Nie Yan birkaç sınıf arkadaşını arayıp Huahai Şehrindeki başka bir okula nakil olduğunun haberini verdi. Aradıkları arasında şaşırmayan yoktu. Hatırladıkları kadarıyla Nie Yan’ın ailesinin durumu pek iyi değildi. Ailesinde başkente taşınacak para şöyle dursun, Nie Yan’ı oradaki okula gönderecek kadar bile para olmaması gerekiyordu. Nie Yan fazla detaya girmemişti. Aradıkları birkaç tanıdıktan ibaretti. Yalnızca veda etmek için aramış olması kafiydi.

Nie Yan’ın günü ailesiyle birlikte akraba ziyareti yapmakla geçti. Ardından bütün eşyalarını eski evlerinden alıp Huahai Şehrindeki evlerine taşıdılar. Sırada o eşyaların yerleştirilmesi vardı.

Nie Yan’ın yeni evi, dağların kenarındaki berrak bir gölün dibine inşa edilmiş bir villaydı. Devasa avlusunda yeni çiçek açmış çeşit çeşit bitki vardı. Manzara çok güzeldi. Tek garip nokta ise bu villanın Nie Yan’ın hatıralarındaki villa olmayışıydı. Önceki hayatındaki evleri bundan birkaç yüz metre ötedeydi.

Bu hayatını öncekinden farklı yaşadığına göre bazı değişiklikler olması normaldi.

Yeniden doğuşu küçük bir kelebek etkisi oluşturmuş ve etrafındaki dünyayı değiştirmişti. O an aklına garip bir şey geldi. Acaba yaşananlara ettiği müdahaleler yüzünden yakında yapılacak olan seçimin sonuçları da değişecek miydi?

Belki de… Geleceği kimse bilemez.

Yeniden doğan biri olsa bile zamanın akıntılarında sürüklenmek tek çaresiydi. Geleceği kontrol edemezdi. Elinden sadece gücünü artırmak ve belirsiz geleceğin raylarında yürüyen kaderine sert bir darbe indirecek kadar kuvvet toplamaktı. Böylece olayların gidişatına etki edebilirdi. En azından geçmişte yaşananların tekrar etmesine mani olabilirdi. Bu kadarı bile onun için yeterliydi.

Aile sıcaklığını hissetmenin mutluluğuyla yüzü gülüyordu.

Nie Yan için böyle monoton ve sıradan bir hayat sürmek göklerden gelen bir hediyeydi.

Eline telefonunu alıp Guo Huai’yi aradı.

「Huahai’ye mi taşındınız? Nereye?」

「Ping’an Bölgesi 27.」Önceki hayatında bölgenin adını acınası ve sıkıcı olarak nitelendirmişti. Son yıllarında anlayacaktı ki emin ve huzurlu kelimeleri aslında son derece kıymetliydi.

「Orası villaların olduğu mahalle değil mi? En ucuz evin fiyatı bile 50.000.000 ¥ civarında olmalı! Vay anasını! Sen neymişsin böyle! Artık zengin veletler arasına katıldın demek! Bu arada, benim peder İnanç içindeki bazı yerlerin değerlerini hesapladı. Kalordaki en küçük arsanın bile inanılmaz bir fiyatı var! Diğer şehirlerden almamı istediğin arsalar var ya, onların değerlerini hesaplamak mümkün değil!」Nie Yan’ın mevcut varlığı duyanların ağızlarını açık bırakacak cinstendi. Toplamda kaç mülke sahip olduğu konusunda Guo Huai bile muallaktaydı.

「İlerde kale kuşatmaları başladığında eğer bir kale ele geçirip kendi şehrimizi inşa edebilirsek oyunda zengin olmak ne demekmiş o zaman göreceksin!」

「Öyleyse kalelerin ortaya çıkmasını dört gözle bekleyeceğim. Duyduğuma göre oyun içi para dönüşümü beş veya altı güne aktif edilecekmiş. Ayrıca yakın zamanda sanal mülk müzayedeleri başlayacakmış. Bir kısmı ticaret platformu üzerinden yürütülecek ama zamanı henüz duyurulmadı.」Pek çok büyük grup ilerde İnanç’a yatırım yapmakla ilgileniyordu. Guo Huai’nin babası bile bu konuda oldukça hevesliydi.

Guo Huai hatırlatmasa Nie Yan’ın aklından tamamen çıkmıştı. Cao Xu gibi para babaları sonunda sahneye çıkacaktı.

Büyük şehirlerdeki müzayede evleri, NPC iksir dükkanları ve diğer dükkanların tamamı satışa çıkarılacaktı. Mali gruplar da oyunda mülkü olan oyuncuların akıllarını yüksek meblağlarla çelip İnanç içerisinde daha çok mülke erişmeye çalışacaktı. Ardından bütün sanal mülkler mali gruplar arasında pay edilecekti.

Nie Yan’ın babası İnanç furyasına bütün bunlar zirveye ulaştığında katılmış ve katıldığı sırada bütün mülklerin alındığını görüp geciktiği için pişmanlık duymuştu. Kimi zaman fırsatlar değerlendirilemeden kaçardı. Kaçtığında da bir daha ele geçmezdi.

Nie Yan’ın istediği mümkün olduğunca çok sanal mülk edinmekti. Gelecek birkaç hafta boyunca Büyü Bombalarına verdiği 500 altın gibi savurgan harcamalardan kaçınmalıydı. Elindeki 1.000 Büyü Bombası Ölümsüz Hergele, Güneş ve diğerlerini Seviye 30’a taşımaya yeterdi.

「Lonca üyelerine oyun parası karşılığı liyakat puanı alabileceklerinin duyurusunu yap. Fiyat 25 liyakat puanı karşılığı 1 gümüş olacak. Bu olay üç gün boyunca devam edecek. Ayrıca bağışladıkalrı her gümüş karşılığında Seviye 30 ekipman alacakları zaman 20 liyakat puanı indirim olacak. Tek seferde 10 gümüş birden veren olursa Seviye 30 olduğu zaman hazineden istediği bir ekipmanı ücretsiz alabilecek. 30 gümüş verenler ise Seviye 30 Altın kademe bir ekipman alabilecek.」Nie Yan bu yönteme dayanarak kısa sürede büyük bir fon oluşturmayı düşünüyordu.

Guo Huai şaşırdı.「1 gümüşe 25 liyakat puanı mı? Zarara girmiyor muyuz?」Niuren Birliğinde 1 gümüşün karşılığı 20 liyakat puanıydı. Nie Yan’ın dediğini yaparlarsa lonca hazinesi anında boşalmaz mıydı?

「Kısa vadede kayıp yaşamamız mühim değil. Ayrıca önümüzdeki günlerde oyun parasının değeri artacak. Yaklaşan sanal mülk satışı için ne kadar para biriktirebilirsek karımıza. Satışlar bittiğinde hazineyi tekrar şaha kaldırırız.」Bu yöntem ile bütün lonca üyeleri ceplerindeki parayı loncaya akıtacaktı. Sanal mülk satışları sona erdiğinde Nie Yan’ın elde ettiği mülklerden gelen kazanç yine lonca üyelerini geliştirmeye yarayacaktı.

「Teşvik yeterince iyi görünüyor.」Guo Huai doğuştan iş adamıydı. Nie Yan’ın amacını anlamıştı. Lonca üyeleri Seviye 30’a ulaştıklarında giyecekleri düzgün ekipmanları olsun diye tereddüt etmeden loncaya para yağdıracaklardı. Loncanın para biriktirmek için olağanüstü bir çaba sarf etmesine gerek kalmamıştı. Sanal mülk satışları bitip gerçek para değişimi başladığında elde ettikleri kazanç bine katlanacaktı. Lonca üyeleri Seviye 30’a ulaştıklarında lonca onlara Altın ve Gümüş kademe ekipmanlar sunacaktı.

「Bu meseleyi sana bırakıyorum. Birkaç güne kaç altın toplayacağız bakalım.」Nie Yan’ın Kalorda en çok arzuladığı mülk, şehrin tam kalbindeki müzayede eviydi. Kalorun çeşitli yerlerinde pek çok müzayede evi olup oyuncu yoğunluğunu paylaştırsa da, merkezdeki müzayede evi şehrin sembolü niteliğindeydi. Bütün Zümrüt İmparatorluğunda ondan daha zengin bir müzayede evi yoktu! O müzayede evini almak istiyorsa 2.000 altını gözden çıkarmalıydı. Çünkü önceki hayatında tamı tamına 3.000 altından satılmıştı.

Nie Yan Kalorun merkezindeki müzayede evini alabilirse Niuren Birliğinin geleceği parlaktı.

Çok sayıda mali kuruluş fon oluşturuyordu. Bağlantıları Nie Yan’ınkinden çok daha derindi. Para babaları kendi aralarında mücadele verirlerken Nie Yan karmaşanın arasında kendisine güzel bir mülk edinebilirse başarılı olmuş demekti.

「Merak etme, bu konuya özellikle ehemmiyet vereceğim.」

「Yardımın gereken bir konu daha var. Huahai’deki bağlantıların ne kadar derine uzanıyor? Birini bulmanı istesem halledebilir misin?」

「Kime?」

「Xie Yao adında bir kız. Huohai Üniversitesinin lise kolunda üçüncü sınıf öğrencisi.」Xie Yao’nun asıl kimliği hakkında önceden bilgi sahibi olması gerektiğini düşünüyordu. Kendini bil, düşmanını bil… Gerçi burada düşmandan ziyade hoşlandığı kızdan bahsediliyordu. Önceki hayatında Xie Yao’nun ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Tek bildiği fevkalade bir servete sahip olduklarıydı. Bu hayatta aydınlanmış biri olarak nereden başlayacağını biliyordu.

「Oo… Senin gibi bir kalas bile aşık oldu ha. Demek yengemizi araştıracağım. Hiç endişe etme, hemen çalışmaya başlıyorum. Bütün bağlantılarımı seferber edip istediğin bilgiye ulaşacağım.」Guo Huai uzunca güldü. Nie Yan’ın birine göz dikmesi ender görülen bir hadiseydi. Kardeşi olarak elbette elinden gelen yardımı yapacaktı.

「Kızın başını belaya sokma.」

「O kadarını biliyoruz canım.」

「Senden yeni haber yok mu? Başkanla aranız nasıl?」

Guo Huai beklenmedik soru karşısında öksürdü.「Aynı. Sadece bir defa yemeğe davet ettim o kadar.」

Nie Yan kahkahayı bastı.「Yemeğe çıkaracak cesaretin varmış demek. Neyse, o da ilerleme sayılır.」

「Ha ha…」

İkili bir süre daha muhabbet edip telefonu kapattı.

Nie Yan’ın babası evden çıkmış ve şirketini kurmaya gitmişti. Bu sırada Nie Yan annesiyle birlikte Huohai’de gezintideydi. Akşam yemeğine Ninjiangdan akrabaları gelecekti. İki yer arası seyahat yaklaşık otuz dakika kadar sürüyordu. Taşınan eşyalar çoktan kutulardan çıkarılmıştı. İşler tahmin ettiklerinden çok daha erken bitmişti.

Nie Yan’ın odası villanın güney tarafında yer alıyordu. Perdeleri açtığında karşısına muhteşem bir manzara çıkıyordu. Babası nakledileceği okulla bütün belge işlerini halletmişti. İki gün sonra da dersler başlıyordu.

Günbatımı semasındaki kırmızı bulutlar harika görünüyorlardı.

Pencereden esen serin rüzgâr Nie Yan’ın zihnini temizliyordu.

Nie Yan derin bir nefes aldı. Tanımlayamadığı bir sebepten ötürü son zamanlarda keyfi yerindeydi. Lisenin son yılını tekrar yaşayacaktı ve bu yüzden içi içine sığmıyordu.

Önceki hayatında sınıfta sönük kalmıştı. Sınıf arkadaşlarının yarısı onu tanımıyordu bile. Bu hayatta herkesle tanışıp kaynaşmak niyetindeydi.

「Ulan! Huohai’ye mi taşındın? Hangi okuldasın?」Tang Yao heyecanla sordu.

「Huohai Üniversitesinin lise kolu.」Tang Yao’nun okulu Huohai Lisesiydi. İki okul arasında fazla bir mesafe yoktu.

「Huohai Üniversitesinin lise kolu mu?」Tang Yao duraksadı.「Pedere sorayım bakalım, belki ben de oraya gelirim.」

Nie Yan önceki hayatını hatırladı. Tang Yao o zaman da aynı sözleri söylemiş, fakat sonrasında hiçbir sonuç çıkmamıştı.

「Mezuniyetimize bir yıl kaldı. En iyisi kendisi boş yere sıkıntıya sokma.」

「Wei Kai’yi hatırlıyor musun?」

「Evet. Hayırdır, bir şey mi oldu?」Wei Kai pis işlerle uğraşıp duruyordu. Böyle biriyle ne kadar az iletişim kurarsa o kadar iyiydi.

「Bitkin Bora denen bir loncayı devralmış. 5.000 ila 6.000 üyesi var. Benim Genç Atmaca, senin de Nirvana Alevi olduğunu biliyor ve Niuren Birliğini kurduğumuzdan haberdar. Bizden yardım istiyormuş.」Tao Yao geçmişte Wei Kai’nin ne kadar küstah biri olduğunu unutmamıştı. Şimdiyse kapılarına kemik dilenmeye gelmiş bir köpek gibiydi.

Bitkin Bora… Nie Yan önceki hayatında bu isimde bir lonca duymuş olsa da hakkında fazla bilgiye sahip değildi. Ancak 6.000 kadar üye hiç fena değildi. Wei Kai kendisi için hayatlarını ortaya koyan 2.000 destekçisi sayesinde buralara gelmişti. Lâkin önceki hayatında ona olanlar düşünüldüğünde hala yeterli gücü yoktu. Mevkisinin verdiği rahatlığın tadını çıkaramadan ortadan kaybolmuştu. Sonrasında ondan haber alınamamıştı.

Nie Yan etraflıca düşündü. Wei Kai gibi biri iki tarafı keskin kılıca benziyordu. Nie Yan onu kanatları altına alsa, sonradan ihanete uğrama ihtimali vardı. Ancak gerektiği zaman suç dünyasından birini emri altında bulundurmasının büyük faydaları olabilirdi. Tıpkı Cao Xu ve Gök Kıran arasındaki ilişki gibi… Gök Kıran’ın da suç dünyasında saygın bir ismi vardı.

「Bu konuyu biraz düşünmem lazım. Şimdilik kesin bir cevap verme.」Böyle bir meselede karara varmadan önce iyice düşünmesi mantıklı olurdu.