Bölüm 75:

avatar
629 3

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 75:


Normal şartlarda Cüneyt kendini denek olarak kullanabilirdi fakat teknoloji kulesinden gördükleri neticesinde kozmik tekniği uygulayanlarda beyin okuması zor ve sıkıntılı oluyordu. Bunun yanında genetik çözeltiyle geliştiği için Cüneyt’in şimdiki hali normal bir insanın beyninden de farklıydı. 



İkinci neden ise bu projenin gizlilik içinde gerçekleştirilmesi gerektiğiydi. Bu nedenle kendi ekibinden kimseyle çalışamazdı. 



Gece geç saatte Eskişehirbağları tarafına gelen Cüneyt aracını karanlık bir köşeye park ettikten sonra aracından inerek Kayserinin bilinen en karanlık mahallelerinde yürümeye başladı. 



Burayı tercih etmesindeki esas neden mobeseler yoktu ve Asena’nın araştırmalarında bazı şüpheli kişilerin burada oturmasıydı. 



Bu kişilerin toplumda varlıkları bile zararlıydı. Adalet sistemindeki açıklardan dolayı tutuksuz yargılananlar pek çoktu ve Cüneyt’in hedefindeki kişinin 39 sabıkası vardı. 



Cüneyt’in kitabında 1 sabıka bile kişiyi mahkum etmeye yeterken 39 sabıkalı bir ‘birey’ in sokaklarda özgürce dolaşması kabul edilemez bir durumdu.  



Cüneyt’in planı eğer başarılı olursa çok büyük ve kökten bir temizlik yapılacaktı. 



Sokak lambalarının bile aydınlatmada aciz olduğu mahalleler arasında yürüyen Cüneyt, çok geçmeden dağ manzaralı bir yere gelmişti. Saat sabahın 3’ü olmasına rağmen tek tük kişiler burada içip sızmışlardı. Cüneyt onlara pek aldırış etmeden biraz daha ötede gecekondu’nun olduğu bir eve geldi. 



Ev derme çatma bir kulubeyi andırıyordu ve geç saatte olduğundan evde kalanların çoğu uyuyordu. 



Fakat Cüneyt’in eve girmesi gayet kolay oldu ve içeri girer girmez bir etrafa baktı. Her ne kadar kozmik teknikle 100 metre çevresindekileri hissedebiliyor olsa da gözleri ile görmek daha rahatlatıcı bir durumdu. 



Evde toplamda 4 kişi vardı ve bunlar hedefin akrabaları olan kişilerdi. Erkek bekar evi olduğundan ortam tam olarak pislik içindeydi. 



Cüneyt daha önce kaç kişinin burada olduğunu biliyordu ve hemen yanında taşıdığı 4 farklı şiringa ile uyuyanların yanına geldi. 



Bu şiringalar da Cüneyt’in araştırması sonucu oluşturulan güçlü bir anestezi idi. Kişiye herhangi bir yan etki bırakmadan 10 saat aralıksız uyumasına neden olan güçlü bir yatıştırıcıydı. Üstelik idrardan veya kandan görülemeyen yapısı vardı. 



Uyuyan diğerlerinin yanına gelip iğneyi kollarına batırdıktan sonra gözleri açılmaması için enselerinden sinir uçlarına bastıran Cüneyt, ilk kişinin 10 saniye içinde kendinden geçmesini gördükten sonra rahatlayarak ikinci, daha sonra üçüncü ve hedefteki kişinin de icabına baktı. 

Daha sonra hedefindeki kişiyi omuzuna atarak karanlıkta o evden ayrıldı. 



Türkiye’de asayiş her ne kadar kötü olsa da bir anda 4 kişinin kaybolması birilerini uyandırabileceğinden diğerlerini almadı yanına Cüneyt. 



 … 



*** 



Gecenin karanlığında -19’uncu katta robotik araştırma merkezine gelen Cüneyt, Atomik Oyma Makinesi yardımı ve grafin üreten üç boyutlu yazıcısının yardımı ile ürettiği karbon çipleri test etmeye başladı. 



Her ne kadar seri üretim yapamasa da istediği miktarda çipleri üretebilecek bir laboratuvar oluşturmuştu bile Cüneyt. 



Atomik Oyma Makinesi çok karmaşık bir yapıda ve yüksek hassasiyette parçalardan oluşmasına rağmen Cüneyt’in zekasında birinin ve Asena gibi güçlü bir yapay zekanın yardımı ile çoktan yapılmıştı. 



Üç boyutlu yazıcı ise herkesin bildiğinin aksine bir nano hassasiyette işlem yapan bir örgü makinesiydi. 



Bu nedenle grafin gibi materyalleri üretebiliyordu. Her ne kadar yavaş üretse de tükettiği şeyler elektrik ve karbon olduğu için maliyeti epey düşüktü. Bu nedenle Cüneyt, şimdiden bu tarz makinelerden 10 tane üretmişti. 



Karbon nanotüpler gibi materyalleri de üretebilen makine, isteseydi hemen hemen her materyali üretebilirdi. Belki de teknoloji olarak sadece nanitlerin gerisindeydi. 



Cüneyt kendi çizimi ve mimarisini kullanarak ürettiği çok katmanlı karbon çipleri eline aldı ve test etmeye başladı. Sıradan işlemcilerin aksine grafik hızlandırıcı, yapay zeka hızlandırıcı ve genel işlem kabiliyeti çok yüksekti bu çiplerin. 



Sadece merkezi işlemcinin bile paralel hesaplama gücü 15GhZ’nin üzerindeydi. Bu rakam çok abartı gibi gelse de silikon ile karbon çipleri ayıran en önemli noktalardan birisi de buydu. 



Yüksek stres altında çip neredeyse hiç ısı yaymadı. Bu da karbon çiplerin özelliklerindendi. 



Performansı beğenen Cüneyt, hafıza çiplerine baktı. 



Hafıza çipleri de normalde işlemci çipleri ile aynı litografiye giren yan ürünlerdi. 



Silikon gofretler her ne kadar %99.99 oranında saf olsalar da bu saflık daire şeklinde olan gofretin en merkezinde yer alan saflıktı. Dairenin kenarlarına doğru saflık derecesi %99 lara kadar gerilerdi.



Bakmayın sadece yüzde olarak çok düşük gerileme olduğuna, bu nedenden dolayı aynı litografi makinesine giren gofretlerin merkezindeki çipler işlemci çipleri olarak üretilseler de kenardaki çipleri hatalı ürün oluyordu. 



Hatalı ürünlerin işlemci kabiliyeti düşük olduğundan hafıza çipleri gibi işlemlerde kullanılıyordu. 

Bugün son teknoloji olarak bilinen DDR5X yada DDR6 çipleri bile bu hatalı ürünlerdi. Hatta NVME SSD çipleri bile bunlardan oluşuyordu. 



Firmwareleri değiştirerek çipleri hafıza arabirimi olarak programlayarak bu işlem gerçekleştiriliyordu. 



Bu noktada RAM’ların işlemi hızlı iken neden SSD ler aynı hızda değildir diye sorulacak olursa bunun da cevabı belliydi. 



RAM’ların işlemcileri genel işlem birimi olan işlemcilerin firmware’sini tamamlamak üzere tasarlanan bir çiplerdi. Firmware’leri aynı olduğundan işlemcide işlenen verileri arada sorun olmaksızın RAMlara aktarımını gerçekleştirebilirdin. 



SSD’lerin içindeki çipler de mantık olarak aynı çiplerden olsalar da dosyalama mekanizması farklı alogaritmalar içerdiğinden bu çevirme(conver) işlemini yapan üçüncü bir kontrolcü çip aracılığı ile veriler depolanıyordu. 



Bu çeviri işlemi de diğer işlemlere göre yavaş yapılıyordu.  



Bu şu anafor ile açıklanabilirdi.  



4 şeritli ve trafiği sıkı akan bir otoyolda, diğer 3 şeritin kapatıldığını ve tek şeritli bir köprüden geçildiğini düşünün, bu durumda trafikte bir yığılma olacak, ancak trafik akmaya devam edecekti. 

Hafıza çiplerinin esas mantığı buydu. 



Cüneyt’in işleminde saflık derecesi değişkenliği gibi şeyler yoktu ve yüksek kalite oyma karbon çiplerini hafıza çipleri olarak kullanmıştı. 



RAM olarak kullanmadan doğrudan farklı bir mimari ile HDD olarak kullanmış, kapasitesi ise birim başına şaşırtıcı derecede 4 PB kadar olmuştu. Bu yaklaşık 4096 terabayt veri depolama demekti.



Cüneyt ise bu birimlerden 4 farklı adet kurmuş ve toplam depolama kabiliyeti 16 PB olmuştu. 



Okuma hızı her ne kadar 300Gbps olsa da yazma hızı yine 30 Gbps olarak kalıyordu. Yazma hızı sıradan DDR5 belleklerin gerisinde kalsa da yapay zeka için yeterliydi. 



Üstelik bu robotların temsil edeceği insanlar bile gerçek hayatta bu kadar kapasitedeki insanlardan değillerdi. 



PCB gibi arabirimleri robotun beyin kısmına yerleştirebilen Cüneyt, son olarak hareket mekanizmasını çalıştırabilmek için karbon nanotüpten elektrik iletme kablolarını da ayarladıktan sorna “Asena, robotu devral ve test et” dedi. 



“Anlaşıldı Lider” 



Anında çıplak insansı robot masanın üzerinde adeta canlandı ve ayağa kalktı. Hareketleri olabildiğince doğal ve rahattı. Ayağa kalktıktan sonra birkaç gerçekleştirmesi zor hareketleri tamamladıktan sonra “Hata payı kabul edilebilir düzeyde, lider” dedi. 



Robot’un kendi boğazından gelen bu ses için de Cüneyt kafa patlatmış ve bir düzenk oluşturmuştu. İstenilen her sesi gerçeğinden farksız taklit edebiliyordu. 



Cüneyt robota şöyle bir baktı ve artık son dokunuşları yapmaya hazırdı. Bu ise tamamen bir ‘insan’ gibi olmasını sağlayacak şeylerdi. Sonuçta bu robotların yerini aldığı kişilerin karıları vardı. ((: 



Fakat son dokunuşları yapmadan önce fikir makinesini test etmek gerekliydi. 



Cüneyt dün gece ‘davet’ ettiği mahkumun yanına geldi ve onun halen baygın olduğunu fırsat bilerek kafasına bir metalik cihaz yerleştirdikten sonra bilgisayara gelerek izlemeye başladı.  



Çok geçmeden cihazdan genel sinyaller neticesinde ve kuantum bilgisayarın hesaplamalarıyla yüksek oranda anılar gün yüzüne çıktı. 


Adam yaralama, taciz, tecavüz, haraç kesme, hırsızlık... Nereden bakarsan bak normal bir birey değildi bu insan.



“Asena, hesaplama parametrelerinin şu şu şu noktalarını, şunu, bunu...” Uzun süreli bir değişiklikler emri verdikten sonra, 



“Lider, hesaplama verimliliği arttı ve işlem yoğunluğu stabil hale geldi” dedi Asena. 



Daha fazla değişiklik yapmanın herhangi bir marjinal değişiklik getirmeyeceğini gören Cüneyt yazılım değişikliklerini şimdilik durdurdu. 



Bu sonucu gören Cüneyt mutlu bir şekilde cihazda bazı hassas ayarları yaptıktan sonra sonucun daha hızlı ve net bir şekilde değiştiğini gördü. 



“Tamamdır, plana göre ilk bireyin fiziksel özelliğine göre kukla1 i değiştir” dedi. 



Çok geçmeden robotik kollar ve diğer özelleştirilmiş cihazlar çalışarak ‘kukla1’ adı verilen kişinin fiziksel özelliklerine uygun yeni bir birey oluşturmaya başladılar. 



Cüneyt ise oradan ayrılıp laboratuvarın başka bir katına giderek orada büyük bir insan taşıyabilecek drone’nin yanına geldi.  



Robotik taksiler günümüzde de vardı fakat batarya sorunundan dolayı yaygınlaşmamıştı. 



Cüneyt ise karbon fiber materyaller ile son derece şık, gecenin karanlığında kamufle olabilen ve en önemlisi ultrasonik motorlar sayesinde çok ses çıkarmayan insan taşıyabilen drone’ler yapmıştı.



Açıkçası bu onun için çocuk oyuncağıydı.  



İnternetten bile drone kontrolcü yazılım programları gitHub, stackoverflow gibi sitelerde açık kaynak kodu şeklinde yayınlanmıştı. Fakat Asena’nın varlığı sayesinde buna bile gerek yoktu. 



Bir Coupe araç boyutunda olan siyah yapılı drone’nin iç hacmi aynı anda 3 kukla’nın rahat bir şekilde taşınabilmesine imkan veren genişlikteydi.  



Çalışma mekaniği uzaktan elektromanyetik sinyallerin yanı sıra manuel olarak ta kontrol edilebilen bu cihazların en büyük özelliği havada uçarken neredeyse hiç ses çıkarmamasıydı. Ayrıca iki durumda da sorun çıktığı takdirde drone’nin kendi yapay zekası devreye girerek istenilen noktalara uçabilecek ve sinyal gönderebilecekti. 



3 Atomik Matriks Batarya ile çalışan bu drone’lerin menzili 20bin kilometre kadar vardı. Üstelik aralıksız uçabilme özelliğide vardı. 



Kukla değişim planına göre her seferde 3 farklı robot görev alacaktı. 



Planın başlangıcında işler zor olacağından bu üç robotun 2 si koruma ve garantör olarak eşlik edecekti. 



İçinde bir adet 40santimetreküpllük bir küçük kutu bulunan bu drone’de bir küçük kuantum bilgisayar, fikir makinesi ve ne olur ne olmaz diye bulunan bir plastik imha bombası vardı. 



Her ne kadar plastik imha bombası o kadar güçlü olmasa da en azından bir el bombasının 10 katı gücündeydi ve patlaması sonucunda drone’de bulunan her şeyi yok edebilecek güçteydi.  

 


Bölüm Sonu






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44402 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr