Bölüm 85:

avatar
521 3

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 85:


İnternetteki çılgınlık devam ederken bir taraftan Yıldızların Işığında bilim dergisinin haftalık sayıları çıkmaya devam ediyordu. 



İlk sayısının 1500 sayfalık uzunluğunun yarattığı olumsuz etkilerden pek etkilenmemiş olacak ki yeni çıkan sayıları da yine aşağı yukarı aynı uzunluktaydı. 



İçerik olarak ta yine basit bilimsel gerçeklikler, eski tarz makaleler ve çeşitli zamanı geçmiş deneyler olsa da derginin momentumu sabitti ve sanki yapılan her bir deney önemli bir noktayı doldurur nitelikteydi. 



Eğer zamanı olan bir Akademi grubu toplanıp inceleseydi, çıkan bu makalelerin, bilimsel içeriklerin hemen hemen hepsinin Türkiye’nin şu anki eksik olduğu noktaları doldurduğunu anlardı. 



Fakat ilk sayının getirdiği o ‘ün’ neticesinde derginin daha sonra çıkan sayılarını oturup adam akıllı analiz eden pek insan yoktu. 



Ancak bu demek değildiki dergiyi gerçekten incelemeyen kimse yoktu. 



Türkiye’de akademiye yeni girmiş idealist gençlerin çoğunun yabancı dilleri pek yoktu. Yabancı dillerindeki eksiklikleri her ne kadar hazır çeviri programları yada Akıllı Asistan’ın yardımı ile çevirseler de bazı insanlar, belki de Akıllı Asistan’ı üreten şirketin bilimsel dergisi olduğu gerekçesiyle Yıldızların Işığında dergisini ciddi bir şekilde okuyordu. 



Buna Derya’nın kendisi de dahildi.  



Derginin bilgisayar bilimleri kısmı ile matematik kısmında alt başlıkları çok derindi ve kapsamlıydı.


Bu nedenle ilk sayıdan itibaren okumuş, dergide bahsedilen fikirler eşliğinde yeni teoriler oluşturmuş ve yazılım sektöründe ilerlemişti. 



Derya, Cüneyt’in gerçek seviyesini çok iyi biliyordu. Arkadaşı Tuğçe’nin yapmış olduğu robotik kol’un katıldığı uluslararası yarışmalarda ikinciyi fersah fersah ileride yenerek birinci olması, daha şimdiden bir çok yatırımcıdan teklif alması ve geleceğinin daha şimdiden kurtulması onun Cüneyt’in seviyesinin ne derece iyi olduğunu anlamasına etken olmuştu. 



Proje’nin jüriden tam destek alması, sorulan sorulardan anlaşıldığı kadarıyla neredeyse hepsinin Cüneyt’in değiştirdiği, düzelttiği yada eklediği noktalardı. 



Bu nedenle Derya, bilimsel dergiyi hafife almamış, okumaya başlamıştı.  



Onun bu şekilde bilimsel dergiyi inceleyip notlar aldığını gören Derya’nın annesi Sevil hanım ise meraklanmış ve Derya’ya sorular sormuştu. 



Derya’nın Cüneyt’i öven açıklamalarından sonra da Sevil hanım oturarak dergiyi incelemeye başlamış, o da diğerleri gibi ilk başlarda pek beğenmese de derginin felsefe ve tarih kısmı hoşuna gitmişti. 



Profesör Sevil Tekin, Türkiye’de tanınan bir tıp profesörüydü. Aynı zamanda medyatik bir kişilik olan Sevil hanımın zenginlerin çevresinde epey bir prestiji vardı. Kendisi sosyetenin meşhur profesörü olarak biliniyordu. 



Aslen Kalp hastalıkları uzmanı olan  Sevil hanım, sabah programlarından tutun çeşitli gazetelerde köşe yazıları sunarak popüler bir diyet listesi sunuyordu. Anlaşılır bir dil ile anlatımı, ezber bozan açıklamaları ile Türkiyede pek sevilen birisiydi. 



Şimdi o da kızı Derya’nın tavsiyesi üzerine bilimsel dergiyi ciddi bir şekilde okuyordu. 



Neyse ki artan sayıları ile dergide bahsi geçen çalışmaların kalitesi zorluk seviyesi olarak sürekli bir ilerleme gösteriyordu. Ancak bu ilerleme seviye 1 iken seviye 2 gibi değil de seviye 1 iken seviye 1.1 gibi idi.  



Diğer bir ekip ise Cüneyt’in matematik sempozyumuna katılan ekipti. O sempozyuma katılanların geneli yabancı olsa da pek az bir Türk akademik camiasından isim katılmıştı. 



Bu kişilerin çoğu bilimi güncel takip eden ve geleceği önemseyen insanlardı. 



Profesör Muzaffer, Rektör Murat ve Fen fakültesinin bölüm başkanları ise Cüneyt’in seviyelerini doğrudan tecrübe etmiş kişilerdi. Ayrıca dergide yayımlanan makalelerdeki isimlerin de çoğu kendi okullarının mezunlarıydı. Durum bu olunca onlar da işleri güçleri bırakıp bilimsel derginin tenkitini yapıyorlardı. 



*** 



“Sonunda zamanında yetişti” dedi Ahmet, suratında çeşitli pislikler olmasına rağmen mutlu bir şekilde. 



“Aynen, patron katılmasa bırakın 2 ayı, 2 sene verseler de bu kadar hızlı sonuç alacağımızı sanmıyorum.” dedi Buğrahan. 



“Patron, bu zaman diliminde her gün yeni bilgiler öğrenip kendimi çok bilmiş gibi hissetmeme rağmen neden senle bir araya geldiğimde sanki hiçbir şey bilmediğim hissine kapılıyorum?” Merve’de sohbete katıldı. 



“Merve böyle diyince ben de aynı hissetmeye başladım” 



“Haklısınız, geçenlerde eski okulumdan Profesörle bilim dergisini konuşurken konu fiziğe geldi, profesörle konuşurken sanki bu zaman çok fazla şey öğrenmiş gibi geldi. Hocam bile çok şaşırdı, sanki yeniden doğmuş gibiyim. Fakat nedense patron gelince çaresiz bir cahil gibi hissediyorum..” dedi Sedat Kocaman. O’da işe alım sınavında Buğrahan ve ekibindeki 10 kişi içerisindeydi. 



“Haklısın..” 



“Evet” 



Çok geçmeden 2 numaralı fabrikada üzerlerinde deney kıyafetleri bulunan 60 kişilik ekibin tamamı aynı şeyleri söyledi. 



“Hahaha, sorun sizde değil gençler. Beni hesaba katıp kalbinizi kırmayın, güçlü olun, ben insan değilim” diyerek güldü Cüneyt. 



Onun bu şekilde narsist yaklaşımını görenler her ne kadar içten içe sövseler de şimdilik patronun keyfi yerindeydi, bu nedenle hevesini kırmadılar. 



“Ahem, önemli mevzuya gelirsek, içinizden herhangi birisi seviye 1’in ilk kademesine geldiğinde zaten Türkiye’nin çoğu tanınmış profesöründen daha donanımlıdır, içiniz rahat olsun. Siz ise burada seviye 1 in 3’üncü kademesine çoktan geldiniz. Şimdi bile içinizden herhangi birini çıkarsak akademi dünyasındaki her bireyi parçalar, gönlünüz rahat olsun.” dedi Cüneyt. Bu ekipteki kişilerin neredeyse tamamı 300 setlik hazırlık setini bitirmek üzere olan şahıslardı.  



Şunu unutmamak gerekliydi ki 300 setin içinde her branştan içerik vardı. Buna Tıp ve Tarih gibi içerikler de dahildi. Bütün bunları öğrenip, üstüne kalan zamanlarda projeyi bitirmek için gecesini gündüzüne katan bu ekip, günde neredeyse 20 saat burada yada laboratuvarda duruyordu. 



Onların bu derece şevkle çalışmasını gören kara kalpli kapitalist Cüneyt, onları defalarca uyarmış olmasına rağmen yine de onların bu alışkanlıklarını değiştirememişti. 



Bu ekip ilk ekipten kişiler olduğundan hem arkadaşlık seviyeleri daha iyi, hem de kozmik teknikte çoktan 2’inci seviyeye gelmişler, hatta ikinci seviyede de ileri seviyeye gelmişlerdi. Hatta bazılarının üçüncü seviyeye geldiğini gösteren işaretler bile vardı. Bu kişiler ile Cüneyt konuşmuş, onların fiziksel özelliklerini geliştirmeleri için uyarmıştı. Bu nedenle bu kişiler aynı Buğrahan’ın yaptığı gibi, hatta daha acımasızını yaparak boş vakitlerinde sürekli olarak egzersiz hareketlerini yapıyorlardı. 

Tabi bu durumun böyle olması Cüneyt’in bu ekibi gerçekten önemsemesiydi. Buradaki her kişinin kalbi temiz, iyilik ve kötülüğü bilen, rasyonel insanlar olduğunu biliyordu. Gözlemleriyle bu durum daha da perçinlenmişti. 



Sonuçta buradaki insanların ortak özelliği bir zamanlar orta gelir sınıfı fakat şimdinin dar gelirli sınıfı olan grubun çocukları olduğunu biliyordu. Bu nesilde 4-2-1 sistemi yaygınlaşmaya başlamıştı. 

4 büyükanne -büyükbaba, 2 anne-baba, 1 çocuk sistemiydi bu. Çok tehlikeli ve nüfusu yok eden bir sistemdi. Fakat gençlerin çoğu iş hayatına atıldığında genellikle bu sisteme yöneliyordu. 



Cüneyt iki kardeşli bir aileden geliyordu ama 1990’lı zamanlarda 3-4-5-6 çocuk gibi aileler vardı. Bu ise Türkiye’nin dinamik genç nüfusunu oluşturuyordu. Aslı’nın ailesi buna en güzel örnekti, Turgut bey Ayşe hanım ile çok önceleri evlenmiş, Alper, Aslı ve Melek isimli üç çocukları olmuştu. 



Cüneyt’in kendi ailesi de bu fikri benimsese de annesinin daha genç sayılacak yaşta kronik hasta olması ve aşırı kilo alması sonucunda yeni bir çocuk yapmamışlardı. 



Eğer ailesi kozmik teknikte yeterince iyi bir seviyeye gelirler ise vücutlarının kabiliyetleri tekrardan 20’li yaşlardaki gibi olacak hatta rejenerasyonları gibi hususlar meşhur X-Man'de bulunan Wolverine gibi olabilecekti. Tabi bunun için kozmik teknikte en az 4’üncü seviyeye gelmeleri gerekiyordu. 



Cüneyt, anne ve babasını ise şimdilik çok zorlamasa da her gün onlara vakit ayırıp egzersizleri yaptırıyordu. Daha şimdiden 5’inci set’e kadar da gelmişlerdi. Her ne kadar kozmik teknikten sonra iyileşmeler gözlemlense de yaş olarak ileride olduklarından daha istenilen düzeye gelmeleri biraz zaman alacaktı. 



Bunları düşündüğünde Cüneyt, etrafına baktı ve buradaki insanların da aileleri vardı, onların da aileleri ile uzun yaşamaya hatta kabiliyetli iseler sonsuz yaşamaya hakları vardı. 



Üstelik bu aileler böyle bireyler yetiştirebiliyorsalar ve eğer onların üreme kabiliyetleri tekrardan 20’li yaştaki gibi olsalardı, bu Cüneyt için uzun vadede iyi bir şeydi. 



“Millet, toplanın, size açıklamam gereken bir mevzu var”  



 

Bölüm Sonu 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44401 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr