Bölüm 91: Titrek Milo’nun Evi

avatar
4917 42

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 91: Titrek Milo’nun Evi


 

Miskin Tilki bir süre düşündükten sonra kararını verdi. Arkasını dönüp sert bakışlarıyla takımını süzdüğünde, oyunculardan yükselen uğultu anında dindi.

 

Bu olay Miskin Tilki’nin takımı üzerindeki etkisini göstermeye yeterdi.

 

Herkes beni dinlesin! Şimdi grubu dağıtacağım ve Kardeş Nie sizi kendi grubuna alacak. Bugünkü zindanda benim yerime takıma o liderlik edecek.

 

Oyuncular arasında yine bir uğultu koptu. Herkes şaşkınlık içerisinde birbirine bakıyordu. Kaptanlarının takım liderliğini bir yabancıya devretmesi, daha önce hiç yaşanmamış bir şeydi. Ya iddia ettiği kadar iyi değilse ve takımın ölümüne yol açarsa? Böyle bir durumda ölenlerin kaybettikleri %20 tecrübeye ne olacaktı?

 

Kaptan, böyle bir şey olamaz. Lütfen tekrar düşünün!

 

Lütfen tekrar düşünün! Hepimiz ölürsek ne olacak?

 

Yeteneklerine güvenebilir miyiz? Veya gerçekten yetenekli mi?

 

Ben böyle dediysem böyle olacak. Mızmızlanmayı bırakın da daveti kabul edin. Kardeş Nie’nin emirlerine benden gelmiş gibi uyacaksınız. Aksi bir durum yaşanırsa takımdan kovulduğunuz zaman beni suçlamayın. Bir de, içinizden biri gevşeklik edip de zindanda ölmemize yol açarsa… Ne olacağını hepiniz biliyorsunuz zaten uzatmaya gerek yok!” Miskin Tilki takımını sertçe uyardı. Onun düsturu basitti: Beceriksizlere güvenme, yeteneklilerden şüphe etme! Nie Yan bugün takıma liderlik edecekse, Miskin Tilki’nin güvenini kazanması sayesinde edecekti. Madem Nie Yan’a böyle bir görev yüklenmişti, Miskin Tilki de onun otoritesini sağlamakla yükümlüydü.

 

Başka bir takımla Ent Ormanı’nı temizledikleri görüntüleri izledikten sonra Miskin Tilki’nin gözünde Nie Yan’ın üzerine bir gizem perdesi çekilmişti.

 

Kaptan sözünü söyledikten sonra oyuncuların itiraz edecek halleri kalmamıştı. Durumu halen kabullenemeyen oyuncular suspus olmuşlardı. Kaptandan gelen emirlere itaatsizlik edilmeyeceğinin farkındaydılar. Aksi takdirde loncadan atılırlardı. Miskin Tilki emrindekileri kontrol ederken en başından beri sert bir lider havasına bürünmüştü.

 

Nie Yan onaylama babında başını salladı. Gerek disiplin, gerek de güç bakımından Kutsal İmparatorluk elit takımı Yu Lan’ın takımından çok daha üstündü. Duruşlarındaki ve kalitelerindeki fark Nie Yan’ın gözünden kaçmamıştı. Chen Bo gibi herkesi kendinden aşağı gören bir şerefsizin böyle takımlarda kendisine yer edinmesi mümkün değildi. Nie Yan’ın isteklerinden hoşnut olmayan Hırsızlar olsa da düşüncelerini dile getirmeye çekindiklerinden susmayı tercih etmişlerdi.

 

Sistem: Miskin Tilki takıma katıldı .

 

Sistem: Uçan Taş takıma katıldı.

 

Birkaç dakika içerisinde otuz oyuncudan oluşan yeni bir takım kurulmuştu. Takımın kaptanı Nie Yan olsa da, oyunculardan ötürü takım Kutsal İmparatorluk’undu.

 

Pekala, şimdi statülerinize bakalım. Büyücüler büyü hasarlarını söylesin. Dövüşçüler savunmalarını, Rahipler Düşük Şifalarının güçlerini birer birer söylesin.

 

Böylece her oyuncu sırayla Nie Yan’ın istediği şeyleri duyurdu. Nie Yan kafasında oyuncuların durumlarını tarttı. Herkesin muazzam ekipmanları vardı. Yalnızca üç oyuncu biraz eksik kalmıştı. Onlar dışında herkes Agmota Çamur Bataklıkları’nı Uzman zorlukta temizlemek için yeterli güce sahipti. Yola çıkmadan önce Nie Yan o üç oyuncuya bazı parşömenler almalarını söyledi.

 

Başka bir ihtiyaç var mı? Anti-Felç İksirleri de getirdik.” İçinde, Nie Yan’ın Agmota Çamur Bataklıkları’na Kolay veya Normal zorlukta girmeyeceğine dair bir his vardı. Yoksa neden oyuncuların güç eksiklerini parşömenlerle kapatmalarını isteyecekti? Takımlarının gücü, ek bir eşya kullanmadan düşük zorluk seviyelerinde zindanı temizlemeye yeter de artardı.

 

Dövüşçülerden Cesaret Kırıcı Çığlık bilen var mı?” Nie Yan bakışlarıyla takımı süzdü ama herhangi bir karşılık alamadı.

 

Ben biliyorum. Bilen bir kişi daha var.” Cevaplayan Miskin Tilki’ydi. Nie Yan’ın sorusu onu epey şaşırtmıştı. Agmota Çamur Bataklıkları’nı temizlemek için öyle yüksek seviyeli bir beceriye gerek var mıydı?

 

Güzel!” Ardından Rahiplere döndü. “Kaçınız Dağıtıcı biliyorsunuz?

 

Takımdaki beş Rahibin hepsi elini kaldırdı.

 

Miskin Tilki’nin kafası çalışıyordu. Dağıtıcının kullanışlı bir beceri olduğunu görüp, masraftan kaçınmayarak bütün Rahiplere birer tane kitap edinmişti. Elbette bunu loncasının gücü sayesinde başarmıştı. Dağıtıcı beceri kitapları normalde her oyuncunun alabileceği şeyler değildi.

 

Şövalyeler, kaçınız Şer Kovucu biliyor?

 

Bir.” dedi Miskin Tilki.

 

Nie Yan yüzünü buruşturdu.

 

Nie Yan’ın ifadesi Miskin Tilki’nin gözünden kaçmadı. “Yeterli değil mi?

 

Peki Körlük Giderici bilen var mı?

 

Yok.

 

Öyleyse iki tane Şer Kovucu, bir tane de Körlük Giderici beceri kitabı almamız lazım. Gölge Rahibinize Sabitleme becerisini öğretmeniz de yararımıza olurdu ama o kitap çok nadir bulunuyor. O olmadan da bir yolunu bulabiliriz.

 

"Takımımızın Gölge Rahibi Sabitleme becerisini biliyor. Şer Kovucu ve Körlük Gidericiyi de şimdi alırız. En fazla yarım saate hazır oluruz.

 

Benim de birkaç şey almam lazım. Gereken şeyleri aldığınızda bana haber verirseniz kısa sürede geri dönerim.” Nie Yan’ın aklına zindanı temizlemek için gerekli olan bir eşya gelmişti. Konuşmaları bittiği anda transfer noktasından çıkıp şehrin kuzeydoğusuna yöneldi.

 

Nie Yan oyunun erken safhalarında oldukça kullanışlı olan iki eşya alacaktı. Zindana girecek olmasa eşyalar tamamen aklından çıkmışlardı.

 

Kalor’un kuzeydoğusu varoşların mekanıydı. Sokaklar yıkık dökük binalarla çevriliydi. Hemen her yerde bir ara sokak vardı. Bölgenin labirenti andıran karmaşık bir altyapısı vardı. Bölgeye giren oyuncuların ara sokaklarda kaybolmaları gayet normaldi. En geniş yolun genişliği iki metreyken, insanın geçemeyeceği darlıkta olan ara sokaklar bile vardı.

 

Nie Yan bölgenin karmaşık yollarına adım attı. Ara sokaklara kaldırım döşenmişti. Binaların duvarlarına bölgenin çöpleri yığılmıştı.

 

Acaba bulabilecek miyim?

 

Her yolun sonunda bir ayrım vardı. Böylece devasa bir ağ kuruluyordu. Buraya son gelişinin üzerinden uzun zaman geçtiğinden yolları tam olarak çıkaramayabilirdi. Hafızası bu konuda biraz yanıltıcı olsa da yolunu bulmakta kullanabileceği başka rehberi yoktu. Yola çıkıp doğru yolda olmayı ummaktan başka yapabileceği bir şey yoktu.

 

Aradığı yer tenhalarda, bulunması pek de kolay olmayan bir dükkandı. Ve Nie Yan şu dükkanın yalnızca genel konumunu hatırlıyordu.

 

Varoşlarda konumlandırılmış gizli bir dükkan vardı. Dükkanda kaliteli eşyalar satılırdı ama fiyatları çok pahalıydı. Yine de satılan şeyler düşük seviyelerde iş görecek eşyalardı. Kendisi bu dükkana iki üç defa gelmişti. Özellikle de Agmota Çamur Bataklıkları’na girmeden önce gereken eşyayı almak için gelmişti. Bu yüzden dükkanın varlığını zindana girmeden hemen önce hatırlayabilmişti.

 

Dolambaçlı yollarda on dakika kadar yürüdükten ve çok defa yanlış yola saptıktan sonra bir evin önüne vardı. Büyük ahşap kapının üzerinde asılı levhaya baktı.

 

「TİTREK MİLO’NUN EVİ」

 

Doğru yere gelmiş olmalıyım.  Nie Yan aradığı yerin buna benzer bir ismi olduğunu hatırlıyordu ama tam ismini hatırlayamıyordu.

 

Hayır hayır, burası doğru yer. Emin olduktan sonra kapıyı açıp evin avlusuna adım attı. Karşısında yer yer yıkılmış olan bir ev duruyordu.

 

Net olmayan anıları şu anda netleşti. Doğru evi bulmuştu!

 

Karanlık hollerden geçerek bir merdivene vardı. Merdivenden bodruma indi. İçerisi eski, büyülü lambaların sarı ışıklarıyla aydınlatılmıştı.

 

Bu odayı mahzen olarak tanımlamaktansa, çöplerin sergilendiği bir oda demek daha uygundu. Duvarlarda asılı rafların üzerlerinde çeşitli eşyalar, rengarenk iksirlerin doldurulduğu iksir şişeleri vs. vardı.

 

Saçı sakalı birbirine karışmış bir ihtiyar, elinde salladığı iksir şişesini inceliyordu. Nie Yan aşağı indiği anda gelişini fark etmişti. “Ne istiyorsun?” diye kabaca sordu.

 

Ardından Nie Yan’ın önünde değişik türlerden özel eşyaların sergilendiği bir pencere açıldı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr