Bölüm 381: Ağlayan Heykel

avatar
648 10

My House of Horrors - Bölüm 381: Ağlayan Heykel


Bölüm 381: Ağlayan Heykel

Çeviri: RassNt  


Bu tehlikeli anda Liu Xianxian aradıkları heykeli bulmuştu. Bu aslında mutluluk verici bir olay olması gerekirken Ma Yin zorla gülümsedi. Depoda gizlenen üçüncü bir kişinin olduğundan emindi, belki bir köşede saklanmış onları izliyordu. Ayrılmalarımı gerekiyordu yoksa risk almaları mı?


"Hayır, hala çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Artık heykelin yerini biliyoruz, o yüzden yarın tekrar gelebiliriz. Aceleye gerek yok." Ma Yin en yakın arkadaşını ikna etmeye çalıştı. "Beni dinle, hemen gitmemiz lazım."


"İki soru sormak çok vakit almaz." Liu Xianxian inatçıydı. Sevdiği adam kalbinde bir yara halini almıştı. Ma Yin'in elinden kurtularak tek başına deponun derinliklerine doğru yürüdü. "Hemen olup bitecek. Birkaç dakika içinde gerçek cevabı öğreneceğim."


Adeta ele geçirilmiş gibiydi.


"Liu Xianxian!" Ma Yin telaşlandı. Oradan ayrılmak istiyordu ama Liu Xianxian'ı tek başına bırakamazdı. Sandalyeyi iki elinde tutarak Liu Xianxian'ın peşinden gitti.


İki kız deponun sol tarafındaki son rafa ulaştılar. Liu Xianxian duvar ile raf arasındaki boşluğu işaret etti. "Rafın arkasındaki duvar boş ve heykel orada."


Ma Yin rafa doğru eğildi ve açıklığa doğru ışık tuttu. Ona doğru bakan çirkin bir surat vardı. Işık heykele vurduğunda heykelin gözleri hareket eder gibi oldu.


"Bu depoda sadece bir tane heykel var, o yüzden bu olmalı." Liu Xianxian rafın kenarını tuttu. "Niye orada dikiliyorsun? Uzun süredir aradığımız şeyi nihayet bulduk, biraz yardımcı olsana?"


"Birisinin heykeli bilerek rafın arkasına sakladığını hissediyorum." Ma Yin heykele baktı ve nedense ona tanıdık geldi. Rafı kenara çektiler ve hafif bir koku ortama yayıldı.


"Bu koku ne? Heykelden geliyor gibi. Sanki... çürüme gibi?"


"Bir heykel neden çürük kokusu yaysın?" Liu Xianxian telefonuyla heykele doğru yürüdü ve ışık heykeli tamamen aydınlattı. Bu yetişkin bir adam heykeliydi. Normal bir insandan daha büyüktü ve iyi yapılıydı. Fakat yüzü bozuktu, insanın doğrudan bakamayacağı kadar çirkindi. Bir heykelci eğer özel bir anlamı yoksa nadiren böyle bir heykel yapardı.


"Yüzü ve tabanındaki kelimeler, videondaki heykelle aynı." Liu Xianxian heykele baktı ve parmakları titredi. İçini yiyip duran sorunun cevabını nihayet bulacaktı.


Duvardaki oyuk sadece bir metre kadardı ve heykel en dibine yerleştirilmişti. Kollarını açmış kayıp kuzuları karşılayan bir iblis gibi görünüyordu. Heykelin karşısında dururken koku arttı ama Liu Xianxian kokunun farkında değildi. Ellerini kavuşturdu ve sessizce başını eğdi.


"Kalbimde..."


"Bekle biraz!" Ma Yin onun sözünü kesti. "Soruyu sormadan önce iyice düşünmelisin. Efsaneye göre bu heykel herhangi bir ifadeyi teyit edebilir. Eğer ifade gerçekse gözlerinden kanlı gözyaşı akar ama eğer sahteyse korkunç bir şey meydana gelir."


"Biliyorum." Liu Xianxian herhangi bir tavsiyeye kapalıydı. Bir adım attı ve heykele yumuşak bir sesle konuştu, "Kalbimdeki adam, o da beni seviyor değil mi?"


Karanlık deponun içinde kız kalbindeki soruyu sordu ve beklenti dolu bir halde heykelin gözlerine odaklandı. Eğer heykel ağlarsa sözleri doğru demekti. Liu Xianxian gerilmeye başladı; kendi kalp atışını bile duyabiliyordu.


Bir saniye, iki saniye...


Yarım dakika geçti ve hiçbir şey olmadı. Heykel ağlamadı ve korkunç bir şey olmadı.


"Efsane yalan mıydı?" Liu Xianxian vücudundaki enerji çekilmiş gibi zayıfça duvara yaslandı. Bir baloncuğa dönüşüp patlamak istedi. Ma Yin onun arkasında duruyordu, bu sonucu bekliyor gibiydi. Çoğunlukla insanlar bir şeyi sonuç almayı dilemeden yapardı, bunun sebebi umudunu devam ettirmek içindi. Ma Yin arkadaşının omzuna hafifçe vurdu, onu nasıl teselli edeceğini bilemedi.


"Ben iyiyim." Liu Xianxian'ın yüzünde zorlama gülümsemesi vardı. "Bu heykel ablanın videosunda görüldü. Onun ortadan kayboluşuyla ilgili herhangi bir ipucu var mı bir bak. Ben iyiyim."


Ma Yin başıyla onayladı. Telefonu çıkardı ve videoyu heykelin ekranda göründüğü yerde durdurdu. "Videodaki heykel bununla tamamen aynı. heykelin orijinal sahibini bulabilirsem katili de bulabilirim."


Heykeli hiçbir detayı kaçırmadan telefonuna kaydetti. Kamera heykelin göğsünden yanaklarına doğru hareket etti. Ma Yin'in içindeki tanıdık his sanki bunu daha önce yapmış gibi arttı.


"Unuttuğum bir şey mi var?" Ma Yin her şeyi kaydettikten sonra telefonunu çekti. "Heykelle ilgili efsane sahte ama en azından görünüşü bir şeyi kanıtladı, ablamın bana gönderdiği video gerçek."


Karşısında duran heykele gözlerini dikti. Bu çirkin suratı görünce kalbinde bir dürtü uyandı. Heykelin buz gibi derisine dokunmak için uzandı ve içine dert olan soruyu sordu. "Ablam öldü, öyle değil mi?"


Kaybolmak ve ölmek birbirinden farklı şeylerdi. Onca yılın ardından Ma Yin'in içinde hala biraz umut vardı.


İki saniye sonra Ma Yin başını sağa sola salladı. "Efsane sahte, niye bunu yapıyorum? Çocukları kandırmak için uydurulmuş bir hikayeye biz niye kandık zaten."


Kendi kendine konuştu ama sözü bittiğinde havadaki koku ağırlaştı ve telefonun ışığı çarpıklaştı. Normalde sessiz olan depoda sanki raflara bir şey vuruyormuş gibi gümleme sesleri yankılandı.


Ma Yin havadaki değişimi fark etti ve tam ayrılmaya hazırlanırken Liu Xianxian bağırdı, "Xiao Yin! Gözlerine bak!"


"Gözlerine mi?" Ma Yin hemen anladı ve heykelin gözlerine baktı. Gözlerinden iki kanlı çizgi akıyordu. Kan yoğun ve kırmızıydı, bembeyaz teniyle zıttı.


"Heykel ağladı mı!?"


Ma Yin olduğu yerde kalakaldı ve hemen sonra korku ile doldu. "Heykel gerçek ifade karşısında ağlayacaktı ama Liu Xianxian daha önce sorusunu sorduğunda cevap vermedi."


Işık daha da bozuldu ve gümleme sesi arttı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr