Bölüm 80 :

avatar
582 3

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 80 :


Kahvaltı masasındaki diğer 9 kişinin yüzleri epey ciddileşti. 



“Her neyse egzersizleri bundan sonra yaparsınız, proje ne durumda?” dedi Cüneyt. 



“Patron, Buğrahan ve ben fizik bölümünden geldiğimiz için ekip kurduk 30 kişilik. Teorik altyapıda verdiğin kitaplarda sorun yok, hatta çoğunu öğrendik ve çizimlerin sonucunda iyi neticeler aldık ama malzeme sorunumuz halen devam etmekte. İlhanın ekipte malzemecilerin sayısı az, laboratuvar ekipmanları da yetersiz. Bu nedenle bizim ekipten arkadaşlar ile mühendislik ekibinden arkadaşlar temel malzeme üretim makineleri üzerinde çalışıyor. Özellikle o özel kaynak tekniği için gerekli olan ara malzemeyi üretmek şimdiki cihazlarla çok zor. Japon mallarının basınç oranı kimyasal tepkimeleri gerçekleştirmek için yetersiz kalıyor” dedi Ahmet. 



“Japonlar olsun Avrupalılar olsun yada neresi olursalar olsunlar hiçbir zaman temelde lazım olabilecek malzemeleri yurt dışına satmazlar. Bize sattıkları ürünler ise en az 5 nesil gerideki ekipmanlardır. Bu nedenle sizin cihazları yeniden tasarlayıp geliştirmeniz önemli. Gerekli malzemeleri yada finansal desteği ben hallederim. Siz çalışmalara devam edin ama unutmayın, 2 ay sonra en azından prototipi görmek isterim.” dedi Cüneyt. O da başka bir çeşit ultrasonik motor vermişti. Daha doğrusu motorun yapısı ultrasonik motor gibi mantıkla çalışıyordu ancak bazı değişiklikleri vardı.  



Bunlardan en önemlisi devirdi. Sıradan yanmalı motorların kazandığı en önemli nokta devirleriydi. Piyasada bulunan ortalama bir araçta bile dakikada 5 bin devire çıkabilen motorlar vardı. 



Elektronik motorlardan Permament Vektör Motorlarda devirler dakikada 7600’e kadar çıkabilirdi, fakat bu seviyedeki bir devirde malzemeler aşırı ısınıyor ve elektrik harcaması can yakıyordu. 



Bu nedenle bu tarz motorlarda nadir dünya elementleri kullanılarak devirlerdeki ısı yalıtımı ayarlanmaya çalışılıyordu. Mesela nadir dünya elementlerinden bir katmanın üzerine seramik katmanı kullanılıyor, seramiğin yalıtkanlığı sayesinde 2000 dereceye kadar sıcaklık kontrol altına alınıyordu.  



Tabi malzemelerin çoğu bu sıcaklıklarda eridiğinden seramiklerin yalıttığı sıcaklığı dışarı atmak için başka mekanizmalar gerekliydi. 



Ayrıca bu sıcaklık seramikleri de aşındırıyordu. 



Diğer bir sıkıntı ise seramik katmanın varlığı manyetik alanın gücünü azalttığından motorun toplam gücü çok zayıflıyordu. 



Bunun üzerine motordan kafa öpen sesler de geliyordu. 



Herkes hayatında mutlaka metroya yada trenlere binmiştir. Yada evde çalışan çamaşır makinelerini görmüştür. Bunların verimlilikleri öyle yüksek olmadığından, trendekilerde ise seramik yalıtkan malzeme olduğundan hareket ettiğinde çıkan sesi duymuştur. 



İşte bu ses her araçtan gelirse şehir yaşamındaki ortalama desibeller artacaktır ve bir uğultuya neden olacaktır.  



Cüneyt’in verdiği mekanizma ise birbirini kuvvetlendiren bir elektrik/manyetik alan artırıcı motor mekanizmasıydı. 



Çok düşük oranda elektiriği farklı oranlarda karıştırılmış alaşımlar ve farklı seviyelerde yerleştirilmiş güçlendirici mekanizmalarla kuvvetlendirip, ortaya çok yüksek oranda elektriksel alan ve güç çıkaran motorlar oluşturmaktı.  



Teorik içeriği ultrasonik motorlara benziyordu ama ultrasonik motorların aksine vakum ortamında çalışan bir malzemeydi.  



Bu nedenle sürtünme olabilecek en düşük seviyede oluyor, özel bir motor yağı sayesinde dakika başı dönüş hızı teoride 150k ile 1000k arası değişmekteydi. 



Sıradan kerasone yakan turbojetlerin düşük devirdeki dönüş hızları 35k, maksimum performansta ise kalitesine göre 150k ya kadar çıkabiliyordu. Ancak sıradan turbojetlerin de teoride maksimum performansları 400k olarak görünüyordu. 



Teoride var olan devirlerin gerçektekiyle farklı olmasının esas sebebi hava direnci ve motorun kendi gücünün limitiydi. Geleneksel turbojetlerde 15 tonluk bir itme gücü oluşturuluyordu. Bu seviye eğer 787-800 tipi uçak boyutlarındaki bir turbojet motoru kullanılırsa 112,5 tonluk itme gücü elde ederdi. 



Bu noktada 747-800 uçağının jet motorlarının 1 katlı villa kadar olduğunu unutmamak gerekirdi. 

25 tonluk jet motorunun uzunluğu ise maksimum 4 metre ve çapının ise en fazla 1 metre olması, savaş uçak motorlarının ne derece teknolojik olarak üstün olduğunun göstergesiydi. 



Bugün ABD’nin gururu F22 uçaklarının motor başına 16 tonluk itme gücü içeren iki motoru sayesinde dünyanın en gelişmiş savaş uçağı ünvanını elde etmesi, üstelik motor hacminin 2.5 metre uzunlukta ve çapının sadece 80 santim olması ile bunu başarabilmesi, havacılık tarihinde bir rekordu. 



Fakat yine de materyal sorununa takılan bu jet uçağı, tam performansta en fazla 4 dakika uçabilmekte, çok fazla ısındığında ise motoru bozulmaktaydı. 



Sürtünme olduğu sürece ısınma şarttı.  



Buna motorun içinde yanan malzeme de eklenince ısı hem sürtünmeden hem de içeride yanan malzemeden gelerek 2 katı hızlı ısınıyordu. 



Cüneyt’in durumunda en azından içeride yanarak ısınan bir malzeme yoktu. Dışarıdan gelen sürtünme de özel bir düzenekle soğutulacaktı. Bu nedenle Cüneyt’in tahmini 25-30 tonluk itme gücü yakalasa yeterliydi. 



Teknoloji kulesinde bile jet motorları sadece seviye 1’in altındaki medeniyetlerin kullandığı geçici bir teknolojiydi ve dünya gibi yoğun atmosferli gezegenlerdeki sürtünme katsayısı nedeniyle ulaşabildikleri sınır aşağı yukarı 50 tonluk seviyeydi. Motorun hacmi ise 2 metre uzunlukta ve 70 santim genişliğindeydi. Keresone kullanan bu motorların miladı uzay çağıyla birlikte doluyordu. 



Cüneyt’in bu motorları kullanarak uçak üretmek istemesi gibi bir hedefi yoktu, bu sadece göz boyamaydı. Aynı zamanda ekibindekilerin çalışmasını ve tecrübelerinin artmasını istiyordu. 



Bu bağlamda böyle spesifik bir iş ve çok fazla sayıda bilim dalının bir araya gelmesi gerektiren bir iş olduğundan Cüneyt onları yetiştiriyordu adeta. Belki oturup bir miktar uçak üretebilir ve onları ülkenin envanterine ekleyebilirdi.



“Yabancılar hakikaten güvenilmezler” 



“Sen olsan öyle yapmaz mıydın? Kim kendi teknolojisini rekabet ettiğin ülkelere satmak ister ki?” 

“Hahaha, sen de haklısın” 



“Patron, bize yardım et, takıldığımız bir çok nokta var. Özellikle sıvı yağın formülünde halen anlamadığımız noktalar var..” 



… 



Daha sonra ekip kahvaltılarını edip Cüneyt ile birlikte sorunları çözmeye başladılar. 



Bu bir rutin idi. Her sabah kahvaltıdan sonra ARGE merkezine gelen Cüneyt, buradaki ekiplerin sorularını yanıtlıyor, öğleden sonra 1 yada bazen 2 saat özel ders anlatıyor, ardından Sosyal Bilimler akademisini inceliyor ve son olarak ta şirketin işlerine bakıyordu. Gerçi şirket işlerini Asena kontrol etmekteydi ama yine de Cüneyt’in bakması gereken noktalar vardı. 



Halen devam eden projelerden dünyanın çeşitli merkezlerine kurulan veri merkezlerini güncellemek, büyütmek gibi projeleri vardı. Onun dışında Coşkun’a bir görev vermişti ve bunun detayları ile uğraşıyordu. 



Coşkun ise öte yandan ekip ile birlikte çalışıyor, neredeyse her endüstriden, her iş kolundan çalışmalar yapıyordu. Cüneyt’in ona verdiği görev, bütün endüstrilere girmek ve kapalı bir üretim endüstrisi oluşturmaktı. 



Bunun içinde gıda sektöründen kimyasallara, plastik sanayiden enerjiye, ağır makinelerden inşaate kadar bir sürü alanda projeler için bilgi topluyordu. Hatta gemicilikte bile uğraşıyordu. 



Mehmet ise öte yandan Savunma Sanayi için gerekli belgeler ile uğraşıyordu. Neyse ki Türkiye’de bu lisansları almak kolaydı. (Nnnnnnnnnnn***h Kolay...) 



Akşam olduğunda ise işleri biten Cüneyt, akşam yemeği sonrasında kardeşinin günlük çalışmalarını ve ona verdiği ödevleri kontrol ettikten sonra ona yeni görevler vererek kendi laboratuvarına çekiliyor, teknoloji kulesinden eğitimine ve kendi gizli işlerine yöneliyordu. 



*** 



Akşam saati geldiğinde laboratuvarına giren Cüneyt, -15’inci katta bulunan hayat bilimleri laboratuvarında kapsül içinde mühürlenmiş bir adamı gördü. Bu tarz kapsüllerde içerideki denek sadece hava ve damar yoluyla verilen besin dışında hareket edebileceği herhangi bir yer olmayan sıvı içinde kalıyordu.  



Uzaylı filmlerinde mürettebatın uykuya yattığı yere benzeyen bu yatak, 1 metre eninde ve 2 metre uzunluğunda, kollarını bile kaldıramayacağın bir cam içinde mühürlenmiş şekilde bir kapsül gibiydi. 



Cüneyt kapsül içinde çıplak duran adama baktı, Cüneyt’in kendisini izlediğini gören ve saatlerdir dehşetler içinde olan adam ise ağzını açıp konuşmaya ve histerik olmaya başladı. 



Kapsül içinde kabarcıklara bakan Cüneyt, belki de teknoloji kulesini aldığındandır, böyle bir insanı özgürlüğünden mahrum bırakmayı, yada ona işkence edecek deneylerde kullanmayı, yada onu doğrudan öldürmekten doğan duyguları artık hissetmiyordu.  



Gözünün önünde sadece bir ‘nesne’ vardı. Yada yolda yürürken ayağınla ezdiğin bir karınca gibiydi.  



Cüneyt’in hissettikleri, yada hissetmedikleri bunlardı. 



Bu adamın hayatını da incelemişti ve gördükleri karşısında milyonlarca insanı etkileyen bu kişinin pekte masum biri olmadığını biliyordu. 



Bu insanları neden bilimsel deneylerde kullanmayacaktı ki? 



En azından topluma bir yararları dokunurdu.



 

Bölüm Sonu 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44404 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr