsi de tam teşekkül ekipmanlarını kuşanmış ve yola çıkmaya hazırdı. Etraftan geçen diğer oyuncular ise hayranlıkla izliyordu bu manzarayı. Bu oyuncular sadece olanları izlemekle yetinecekti.

 

Niuren Birliği oyuncularının şevkli olduğunu gören Nie Yan da heyecanlanmıştı.

 

"Patron, geldin demek!”

 

Niuren Birliği oyuncuları bütün plazayı sarsacak şekilde tezahürat yapmaya başladı. Etraftaki yabancı oyuncuların ağzı açık kalmıştı. Ne kadar da ürkütücü bir manzaraydı!

 

Kara Cehennem yüzünde şaşkın bir ifadeyle Nie Yan'a baktı. Oyuncuların yüzündeki savaş arzusunu görünce aklı karışmıştı. Nie Yan bunu nasıl başarabilmişti? Kara Kahramanın en iyi olduğu dönem bile bununla yarışamazdı! Bu durum artık sade bir hayranlık derecesini aşmış ve resmen fanatiklik seviyesine ulaşmıştı. Tek bir kişinin birliğine bu kadar bağlı olması şaşılacak bir şey değildi. Fakat, ortamda toplanmış olan grubun içerisinde bir kişi bile en ufak bir isteksizlik göstergesi belirtmiyordu, hepsi de durdurulamaz birer savaş makinesi gibi, yollarına çıkan her şeyi canlarına pahasına ezip geçecek birer oyuncuydu. Kendilerinden birkaç kat kalabalık bir düşman grubuyla karşılaşsalar bile içlerindeki savaş arzusu bir nebze bile azalmayacak gibi görünüyordu.

 

"Heh, ne düşünüyorsun? Oyuncuların morali oldukça iyi ha? Bütün hazırlıkları tamamladık. Gidip birkaç şey söylesen iyi olur." dedi Kılıç Parıltısı.

 

Herkes merak ve beklenti dolu bakışlarını Nie Yan'a çevirmişti. Ölüm Diyarındaki savaş Niuren Birliğinin geleceği konusunda belirleyici bir olay olacaktı. Oyunu oynayan bütün oyuncular bu savaşı izleyecekti. Büyücü İttifakının dışarıdan ne kadar yardım aldığı fark etmezdi. Kaybetmek, seçenekler arasında değildi.

 

Nie Yan karşısındaki tanıdık yüzlere baktıkça kalbinde duygular depreşiyordu.

 

Nie Yan'ın aklına aniden söylenecek birçok söz geldi. Zihnini sakinleştirdikten sonra kalabalığa döndü. "Niuren Birliği kurulduğundan beri kaç savaşa girdik biliyor musunuz...? Heh. Çoğunuzun kaç kere savaştığını bile hatırlamadığını düşünüyorum. Ben bile artık sayamıyorum. Fakat ilk savaşımızı hala dün gibi hatırlıyorum! Genç Atmaca, ben ve diğerleri Muzaffer Dönüş tarafından tuzağa düşürülmüştük. Savaşın sonunda az sayıda kişi hayatta kalabilmişti, hatta Genç Atmacanın Esrarlı Perisi ölmüştü. Onu canlandırmak için gerekli olan kristali gece gündüz aramıştı. O zamanlar birliğimiz zayıftı, sadece bin kişilik bir sayımız vardı. Kimler başlangıçtan beri birlikte?"

 

"Ben!"

 

"Ben de!"

 

"Beni sayın!"

 

Kalabalıktan on kişi kadar bağırdı. Bu oyuncuların yüzleri heyecanla parlıyordu. Nie Yan'ın kendilerine sesleneceğini düşünmemişlerdi. Silah arkadaşlarının kendilerine baktığını görünce göğüsleri kabardı ve başlarını dimdik kaldırdılar.

 

"Birçoğunuz hala yanımda. Bu durum benim kalbimi zevkle dolduruyor. Sizler birliğin en eski üyelerisiniz. Birliğe sıkı sıkıya bağlandınız ve bugün olduğumuz hale gelene kadar da kopmadınız. Hala babamın bana dediği bir lafı hatırlarım. Savaş alanında, diğerlerini feda ederek galip gelmek önemli değil, başkalarının seni feda etmesini önlemek önemlidir. Bu dünya çok acımasız bir yer. Acımasızlık sadece bu oyunda ve savaşlarda değil, her yerde. Birliğimiz zamanında çöküşün eşiğine de geldi, ama her daim düştüğü yerden kalkmasını bildi. Şimdi eski düşmanlarımızın haline bir bakın! Muzaffer Dönüş, Kana Susamış Kılıçlar... Hepsi de artık bir hiçten ibaret. Biz yerimizde dimdik durduktan sonra daha da güçleneceğiz! Tek bir küçük birlikten, Kalor'u birleştiren muazzam bir birlik haline geldik. Fakat herkesin de bildiği üzere ala Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızlar ve Melek Müfrezesi gibi düşmanlarımız var. Bizi yok etmek için sürekli planlar yapıyorlar. Bize rahat vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Eğer yok edilmek istemiyorsak yapmamız gereken tek şey kılıçlarımızı kaldırmaktır! Birliğimiz en ince detayına kadar adım adım kurulmuş bir birliktir. Birliğimizin şöhreti çoktan İnanç'ın tarihine altın harflerle kazınmış durumda, aynı şekilde kalplerimizde de yeri var. Bu yaşadıklarımız unutulmaz anılar arasında. İleride bir gün, bu kardeşlik yapılanmasını düşünürken bunun bir parçası olduğunuzu hatırladığınızda omuzlarınız kabaracak!" Nie Yan kalabalığa bakıyordu, kalbi her türlü olumlu duyguyla dolup taşıyordu. Önceki zaman diliminde de yanında ölümüne savaşacak arkadaşları vardı.

 

Nie Yan'ın sözleri Niuren Birliği oyuncularının kalbine dokunmuştu. Etraflarına baktılar. Önleri arkaları, sağları solları silah arkadaşlarıyla dolmuştu. İşte savaşmalarının asıl sebebi buydu! Ortak bir hedef uğuruna, zafer ışığında ilerlerken her daim beraber olacakları bir arkadaşlık grubu! Birbirlerine arkalarını emanet ederken, birbirlerini hayatları pahasına desteklerken gerçekten de kardeş olmanın anlamını en somut şekilde yansıtıyorlardı.

 

Nie Yan'ın konuşmasını duyan Kara Cehennem farklı bir duygu içerisine bürünmüştü. Kendisini Kara Kahramandayken hiç yalnız bırakmayacağını söyleyen kardeşleri şimdi neredeydi? O zamanlar, karakterini silerek oyunu terk ettiğinde Kara Kahraman yok olmaya mahkum kalmıştı. Herkes ayrılmış ve kendi yolunda devam etmişti. Şimdi yaşananları düşünürken ilk başta yaptığı hatayı anlamıştı. Nie Yan'ı düşünürken istemsiz şekilde kıskançlık hissediyordu.

 

Kara Cennet bu esnada Kara Cehennem'in yanına geldi. Niuren Birliği oyuncularına baktıktan sonra bakışlarını abisine çevirdi. "Biliyorsun değil mi, İhtiyar Altı, Gözsüz ve diğerleri hala seni soruyorlar. Her ne kadar ismini değiştirmiş olsan da, bizim kalbimizde hala eski Dokunulmaz’sın. Bu gerçekten de komik. Sırıtma ve diğer hergelelerin Gözsüz’ü öldürdüğü zamanı hatırlıyorum. Onların birlik karargahına tek başına giderek 100'den fazla oyuncularını öldürmüştün. O zamanlar senin benim abim olduğunu ve senden başkasını tanımayacağımı söylemiştim."

 

Kara Cehennem bir şey söylemek için ağzını açtı fakat Kara Cennet sözlerine devam etti. "Karakterini sildiğinde, her yerde seni aradık. İnanç'a giriş yaparak ismini Kara Cehennem yaptın, bundan dolayı ben Kara Cennet ismini aldım kendime. Gizlice Kara Kahramana dönmeye karar verdiğinde bir şey demedim, bu hamlenin sebebinin o kadın olduğunu iyi biliyordum. Sonuçta, benim ayrılmamı ve Niuren Birliğine katılmamı sağladın. Buraya ilk geldiğimde, tam olarak uyum sağlayamadım ve herkesi küçümsüyordum. Fakat sonrasında Ölümsüz Hergeleye bire bir düelloda kaybettim. İşte o zaman bu insanlara saygı duymaya başladığım andı. Onlarla beraber zindan temizliğine gitmeye başladığımda, Kılıç Parıltısı, İzmarit ve diğerleri bana çok şey öğretti. Bir takımın bir parçası olmanın ne demek olduğunu öğrendim ve aralarına kaynadım. Görüşüm zamanla çok değişti. Sonrasında ise kendime sordum, bir gün buraya gelip seninle beraber bu birlikten ayrılmamı istesen bunu kabul eder miydim? Bir cevaba ulaşmadan evvel bunu defalarca düşündüm. Bu küçük kardeşini bağışla, ama sen ayrılmamı söylesen bile ben ayrılmazdım."

 

Kara Cehennemin yüzünde karmaşık bir ifade vardı. O zamanlar Kara Cennet'i kendisinden uzaklaştırarak Niuren Birliğine katılmasını sağlayan kişi kendisiydi. Kara Cennet'in ait olduğu yeri bulmuş olması kendisini de mutlu etmeliydi. Fakat şu anda kalbi neden sanki bir hançer saplanmış gibi ağrıyordu? Aniden anlayabildi. Aslında kardeşlerini yüzüstü bırakarak farklı yönlere dağılmalarına sebep olan kişi kendisiydi!

 

"Üzgünüm. Sen ayrıldıktan sonra Güney Dağı düşman birlikleri tarafından öldürüldü ve Magic denen hergele yeni birlik lideri oldu. İhtiyar Altı ve Gözsüz de ayrıldı. Aradan zaman geçtikten sonra anladım ki sen geri dönsen bile işler artık kesinlikle eskisi gibi olmayacaktı. Magic ve onun yandaşlarını katlettiğini biliyorum. Öncesinde sana gerçekten de hayranlık duyardım, hiçbir zaman değişmediğini ve hala eski Dokunulmaz olduğunu düşünürdüm. Fakat ben değiştim. Ben artık her yerde senin arkandan koşan küçük saf bir çocuk değilim. Ben kendi yolumu keşfettim. Abi, benim için mutlu musun?" Kara Cennet abisi Kara Cehennem'e bakıyordu, yüzünden yaşlar akıyordu.

 

Kara Cennet'in sözleri Kara Cehennem'in kalbine bir hançer gibi saplanmıştı. Büyük bir kayıp yaşamıştı. Dokunulmaz kimliği ile üst düzey bir güce sahip olduğu zamanlarda yanındaki kardeşlerinin neler hissettiğini bir kere bile umursamış mıydı? Kara Kahramanı zirveye taşıyan kişi kendisi olduğu gibi hızlı bir çöküş yaşayarak yok olmanın eşiğine getiren kişi de kendisiydi aynı zamanda.

 

Kara Cennet bile kendisinden ayrılıyordu. Yaşananların hepsi de kendi marifetiydi.

 

"İhtiyar Altı, Gözsüz ve diğerleri ile iletişime geçtim. Onlar da Niuren Birliğine katılmaya istekliler. Abi, bundan sonra ne yapmayı planlıyorsun?" Diye sordu Kara Cennet. Kara Cehennem'in karakterini en iyi bilen kişi kendisiydi. Muhtemelen çok uzun süre burada durmayı planlamıyordu. Muhtemelen yakın zamanda yine tek başına bir oyuncu olacak şekilde uzaklaşacaktı.

 

"Bilirsin. Önceleri, sadece biraz kalıp seni de yanımda götürmek istiyordum. Senin de benimle beraber ayrılacağını düşünmüştüm. Fakat yanılmışım." Kara Cehennem acı şekilde gülümsedi.

 

"Üzgünüm."

 

"Özür dilemeye gerek yok. Asıl üzgün olması gereken ve özür dilemesi gereken kişi benim." Kara Cehennem küçük kardeşinin omuzlarını sıvazladı.

 

"Nereye gidersen git, ben her zaman senin küçük kardeşinim." Dedi Kara Cennet.

 

"Neden bilmiyorum ama, aniden ayrılma isteğim yok oldu. Belki de yaşlanıyorum artık. Burada kalarak İhtiyar Altı, Gözsüz ve diğerlerinin gelişini bekleyeceğim." Kara Cehennem konuşurken omuzlarından bir yük kalkmış gibi hissetti. Bir süre daha burada kalmaktan ne zarar gelirdi ki? Kara Cennet'i bu kadar derinden etkilemiş olan Niuren Birliğinin nasıl bir birlik olduğunu merak etmeye başlamıştı.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr