Bölüm 66 :

avatar
716 5

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 66 :


“VNNN” birden cep telefonunun çaldığını gören Cüneyt, eline alıp kimin aradığına baktı. Ardından ona soru sormaya gelene Buğrahan’a bakarak “Üzgünüm, birazdan dönerim” dedi ve dışarı çıktı. 



“Sorun değil boss” dedi Buğrahan rahat bir tavırla. Açıkçası o da bu zaman diliminde epey değişmiş, üniversitedeki o endişeli ve tıknaz hali kalmamıştı. Meditasyon ve egzersizler sonucu omzu dik, yüzü gülümseyen ve kendine güveni olan birine dönüşmüştü. Buna sürekli olarak yeni bilgiler öğrenen yapısı da katıldığında bir entelektüel havası da vardı. 



Cüneyt konferans salonu dışına geldi ve telefonu açtı, ancak telefonu açar açmaz heyecanlı bir ses tonuyla karşılaştı “Boss, inanılmaz bir şey oldu!!” .. 



“Sakin ol, düzgünce anlat” dedi Cüneyt. 



“Ahem, patron, Akıllı Asistanın bir haftalık deneme sürümü dün gece bitti, bugün ise paralı alımlar başladı bunu biliyorsunuz değil mi?” dedi Mehmet. 



“Oh, doğru ya ne oldu o?” dedi Cüneyt şaşırarak, açıkçası bu hafta yeni gelenlerin eğitimi ile epey ilgilendiğinden şirketini takip edememişti. 



Cüneyt’in her ne kadar pek ilgisi olmayan ses tonunu telefonun öteki ucundan gören Mehmet şaşırsa da “Patron, büyük bir başarı yakaladık, dünyanın her yerinden herkes bizi konuşuyor, biraz daha heyecanlı olamaz mısın?” dedi. O da geçen bu zaman diliminde meditasyon ve egzersizleri almıştı, üstelik arada bir akademiye uğrayıp o da o lüks kütüphanede okumalar yapıyordu, bu zaman diliminde Cüneyt ile arasındaki ilişki de eskiden olduğu gibi profesyonel bir iş adamı olmaktan ziyade Cüneyt’in adamı gibi olmaya yönelmişti. 



Lider tekniği böyle bir şeydi, eğer Cüneyt isteseydi onlara istediğini yaptırabilirdi. Fakat Cüneyt öyle birisi değildi ve kişilerin iradelerini baskılamak istemiyordu. Ayrıca ilerde evlenecek, çoluk çocuğa karışacaktı, eğer tekniğin etkilerini onlar üzerinde kullansaydı bu yanlış olurdu.  



Aslı en güzel örnekti. Tekniği uyguladıktan sonra burada ders alanlar gibi derinden saygı duymuyordu Cüneyt’e. Açıkçası bunu Cüneyt bilerek yapmıştı. O, ilişkilerini mümkün olduğunca doğal yollar ile yaşamak istiyordu. 



Üstelik geçen bu zaman diliminde Aslı, babası gibi İstanbula dönmemiş, Annesi ve kız kardeşi ile birlikte onlar da Kayseri’de kalmışlardı. 



Cüneyt, geçen zaman diliminde Aslı ile mesajlaşmış ve onunla ilişkisini eskisine nazaran daha da iyi noktalara taşımıştı. 



Aslı, ona bu fakülteyi ziyaret etme sözü bile vermişti. 



Bütün bunlar yaşanırken Akıllı Asistan’ın varlığı aslında Cüneyt için o kadar da elzem bir mevzu değildi. 



“Oh.. Patron, Akıllı Asistanın toplamda 1.3 milyar insan paralı olarak kullanıyor, fakat asıl konu bu değil, neredeyse 800 milyon insan kişisel kullanım paketini kullanırken ayrıca dil paketleri ve diğer içerikleri de parayla satın aldı. Öte yandan Profesyonel kullanımda sayılar da epey iyi. Şimdilik 25 milyon kişi Profesyonel kullanımı seçti. Yaptığımız araştırmada Profesyonel paketi seçenler dünyanın hemen her yerinden insanlar” dedi Mehmet ve ekledi “Şimdi bile toplamda 10 milyar dolara yakın gelir elde ettik patron, bu paranın büyük kısmı ise o 800 milyon kişilik ek paket alan grupta. Turist paketleri epey popüler” dedi. 



10 milyar dolar! Bu rakam tam olarak neydi? Para kazanmak bu kadar kolay mıydı? Açıkçası Cüneyt bile bu rakamı beklememişti. Fakat bu rakam bir hesap yapıldığında olması gerekenden sanki biraz fazla gibiydi. 



“10 milyar dolar mı, iyi güzel, bu zamanda epey paraya ihtiyacımız var.. Bonus olarak bir kısmını dağıttıktan sonra kalanını yatırım için kullanabiliriz. Şirketin küçük ortağının payını bir kenara ayır, geri kalan herkese çift maaş bonus ver, arta kalan parayı ise 5 milyar dolarını Türk bankalarına aktar, ilerde epey bir satın alma gerçekleştireceğiz.” dedi. 



Cüneyt, artık bazı işleri gerçekleştirmek için gerekli kapitalinin, daha doğrusu kapital döngüsünün olduğunu gördü. Bu ilk seferki gibi bir kazanç değil, aylık kazançtı. Bundan sonra daha fazla arazi, yer, fabrika, endüstri ve gayrimenkul alımı yapabilirdi. 



Cüneyt’e göre gelecek yol haritası kurulmuştu. Ülke büyüklüğünde şirket kuracaktı Cüneyt. Her endüstride, her alanda yatırımlar yapmayı planlıyordu. 



Geçenlerde markete girdiğinde temel kullanım gıdaların fiyatlarının çok arttığını, sıradan bir ailenin ay sonunu getirmesinin zor olabileceğini hesaplamıştı. 



Asena’nın araştırmasına göre Türkiye’de durum hiç iç açıcı değildi. Milyonlarca insan fakirlik sınırında yaşıyordu. Yine aynı şekilde evine et götürebilen insanların sayısı çok değildi. 

Bugün Avrupa ve ABD gibi ülkelerde sıradan bir insan yılda ortalama 80 ile 100 kilogram arasında kırmızı et tüketirken Türkiye’de bu rakam 8 ile 12 kilogram arasında kalıyordu. 



Tavuk eti tüketiminde de yine aynı şekilde gerideydik. Avrupa ve ABD gibi ülkeler yıllık ortalama 50 kilogram tüketirken ülkemizde bu rakam 20 kilogram kadardı. 



Üç tarafı denizler ile çevrili olan ülkemizde balık etinin tüketimi çok az miktarlardaydı. Yine aynı şekilde yıllarca tarım ve hayvancılıkta uğraşan bir millet olarak et tüketimi ise yerlerdeydi. 



Bu nedenle yabancı ülkelerin restoranlarının menülerinde steak tarzı etler mevcut iken Türk restoranlarının neredeyse tamamı kebap gibi menülerden oluşuyordu. 



Diğerleri bir oturuşta kilo ile et tüketirken bizim ülkemizdekiler gram ile kebap tüketiyordu. 

Kebap kültürü Türkiye’ye 1960’larda gelen bir kültürdü. O zamanlarda yaşanan gelişimler sonucunda önceden Doğu Anadolu gibi yerlerde kullanılan kebaplar zamanla batı illerine gitmiş, oraya yerleşmişti. Fakat yüksek nakliyet ücretleri ve besicilik ücretleri sonucunda Doğu’daki gibi bir oturuşta onlarca şiş kebaplar yerine bir şiş üzerine gramla et konulmaya ve o etin bile fiyatının 20 ile 30 lira arası değişmeye başladığı zamana girmiştik. 



Afrikanın dışında kalan ancak fakir diye kabul edilen diğer ülkeleri incelediğimizde şiş kebapların ortalama fiyatlarının 2-4 lira arası olması gerekliydi.  



Ancak Türkiye’de oluşan dinamikler neticesinde insanlar ne yazık ki gram ile satılan ürünlere dünyanın parasını veriyordu. 



Karnını bile yüksek fiyata doyurabilen bir ülkede bilimin, eğitimin, teknolojinin, tarihin, felsefenin gelişmesi beklenemezdi. 



İnsanlar ancak temel ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşıladıklarında üretime yönelebilirdi. 

Öte yandan bütün bir ayını ancak karnını doyurabilecek şekilde yaşarsan, ne üretirdin, ne sorgulardın ne de isyan ederdin. 



Cüneyt’in amacı isyan çıkarmak değildi. Fakat toplulukları adaletli bir düzende insan onuru içinde yaşatmak istiyordu. 



“Çok teşekkürler Cüneyt bey, ben hemen hazırlıyorum” dedi ve telefonu kapattı Mehmet.



Sonuçta o da aylık 5 milyon TL’ye yakın para alıyordu. Cüneyt, onun ücretlerini güncellemişti. Sadece o da değil şirketin üst kademesinin ücretlerini değiştirmişti.  



Telefonu kapatan Cüneyt, Aslı’ya birkaç mesaj attıktan sonra konferans salonuna girdi. 

Geçen bu zaman diliminde konferans salonunda eğitim alanların sayısı azalmıştı. Diğerleri kütüphanelere gitmiş ve oradaki kitapları da okumaya başlamıştı. 



Üstelik teorik bilgiyi kanıtlamak ve uygulama yeteneklerini geliştirmek isteyen grupta çıkmış, onların şevkini kırmamak için Cüneyt onlara özel bir fon açmış, istediklerini yapmalarına fırsat vermişti.  



Ne yapmak istiyorlarsa bu onlara kalmıştı, Cüneyt pek karışmak istemedi. Sonuçta bu iyi bir şeydi. Eğer bu elemanlar bazı deneyleri yapabilirseler, bu onları daha da tecrübeli hale getirecekti. 



Bunları düşününce Cüneyt’in aklına bir fikir geldi. 



Türkçe kaynaklı bilimsel bir dergi çıkarmak! 



Sonuçta bilimsel dergilerin çoğu yabancı kaynaklıydılar. Nature, SCI gibi dergilerin hepsi yabancı kaynaklıydı. Cüneyt’in de daha önce kullandığı Arxiv gibi siteler, her ne kadar açık kaynak tabanlı siteler olsalar da bir yeniden inceleme gerektiren yabancı sitelerdi. 



Türkiye’de yapılan akademik çalışmaların yabancı dergilerde yapılması, atfedilmesi yada çalışmaları incelemesi gibi durumlar yok denebilecek kadar azdı.  



Pek az sayıda uluslararası profesörümüz yayın yapıyordu. 



Diğerleri ise sürekli olarak ya tarih, yada ilahiyat konularına yöneliyorlardı. Üstelik yaptıkları şeyler ise basit atfetmeler dışında bir şeyler değillerdi. 



Cüneyt bunları düşününce bir bilimsel dergi çıkarmanın ve internetten yayın yapmanın gerekli olduğu kanısına vardı. 



Üstelik eğer kendisi bir bilim üretirse, yine kendisi platform olarak kullanabileceği bir uzantıya da ihtiyacı vardı. 



Bunları düşündüğünde Cüneyt telefonu eline aldı ve Mehmet’i aradı “ Mehmet, derhal insan kaynaklarına haber ver, onlara söyle üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesindeki parlak öğrencileri işe alsınlar, ayrıca hukuk fakültelerinden de aynısını yapın, sayıları bilimsel olanlar kadar çok olmasına gerek yok, her üniversiteden 1 yada 2 kişi yeterli olacaktır” dedi. 



Daha sonra bir sürü şirket kuracak, o şirketleri yönetecek elemanlara ihtiyacı ortaya çıkacaktı. 



Eğer onları da bilimsel akademide düzgün bir şekilde yetiştirebilseydi ne olurdu? 



Şunu unutmamak lazımdı, dünyadaki en iyi ekonomist yine Cüneyt idi! 



Asena yardımı ile piyasa analizleri, borsa spekülasyonları ve daha nice şeyleri gerçekleştirebilirdi. 



Üstelik çok iyi hukukçular da yetiştirebilir, en nihayetinde bilimsel bilgiyi bilen hukukçu, idareci ve yönetici yetiştirebilirdi. 



Türkiyenin en büyük sorunu neydi? Sayısal zekaya sahip olmayan idarecilerdi! 



 

Bölüm Sonu 


Not : Arkadaşlar bölüm isimleri, önemli olmadıkça olmayacaktır bundan sonra. Tek tek isim bulmak valla zamanımı harcıyor. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44406 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr