Bölüm 163: Dullahan Arbaleti

avatar
4992 39

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 163: Dullahan Arbaleti


 

Tapınağın harabelerine taş parçaları yayılmıştı. Yüzeylerinde ejderha lisanında kazınmış harfler görülebiliyordu. Gerçi zamanla bu harfler de aşınmıştı. Karanlık Çağda karanlık elfler ejderhaların hizmetkarlarıydı. Ejderhaların ilahi varlıklar olduklarına inanırlardı. Kutsal kitabelerinde bile ejderha lisanının kullanılması, bu durumun en önemli kanıtıydı.

 

Tarihleri ve kültürleri, ejderhalarla olan bu ilişkiden büyük ölçüde etkilenmişti. Üzerinden geçen asırlara rağmen kendilerini hala ejderhaların reayası sayıyorlardı. Hala ejderhaların boyunduruğundaymış gibi yaşıyorlardı.

 

Tapınaktaki sunağın yakınlarında farklı yaratıklara ait kemikler dağılmıştı. Bunların bazıları yığınlanmış halde duran insan kafataslarıydı.

 

Nie Yan küçük karanlık elf kabilelerinin farklı türlerden canlıları, ejderhalara adanan ritüellerde nasıl kurban ettiklerini hayal edebiliyordu. Ortak Yönetim Zamanında ejderhaların hükmü sona ermiş, karanlık elfler de insan, yüksek elf ve diğer ırkların ittifakıyla o zamana kadar yaptıkları fena işler için büyük çapta bir soykırıma uğramış, kıtadaki varlıkları neredeyse tamamen silinişti. Çok sayıda karanlık elf kabilesi Yeraltı Dünyasına sığınmış, ama kıta üzerindeki izleri halen canlı kalmıştı.

 

Tapınağa yaklaşırken yerdeki ondan fazla taş havalanıverdi. Her bir taştan güçlü bir karanlık aura yayılıyordu. Üzerlerindeki harfler, ürkünç bir ışıkla parıldıyordu.

 

Ejderha Lisanı bilgisiyle taşların üzerlerindeki harfleri okuyabiliyordu. “yıkım tanrısı, ıssız karanlığın sakinleri, inzivaya çekilmiş kötülük…” Kelimeleri bir araya getirip anlamlı bir şey üretmek zordu.

 

Havada süzülen bu taşlar, ne tür bir mesaj barındırıyordu?

 

Terkedilmiş karanlık elf tapınağında Karanlık Çağdan kalan büyülerin izleri var. Dikkatle inceledikten sonra büyünün başka bir boyuta bir portal açmaya yaradığını keşfediyorsun. Ne güçlü büyü!

Kendi kendine düşünüyorsun. Karanlık elfler ejderhaların hizmetkarlarıydı. Bu habis yaratıklar burada ne yapıyorlardı?



Nie Yan göz ucuyla sistem bildirimini okurken, sunağın üzerinde süzülen taşların ortasında karanlık bir portal oluştuğunu gördü.

 

Birkaç adım uzağında aniden beliren portala karşın Nie Yan hızla geri çekildi. Portalın nereye bağlandığı, gideceği yerde neyle karşılaşacağı meçhuldü.

 

Kendimi riske atamam!

 

İnanç içerisinde öyle haritalar vardı ki tehlikesiz bir an bile geçmezdi. Cesaret ve Özgürlük bölümlerini elinde tutabilmek adına Nie Yan karşısındaki fırsat ihtimalini görmezden gelmeyi tercih ediyordu.

 

Fakat tam arkasını dönüp uzaklaşacakken vücudunun güçlü bir kuvvet tarafından çekildiğini fark etti. Korkudan yüzünün rengi attı. Kaçmak istiyor, ama çekim kuvvetinden bir türlü kurtulamıyordu!

 

Çekim kuvveti iyice güçlendi ve Nie Yan’ın ayakları yerden kesildi.

 

Karanlık portal, ağzını açmış avını çeken koca bir şeytan gibi Nie Yan’ı yuttu.

 

Portalın içinde her şey karardı ve Nie Yan bilincini kaybetti.

 

Portala çekildikten sonra sunağın üzerinde süzülen taşlar da parıltısını yitirip eski cansız halleriyle yere düştüler.

 

Nirvana Alevi çevrimdışı mı oldu?” Güneş şaşkın halde Tang Yao’ya sordu. Arkadaş listesindeki ismi soluklaşmıştı.

 

Bilmiyorum.” Tang Yao’nun da kafası karışıktı. Nie Yan’a mesaj göndermeyi denedi fakat oyuncuyla aynı haritada olmadığını söyleyen sistem bildirimiyle karşılaştı. Acaba Nie Yan başkalarının erişemeyeceği bir haritaya mı gitmişti?

 

Yao Yao da endişelenmişti. “Nirvana Alevi’ne bir şey mi oldu?

 

Başına ne geldi bilmiyorum ama eminim üstesinden gelecektir. Hadi, biz işimize bakalım.” Tang Yao’nun Nie Yan’a olan inancı sınır tanımıyordu.

 

Zümrüt İmparatorluğu çeşitli bölgelerden ve haritalardan meydana gelen devasa bir haritaydı. Oyuncular aynı haritada oldukları müddetçe birbirleriyle mesajlaşabilir, ama Atlas İmparatorluğu veya devlerin tarafsız bölgesi gibi haritalardaki diğer oyuncularla mesajlaşamazlardı. Tang Yao ona mesaj gönderemediğine göre şu anda Zümrüt İmparatorluğunda değil demekti. İyi de bu nasıl mümkün olabilirdi? İmparatorluk sınırları uçsuz bucaksızdı. Bir ucunda diğeri yüzlerce kilometre mesafedeydi. Ve şu anda haritanın merkezindelerdi. Merkez bölgeden çıkmak bile beş gün kadar sürerdi. Tabii o da Nie Yan’ın hızıyla. Işınlanmış olma ihtimali de vardı. Fakat Atlas İmparatorluğuna gidebileceği tek transfer noktası Kalor’daydı.

Nie Yan’ın aniden ortadan kaybolması grubu şaşırtsa da şu anda şüphelerini bastırıp işlerine odaklanmalılardı. Öncelikleri kırmızı isimlerinden kurtulmaktı. Seviye 18 olduktan sonra hasar çıktısında meydana gelen artışla Tang Yao artık daha güçlü moblara geçebileceğini düşünüyordu. Nie Yan’ın dün ona verdiği koordinatlara göz attı. Ardından diğerleriyle birlikte Elit Pullu Kurbağaları aramaya yola çıktılar.

 

Ne kadar zaman geçtiğini bilmez halde bilincini geri kazanan Nie Yan şu anda yerde yatıyordu. Yağmur damlaları yüzüne çarptıkça duyduğu “şıp” sesleri gittikçe daha da gürleşiyordu. Yağmurla birlikte esen rüzgâr, yüzünü acıtıyordu.

 

O an aklına gelen düşünceyle beyninden vurulmuşa döndü. Aniden doğrulup çantasını açtı. Cesaret ve Özgürlük bölümlerinin hala orada olduğunu görünce derin bir oh çekti.

 

Dullahanların Hayali Alemini keşfettiniz.

 

 

Sistem bildirimi ile bir görev haritasında olduğunu anladı.

 

Geniş bir yaban arazinin ortasındaydı. Hava kapalı ve kasvetliydi. Sağanak yağış ve rüzgarın ıslığı başka bir dünyadaymış hissi veriyordu.

 

Etrafı gözlemledikten sonra buranın mühürlenmiş bir bölge olduğunu anladı. Dönüş Parşömeni gibi eşyalar kullanamazdı.

 

Etrafta iskelet atlarına binmiş gezinen süvariler vardı. Siyah vücut zırhları, ellerinde de üç metre uzunluğunda mızrakları vardı. Ancak en çok dikkat çeken özellikleri başlarının olmayışıydı.

 

Nie Yan kamuflaja girerek süvarilerden birine yaklaştı.


Başsız Süvari (Hortlak): Seviye 30
Sağlık: 1,200/1,200
Görev 1 –20 Başsız Süvari Öldür

 


Acaba bu haritada ölsem ne olur? … Ne olursa olsun, öğrenmek istemiyorum. Ama bu Başsız Süvarilerle ilgilenmek hiç kolay olmayacak. Şu anki gücüyle seviyesinin çok üstündeki bir yaratığı öldürmek fazlasıyla zor bir işti.

 

Resmi web sayfasını açıp Başsız Süvarilerle ilgili bilgi toplamaya çalışsa da hiçbir şey bulamadı. Hayal kırıklığıyla iç çekti. Artık tamamen bir başınaydı.

 

Gücü yeterli olmadığına göre yaratıkların zayıf noktasını bulmalıydı.

 

Biraz düşünüp işe koyulmaya karar verdi. İlk olarak Başsız Süvarilerden birinin 70 metre yakınına girip arbaletini çıkardı. Agmota Çamur Bataklıkları’nda kullandığı yöntemin aynısıyla ilk önce Başsız Süvarinin birkaç metre ötesinde yere ateş ederek yaratığın tepkisini gözlemleyecekti. Bu şekilde yaratığın algı mesafesini ölçmüş olacaktı.

 

Başsız Süvariyi gözlemlerken hareketlerinin son derece hantal olduğunu fark etti. Özellikle de yön değiştirirlerken.

 

Üç ok arbaletten fırlayıp Başsız Süvariden 30 metre uzağa saplandı. Yaratık anında tepki verdi. İskelet atını sesin geldiği yöne doğru 20 metre sürdü. Öyle hızlı hareket etti ki, etrafında oluşan rüzgarla yağmur damlaları dağıldı.

 

Yaratığın patlayıcı hızı en azından 120 idi!

 

Düşmanı bulduğu anda böylesi bir hızla hareket edebileceğini öngörememişti.

 

Nie Yan açıkçası biraz çekinmişti. Sürat Kaçışını etkinleştirerek hemen oradan uzaklaştı.

 

Algı mesafesi 35 metre, hücum hızı 120 olan bir yaratık, Nie Yan’ın şu haliyle kafa kafaya mücadelede alt edebileceği bir rakip değildi.

 

Uzaklardan gittikçe daha çok sinirlenen Başsız Süvariye baktı. Düşmanın hücum hızı daha yüksek olursa, çarpışma anında vereceği bonus hasar da daha yüksek olurdu. Kendisinden çok daha yüksek seviyeli Başsız Süvari tarafından görülürse, Nie Yan tek bir darbede hayatını kaybedebilirdi!

 

Herhangi bir şey bulamayan Başsız Süvari bir süre daha orada durdu. Arından atını çevirip geri döndü. İkisi de hortlak olduğundan hareketleri hantaldı. Geri dönerlerken oldukça yavaş ve güç hareket etmişlerdi.

 

Başsız Süvarinin manevralarda ne denli zorlandığını görünce Nie Yan’ın aklına bir fikir geldi. Biraz önce yaptığı gibi yaratığın yakınlarına sokuldu.

 

10 dakika boyunca oklarıyla Başsız Süvarinin algı mesafesini arkadan ölçmeye çalıştı. Ve nihayet arkadan algı mesafesini 3-4 metre olarak ölçtü. Öndekinden çok daha düşüktü. Ayrıca arkasından tetiklendiğinde atını çevirip Nie Yan’ı görmesi için uzunca bir süre geçmesi gerekirdi.

 

Nie Yan gülümsedi. Bu keşifle işi çok daha kolaylaşmıştı. Elindeki arbaleti Başsız Süvariye doğrultup ateşledi.

 

Üç ok yaratığa saplandı.

 

-26

-29

-31

 

Hasar değerleri yaratığın üzerinden fırladı.

 

Arkadan saldırıya uğradığı anda hızla atını çevirmeye çalıştı.

 

Nie Yan onun atını çevirmesini bekleyecek değildi. At döndükçe Nie Yan da etrafta koşturarak sürekli yaratığın arkasında kalıyordu.

 

Başsız Süvari ne yöne hareket ederse etsin Nie Yan’la bir türlü yüzleşemiyordu. Tek yapabildiği yerinde dönüp durmaktı. Başından sonuna kadar Nie Yan’ın yerini saptayamamıştı. Düşük zekası yüzünden duruma nasıl karşılık vereceği konusunda fikir yürütemiyordu!

 

Nie Yan hiç duraksamadan oklarını ateşledi. Aralıksız gelen oklar yüzünden yaratığın canı hızla azalıyordu. Üç dakika sonra canı tükendi ve yere yığıldı.

 

Görev 1 –20 Başsız Süvari öldür. (İlerleme: 1/20)

 

Mükemmel! Nie Yan yaratığın bedenine yürüyüp düşen eşyalara baktı. 2 gümüş ve üzeri çizimlerle dolu hasarlı bir şema.

 

Dullahan Arbaleti Şeması: Parçalar: 1/10
Koşul: Deneyimli Demirci

Dullahan Arbaleti (Alt Efsanevi)
Koşul: 800 Güç
Özellikler: Saldırı 307–327, %30 Kritik Oranı, +100 Ateş Hasarı, 5-Atış
Ağırlık: 28 kg
Kısıtlama: Hırsız, Şövalye, Savaşçı

Alt Efsanevi silah şeması bulmayı hiç beklemiyordum. Özellikler harika! Nie Yan heyecanlıydı. Lâkin 28 kg ağırlık ve 800 Güç koşulu biraz ağırdı. Seviye 60-70 civarlarına kadar bu yayı kuşanması neredeyse imkansızdı.

 

Yani on parçanın tamamını toplarsam Alt Efsanevi bir arbalet üretebilecek miyim?

 

Üretimde gereken malzemelere baktı: 10 tane üst kalite Büyülü Sekoya Tomruğu, 3 tane üst kalite Ateş Kaynağı Kristali, 3 tane Efsunlu Karadamar Altını, 3 tane Efsunlu Rüntaşı ve 1 tane Ateş Özütü.

 

Gereken malzemeleri gördüğünde Nie Yan’ın nutku tutuldu. Üst kalite Büyülü Sekoya Tomrukları ve Ateş Kaynağı Kristalleri nispeten kolay bulunan malzemelerdi. Fakat değerli eşyalar olduklarından fiyatları oldukça yüksekti. Efsunlu Karadamar Altını, Efsunlu Rüntaşı gibi adından “efsunlu” geçen malzemelere rast gelmek olağanüstü zordu. Ateş Özütü ise efsanelerde var olan bir eşyaydı. En azından önceki hayatında bu eşyayı ne görmüş, ne de görenle karşılaşmıştı.

 

Dullahan Arbaletini üretmek için gereken bütün malzemelere sahip olsa bile, şu anki seviyesiyle arbaleti kuşanmasına imkân yoktu. Yine de şemanın kalan parçalarını toplayıp üretim için gelecekte bir yol bulması en mantıklı olanıydı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44800 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr