Bölüm 92 :

avatar
463 4

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 92 :


“Anne, baba, neden bu kadar gizemlisiniz ikinizde? Neler oluyor tanrı aşkına” Alper, içlerindeki en büyük kardeş babasının telefonu açmak için ayağa kalkıp yanlarından uzaklaştığını görünce sordu. 



Alper içlerinde en büyük olan 29 yaşında keskin yüz hatlarına sahip, biraz da olgunluğun getirdiği mizaçla yüzü heybetlenmiş bir genç idi. Kendisi üniversiteyi özel bir üniversitenin inşaat mühendisliği bölümünde okumuş, uzun yıllar babasının emrinde inşaatleri gezmiş ve projeleri yerinde takip etmiş birisiydi. 



Fakat sonuçta o da teknik bilgisi yüksek ama iş yönetme tecrübesi zayıf birisiydi. Babasının ve şirketlerinin içinde bulunduğu durumları kendisi de biliyordu. Kızkardeşinin yaşadığı trajik olay babasına olduğu gibi de kendisine de yapılmış bir uyarıydı ve bunu iyi biliyordu. Bu nedenle babası onu aylar öncesinde çalışma odasına çağırıp gelecek yol haritasını ona anlattığında filmlerden görmeye alıştığımız olaylar yaşanmadı.  



Kendi kabiliyetlerini çok iyi biliyordu ve paraya olan hevesi onu bir iştahsız açgözlü yapmamıştı. Şimdi bile kendi evi vardı ve villa tarzı bir yerde oturuyordu. 



Fakat her ne kadar yaşı 29’a ulaşmış olsa da öteki yanını henüz bulamamış bir bekardı. 



“Haha, az bekleyin anlayacaksınız” dedi Turgut bey. Ayşe hanım ise normalde kocasının izinden giden biri olduğundan diğerleri ona sormayı bile düşünmedi. 



“Gerçekten çocuk gibiler..” dedi Aslı, kenarda elinde bir kitabı okurken. 



Alper ile Melek ise öte yandan kafalarını salladılar.  



*** 



Çok değil 20 dakikaya kalmadan bir uğultu duyan aile bireyleri sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıp kafalarını kaldırdılar ve etrafa baktılar. 



Fakat her ne kadar uğultu bir taraftan geliyormuş gibi olsa da esasen her taraftan geliyordu. 



Bu da Cüneyt’in Asena ile yaptığı aerodinamiklerin sonucu olan bir şeydi. Böylelikle uçan araçların sesleri öyle tek bir kaynaklı yayılmıyor, sanki çoğul kaynaktan aynı ve değişik frekanslarda yayılıyor gibiydi. Bu ise geceleri optik olarak kamuflaj sağlıyordu. 



Diğerleri gibi Turgut bey ile Ayşe hanım da havaya bakıyorlardı. Onlar daha önce Cüneyt’in gelirken kullandığı hava aracını görmüşlerdi ve buna benzer bir ses çıkardığını biliyorlardı. Fakat şimdi her ne kadar bakarsalar baksınlar hava aracını göremediler. 



Biraz sonra büyük bir hava akımıyla birlikte yerden 50 metre yukarıdan yere doğru inen iki farklı araç’ın geldiğini gördüler.  



İlki geçenlerde Cüneyt’in burayı ziyaret ederken kullandığı araçtı ve sıradan bir coupe tarzı araç boyutundaydı, fakat ikincisi ise biraz büyüktü. Her ne kadar otobüs kadar büyük olmasa da bir midibüs boyutlarında bir araçtı. 



Aracın şekli oval ve yumuşak kenarları olan, uzun ve bir otobüsü andıran son derece teknolojik görünen bir aygııttı. Ön tarafta iki ve arka tarafta iki olmak üzere toplamda 2 adet ve Cüneyt’in önceki gelirken kullandığına kıyasla biraz daha küçük motorlara sahipti. 



Fakat motorların boyutu diğerlerinden kısaydı ve bir miktar uzundu. Sıradan drone pervaneleri gibi büyük bir çember gibi değil daha çok yolcu uçaklarının motorları gibi kalındı. 



Bu motorlar esasında Cüneyt’in jet motoru projesinde araştırılarak bulunan yeni nesil ultrasonik jet motorlarıydı. Cüneyt her ne kadar projede takviye kuvvet olarak yer alsa da projenin her adımı hem kendisi hem de Asena’nın gözlerindeydi.  



Oradaki absürt itki kuvveti Cüneyt’in bu cihazın bir lite versiyonunu geliştirerek kullanması fikrini oluşturmuştu. 

Her ne kadar deneyde yaptıkları gibi 50 tonluk normal düzey performansı gibi canavar olmasa da bu motorların her biri 7 tona yakın itki kuvveti uyguluyordu.  



4 adet motorun toplam performansı 30 tona kadar yakındı. Drone’yi yaparken kullandığı karbon alaşımlı materyallerin gross ağırlığı toplasan 3 ton etmezdi. Buna iç dekorasyonda kullanılan metal ve diğer malzemelerde dahildi. Kısaca 25 tonluk bir kuvveti halen etkin bir şekilde kullanabilen bir cihazdı bu. 



Tabi itki kuvveti demek yine o ayarda hava akımı demekti. Uğultu ve hava akımı bahçedeki çimenleri ve çardakta bulunan bir çok şeyi yeksan etmişti. 



“Bu da ne böyle?” dedi Alper. Açıkçası daha önce tecrübe eden Turgut bey bile şaşırmıştı. 



“..” 



**** 



Yere iniş takımları ile yumuşak bir şekilde inen ‘otobüs’ ve onun 5 metre ötesine inen ve daha önce görülen model olan drone yere inmiş ve kapıları açılmıştı. 



Çok geçmeden küçük olan modelden Cüneyt inmiş, diğer modelden ise 5 kişilik bir ekip inmişti. İnen ekibi gören Aslı ve ailesinin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. 



“Bu da ne böyle? Neler oluyor?” dedi Turgut bey, açıkçası o da tırsmıştı. Sonuçta inenlerin hepsi kendi ve ailesinin diğer üyeleriyle tıpatıp benzeyen kişilerdi. 



“Turgut amca bunlar robot, korkmanıza gerek yok” dedi Cüneyt ve yanlarına gülümseme ile yaklaşarak “İyi akşamlar” dedi. 



Hakikaten de Cüneyt’in robot açıklamasından sonra ailedeki dehşet türünde denilebilecek duygular bir anda gevşemişti.  



“Cüneyt, bunlar tam olarak ne böyle? Nasıl tam olarak bir insandan farksız hareket edebiliyorlar?” dedi Turgut bey.  

Açıkçası Turgut bey teknoloji adamı değildi ama dünya trendlerini takip eden bir insandı. O bile dünyanın hiçbir yerinde böylesine düzgün ve bir insandan farksız olabilen bir robot üretebilen bir devlet görmemişti. Onun görebildiği tek teknolojik robotlar kendi çevresinde takla atabilen küçük köpek robotlardı. 



Fakat Cüneyt’in büyük drone’sinden inen robotların hepsi adeta insan gibi hareket ediyoralar, daha önce izlediği terminator filmindeki terminator t-1000 den farksız gibiydiler. 



Tabi her ne kadar nanit teknolojisi o kadar üst düzeye erişmese de Cüneyt’in robotik teknolojisi, geçen zamanla birlikte entegre üretilebilen büyük parçalar teknolojisi ve yüksek hassasiyetteki yeni makinelerin yardımı ile çok daha yüksek keskinlikte, daha kaliteli ve son derece sağlamdılar. Üretim teknolojisinde yaşanan gelişmeler sağ olsun önceden 300 kilogram civarında olan metal alaşımlardan üretilen çoğu parçalar yerini karbon allotroplarına bırakmış, kablosuz şarj ve kablosuz veri iletimindeki yeni protokoller yardımı ile kablosuz veri iletimi hem güçlenmiş ve bunun neticesinde robotların içinde bulunan elektronik kabloların sayısı dramatik bir şekilde düşerek bilim kurgu filmlerinden görmeye alışık olduğumuz yüksek hassasiyetteki parçaların entegre üretimi gerçekleşmişti. 



Bunlar teknik detaylardı ve Cüneyt, Turgut bey’in sorusuna bu şekilde yanıt vermeden “Turgut amca bunlar bizim şirketin ürettiği son teknoloji robotlar. Bu robotları kullanarak sizin varlığınızı burada değiştirerek dışardan sizi izleyenlerin gözlerini şimdilik boyayacağız” dedi. 



Fakat bu açıklamanın ardından Turgut bey’in gözlerinin içinde alevler yandı. O nasıl biriydi? Daha önceden 40 yıllık savaş geçmişi bulunan ve insan ilişkilerini çok iyi anlayan bir bireydi.  



Bu robotlar kendilerine bu kadar benziyorsaydılar başkalarına da benzemelerinin önünde hiçbir engel yoktu.  

Üstelik Cüneyt’in aylar önce konuştuklarını hatırlıyordu. O, her ne kadar cümle içinde geçmese de Cüneyt’in mizacını az çok anlamış, dışardan bir kediyi bile incitmeyecek kadar zararsız görülen Cüneyt’in içinde yatan son derece kararlı ve idealist birini görmüştü. 



Tabi bu durumda genç ve aklı yetmemiş insanlar gibi çıkıp slogan atacak birisi değildi ve o da böyle kararlı ve elini taşın altına atabilecek bireylerin varlığıyla bazı şeylerin değişmesi gerektiğini biliyordu. 



Önce dış etkenler sonucu şirketinin durumu, ardından aldığı zeytin dalı, daha sonra doktorun raporu ve hüsranları, ardından ikinci ve daha önemlisi gelecek umudu, onun hayata dair bakış açısında radikal kararlar almaya yöneltmişti. 



Şimdi ise bu robotların görünümü sayesinde ister istemez baskın duran ihtirasları gün yüzüne tekrardan çıkmış, adeta bir an evvel Cüneyt’in oraya gidip yeni hayatına başlamak için heyecanlanmıştı. 



 

Bölüm Sonu 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44405 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr