Bölüm 72 : Beyin Fırtınası Sistemi

avatar
699 5

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 72 : Beyin Fırtınası Sistemi


Bir süre sonra, 



“Lider, konferans salonu 1’de herkes hazır durumda” dedi Asena, Cüneyt’in telefonunu terminal kullanarak. 



Cüneyt ise bir tepede taş üzerinde oturarak düşünüyordu bu esnada. Ayağa kalktı ve Merkez binasının ortak kısmında bulunan büyük konferans salonuna doğru gitti. 



Konferans salonu tek bu değildi. Daha çok buna benzer salon vardı, basın için olan veya diğer amaçlar için kullanılan salonlar mevcuttu. 



Bu salon ise çok amaçlı bir salondu. 



Yarı oval ve Yelpaze tipi bir amfi salonu andıran tipli 500 kişilik salondu. 



Salonun merkezinde ise çeşitli multimedya ve sıradan beyaz tahta bulunuyordu. 



Salon şimdiden dolmuş, öğrenme, araştırma, deney yapan ekipler çoktan yerini almışlardı bile.



Hatta sosyal bilimler akademisinden gelen 15 kişilik bir ekipte hazırdı. Bu kişiler Asena tarafından seçilen olağan üstü olan kişilerdi. 



Cüney salona geldiğinde kısık sesli olan konuşmaların çoğu kesilmiş, herkes pür dikkat Cüneyt’i izlemişti. 



“Gereksiz konuşma yapmadan, herkes, öncelikle kişisel bilgisayarına göndermiş olduğum verileri incelesin” dedi Cüneyt. 



Bu veriler ülke durumundan tutunda dünyadaki bilimsel gelişmelere kadar geniş bir yelpazede olan 150 sayfalık bir metindi. 



Gereksiz ve mübalağa sözcükler olmadığından verilerin neredeyse tamamı önemli ayrıntılarla doluydu. 



15 dakika sonunda neredeyse herkes verileri incelemişti. Bunları gören Cüneyt, salonun merkezine geldi ve “Eminim herkes elindeki verileri incelemiştir, buradan yola çıkarak öncelikle kendimiz, ardından da ülkemiz adına olan sorunları çözmek için önerileri olan lütfen söylesin” dedi ve ekledi “Çekinmenize gerek yok, bundan sonra bunun gibi konferansa katılarak beyin fırtınası kültürü oluşturacağız, sonuçta ne kadar fazla insan, o kadar fazla çözüm yolu ve bakış açısı demektir. Tabi bunu yapmadan evvel benim size karşı olan güvenimi unutmayınız, kendinizi sürekli olarak geliştiriniz” dedi. 



Sonuçta burada konferansa katılabilenlerin çoğu olağanüstü kişilerdi. Sosyal bilimlerden Coşkun dışındaki diğer 14’ünün henüz seviye 1 belgeleri olmamasına rağmen bu sadece zaman meselesiydi. Bunun dışında odadaki her bilim adamı adayının seviye 1 yetkileri vardı. Bazıları ise seviye 1 de orta düzeye kadar da gelmişti. 



Uzun bir süre sessizlikten ve konferans salonundaki kişilerin kendileri aralarındaki düşüncelerinden sonra en sonunda bir kişi el kaldırdı. 



Bu tarz konferanslarda ilk kişi olmak önemli bir durumdu. Sonuçta ilk kişi konuşabilir ise diğerleri de arkasından gelebilirdi. 



Cüneyt el kaldıran kişiye baktı ve yanlış hatırlamıyorsa bu kişinin adı Mustafa idi. Eliyle o kişiye işaret ederek “İlk Mustafa” dedi. 



“Ahem, Cüneyt bey, öncelikle verileri incelediğimde bizim için en sıkıntılı durumun düzgün bir iş ortamının ve düzgün bir korumanın olmadığı kanaatine vardım. Verilere göre işe ilk başladığımızda bazı kabadayı grupları işimize rahatsızlık vermek istemiş, ardından ise uluslararası yatırım şirketleri üşüşmüştür. Bence burada yatan esas sebebin bizim işimizin kurulduğu devletin yeterince güçlü olmaması. Eğer tam bağımsız ve güçlü bir konumda olsaydık kimse bize herhangi bir dayatma yaşatamazdı” dedi Mustafa. 



“Güzel, ilk olmana rağmen ayak bastığın konu çok önemli, ülke olarak güçsüz olmamamız bir kenara hali hazırda iş yapmak için bile yeterince düzgün bir zemin hazır değil. Bu nedenden dolayı planlarımızı sürekli olarak saklamak zorunda kalıyoruz” dedi Cüneyt, ardından arkada duran tahtaya doğru yürüdü ve kalemi alıp ‘Ülkenin Askeri ve Siyasi gücü’ yazdı. Ardından altına da ‘Adaletsiz iş ortamı’ yazdı.



 

“Başka önerisi olanlar var ise çekinmesin” dedikten sonra çok geçmeden birden fazla kişi el kaldırdı. 



“Bence eğitim düzeyimiz yetersiz” 



“Gelir dağılımı adaletli değil, bir grup insan kaynakların tamamını elinde tutuyor..” 



… 



“Halihazırdaki iş gücü yeterli değil” 



Buğrahan bir sürü kişinin çeşitli önerilerini ve görüşlerini açıkladığını gördü, hatta Cüneyt’in beyaz tahtaya yazdığı büyük problemlerin de sayısının arttığını gördü. 



Belki de hayalleri olan birisi olan Buğrahan en sonunda elini kaldırdı ve sıra ona geldi. 



“Cüneyt bey, benim düşüncelerim biraz farklı, umarım süre sorunumuz yoktur” dedi ve Cüneyt’in “Sorun değil dilediğin gibi açıkla” demesi üzerine derin nefes alarak; 



“Ben sıradan bir memur ailesinden geliyorum, üç kardeşim var ve içlerinden en büyüğü ablam mühendislik fakültesinden bundan yıllar evvel mezun olmasına rağmen gerek toplumsal baskılar olsun gerekse ‘kadın evde oturmalı’ mantığından dolayı düzgün bir işe giremedi. En nihayetinde işsiz olarak evde kalmak zorunda kaldı. Abim ise bir şekilde bir devlet kurumuna girdi ve karnını doyurabilecek kadar bir gelirle rahat bir şekilde yaşamakta.” 



“Fakat benim değinmek istediğim asıl mesele abim ile benim küçükken geçen konuşmalarımızda hayallerimizdi. Abim o zamanlar büyük bir akademisyen olmak istiyordu ve bu nedenle İstatistik bölümüne gitti, ben ise tarih yazan bilim insanlarına olan hayranlığımdan dolayı kozmik astronomi okumak istedim ve en nihayetinde Marmara Üniversitesinin Fizik bölümüne girdim” 



“Açıkçası okula başlamadan önce bile yaşadıklarım, çevremin bakış açısı, insanların kazandığım bölüme olan bakış açıları nedeniyle daha okula kayıt yaptırmadan işsiz olacağımın, gelecekte düzgün bir yere gelemeyeceğimin gibi durumlarla karşılaştım. Hatta üniversite okurken bile arkadaşlarımın önerisiyle gidip motosiklet sürücü kursuna bile yazıldım. Eğer sizin iş teklifiniz olmasaydı muhtemelen gelecekte düşünebileceğim şeyler çok farklı olacaktı. Fakat burada kendimden örnek vererek durumu daha açmak isterim” 



“Sonuçta ben burada işe girebilen şanslı kişilerden birisiyim. Bunun yanında daha birçok arkadaşım ve benim gibi doğa bilimleri bölümünde okuyan insanların gelecekten umudu yok. Bir öğrenci kız arkadaş edinip onunla evlenmek istese, sadece bugün bile bir ev alsa, sıradan bir 2+1 dairenin büyükşehirlerdeki fiyatı 500 bin TL, buna düğün masrafları ve eve alınacak eşya masrafları eklendiğinde bu rakam 750 bin TL’yi bulmakta” 



“Asgari ücretin 2600 TL olduğunu ve düzgün bir işe bile girsen alabileceğin ücretin en fazla 5 bin lira olduğunu düşündüğümüzde bir kişinin tek bir gelir ile bütün bunları yardım almadan yada kredi çekmeden ödemesinin imkanı yok. Kredi çektiğinde bile uzun süreli vadeler neticesinde kişi hayatının en verimli olması gereken yıllarını bu masrafları ödemek için harcıyor” 



“Bunların yanında eğer çocuk sahibi olursa çocuğun masrafları ve gelirleri de işin içine giriyor ve en sonunda kişi rahatına ermeye başladığında zaten 50 yaşına basmış oluyor” 



Bu noktada konferans salonundaki herkes duygusallaşmıştı, onlar da sonuçta bu ‘vahim’ durumun farkında olan gençlerdi. 



“Benim demek istediğim şey Cüneyt bey, her ne kadar yeni nesildeki kişiler dünyadaki gelişmeleri görüp sıkıntı çekseler de onlar sayıca nispeten az kişileri oluşturduğundan yönetime etki etmeleri çok zor. Bizden önceki nesiller sağ-sol, laik-muhafazakar gibi gereksiz ve saçma ideolojilerle mantık dışında hareket ederek bizi bu hale sürüklediler. Halen de uzun yıllar zamandır yönetimde olmalarına rağmen halen bazı şeylerin değişeceğini uman bir halk var” 



“Bu noktada zaten eğitimsiz olan halkımızın bundan sonra da önümüzdeki 10 yıl içinde fikir değiştireceğine olan inancım zayıftır. Bu nedenle bazı şeyleri çözmek istiyorsak öncelikle kimler ile uğraşmamızın bilinmesinin gerektiği kanaatindeyim.” dedi Buğrahan. 



Cüneyt ister istemez kafasını sallayarak onayladı. Her ne kadar Buğrahanın spesifik örnekleri olmasa da anlattığı hikayede ve çıkarımlarında büyük sorunların hemen hemen hepsi vardı. 



“Güzel, Buğrahan’ın söylediklerine ek olarak söylemek istediği olan var mı?” dedi Cüneyt. 



Tam da o esna da aslında ilk başlarda çekingen olan Coşkun’un gözlerinin içi parladı ve el kaldırdı.



 

Bölüm Sonu 

 

Not : İşte Geeliyor Özel Haarekaat.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44403 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr