Bölüm 382: Daha Büyük Umutsuzluk

avatar
684 10

My House of Horrors - Bölüm 382: Daha Büyük Umutsuzluk


Bölüm 382: Daha Büyük Umutsuzluk

Çeviri: RassNt  


Ma Yin heykelin yüzündeki kanlı gözyaşlarına baktı ve kalbinde garip bir duygu oluştu. Sanki bunu daha önce yapmış gibi bir aşinalık ve korku.


"Burada daha fazla kalamayız. Hemen gitmemiz lazım!"


Liu Xianxian onun bu sözlerine herhangi bir tepki vermedi. Narin kolları sanki üşüyormuş gibi omuzlarına giderek kendi kendini kucakladı.


"Demek gerçekten de beni sevmiyormuş. Kafamda fazla büyütmüşüm." Liu Xianxan'ın duyguları çözülüyordu ve kendi kendine konuşarak ağlamaya başladı. "Beni sevmiyorsa neden bana umut verdi? Neden bana işkence etti?"


Ma Yin onu sarstı. "Bunu dışarıda konuşabiliriz. Burası güvenli değil."


Ma Yin ondan daha uzun ve daha güçlüydü. Liu Xianxian'ı rafın arkasından çıkmaya zorladı. İkili arkalarını döndüklerinde deponun en içindeki heykelden dişlerini gıcırdatma sesi geldi. Kanlı gözyaşları akmaya devam etti ve sanki her an canlanacak gibiydi.


Girdikleri zamana göre depoda garip değişimler oluyordu. Raflar hareket ederek bir labirent oluşturdu ve çöpler yolu engelleyerek onlar için çıkışı zorlaştırdı.


"Tuvalleri duvarın yanına çekmemiş miydik? Neden yolda duruyorlar?" Ma Yin o anda mental çöküş yaşayan Liu Xianxian ile ilgilenmeliydi ve yolu açmaya çalıştı. Ağır tuvalleri kenara çekerken içten içe haykırdı, Daha hızlı, daha hızlı!


Gümleme sesi kulaklarına geldi. Sanki deponun belli bir köşesinden geliyordu. Ma Yin'in alnı ter içinde kaldı; hayatında hiç bu kadar korkmamıştı.


Tuvalleri çektikten sonra ilerledi ve daha önce köşede yığın halinde duran masa ve sandalyelerin kaçış yolunun ortasına geldiklerini fark etti.


"Sandalyeler canlandı mı? Bu kadar eşyayı hiç ses yapmadan ve bu kadar kısa sürede kim taşıdı?" Ma Yin Liu Xianxian'ı taşıdı. Birer birer bütün masa ve sandalyeleri çekmeye zamanı yoktu. "Beni takip et, onların üstünden atlayacağız!"


Liu Xianxian da değişimi fark etti. Yıkılmış halde olsa da oda arkadaşını ya yanında aşağı çekmek istemedi. İki kız harap masa ve sandalyelerin üzerine çıktı. En yükseğe ulaştıklarında Ma Yin daha önce kapattıkları monitörün tekrar açılmış olduğunu gördü. Monitör karanlık depoda oldukça dikkat çekiciydi.


Bilgisayarı kim açtı? Daha önce gördüğüm kişi mi?


Bu düşünce zihninde belirdiği sırada ekranda bir insan yüzü belirdi. Şişkin suratlı kel bir adamdı.


Aynı zamanda yanında duran fotokopi kendi başına çalışmaya başladı. Çıkış kanalından kağıt fırladı ve her sayfada bir insan yüzü vardı. Kağıt uçtu ve insan yüzü netleşti. Ma Yin hiç tereddüt etmeden masadan aşağı zıpladı. Oda tamamen karanlıktı ve telefonun ışığından başka hiçbir şey göremiyordu.


"Çabuk! Bu taraftan!" Ma Yin telefonuyla Liu Xianxian'a ışık sağladı. Liu Xianxian hiçbir şeyin olmadığı bir yere baktı ve tam zıplamaya hazırlanırken Ma Yin'e arkasından bir şey dokundu. Ma Yin olduğu yerde sıçradı ve hemen telefonu arkasına çevirdi. Aynı sırada Liu Xianxian atladı.


İlk başta boş olan yerde aniden sadece üç ayağı olan bir sandalye belirmişti. Liu Xianxian'ın sol ayağı sandalyeye bastı. Çığlıklar içinde yere düştü. Kolları yaralandı ve ayağı burkuldu.


Ma Yin tam arkasına döndüğü sıraad Liu Xianxian'ın çığlığını duydu. Aklını kaybedecek gibiydi.


"Gel, seni taşıyacağım!" Ma Yin tam arkadaşını kaldırırken arkasından bir şeyin dokunduğunu hissetti. Bu sefer hazırlıklıydı. Yumruklarını sıkarak arkasını döndü. Iskaladı ve bakmak için başını aşağı eğdi. Ardından kendisine vuran şeyin fotokopiden çıkan kağıt olduğunu fark etti.


Telefon ışığını ona tuttu ve kağıtta soluk bir insan yüzü vardı. Yüzü şişkin ve çirkindi. Saçları ve kaşları belli bir sıvıya uzun süre maruz kalmaktan dökülmüş gibiydi. Adeta bir plastik top gibi görünüyordu.


"Fotokopiden neden böyle bir şey çıktı?" Liu Xianxian'ı sırtına aldı ve hızla ilerledi. Kağıttaki yüz daha da netleşti ve Ma Yin monitörün yanından geçti. Fotokopinin yanından geçerken kağıt yavaşladı ve Ma Yin istemsizce fotokopinin tarayıcısına doğru döndü. Tarayıcının hafif ışığında ona gülümseyen kel bir adam vardı!


Nefesini tutarak daha da hızlanmak için kendini zorladı. Çok korkmuştu ve bir de Liu Xianxian'ı taşımak zorundaydı. Enerjisi hızla tükendi. Kısa bir mesafe koştuktan sonra bacakları güçten kesildi.


"Xiao Yin! Beni yere indir!"


"Ben iyiyim." İki kız birlikte ilerlemeye devam ettiler. Kapıya yaklaştıkça gümleme sesi daha da şiddetlendi.


"Kapıda birisi çıkacak mı?" Ma Yin'in kalbi korkuyla sıkıştı. Kadavra ve yeraltı morgu ile alakalı birçok hayalet hikayesi zihninde canlandı ve yüzünün rengi attı. "İmkansız! Hepsi sahte."


Kapıya doğru koştu. İlk başta gümleme sesi kapıdan geliyordu. Ardından rafın altından geldi. En sonunda her yer bu sesle doldu.


"Bu gürültüyü kim yapıyor!?" Ma Yin'in yüzü bembeyazdı. Durmaya cesareti yoktu. Rafların arasında ilerleyerek kapıya ulaştı. Ahşap kapının kilidi kırıktı, o yüzden kilitlenemezdi ama gümleme sesi şu an kapıdan gelmişti.


"Kapının dışında!"


Ma Yin dışarı çıkıp çıkmamak konusunda tereddüt yaşarken rafın yanındaki eşya dolapları açıldı. Gümleme sesiyle birlikte sıvı damlatan, saçsız bir insan şekline sahip bir şey yere indi ve onlara doğru adeta bir yılan gibi süründü!


"Dikkat et!" Liu Xianxian bağırdı. Ma Yin kapıya koşmaya karar verdi, depoda kalmak ölüm demekti. En azından kapıdan çıkınca kurtulma fırsatı olabilirdi.


"Bana tutun!" Ma Yin kapıyı itti ve yerde insana benzeyen bir şeyin sektiğini gördü. Gümleme sesi onun kafasını kapıya vurmasıyla oluşuyordu.


"Koş!" Liu Xianxian bağırdı. Ma Yin onu taşıdı ve geldikleri yöne doğru koştular. Fakat köşeyi döndüklerinde dada umut kırıcı bir şey oldu.


Koridorda bir adam duruyordu. Yüzü yarı karanlıktı ama ellerinde tuttuğu yarım metrelik cinayet aleti görülüyordu!







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44354 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr