Bölüm 70 :

avatar
662 3

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 70 :


Cüneyt bu süre zarfında yeni oluşan rutinine başlamıştı. 



Her gün sabah 4 te kalkıyor, meditasyonunu tamamlıyor, ardından kahvaltısını tamamlayıp ARGE merkezindeki elemanlar ile sabah egzersizi ve meditasyonunu yapıyordu. 



Şimdi bile bu elemanların bazıları ikinci seviyeye gelmişlerdi. Cüneyt ise 3’e gelmek üzereydi. 

Egzersiz olarak ise 10 set egzersiz tamamlanması zorunlu olarak görülüyordu. Eğer isteyen olursa 5 set daha olmak üzere toplamda 15 set egzersizler yapılıyordu. 



Sabahki meditasyon ve egzersiz rütininden sonra genel merkeze uğrayıp toplamda 3-4 saati geçmemek üzere çalışanların sorunlarını çözmeye yardımcı oluyordu. Şirket yönetimi ise bu anlamda Mehmet’in eline kalmıştı. Gerçi o da her gün diğerleri gibi Cüneyt’in eğitimlerini tamamlayıp günde belirli bir saatini kendini geliştirmeye harcıyordu. 



Daha sonra kendi laboratuvarına dönen Cüneyt, eğer dışarıdan herhangi bir haber almaz ise gün boyu laboratuvardan çıkmıyordu. 



Bu zaman diliminde çözmesi gereken oldukça teknolojik durum vardı. 



Bunlardan birisi de elektrik aktarımı ile alakalı olan kablosuz şarj teknolojisiydi. 



Genel olarak kullanılan NFC tarzı kısa mesafeli düşük amperli kablosuz elektrik yerine Cüneyt, yüksek akımlı ve yüksek gerilimli kablosuz elektrik aktarımı ile ilgileniyordu. 



Bu noktada elektrik aktarımının yine okullarda öğretilen ile aynı olmadığını bilmekte fayda vardı. 



Eğer okulda öğretilen gibi bir düşüncede olsaydı Cüneyt, herkesin bildiği Tesla kulesi gibi elektrik kuleleri yardımı ile elektrik aktarma yapmayı düşünülebilirdi. 



Fakat en baştan beri bu düşünce biçimi, yani elektriğin aktarımı konusunda fikir yanlış idi. 

Elektrik denilen olgu, fiziksel olarak kaynaktaki elektronların elektrik ile çalışacak bir aygıta iletkenler ile iletilen bir şey değildi. 



Elektrik daha çok tel üzerinde bir elektromanyetik alan oluşturarak evrenin dokusunda bulunan enerjiyi çekip kullanmaktı. 



Manyetik akıma dik olarak oluşan elektrik alan, birbirini tamamlayan iki yasa olduğundan bir yan ürün olarak elektrik oluşturuyordu. Bu elektrik ona feda edilecek olan yani kısacası bir pil’in topladığı toplam enerji miktarı kadar enerjiyi evrene saçarak, evrenin dokusundan o pilden feda edilen enerji kadar elektriği çekip cihaza iletmek ile mümkün oluyordu. 



Bu nedenden ötürü elektiriği üreten tesisler evlerden çok uzakta olmalarına rağmen iletken tele dokunarak devre tamamlandığı vakit evdeki cihazlar çalışıyordu. 



Cüneyt’in teorisi ise arada var olan yol gösterici iletken telin olmamasıydı. Teoride bu tel olmasa da elektriği mesafe gözetmeksizin iletmek mümkündü. 



Üstelik herhangi bir enerji kaybı olmadan. 



Bu noktada ışığın bir elektromanyetik dalga/parçacık olduğunun getirdikleri özellikleri kullanarak yapmak mümkündü. 



Teoride elektrik alanı ve manyetik alan, birbirini sürekli olarak destekleyen, sürekli olarak birbirine dik açıda birbirlerinin gücünü belirli frekanslarda tutarak oluşan bir olguydu. 



Böylelikle parçacık yada dalga sürekli olarak birbirini tamamlayan döngü içine girecek ve ışık hızında hareket edecekti. 



Radyo dalgaları da elektromanyetik dalgalardı ve çalışma prensipleri fiber optik kabloda iletilen ışık ile aynı prensipti.  



Küre olarak etrafa saçılmasının sebebi ise evrenin her yönde ve her alanda genişlemesinin neticesiydi. 



Cüneyt’in yaptığı şey ise elektomanyetik dalgaları bir iletken tel yolu gibi gösteren teknolojiydi. 

Yaptığı iki taraflı bir aygıt neticesinde kaynaktan feda edilen enerji, aygıtın ikinci ucunda evrenden çekiliyordu. 



Her ne kadar basit bir teorisi olsa da yapılması oldukça zaman alan ve oldukça karmaşık işlemlerin tamamlanarak yapılması ile olan bir aygıttı. Üstelik çok yüksek hassasiyette parçaların bir araya getirilerek oluşturulması da cabasıydı. 



Fakat en nihayetinde Cüneyt, bir kaynak feda edici verici, ve o kaynaktan alıcı aygıtları tamamlamıştı. 



Elinde tuttuğu bir kibrit kutusu büyüklüğündeki prototipe bakan Cüneyt “Asena, vericiyi çalıştır, test etmek istiyorum” dedi. 



Çok geçmeden bir insansı robot, 1 metreküp ölçütlerinde veridi kutu’yu 50 tane Atomik Matriks Batarya bulunan elektrik kaynağına bağladı. 



Bu güç devasa bir güçtü ve herhangi bir ayar yapmadığın sürece bırakın Cüneyt’i içinde bulunduğun binayı bile yakacak değerde enerjiydi bu. 



Fakat Cüneyt çok iyi biliyordu, kendi yaptığı cihazın özelliklerini. 



Normalde elektrik olan kabloya dokunduğunda elektrik çarpardı. Bu az da olsa çok ta olsa gerçekleşen bir durumdu. Eğer belirli bir gerilimin üzerinde yüksek amperlere maruz kalırsan sonucu anında ölüm olurdu. 



Fakat yüksek gelirimde düşük amperlerde gerilim tıbbi olarak kullanılabilen bir durumdu. Mesela kalbi duran bir kişinin vücut senkornizasyonu tamamlanması için yüksek gelirimde düşük amper akım gönderilerek bir şok etkisi yaratılarak vücudun dengeye girmesi sağlanabilirdi. 



Yine aynı şekilde eskiden kullanılan işkence aleti, nörofizikte kullanılan tedavi aygıtları da teoride böyle çalışırdı. 



Esasen kablo ile iletilen elektriklerin neredeyse tamamı bu kurallar ile çalışırdı. 



Fakat Cüneyt’in ‘icat’ ettiği makinenin çalışma prensibi farklıydı. 



Verici’de bulunan bir konsol yardımı ile akım değeri alıcılar için ayarlanabiliyor, doğru yada alternatif akım olabileceği seçilebiliyordu. 



Bu nedenle bir telefonu şarj edebilecek düzeyde enerji ile insanlar çarpılmazdı. 



Cüneyt ise şimdi bu seviyede ayarlamıştı. 



Ardından elinde bulunan aygıta şarj kablosu takarak telefonuna bağlamayı denedi Cüneyt.  



Ve sonuç olarak telefon şarj olmaya başladı. 



Eline telefonu alıp ofisten dışarı çıkan Cüneyt, çok geçmeden bahçeye kadar geldi. 



Daha sonra trekking olarak kullanılan dağ yolunda yürüyüşe çıkan Cüneyt, çevredeki insanların selamlamalarının yanında yürüyüşe çıktı. 



Teoride mesafe önemsizdi, sonuçta çektiğin enerji doğrudan evrenden geliyordu. 



Bu nedenle Cüneyt epey uzaklaştı. 



ARGE merkezinde kişiyi zorla tutan bir mekanizma yoktu, canı isteyen kafeteryaya, canı isteyen spora, canı isteyen ise dağ yolunda hava almaya gidebilirdi. 



Bu nedenle etraf her ne kadar şehirden uzak bir yer olsa da boş değildi. Tek tük kişileri görebiliyordun. 



Ofisten epey uzaklaşan Cüneyt, en nihayetinde enerji aktarımında sorun olmadığı kanaatine vardı. 



“Bu güzel, bu noktadan sonra tek bir yerde istediğin elektriği üretebilir ve istediğim yere laboratuvar kurabilirim.” dedi. 



Kablosuz elektrik iki türlü gerçekleştirilebilen bir yöntemdi.  



Bunların ilki Tesla kulesi mantığı ile hareket eden terahertz enerji dalgalarıyla mümkündü. Bunun dezavantajı ise gözle görülebilen ışığın dalgaboyu da terahertz düzeyindeydi. Bu nedenle dalgaların ayarlanması gereken frekanslar çok yorucu bir dönüşüm işleminden geçerek görünmez yapılmalıydı. 



Ayrıca maddelerin içinden geçen enerji dalgası mesafe ile beraber etkisi azalabiliyordu. 



Mesela ilk 30 metrede verilen enerji ile 30 metre ötesi enerji farklıydı. 



Ayrıca her ne kadar insan gibi kütlesi büyük canlılara zarar vermese de böcek gibi boyutu 10cm’den küçük olan canlıları çarpan bir elektrikti. 



Geleceğin teknolojisi olduğu düşünülen terahertz enerji dalgasına dünyada binlerce laboratuvar her yıl on milyarlarca dolar arge yatırımı yapıyordu. 



Fakat her engeli aşsalar da sonuç 30 metrelik sınırı geçemezdi. Cüneyt bunu teknoloji kulesinden biliyordu. 



Cüneyt’in kullandığı evrenden enerji çeken mekanizma ise yukarıdaki metot ile en azından yüzlerce nesil farklıydı ve çok ama çok ileri bir teknolojiydi. 



Eğer dünyadaki zamanını harcayan onlarca insan Cüneyt’in bu teknolojiyi halihazırda geçebilecek bir teknoloji icat ettiğini görselerdi saçlarını yolardı. 



Bölüm Sonu 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44406 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr