Bölüm 513: Otorite!

avatar
2511 55

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 513: Otorite!



 

Her şeyin düzene girmesiyle beraber sonraki adım artık geriye yaslanıp altının ceplerine akmasını beklemek olacaktı. Nie Yan artık dikkatini kendi meselelerine verebilirdi. Mücevherlerin satışı meselesini Guo Huai'ye bırakırken içi rahattı.

 

Nie Yan Ignatus Kürk Dükkanına gitti, fakat geldiği yer artık sadece bir harabe şeklindeydi, her taraf kırık ahşap parçalarıyla kaplıydı. Dükkan yerle bir olmuştu, Ignatus ise ortalıkta görünmüyordu.

 

Görev bildiriminde Nie Yan'dan Ignatus'la konuşması isteniyorsa, o halde ihtiyar hala hayatta olmalıydı.

 

Hilton Kalesi orta boyutlardaki bir şehirle kıyaslanabilir büyüklükteydi. Bu kadar çok insanın bulunduğu bir yerde tek bir kişiyi aramak zor bir işti.

 

Aniden, Nie Yan'ın aklına bir bölge geldi. İdari salon!

 

Nie Yan aceleyle Hilton Kalesinin merkezine doğru ilerlemeye başladı. Caddelerde yürürken çok sayıda dükkanın yanından geçti, hepsi de sadece temel sarf malzemeleri satıyordu. Diğer her şey yıkık döküktü. Bu bölgede 60'tan fazla satılık mülk vardı. Yaklaşık üçte biri satılmıştı ve geri kalan ise olduğu gibi duruyordu.

 

Her ne kadar Hilton Kalesine seyahat etmek çok da uygun olmasa da, burada Seviye 70'ten 100'e kadar ekipman düşüyordu. Burası ileride kesinlikle oyuncuların uğrak noktası olacaktı. Önceki zaman diliminde en kalabalık olduğu dönemde içeri girip çıkan oyuncuların sayısı günlün milyonları aşıyordu. İleride buradaki mülklerin değeri göklere fırlayacaktı.

 

"Eğer burada birkaç mülk daha satın alabilirsem harika olur..." Nie Yan kendi kendine mırıldanıyordu.

 

Daha evvel Niuren Birliğine tahsis edilen mülk, Yıldızlı Gece İksir Dükkanının bir şubesi için kullanılmıştı. Ne yazık ki, bu dükkan biraz küçüktü. En fazla Seviye 10 olabilirdi.

 

Nie Yan bir süre düşündü. Büyük Alim unvanına sahip olması ve şeytani yaratıkların işgali konusundaki başarılı kehaneti düşünüldüğünde, belki de yönetici ile konuşup Hilton Kalesinde birkaç fazladan mülk daha alabilirdi.

 

Nie Yan karşısındaki sokağa baktı. Her tarafta yıkık duvarlar vardı ve ortalıkta başıboş NPC'ler dolaşıyordu. Hilton Kalesindeki oyuncuların sayısı gittikçe artıyordu. Büyük birliklerin elit takımları hariç, bazı üst düzey oyunculardan oluşan takımlar da gelmişti. Hepsi de gruplar halinde ilerliyorlardı.

 

Bu gruplar yaklaşık 20'şer kişilikti ve birbirlerine yakın hareket ediyorlardı.

 

Hilton Kalesinin etrafında dolaşan yaratıklar çok daha güçlüydü. Genellikle bir şeytani yaratığı öldürmek için beş takım gerekiyordu. Bazen beş takım bile yetersiz kalabiliyordu, bu durumlarda 10 ya da 12 takım işbirliği yaparak işin üstesinden gelebiliyordu.

 

Bu oyuncuların avladığı yaratıklar oldukça sıradandı. Kılıç Parıltısı ve ekibinin avladığı Crusoe Şeytani Yaratıkla uğraşmaları imkansızdı. Ekipmanları daha iyi hale gelene kadar beklemek zorundaydılar.

 

"Krong Altın Böceğini öldürmek için Seviye 65+ takım arıyorum. İki takım daha lazım, sonra yola çıkacağız. Eğer ilgilenen olursa bana söylesin."

 

Sokaklar şeytani yaratık öldürmek için plan yapan oyuncularla doluydu. En düşük gereklilik 20 kişilik bir takımın oyuncusu olmaktı. Tek başına takılan oyuncuların hepsi görmezden geliniyordu.

 

Nie Yan kalabalık sokaklarda bir süre daha ilerledikten sonra Hilton Kalesinin yönetici binasına ulaştı. Beş katlı bu bina 20 metreden uzundu. Etrafında çok sayıda gözlem kulesi vardı ve bina oldukça büyük görünüyordu. Baştan aşağı zırh kuşanmış gardiyanlar etrafta devriye geziyordu. Burada güvenlik üst düzeydi.

 

Binanın duvarları hafif çatlaklarla doluydu. Sırf etrafı izlemek bile ne burada kadar vahşi bir savaşın gerçekleştiğini anlamak için yeterliydi. Şeytani yaratıklar Hilton Kalesini işgale başlayıp önlerine gelen her şeyi yakıp yıktıkları zaman sadece en sağlam binalar ayakta kalabilmişti. Diğer her şey harap olmuştu.

 

Yönetici binasının biraz uzağında birkaç oyuncu sohbet halindeydi.

 

"Bu bina ne böyle?"

 

"Burası Hilton Kalesinin yönetim binası."

 

"Oldukça iyi korunan bir ere benziyor, diğer şehirlerin yönetim binalarından farklı."

 

"Şu anda bir tek oyuncu bile yönetim binasına yaklaşamaz." dedi bir Hırsız. Bu esnada bakışları siyah bir pelerin giyinmiş olan Nie Yan'ın üzerine döndü.

 

"Şu aptala baksana. İşi bitti. Muhafızlar şimdi onu yakalayacak!" dedi bir Esrarlı Büyücü.

 

Kalın altın plaka zırhları ve keskin büyük kılıçları olan muhafızlar Seviye 100 Elitlerdi.

 

Nie Yan'ın yönetici binasına yaklaştığını gören oyuncular onun bir aptal olduğunu düşünmüştü. Fakat çok geçmeden muhafızların Nie Yan'ı durdurmadığını görüp şaşkına döndüler.

 

Birkaç saniyelik sohbetten sonra muhafızlar Nie Yan'ın binaya girmesine izin vermişti.

 

"O kimdi be?"

 

"Bilmem. Oldukça önemli birisi olsa gerek!"

 

Oyuncular birbirlerine şaşkınlık içinde bakıyordu. Daha evvel Nie Yan gibi bir oyuncu görmemişlerdi. Bu yüksek seviyeli muhafızlar genellikle kendilerine bir oyuncu yaklaştığında oldukça kibirli ve kaba davranırlardı. Fakat Nie Yan'ın karşısında birer koyun gibi davranmışlardı.

 

Nie Yan yönetici binasına giriş yaptı. İçerisi oldukça genişti.

 

Nie Yan pelerinini çıkardı. Aksi takdirde NPC'lerle konuşması zor olurdu. Ayrıca, zaten yönetici binasında bir oyuncuyla karşılaşma ihtimali çok azdı.

 

İnce yapılı bir ihtiyar Nie Yan'a yaklaştı. Bu Ignatus'tu.

 

"Büyük Alim, efendim, sizi tekrar görmek büyük bir onur!" diyerek Nie Yan'ı karşıladı Ignatus.

 

"Bilmukabele." Nie Yan başıyla onayladı.

 

"Büyük Alim, size teşekkür ederim. Eğer sizin başarılı kehanetiniz olmasaydı, buradaki herkes şeytani yaratıkların avı olacaktı." dedi Ignatus, sesinde büyük bir minnettarlık vardı.

 

"Bir şey değil, Tanrı Zümrüt İmparatorluğundaki herkesi korusun." Nie Yan gülümsedi.

 

"Lütfen beni takip edin. Seni Yönetici Kilfeather'la tanıştırayım.”

 

Ignatus, Nie Yan'ı binanın iç taraflarına götürdü. Salondan geçtikten sonra, duvarlar boyunca dizilmiş heykellerle dolu uzun bir koridora geldiler. Bu esnada, başka bir oyuncu onlara doğru yürüyordu.

 

Nie Yan'ın kalbi sıkıştı. Burada başka bir oyuncuyla karşılaşmayı beklemiyordu. Pelerinini tekrar takmak istedi ama artık çok geçti.

 

İkisinin bakışları bir araya geldi. Diğer oyuncu bir Büyücüydü. Giydiği kül rengi cübbesinde bir şimşek sembolü vardı, Elementalist olduğunu simgeliyordu.

 

30'lu yaşlarında gibi görünen köşeli yüz hatları olan bir adamdı. Görünüşü biraz tanıdık geliyordu. Asasının ucundaki parlak ışık yayan kızıl mücevher alev almış gibi görünüyordu.

 

Parak'ın Alev Asası. Bu, oydu!

 

Büyücü İttifakının lideri Çılgın Büyü!

 

Başka herhangi bir yer dururken gelip burada Nie Yan'ın karşısına çıkmıştı!

 

Nie Yan ve Çılgın Büyü karşı karşıya geldi. Her ikisi de kısa bir süre şaşırdı.

 

Birbirine düşman kişilerin kaderinde gerçekten de hep karşılaşmak vardı. İkisi de bu şartlar altında bir araya gelmeyi beklemiyordu.

 

Çılgın Büyü eğilerek Ignatus'a saygısını gösterdi. Ignatus da gülümseyerek karşılık verdi.

 

"Nirvana Alevi!" Çılgın Büyünün bakışları donmuştu. Nie Yan'ın burada olmasını beklemiyordu. Buraya sadece bir görev için gelmişti. Buradaki tek kişinin kendisi olduğuna inanıyordu.

 

Ignatus'un Nie Yan'a karşı duruşu oldukça saygılıydı. Çılgın Büyü Nie Yan'ın bunu nasıl başardığını merak etmeden duramıyordu.

 

Çılgın Büyü şu anda Nie Yan'ın başına bela olmanın bir yolu olmadığının farkındaydı. Eğer yönetici binasında bir şey yapmaya kalksa, sadece görevi iptal etmesiyle kalmaz aynı zamanda kendini alevlerin içine atmış olurdu.

 

Aynı şekilde Nie Yan da Çılgın Büyünün burada ne yaptığını merak ediyordu.

 

İkili birbirlerine bir şey söylemedi. Fakat bazen sözler konuşulmasa bile anlamlar kendini belli ediyordu. Bu iki oyuncunun arasında bir gerginlik olduğu gün gibi açıktı.

 

Bazı kişiler birbirlerine düşman olmaya mahkumdu.

 

Çılgın Büyünün uzaklaştığını gören Nie Yan Ignatus'a döndü. "Onun burada ne yaptığını bana söyleyebilir misiniz?"

 

"Yakın zamanda yönetici binasından bir görev aldı ve bugün görevi bitirdiğini bildirmeye geldi. Kendisi bir Kıdemli Şeytan Avcısı ve Gözcüdür."

 

Kıdemli Şeytan Avcısı ve Gözcü sıradan oyuncular arasında oldukça nadir rastlanan bir unvandı. Fakat elbette Nie Yan'ın sayısız unvanının karşısında bunların bir etkileyiciliği yoktu. Kendisinin İblis Katili unvanı, Şeytan Avcısı unvanının karşısında çok üstündü. Gözcü unvanına gelince, her ne kadar Şeytan Avcısı unvanına göre daha nadir rastlanan bir unvan olsa da yine de çok da etkileyici değildi. Nie Yan'ın sahip olduğu Büyük Alim unvanı ile kıyaslanamazdı bile.

 

Büyük Alim unvanının yanı sıra, Nie Yan yakın zamanda Yüce Elçi olacaktı, Zümrüt İmparatorluğunda yüce bir varlık haline gelecekti. Üstelik kendisinin Hilton Kalesinin kurtarıcısı olduğunu söylemeye gerek bile yoktu. Ignatus elbette Nie Yan'ın sorduğu sorulara cevap verecekti. Fakat bunun karşılığında Çılgın Büyü Ignatus'un karşısında saygılı olmak zorundaydı, sonuçta bu NPC Hilton Kalesinde saygın ve nüfuzlu birisiydi.

 

İşte statü farkı burada etkisini gösteriyordu!

 

Zümrüt İmparatorluğunda statü farkı oldukça belirleyici bir özellikti. Bu dünyada sıkı bir asalet sistemi hakimdi.

 

Nie Yan gibi Büyük Alim unvanına sahip herhangi birisi elbette NPC'lerle rahatça konuşup görev alabilirdi. Fakat sıradan oyuncular ise böylesine saygın ve nüfuzlu NPC'den görev almayı bırakın, onlarla sohbet bile edemiyorlardı.

 

Nie Yan Çılgın Büyünün durumunu Ignatus'tan öğrenmişti. Bu, bir şey fark ettirmezdi. Çılgın Büyünün buraya girip çıkması sadece otoriteye fayda sağlardı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44342 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr