Bölüm 155: Ateşkes

avatar
5032 39

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 155: Ateşkes


 


Kutsal İmparatorluk eğer Nie Yan ve Tang Yao’ya bölgeden çıkarlarken eşlik etmeseydi pek çok gereksiz anlaşmazlığın önüne geçilebilirdi. İkisi Muzaffer Dönüşle ateş ve barut gibilerdi. Fakat etraftaki çok sayıda Muzaffer Dönüş casusu, artık onları birlikte görmüştü. Muhtemelen ikisini dışarı çıkarmaya çalışırlarken Muzaffer Dönüş harekete geçecekti. Zira kırmızı isimleri kayalık arazide fazlasıyla dikkat çekiyordu.

 

Patron, 80 parça kadar ekipman topladık. Çoğu bayağı iyi kalitede.” Kutsal İmparatorluktan bir oyuncu gelip Miskin Tilki’ye rapor verdi. Normalde 300 parça düşmeliydi ama anlaşılan Muzaffer Dönüş oyuncuları düşen ekipmanları zamanında toplamıştı. Haliyle geriye kalan sayı 300’ün çok daha altında olmuştu.

 

Aslında sayı 80 kadar da düşük değildi. Lâkin Guo Huai hızlı davranıp en iyi ekipmanları herkesten önce yerden toplamıştı. Guo Huai Kalor’a döndükten kısa süre sonra Nie Yan onun lonca hazinesine 30 kadar ekipman yerleştirdiğinin bildirimini almıştı. Öyle sinsi hareket etmişlerdi ki Kutsal İmparatorluk oyuncularının ruhları bile duymamıştı.

 

Sessiz geçen bir sürenin ardından Miskin Tilki Nie Yan’a döndü. “Bu ekipmanlarla ne yapalım?” Muzaffer Dönüşün elitlerinden düşen ekipmanlar, ağız sulandırıcı dev bir parça et gibiydi. Maalesef Kutsal İmparatorluk loncası bütün ekipmanlarda hak iddia edecek kadar çalışmamıştı. Onlar geldiklerinde Muzaffer Dönüşün toplam gücünün yalnızca %10’luk kısmı kalmıştı. Tabii, bütün ekipmanlarda hak iddia etmesi de mümkündü. Ama bu durumda Nie Yan’ı gücendirip, aralarındaki işbirliğini zedeleyebilirdi. İşin içinden çıkamayınca Nie Yan’a başvurmayı tercih etti.

 

Yarı yarıya paylaşalım. Özelliklerine göre iki parçaya ayırırız. Ekipmanların bazıları benim takım arkadaşlarıma ait olduğundan onları kesinlikle geri almalıyım.” Kutsal İmparatorluğun payı düşük olursa Miskin Tilki memnun olmayabilirdi. Neticede buraya gelerek Nie Yan’ın grubunun hayatını kurtarmıştı. Yine de ekipmanların büyük çoğunluğu Nie Yanlar tarafından düşürülmüştü. Yani eşit paylaşıma Miskin Tilki’nin itiraz etmesi mantık dışıydı. Bir de durumdan faydalanıp birkaç ekipmanı gizlice araklamış olma ihtimalleri vardı. Nie Yan gerçekte 80 parça ekipman olup olmadığını bilemezdi.

 

Miskin Tilki bu teklifi onayladı. “Öyleyse dediğin gibi yapalım.” Ardından emrindekilere işaret verip 40 parça ekipmanı Nie Yan’a aktarmalarını sağladı.

 

Tartışmalar en fazla ekipman paylaşımı yapıldığı sıralarda kopardı. Neyse ki Nie Yan da Miskin Tilki de para sıkıntısı olmayan kişilerdi. Biri Yıldızlı Gece İksir Dükkanının Sahibiyken diğeri büyük bir loncanın lideriydi. Böyle insanlar birkaç parça ekipman için birbirlerine girecek değillerdi.

 

Nie Yan bu ekipmanlarla lonca hazinesini şişirmeyi düşünüyordu. Hazine sürekli olarak ilgilenilmesi gereken bir şeydi. Mesela Kutsal İmparatorluk gibi büyük bir loncanın hazinesi, içindeki 100 altın değerindeki eşyalara rağmen hala yetersizdi. Niuren Birliğinin hazinesi henüz yeni kurulduğundan önünde oldukça uzun bir yol vardı.

 

Gök Kıran pervasız davranmayacaktır.” Muzaffer Dönüşle eninde sonunda karşı karşıya geleceklerdi. Ancak bunun için henüz erkendi. Şehrin en büyük iki loncasının savaşından sadece diğer loncalar karlı çıkardı.

 

Bir süre sonra Muzaffer Dönüşün 5.000 kişilik ordusu geldi. Komutayı bizzat ele almış olan Gök Kıran, adamlarını hilal şeklinde dizdi. Ardından Kutsal İmparatorluğun etrafını kuşatmaya başladılar.

 

Tang Yao karşısındaki kalabalığa baktı. Önlerine çıkanı ezip geçecek gibi duruyordu bu ordu. İşte lonca dediğin böyle olurdu. Binlerce oyuncunun birleşmesinden nasıl bir güç doğardı acaba? O anda Nie Yan’ın sözleri aklına geldi. Büyük bir lonca karşısında tek bir oyuncunun esamesi okunmaz!

 

Nie Yan, sence bizim loncamız da bu hale gelecek mi? Tek bir çağrıyla binlerce kişiyi toplayabilecek miyiz?

 

Elbette, er ya da geç biz de güçleneceğiz. Sonunda onlardan daha güçlü olacağız.

 

O gün geldiğinde istediğim herhangi birini ezebilirim. Canımı sıkan biri olduğunda sadece on bin kadar kardeşimi çağırıp o kişiye karınca muamelesi yapabilirim. Bak bakalım ondan sonra bana karşı gelebilecek birini bulabilir misin?

 

“…. Gerçekten de biraz büyümen gerek.” Nie Yan Tang Yao’nun sözleriyle anlık şaşkınlığın ardından kahkahaya doğuldu.

 

Gök Kıran, halin vaktin yerinde mi?” Miskin Tilki gülümseyerek, iki lonca arasında herhangi bir sorun yokmuş gibi davranıyordu.

 

Öte yandan Gök Kıran’ın Miskin Tilki ile boş muhabbet yapacak keyfi yoktu. Kutsal İmparatorluk saflarına göz gezdirip, aralarında Nie Yan ve Tang Yao’yu tespit etti. “O ikisi çok sayıda adamımı öldürdü. Onları teslim edersen aramızda sorun yok demektir. Etmezsen, loncam savaşa her daim hazır.

 

Miskin Tilki hala gülümsüyordu. Lakin gözlerindeki ifade, yüzündeki gülümsemeyle uymuyordu.

 

Maalesef, o dediğini yapamam. Hiç kimseyi teslim etmiyorum. İstediğini yapabilirsin. Ama şunu bil ki, Kutsal İmparatorluk loncası savaştan hiçbir zaman çekinmemiştir. Muzaffer Dönüş kadar büyük olmasak dahi, gücümüzü kimse hafife alamaz.

 

Gök Kıran şaşırdı. Miskin Tilki o ikisini korumak için gerçekten de bu kadar ileri gitmeye razı mıydı? Anlaşılan bu mesele itibar korumak gibi basit bir şeyin ötesindeydi. Acaba Miskin Tilki’nin böyle davranmasını sağlayacak ne yapmışlardı?

 

Kutsal İmparatorluk üyesi olsalar neyse ama değillerdi de.

 

Patron, boş ver. Hepsinin işini bitirelim! Miskin Tilki kimin umurunda?

 

Hepsini kılıçtan geçirelim.

 

Gök Kıran’ın arkasındaki Muzaffer Dönüş oyuncuları bağırmaya başladılar. Sayıca açık ara üstün olmaları kendilerine olan güvenlerini perçinliyordu. Aralarında yalnızca birkaç kişi, karşı tarafın Kutsal İmparatorluğun elitleri olduğunun farkındaydı. Kısa sürede onları mağlup etmek zor olduğu gibi, destek kuvvetleri de çoktan yola çıkmış olmalıydı.

 

Gök Kıran da Kutsal İmparatorlukla girecekleri topyekûn bir savaşın ne sonuçlar doğuracağının farkındaydı. Buraya gelişindeki asıl amaç Miskin Tilki’yi Nie Yan ve Tang Yao’yu vermeye zorlamaktı. Böylece düşmanlarını ele geçirdiği gibi kutsal İmparatorluğun itibarını da iki paralık ederek Kalor’da kimin en büyük olduğunu tekrar hatırlatacaktı.

 

Dediğim gibi, sadece o ikisini istiyorum. Geri kalanınız gitmekte özgürsünüz. Hala zamanın varken pişman olacağın bir karar verme, iyi düşün.

 

Gök Kıran eliyle bir işaret yaptığında 5.000 Muzaffer Dönüş oyuncusu çemberi daraltarak Kutsal İmparatorluk oyuncularına biraz daha yaklaştılar. Ortam birden bire gerilmişti.

 

Miskin Tilki adamlarına savunma pozisyonu almalarını emretti. Savaş patlak verirse en azından destek gelene kadar dayanmalıydılar. Muzaffer Dönüş oyuncuları Kutsal İmparatorluğun Büyücülerinin menziline girdiklerinde kılıçlar çekildi çekilecekti.

 

Ancak iki taraf da ilk saldırıyı yapmak istemiyordu.

 

Oyuncular lonca liderlerinden emir bekliyorlardı. İlk saldırı yapıldığı anda nadir görülen bir savaş başlamış olacaktı.

 

Cidden savaşacaklar mı?

 

Şu an için kesin konuşmak zor.” Nie Yan biliyordu ki, Gök Kıran sert yüzünü göstererek Miskin Tilki’ye istediğini yaptırmayı amaçlıyordu. Gök Kıran’ın Kutsal İmparatorluk ile böyle yersiz bir sebepten savaşacağını düşünmüyordu. Ancak insan kalbini anlamak güçtü.

 

Bu sana son uyarım. İkisini teslim et, olay burada kapansın.” Şahin gözleri, bir katilinki kadar soğuktu.

 

Miskin Tilki gülümsedi. “Mümkün değil. Kutsal İmparatorluk onuruna leke sürdürmez. Arkadaşlarımızı asla teslim etmeyiz.”

 

Madem öyle, olacakların sorumlusu ben değilim.” Gök Kıran sonunda saldırı emri verdi. Muzaffer Dönüş güçleri anında harekete geçti. Set ekipmanlarıyla Savaşçılar en öndeydi. Kutsal İmparatorluk oyuncularına baskı yapıyorlardı.

 

Her an ilk kan dökülebilirdi.

 

Nie Yan Gök Kıran’ın gözlerindeki kararlı bakışları gördü. Onca sözü söyledikten sonra geri çekilirse, kendi laflarını yemiş olacaktı. Onun gibi gururlu birisi asla sözünden dönemezdi.

 

Miskin Tilki, Nie Yan ve Tang Yao’ya döndü. “Savaş patlak verirse sizi koruyamayabiliriz. Kendi başınızın çaresine bakmalısınız. Fırsatını bulursanız hemen kaçın. Kaçmazsanız da bizimle birlikte savaşın.

 

Bizi merak etme.” Nie Yan gülümsedi. Bugün dilediğince savaşacaktı. İsmi biraz daha kızarsa bile önemi yoktu.

 

5.000 kişiye karşı 500. Miskin Tilki’nin grubu kendilerinden 10 kat daha büyük bir düşmanla karşı karşıyaydı.

 

Tam savaş başlayacaktı ki, bir oyuncu koşarak Gök Kıran’ın yanına gelip kulağına eğildi. “Patron, Kutsal İmparatorluğun destek kuvveti hızla yaklaşıyor.

 

Ne büyüklükte bir kuvvet?

 

Şu an için tam sayıları bilinmiyor. Fakat bizden daha küçük değiller.

 

Gök Kıran bu kadar çabuk davranmalarını beklemiyordu. İmparatorluğun dört bir köşesine dağılmış olan Kutsal İmparatorluk oyuncuları, Miskin Tilki’nin emriyle kısa sürede harekete geçmişti. Gök Kıran da loncadan daha fazla adam çağırsa bu iş geniş çaplı bir lonca savaşına dönüşebilirdi.

 

100 kişilik bir Kutsal İmparatorluk grubu, Muzaffer Dönüş oyuncularının ardında belirdi. Başlarındaki kişi bağırarak Miskin Tilki’ye seslendi. “Patron, yettik!

 

Kutsal İmparatorluk oyuncular gruplar halinde akın ediyorlardı. Kimi grup birkaç düzine kişiden oluşurken, yüzlerce kişiden oluşan gruplar da vardı.

 

Patron, zamanında gelebildik!

 

Diğer kardeşlerimiz de gelmek üzereler.

 

Güzel!” Miskin Tilki başıyla onayladı. Adamları tam zamanında gelmişlerdi.

 

Gelenlerin sayısı arttıkça Kutsal İmparatorluğun destek güçleri büyüdü. Çok geçmeden sayıları binlerdeydi.

 

Hey Tilki, uzun zaman oldu. Ortalığı fena karıştırmış gibisin.” Demir Fırtına Seti giyen bir genç Miskin Tilki’ye yaklaştı. İlginçtir, Nie Yan bu kişiyle Hilderlok’ta tanışmıştı.

 

Arı kovanına çomak soktum resmen. İlerleyen günler pek rahat geçmeyecek sanırım.” Miskin Tilki acı bir gülümsemeyle yanıtladı. Ardından konuşan gence baktı. “Ee, Ölüm Sevgisi, onca para harcayıp Kalor’a gelmene sebep olan ne?” Oyun organizasyonları yöneten iki tanıdık olarak araları gayet iyiydi.

 

Kalor’a görev yapmaya geldim. Haberleri duyunca da gelip bir kontrol edeyim dedim.” Ölüm Sevgisi cümlesini bitirince Miskin Tilki’nin arkasındaki Nie Yan’ı görüp şok oldu. “Sensin..

 

Ha? İkiniz tanışıyor musunuz?

 

Ölüm Sevgisi gülümseyerek cevap verdi. “Hilderlok’ta karşılaşmıştık.” Görüşmelerinin detaylarına hiç değinmemişti.

 

Miskin Tilki önce Nie Yan’a, ardından değişik bir yüz ifadesiyle Ölüm Sevgisi’ne baktı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr