Bölüm 453: Büyük Kehanet

avatar
2695 57

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 453: Büyük Kehanet


Hilton Kalesinin yerlileri Anfrit Dağının olayları hakkında her gün konuşuyorlardı. Nie Yan'ın elindeki Kara Kızıl Altın külçesi bile volkandan gelmişti.

 

Nie Yan yaşananları düşününce biraz şüphelenir olmuştu. Az evvel Collins'in Seviye 20 bir NPC olduğunu görmüştü. Böylesine zayıf bir çocuk nasıl olur da Anfrit Dağı gibi tehlikeli haritalarda gezinebilirdi? Bu durum Nie Yan'ın anlayamadığı bir gizemdi.

 

Collins her ne kadar henüz bir çocuk gibi görünse de gözbebekleri kuvvetli bir hayat ışığı yayıyordu.

 

"Anfrit Dağı, Anfrit Dağı..." Nie Yan kendi kendine mırıldanıyordu. Neyi unutuyordu?

 

Nie Yan'ın zihni karmaşaya sürüklenmişti. Sürekli olarak önemli bir şeyi unuttuğunu düşünüyordu. Fakat aklına bir türlü bir şey gelmiyordu.

 

Nie Yan Hilton Kalesi hakkında bildiklerini hatırlamaya çalıştı. Aniden önceki hayatından bir şey hatırladı, Yeraltından gelen işgalciler bu kaleye saldırıp NPC'leri öldürmeye başladığında sistem tarafından oyunculara bir bildirim gelmişti.

 

Yeryüzünün altından fışkıran bir felaket başlıyor. Yeraltının yaratıkları yeryüzünü işgal etmek için harekete geçti. Bir zamanlar Zümrüt İmparatorluğunun büyük kalelerinden biri olan Hilton Kalesi artık harabe olmakla yüz yüze geldi. Cesur maceracılar, işgalcileri püskürtün ve kahramanların sahip olduğu şöhrete erişin! Ölülerin ruhu huzuru bulsun. Asla unutulmasınlar...

 

Büyük bir işgal, bir felaketin başlangıcı... Doğru ya! Felaket! Nie Yan'ın unuttuğu anılar artık gün yüzüne çıkmıştı. Anfrit Dağının cehenneme benzeyen lavları patlak vermiş ve bu durum Yeraltındaki yaratıkların oradan kaçmasına sebep olmuştu. Yeryüzüne çıkan yaratıkların ilk işi ise Hilton Kalesini işgal etmek olmuştu. Bu saldırı geçmişteki diğer her saldırıdan daha vahşiydi. Bu savaş beş gün boyunca sürmüştü ve çok büyük kayıplara sebep olmuştu. Eğer Zümrüt İmparatorluğunun takviye güçleri zamanında yetişememiş olsaydı kale tamamen düşecekti.

 

Anfrit Dağının patlamaya yüz tutmuş olması yaklaşan felaketin habercisiydi!

 

Eğer Hilton Kalesi önceden uyarılırsa birçok hayat kurtarılabilirdi!

 

Nie Yan Büyük Alimdi. Zümrüt ve Atlas İmparatorluğunda, bu sıfata sahip olan kişiler büyük bir bilgi ve öngörüye sahip olurdu. Tanrıların kutsamasına sahip olmaları ile beraber bu kişiler sıradan insanların hayal dahi edemeyeceği özel güçlere sahip oluyorlardı. Bu kişiler yüce varlıklardı. Bu kişilerin de üzerinde bulunanlar Yüce Elçilerdi. Eğer bir Büyük Alim birkaç defa Zümrüt ve Atlas İmparatorluğuna yardımcı olursa doğal olarak Yüce Elçi unvanını alabiliyordu.

 

Yüce Elçi Büyük Alim'den daha üstündü. Zümrüt ve Atlas İmparatorluğundaki pozisyonları Karsi gibi efsanevi kişiliklerden sonra ilk geliyordu.

 

Nie Yan Yüce Elçi olabilirse Zümrüt ve Atlas İmparatorluğunda dokunulmaz olurdu!

 

Büyük Alim unvanını çoktan almıştı bile. Üç büyük kehaneti başarıyla öngörebilirse Yüce Elçi unvanını alabilecekti!

 

İlk kehanet olarak Hilton Kalesinin işgalciler tarafından saldırıya uğrayacağını öngörebilirdi!

 

Nie Yan aslında bunu yaparken bir şeyleri öngörmüyordu. Geçmişteki hayatından birkaç büyük olay hatırlıyordu. Tek yapması gereken şey Hilton Kalesinin liderini uyarmaktı.

 

Öngörüsü zaten kesinlikle doğru çıkacaktı!

 

Nie Yan beceri çubuğuna baktı ve Yüce Elçi becerisini gördü. Tenha bir sokağa geçiş yaptı, hazırlıklarını başlattı.

 

Tahmini doğrulamak için Yüce Elçi kullanmak istiyordu.

 

Avuçlarına bir anda bir ışık geldi ve bu ışık gittikçe daha da parlak bir hal alıyordu.

 

Gökyüzünden bir ışık huzmesi inmeye başladı, yeryüzü ile göğü birleştiren bir ışık huzmesiydi bu. Bu ışığın etkisi altındayken, Nie Yan bir sistem bildirimi aldı.

 

Ateşli bir cehennem gökyüzünü kızıla boyuyor. Felaket beş gün içerisinde gelecek.

 

Bu ışık huzmesi Kalor'dan bile görülebiliyordu. İnsanlar bu olayın ne olduğu hakkında konuşmaya başlamışlardı.

 

Nie Yan kehaneti aldıktan sonra girdiği sokaktan çıkarak gözden kayboldu.

 

Böylesine belirsiz bir kehanet normalde Nie Yan'ın öngörebileceği bir şey değildi. Fakat bu olayın zaten yaşanacak olduğunu bilmesi kehanetinin doğru çıkmasına olanak sağlıyordu. Hilton Kalesi beş gün içerisinde Yeraltından gelecek olan yaratıklar tarafından kuşatılacaktı!

 

Nie Yan bu olası tehdit karşısında Hilton Kalesinin liderini uyarmalıydı.

 

Hilton Kalesinin yöneticisi olan kişi kendini çok nadir şekilde gösteren bir Büyük Generaldi. Onunla iletişime geçebilmek özel bir yöntem izlemekle mümkündü. Bu esnada Nie Yan'ın aklına bir fikir geldi. Büyük General Kırık Mızrak'a sorabilirdi.

 

Büyük Alim sıfatını elinde bulunduruyor olması Nie Yan'ın sözlerinin dinlenmesi anlamına da geliyordu. Hilton Kalesinin yöneticisinin kendisine inanması, kehanetin doğrulanması için yeterliydi!

 

Nie Yan bunları düşününce rahat bir nefes aldı.

 

Çok geçmeden, Hilton Kalesinin güney kısmına ulaşmıştı. Burası etrafı yüksek duvarlarla çevrili çadırlarla dolu bir yerdi. Kışlaların olduğu yerdeki caddenin karşısında büyük bir beyaz bina vardı. Burası hastaneydi.

 

Nie Yan binaya giriş yaptı. Odaları teker teker geçmeye başladı, odaların hepsi de yaralılarla ve onları tedavi edenlerle doluydu, Nie Yan tanıdık bir yüz görene kadar yoluna devam etti. Sonunda Rando Gölünde tanıştığı Tabip Blevins'i gördü!

 

Blevins yaralı birine yardım ediyor ve onun yaralarını sarıyordu. Nie Yan'ı gördüğünde gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Efendim, küçük hastanemize hoş geldiniz."

 

İlk tanıştıkları zaman Nie Yan düşük seviyeli bir oyuncudan başka bir şey değildi. Bu kadar kısa süre içerisinde onun bu kadar büyük başarılar elde edebileceğini kim tahmin edebilirdi? Yüce Hırsız, Büyük Alim, İblis Katili... Nie Yan'ın şu anki statüsü Blevins'in çok üzerindeydi. Tabip Blevins elbette en ufak bir saygısızlık etmekten bile kaçınıyordu.

 

"Merhaba, tekrar buluştuğumuz için mutluyum," dedi Nie Yan, konuşurken gülümsüyordu. Şu anki karşılaşmalarında oluşan şartlar öncekine göre çok daha farklıydı, bu yüzden Nie Yan eskisi gibi resmi bir üslup tercih etmemişti.

 

"Size nasıl yardımcı olabilirim?" dedi Blevins.

 

"Sadece birkaç şey soracağım. Hilton Kalesinde Terzi Şemalarını nerede bulabilirim biliyor musun? Birkaç tane almanı isteyeceğim, yüksek kalitede ve nadir bulunan malzemelerden olmalı," dedi Nie Yan. Tabip Blevins yüksek bir pozisyonda olmayabilirdi, fakat yine de Hilton Kalesinin bir yerlisiydi. Gizli bir dükkanın yerini biliyor olması muhtemeldi.

 

Blevins bir süre düşündükten sonra konuştu, "Hilton Kalesinde 50'nin üzerinde dükkan vardır ve her türlü eşyayı ve malzemeyi burada bulabilmek neredeyse mümkündür. En kaliteli malzemeleri satan üç dükkana kadar çemberi daraltabilirim. Yaratık derileri ve yüksek seviyeli şemalar konusuna gelince... acaba aradığınız dükkan Ignatus Kürk Dükkanı olabilir mi?"

 

"Ignatus Kürk Dükkanı mı?"

 

"Evet, Ignatus garip ve yaşlı bir adamdır. Fakat, statüsü oldukça yüksektir. Birçok Büyük General elde ettikleri ganimetleri ona satmayı tercih eder. Onun dükkanı sıradan insanların bulmasının zor olduğu bir yerde gizlidir. Ayrıca, o dükkandan alışveriş yapmanız için Hilton Kalesinin yerli halkından birinin size referans olması gerekir."

 

"Evet, aradığım dükkan orası." Nie Yan başıyla onayladı. Nie Yan Hilton Kalesinin içini daha önce görmemiş olmasına rağmen daha evvel oyuncuların kendi aralarında konuşurken yaşlı ve garip bir adamın dükkanından bahsettiğini duymuştu.

 

"Hastane şu anda çok dolu, bundan dolayı şu anda ben buradan ayrılamam. Size yapabileceğim bir iyilik varsa o da size haritadan o dükkanın yerini göstermek olur. Referans meselesine gelince, ben buranın yerli halkından birisi olduğuma göre," dedi Blevins. Blevins yardımcı olmak istiyordu, bunun sebebi hem Nie Yan'ın geçmişte kendisine yardımcı olması, hem de Şeytan Katili ve Büyük Alim unvanlarına sahip olmasıydı.

 

Blevins çekmeceden bir kağıt ve kalem çıkardı, sonrasında Nie Yan için harita çizmeye başladı. Ayrıca referans olmak için de bir not yazdı.

 

Nie Yan haritaya baktı. Ignatus Kürk Dükkanı gerçekten de Hilton Kalesinin güneyinde yer alıyordu. Bu dükkan oldukça tenha bir yerdeydi. Normalde oyuncular dükkanın bulunduğu yere uğramazlardı, referansları olmadan buradan bir şey almaları mümkün değildi.

 

Nie Yan artık dükkanın yerini biliyordu.

 

"Teşekkür ederim, Tabip Blevins."

 

"Sorun değil. Hilton Kalesinin her yerli insanı maceracılara yardım etmek ister. Başka bir şeye ihtiyacınız var mı?" dedi Blevins.

 

"Ayrıca, köle pazarının nerede olduğunu da öğrenmek istiyorum."

 

"Ah o pis köle tacirleri..." Blevins'in ifadesi bir da mide bulantısı ile doldu. Hızlıca kendini toparladı ve Nie Yan'a özür diler gibi bir ifadeyle baktı. "Üzgünüm, birazcık sinirlendim."

 

Nie Yan başıyla onayladı. "Anlayabiliyorum. Bazı zamanlar toplumun böyle çirkin yüzlerinden kaçınmak imkansız oluyor. Siz nazik bir insansınız Tabip Blevins."

 

"İtiraf ediyorum, haklısınız. Köle pazarı Hilton Kalesinin batı tarafında yer alıyor. Orada siyah renkli bir kule göreceksiniz. Köle pazarı o kulenin hemen yanında." Blevins iç çekerek konuşuyordu.

 

"Yardımların için teşekkürler," dedi Nie Yan. Sonunda aradığı iki yerin de tarifini almıştı. Ayrıca bunun yanında gizli dükkandan alışveriş yapabilmek adına bir referans mektubu da almıştı yanına.

 

"Teşekküre gerek yok. Işık sizinle olsun."

 

Nie Yan Blevins'e veda ettikten sonra dükkana doğru yola çıktı. Büyük General Kırık Mızrak'la buluşmadan evvel diğer işlerini bir an önce halledip bitirmek istiyordu. Sonrasında ise Efsanevi Ölüm Büyücüsü Nagado'yu öldürmüş olmasının ödülünü alıp Kalor'a geri dönecekti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44770 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr