Bölüm 46: Gerçek Bir Hırsızın Mahareti

avatar
4976 37

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 46: Gerçek Bir Hırsızın Mahareti


 

Nie Yan, yapabileceğimizden emin misin?” Yao Yao Nie Yan’ı hafifçe dürttü. Yüzünden endişesi belli oluyordu.

 

Rahat ol, hiç sorun yok.

 

Yao Yao’nun davranışları pek sıkı fıkı olmasa da Chen Bo böyle düşünmüyordu. Nie Yan’ın Yao Yao ile fazla yakınlaşarak çizgiyi aştığı kanaatindeydi. Sonuç olarak içindeki nefret anbean büyüyor ve devasa bir hal alıyordu.

 

20 kişiden oluşan takım, ormanın derinliklerine doğru ağır adımlarla ilerliyordu. Savaşçı ve Şövalyeler önde, Büyücüler arkadaydı. Nie Yan’ın uyarılarının sonucu olarak kimse birbirinden 2 metreden fazla uzaklaşmıyordu.

 

Kardeş Chen, önden gidip ileride keşif yapmak ister misin?” Nie Yan’ın gözlerinde soğuk bir parıltı vardı. Chen Bo’nun ikiyüzlü ve aşağılık biriydi. Bu yüzden, aralarında basit bir sürtüşme bile olsa kin tutardı. Onu utandırdığı için Nie Yan’ı da düşman bellemişti. Buna rağmen Nie Yan’ın korkusu yoktu. Chen Bo, sen yalnızca basit işleri becerebilen bir çocuksun. Takımın başında ben varken bela çıkarabileceğini mi sandın?

 

Sen de Hırsızsın! Niye ben gidecekmişim?!

 

Ben takım kaptanı olduğumdan takımın başında durmam gerek. İstersen ben keşfe çıkayım, takımı da sen yönet. Ne dersin Kardeş Chen Bo?

 

Hmph! Gerek yok! Bizi Uzman zorluk derecesindeki zindandan nasıl çıkaracaksın merak ediyorum!” Chen Bo homurdanarak ileri çıktı. Sınıfının atikliğini kullanarak keşfe başladı.

 

Chen Bo’nun hareketlerinden ortalama bir Hırsız seviyesinde olduğu anlaşılıyordu. Nie Yan ile karşılaştırılacak olsa, tamamen farklı seviyelerde oldukları hemen anlaşılırdı.

 

Ormanın derinliklerinden gelen aralıksız soğuk esinti, takımda izleniyorlarmış gibi bir his uyandırıyordu. Nie Yan sürekli tetikteydi. Keskin sezgileriyle önlerinde saklanmakta olan gölgeler tespit etti. Bu gölgeler, karanlıkta saklanmak ve pusu kurmak konusunda usta olan karanlık elflere aitti. Oyuncunun Sezgisi 10 veya üzeri değilse tespit edilmeleri imkânsızdı.

 

Chen Bo’nun iki yanındaki gür yeşillikler yolu kapatıyordu. Yerde, bütün patika boyunca uzanan, koca yılanları andıran ağaç kökleri ve sarmaşıklar vardı. Bunlar sürekli olarak ayağına takıldığından yürümesini zorlaşıyordu.

 

Ahh! Lanet olası şeyler!” Chen Bo, ayağına takılan bir sarmaşığı tekmeledi. Ancak sarmaşık sanki akıl sahibiydi. Gerçek bir yılan gibi bacağına dolanıp Chen Bo’yu kaldırdı. Chen Bo, ayağından bağlı sallanır vaziyetteydi. “Kurtarın beni!

 

Yanındaki ağaç birden canlandı ve her yer göz alabildiğince sarmaşıklarla kaplandı. Chen Bo, ağacın üzerinde bir çift göz, burun ve ağız belirdiğini gördü. Ağacı saran sarmaşıklar da sanki sakal halini almıştı. Chen Bo, Ente hazırlıksız yakalanmıştı!

 

Bu bir Ent! Bai Kaishui, Mantı sağ kanattan saldırın. Şövalyeler, savunma çemberi. Büyücüler büyülere başlasın.” Nie Yan sakince emirlerini verdi. Chen Bo daha keşifteyken, Nie Yan Enti fark etmişti. Ancak ona bir ders vermek amacıyla Chen Bo’yu uyarmamıştı. Seni terbiyesiz çocuk! Ent seni biraz benzetsin de gör.

 

Mantı, elindeki ahşap kalkanla sağdan ileri atıldı. “Kalkan Darbesi!” Ahşap kalkanın Ent ile çarpışması sonucu büyük bir gürültü koptu.

 

Öndeki kalabalık yerlerini kararlılıkla korurken, arkadaki Büyücüler büyü bombardımanına başlamıştı. Büyüler Entin üzerine yağmur gibi yağıyordu. Ent büyülerle vurulurken, her yanı patlama sesleri sardı. Acı bir çığlıkla yere düştüğünde tekrar ölü bir ağaç şekline bürünmüştü. Karşılarına çıkan Ent yalnızca normal bir mobdu. Bu yüzden ağır büyü hasarına dayanamamış olması normaldi.

 

Chen Bo’yu kavrayan sarmaşıklar gevşedi ve Chen Bo kafa üstü yere düştü. Yüzü toprağa gömülmüştü.

 

Ne düştü?

 

3 bakır.

 

Chen Bo utanmıştı. Nie Yan’a öfkeli bir bakış attı. “Bilerek yaptın değil mi?!” Nie Yan’ın Enti daha önce fark ettiği halde kendisini uyarmadığını biliyordu. Yoksa böyle ani gelişen bir olayda nasıl bu kadar sakin kalabilirdi?

 

Kardeş Sabah Kütüğü, ne demeye çalıştığını anlayamadım. Biraz değişik bir mantığın var. Dikkati elden bıraktığın için Ente yakalandın. Bunun benimle ne alakası var?” Nie Yan, Chen Bo’ya bakarken masumca gülümsüyordu fakat yüz ifadesi aksini söylüyordu. Enti önceden fark ettim ve seni uyarmadım. Böyleyse ne olmuş yani?

 

Seni…

 

Chen Bo, sorun çıkarma artık.” Yu Lan araya girdi. Nie Yan’ın Enti fark edip etmediği konusunda o da kesin konuşamıyordu.

 

Tü! Dikkatsiz davrandım diyelim o zaman.” Chen Bo ağzına dolan toprağı tükürdükten sonra dönüp yoluna devam etti.

 

Kardeş Sabah Kütüğü, bastığın yere dikkat et.” Nie Yan özellikle yavaş konuştu ki Chen Bo yerdeki tuzağa basabilsin. Chen Bo dönüp Nie Yan’a baktığında kocaman bir kereste gelip karnına çarptı ve Chen Bo’yu havaya uçurdu. Bir kez daha yüzüstü yere yapışmıştı. Hırsızların sınıf özelliği olarak daha yüksek Reflekse sahip olması, tuzağa bastığında fazla hasar almasının önüne geçmişti. Yine de canının yarısından çoğu gitmişti. Nie Yan da yarasına tuz basar gibi söze girdi. “Sana dikkatli olmanı söylemiştim ama yine beni dinlemedin. Hırsız sınıfı oynuyorsun. Sakın bana tuzaklardan nasıl sakınacağını bilmediğini söyleme. Nasıl oluyor da takımın Hırsızı olarak görevini yerine getiriyorsun anlamıyorum. İyi bir Hırsız takımının hayatta kalma ihtimalini en az %50 artırır. Ama senin gibi bir Hırsız… Neyse, boşver. Daha fazla konuşmayacağım. Gururunu incitmek istemem.

 

Tuzağa düşmesi yeteri kadar kötüydü. Üstüne bir de Nie Yan’ın tahrikleri de eklenince Chen Bo öfkeden kudurmuştu.

 

Nie Yan, Chen Bo’nun kızgın bakışlarını umursamadı. Nie Yan, hayırsever veya kibar bir insan değildi. Takıma katıldığı andan itibaren Chen Bo’nun saçmalıklarına maruz kalmıştı. Bütün bu saçmalıklara göz yumsaydı, adı Nie Yan olmazdı.

 

Madem bu kadar beceriksizsin, ne diye gösteriş yapıp duruyorsun? Düştüğün hale bak. Hala başkalarını suçluyorsun.” Tang Yao yangına körükle gidiyordu.

 

O ekipmanlar senin üzerinde israf olmuş resmen. Sokaktan rastgele bir Hırsız seçsek senden daha iyi olurdu.” İkiliye Alacakaranlık da katıldı. Chen Bo’nun takım içindeki itibarı pek iyi durumda olmadığından kimse ona destek çıkmıyordu.

 

Nie Yan, cidden daha önce fark etmemiş miydin?” Yao Yao şüphelenmişti. Chen Bo’nun Entten yeni kurtulmuşken tuzağa basması, tesadüf olmaktan uzak görünüyordu. Ancak yaşananlara baktığında sebepleri, Chen Bo’nun kendi hatasıymış gibi duruyordu.

 

Onun dikkatsizliğinin benimle ne ilgisi olabilir?” Nie Yan hala masum rolünü sürdürüyordu.

 

Kim bilir aklında ne cin fikirler vardır. Chen Bo’yu bilerek tuzağa sürüklemediğinden kimse emin olamaz.” Yao Yao, Nie Yan’ın kulağına fısıldadı. Parfümünün kokusu ve ince sesinin birlikteliği Nie Yan’a canlılık vermişti.

 

Kaptan Yu Lan’ın yerinde olsam, böyle yetersiz bir Hırsızı bir saniye takımda tutmazdım. Eminim ki yüz Hırsız bulsam doksan dokuzu senden daha yetenekli çıkar. İstersen sana Hırsızın nasıl oynanacağını öğretebilirim.” Nie Yan’ın kışkırtmalarının dozu artmıştı.

 

Karşı taraf kendisine açık bir şekilde düşmanlık besliyorsa, o da yerinde oturup belanın kendisini bulmasını beklemeyecekti. Düşene bir tekme de Nie Yan atacaktı. İşte bu, onun kişiliğine uygun bir işti.

 

Nie Yan hançerini elinde döndürdü. Parmakları büyük ustalıkla hareket ediyordu.

 

Arkadaşımın yeteneği biraz kıttır. Lütfen yaşananları ciddiye almayın. Chen Bo’nun keşif esnasında yaşadığı sorunlar tamamen kendi dikkatsizliğinden kaynaklanan şeyler.” Takım kaptanı olarak Yu Lan da Chen Bo bu şekilde aşağılanırken utanç duymuştu. Bu yüzden ona arka çıkmaya karar verdi.

 

İş başa düştü. Anlaşılan bu iş Kardeş Sabah Kütüğüne ağır geldi.” Yu Lan konuştuktan sonra Nie Yan’ın daha fazla ileri gitmesi uygun olmazdı. Katlanamadığı kişi Chen Bo idi. Yu Lan’ın takımındaki diğer herkesle arası iyiydi.

 

Öyleyse Kardeş Nie Yan’a zahmet vereceğiz.” Konu değişince Yu Lan rahatlamıştı.

 

Nie Yan keşfe çıkıp hızla tuzakları inceledi. Gözleri özenle bütün ormanı taradı. Tuzak olabilme ihtimali olan bütün yerlere tek tek baktı. Patikanın ilerisinde yolda şüpheli biçimde duran bir dal gördü. Görür görmez de bunun ne olduğunu anladı.

 

Elini uzatıp dala hafifçe dokundu. Dokunduğu andan hemen birkaç adım geri çekildi. Onlarca ok, patikanın bir yanından fırlayıp Nie Yan’ın biraz önce bulunduğu yerden geçti ve diğer taraftaki bir ağaca saplandı.

 

Zaten okların yolundan çekildiğinden hiç zarar görmedi.

 

Ormanda ilerlemeye devam ederlerken Nie Yan da birbiri ardına tuzakları etkisiz hale getiriyordu. Yu Lan, Yao Yao ve Alacakaranlık’ın gördüğü tek şey ise Nie Yan’ın ağaçlar arasında bir ileri bir geri gidip gelişiydi. Onun tuzakları etkisiz kılmaktaki olağanüstü kabiliyetinden biraz korkmuşlardı. Bütün bu zaman boyunca takım hiçbir tuzakla karşılaşmamıştı.

 

Tuzakları etkisiz hale getirmek, sınıf özelliklerinden ötürü Hırsızın sorumluluğuydu. Dahası, diğer sınıflardan daha yüksek olan Refleks statüleri, tuzaklarla ilgilenirken hayatta kalma oranlarını en az %50 artırıyordu.

 

Chen Bo da Hırsız olduğundan, Nie Yan tuzaklarla ilgilenirken kendisi takımın geri kalanı gibi boş dursa iyice gözden düşeceğini düşündü. Başka seçeneği olmadığından o da ileri çıkıp Nie Yan gibi ormanda tuzak arıyormuş numarası yaparak işe yaramaz olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu. Artık kendisi ve Nie Yan arasındaki farkı daha net anlıyordu. Fakat gururu bunu kabul etmesine engel oluyordu. İçinden mırıldandı: “Altı üstü bir oyun değil mi? Sanki çok önemli bir iş başarmış.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr