Bölüm 76:

avatar
577 3

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 76:


Cüneyt’in aylar önce Asena’nın analizleri sonucu gizli plan olarak şifrelediği PLAN R, restorasyon planı, artık uygulama aşamasına gelmişti. 



Kendi çipleri sayesinde güvenlik açığı yoktu, silikon ve grafin malzeme sayesinde insan derisine bire bir benzeyen ara malzeme de üretilmişti. Üstelik kukla’ların günlük hayatta değişikliklerinin fark edilmemesi için özel bir emilim ve boşaltım sistemi de hazırlanmıştı. Bunların yanında bir insandan farklı olmayan her özellikleri de vardı. 



Onları göreve götürecek büyük taksi boyutunda Drone’ler de hazırlanmış, her birinin içine son teknolojik cihazlarla donatılmıştı. 



Tek eksik olan şey iletişim sağlayabilecek bir uyduydu. 



Bu noktada Cüneyt, teknoloji kulesinde bulunan bir geminin kullanmanın zamanı geldiğini anladı.  

Her ne kadar teknolojik gelişmelerde teknoloji kulesini pek kullanmak istemese de bazı şeyler hayati meselelerdi. Bu noktada ikiyüzlü davranmanın anlamı yoktu. Mesela akademi projesi, bilim adamı yetiştirme projesi, ulusal yeniden dirilme projesi, yerli üretim projeleri gibi meseleleri


Cüneyt kendi gücüyle yapmaya çalışacaktı. 



Fakat bazı noktalarda ellerindeki imkanı kullanmamak aptallık olurdu. 



Bu nedenle Cüneyt, teknoloji kulesinden Seviye 3 medeniyete ait yerçekimsiz bir uzay gemisi şimdilik aldı.  



Seviye 3, kişisel kullanımda kullanılan uzay gemisinin boyutu çok büyük değildi, hatta örnek vermek gerekirse bir Star Wars filminde kullanılan Jedi Shuttlebus boyutunda ve ona benzeyen bir uzay gemisiydi. 



Tek farkı bu gemi ile isteseydin güneş sisteminde hareket edebilirdin. 



Üstelik bu mekikte kullanılan malzemeler özeldi ve herhangi bir radara yakalanma durumu yoktu. Holografik projeksiyon teknoloji sayesinde ise optik olarak görünmez de olabiliyordu. 



Cüneyt uzun süre teknoloji kulesinde dolandıktan sonra bu mekiği kullanmayı uygun gördü. Daha çok farklı mekikler de vardı fakat bu gözüne uygun ve yeterli büyüklükte geldiğinden bunu tercih etti. 



18’inci kat laboratuvarda bir çok robot bir çok amaçlı uyduyu birleştiriyordu.  



Aslında uydu yapmak çok yüksek teknoloji isteyen bir iş değildi. Kullanılan malzeme bakımından hafif ve dayanıklı olması yeterliydi. Sonuçta dünyanın en düşük orbitinde yörüngedeydiler ve dünyanın manyetik alanı uzay radyasyonunun çoğunu yansıtıyordu.  



Esas mevzu uyduyu uzaya çıkarırken yaşanacak titreşimler sonucunda entegre kalabilen ve hafif olan bir uydu yapmaktı. 



Bugün bile uzaya çıkan herhangi bir cisimde bile 1 kilogramın maliyeti 2000 dolar civarındaydı. 



Ortalama 2 tonluk bir uyduyu L1 yörüngesine yani düşük orbite çıkarmanın maliyeti 4 milyon dolar civarındaydı. 



Cüneyt’in uzaya malzeme çıkarmada herhangi bir kısıtlaması yoktu ve bilinen en basit yöntem olan su ile radyasyon yalıtımı yapan bir mekanizma hazırlamıştı. 



Bu tarz bir malzemeyi roketle uzaya çıkarmaya çalışsan ivmelenme esnasında malzeme bozulabilirdi fakat yerçekimsiz mekik sayesinde uzaya çıkmak için uzay mekiğinin bir koparma hızına ulaşmasına gerek yoktu. 



Dünyanın yer çekimi 9.8G olarak hesaplanmıştı ve bu yer çekiminden kurtulabilmek için minimum 10.9 yada 11 kilometre/saniye hızla uzaya dik olarak uçman gerekliydi. Tabi yerçekimi ortadan kaldırılsa bu hızlar sana etki etmezdi. 



Radyasyondan korunmanın en iyi yolu ise iki metal şerit arasına 1 santimetre kalınlığında su enjekte etmek ve bunu mühürlemekti. Bu lise düzeyinde bilgiydi ve aslında üretimi kolaydı. Fakat sıradan roketler, saniyede 11 kilometre hıza ulaşması için gereken ivmelenmenin çok yüksek olduğundan bu malzemeler yer çekimi momentumuna yenik düşerek entegre şekilde kalmazdı. 



Cüneyt bu şekilde yapılmış bir uydu yapmayı başarmıştı. Başta da söylenildiği gibi çokta zor değildi uydu yapmak.  



Esas olarak Cüneyt’in yaptığı uyduda bir kuantum bilgisayar ve iletişimi kuantum şifreleme yöntemiyle yapan mekanizmalar mevcuttu. Bunların yanında navigasyon gibi işlemleri de gerçekleştiren modüller mevcuttu. 



Cüneyt’e göre 36 tane bu çeşit uyduyu düşük yörüngeye fırlatırsa en iyi ve en hızlı iletişimi sağlamak mümkündü. Fakat dünyanın diğer uzay ajansları bu durumu anında fark ederlerdi. 



Bir yada iki uyduyu yörüngeye fırlatmak belki gözden bir süre kaçınmayı sağlardı ancak 36 taneyi düşük yörüngeye fırlatmak sıkıntı çıkakarırdı. 



İkinci yöntem 14 tane uyduyu orta yörüngeye yani yaklaşık 9 ile 25 bin kilometre uzaklığa fırlatmaktı.  



Bu noktada dünyada o yörüngeyi kullanan çok fazla ülke yoktu, çünkü o noktada yörüngeye koyacak bir uzay aracı yapmak hem çok maliyetli hem de çok zordu. 



ABD’nin 1960 larda Ay görevleri için iletişim uydularını gönderdiği yerlerdi oraları. 



Şimdi bile ABD’nin geçmişte bu kadar pervasız uzay çalışmalarını yaptığını düşünenler vardı.



 

Son nokta ise Lagrange noktası olarak bilinen ve dünya ile ay ortak çekim noktalarının birleştiği yerlerdi. 



Bu noktalardan dünyaya yakın olanı en az 36 bin kilometrede yer alıyordu. Bununla birlikte sırasıyla 36, 66 ve 178 bininci kilometrelerde yer alan noktalardı. Bu noktaların özelliği iki cismin de yer çekimi noktalarının sıfırlandığı yerler olmasından ötürü bu noktadaki uydular uzun yıllar o noktada yörüngesi değişmeden kalabilirdi.



36 bin kilometre yakında olunan noktada da uydular vardı ve bunların yaşam süreleri epey uzundu. Dünyaya uzakta olmalarının getirdiği düşük yer kıvrımı neticesinde 10 ile 15 yıl görev yapabilirdi bu uydular. 



Diğer uydularda ise arada bir yörünge düzeltmeleri yapılsa da 15 yıldan fazla görev yapabilen yoktu. 



Cüneyt’in göndermeyi planladığı nokta ilk olarak aciliyetten ötürü 2 bin kilometre idi. Kısacası alçak yörüngedeydi. 



Daha sonrası için ise 36 bin km civarına en az 9 uydu göndermeyi planlıyordu. Böylelikle dünyanın her yerinde iletişimi kesintisiz olarak devam ettirebilecekti. 



Uyduların içinde 2 Atomik Matriks Batarya ve kanatlarında ise grafin nanotüpten oluşan bir fotovoltaik malzemeler vardı. Bataryalar devirdaim yöntemi ile çalışacaktı ve biri tükendiği vakit ötekine geçiş yapılacak, diğerleri ise solar kanatlar ile şarj olacaktı. 



Aslında bataryaya başta bile gerek yoktu. Uzaydaki güneş ışınlarının yüklü enerjisi ile 10 metrekarelik solar kanatlarla 1 saatte yaklaşık 1k KwH elektirik üretebilirdi. Dünya yüzeyindekinin yaklaşık 20 katı kadardı bu rakam. 



Fakat kuantum bilgisayarın kuantum durumunda kalması için enerji kesintisiz olması gerekliydi ve Cüneyt’in uyduyu yörüngede tutan iyon motorlarının çalışması için yüksek enerji gerekmesi, Atomik bataryaların varlığını şart hale getirmişti. 



İyon iticiler her ne kadar atmosferik düzeyde pek verimli çalışmasalar da vakum ortamında çok düşük itme etkisine sahiptiler. Cüneyt bir miktar çalışıp bu iticilerin verimliliğini bir nebze olsun artırmıştı. Böylelikle uzay ortamında uyduların hareket etmeleri kolay olacaktı. 



Her şey tamamlandıktan sonra Asena, 3 farklı robotu kullanarak yapılan uyduyu güzel bir şekilde paketledi ve uzay mekiğinin içine yerleştirdi. Mekiğin kenarında araçların bagajları gibi açılıp kapanabilen büyük bir çıkıntı vardı. Bu sayede uyduyu yerleştirmek zor olmadı. 



Ardından uzay gemisi sabahın erken saatlerinde, daha güneş doğmadan havalandı ve gökyüzüne uçmaya başladı. 



10 dakikadan kısa bir süre sonunda stratosferden ayrılan uzay mekiği, optik kamuflajı aktif hale getirip istenilen yörüngeye doğru uçmaya başladı. 



2 dakikanın ardından belirlenen yere geldikten sonra yan kapakları açılan mekiğin içinde hazır bulunan robotlar, uyduyu yavaşça uzayın yörüngesine doğru ittiler. Ardından uzay gemisi manevra yaparak hızlı bir şekilde dünyaya döndü. 



Uzaya savrulan uydu ise büyük bir kutu şeklindeydi ve kenarlarından belirlenen yerlerden solark panelleri çıkmaya başladı, çok geçmeden paneller tamamlandıktan sonra iyon motorları sayesinde pozisyonunu doğruladı. 



“Gökdede1 aktif” dedi Asena Cüneyt’in laboravurında.  



“Güzel, PLAN R tam anlamıyla başlasın, bütün yetki sende” dedi Cüneyt. 



“Anlaşıldı Lider, PLAN R’nin tahmini tamamlanma süresi 6 aydır” dedi Asena. 



Ardından laboratuvarın derinliklerinde 3 insansı robot, insandan farkı olmayan ve neresinden bakarsan bak sıradan bir insana benzeyen, drone’ye doğru yürüdüler. 



Drone’ye bindikten sonra havalanan Drone, hızlı bir şekilde batı tarafına doğru uçtu. 



 

Bölüm Sonu 

 

Not: Diyeceksiniz uzay gemisi var neden drone ile uçuyorsun? İlerde plan hızlanacak ve daha fazla drone ile robot aynı gün içinde çeşitli yere doğru uçacaklar, tek bir gemi ile bu işler her ne kadar çözülse de değiştirilecek kuklaların sayısı haddinden fazla, her birisi için bir gün ayırsan 10 sene sürer. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44403 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr