Bölüm 45 : Kaderde Var İse

avatar
714 4

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 45 : Kaderde Var İse


Adresi öğrendikten sonra Cüneyt ile Derya yola çıktılar.  



Derya’nın sarhoşluğu aklını yitirecek seviyede değildi ama uzun süreli bir entelektüel sohbetin ardından yaşanan ağzında kalan tat gibiydi. Bu nedenle günün bitimine karşı bir üzüntü duyuyordu. 



Arabanın içi sessizleşti, restoranda yaşanan sohbetten eser yoktu. 



Cüneyt pür dikkat yola bakıyordu, her ne kadar akşam saati ve yollar bomboş olsa da sanki trafik varmış gibi dikkatliydi. 



Derya’da konuşmuyordu, Cüneyt’in dikkatli bir şekilde arabayı kontrol etmesine bakıyordu. 

Çok fazla süre geçmeden Beşiktaş’taki lüks sitelerin olduğu yere geldiler. Burası kızların kendi arasında tuttukları yerdi. Aslının babasının şirketine ait bir kız öğrenci eviydi. 



Aracını sitenin dışında durduran Cüneyt, araçtan Derya ile birlikte indiler ve kapının önüne kadar geldiler. 



“Bundan sonra İstanbula gelmeyecek misin?” dedi Derya en sonunda. 



“Muhtemelen, burada artık çok fazla işim kalmadı. İşleri takip etmesi için birisini yollarım, eğer büyük bir şey olmazsa gelmem” dedi Cüneyt. 



Cüneyt’ten aldığı yanıttan sonra kaybolmuş gibi hisseden Derya, çabucak hislerini sakladı ve “Bu akşam yemeği sayılmaz! Unutma, benim sana tekrardan bir yemek borcum var” dedi. 



Cüneyt’te aslında neler olup bittiğini biliyordu. Fakat derinlerinden gelen bir ses, onu bencilliğe zorluyordu. Fakat nihayetinde aklı duygularının önüne geçmişti ve “Sorun değil, bir dahaki sefere sende, ben gidiyorum” dedi ve arkasını döndü arabaya doğru yürüdü. 



Derya’da şu an ikilemdeydi. Kendisi ilişkilerinin çok hızlı ilerlediğini düşünüyordu. Toplasan Cüneyt ile 5 veya 6 kez karşılaşmıştı. Şimdi ise tarif edilemez bir duygu içindeydi. 



Fakat Cüneyt’in arkasını dönüp aracına ilerlediğinde içinden bir ses eğer hareket etmez ise onu kaybedeceğini söylüyordu. 



“Cüneyt!”  



Birden arkasından seslendiğini duyan Cüneyt, arkasını döndü. 



Seslendikten sonra ne diyeceğini bilemeyen Derya “Kendine iyi bak! Tekrar görüşelim” dedi ve arkasını dönüp Cüneyt’in cevap vermesini beklemeden sitenin içine girdi. 



Onun bu halini gören Cüneyt ise kafasını salladı ve içinden “Eğer kaderde var ise olur” dedi. 

Saatine baktı, saat sabaha karşı 00:50’yi gösteriyordu. 



Bu saatte çoğu yer kapalıydı eğlence mekanlarının dışında. Cüneyt ise yarın Avrupa yakasındaki ofisi ziyaret edeceğini düşünerek tekrardan git gel yapmamak için bu taraftan bir otelde geceyi geçirmeyi düşündü. 



*** 



Öte yandan Derya, neden o kadar hızlı kaçtığının farkında değildi ve hemen ilk kattaki evine geldi. 

Kendi anahtarı olduğundan zile basmadan içeri girdi. 



Evin içinde görünürde kimse yoktu, ne Sinem ne de Zeynep buradaydı. 



Zeynep’in okulu Avrupa'da geziye gittiğinden 15 gün boyunca burada değildi. Aslı ise hastanedeydi hala. 



Fakat Sinem buradaydı. Ancak görünüşe kalırsa ortada yoktu. 



Ancak Derya, çok geçmeden yanıldığını anladı.



 

Sinem’in odasından sesler geliyordu. Gidip arkadaşına selam veriyim derken kapıya yaklaşan Derya, içeriden garip sesler geldiğini fark etti. 



Kapıya yanaşan Derya, çok geçmeden neler döndüğünü anladı. Yüzü kızardı ve sinilendi. Akşamdan kalan bütün isteği kaçmıştı. Fakat içeri girip ‘işlerini’ bozmak istemedi, üstelik görüntü de biraz tutucu aileden gelen Derya için fazla olabilirdi. 



Odasına doğru gitti ve dinlenmeye çekildi. 



*** 



Ertesi sabah Derya, çokta iyi alamadığı uykusuyla birlikte evin ortak odasında erken saatte oturuyordu. Elinde de televizyonun kumandası vardı. Ancak ne televizyon açıktı ne de herhangi bir işle uğraşıyordu. 



Biraz sonra Sinem, olabildiğince açık kıyafetler ile tuvalete gitmek için odasından çıktı. Fakat göz ucuyla ortak odaya baktığında içeride birinin olduğunu fark etti. 



“Siktir...” dedi hafif bir sesle. Dışarıdan bakıldığında çok nazik ve temiz bir aile kızı gibi görünen Sinem, esasında ağzı bozuk biriydi. 



Duygular açısından da olabildiğince ‘yapay’ olan Sinem, Aslı’nın hastane ziyaretinde dramatik bir şekilde onu önemsemesi esasında tamamen birer oyunculuk eseriydi.  



Marjinal bir yaşam tarzına sahip olan Sinem, lisedeki arkadaşlarıyla birlikteyken olabildiğince normal davranışlar gösteriyordu. Sonuçta neresinden bakarsan bak Zeynep ve Aslı’nın ailesinin büyük bir potansiyeli vardı. Derya’ya gelecek olursak, her ne kadar diğer ikisi kadar zengin olmasa da sosyetede epey sözü dinlenen bir aileydi. 



Kendisi, ailesinden öğrendiklerine göre zenginlerle iyi arkadaşlık kurması gerektiğini biliyordu. Sonuçta yarın yapılacak herhangi bir yatırım, program yada proje’de rol almak için zenginlerin sözü epey geçerliydi.  



Batı tarzına hayran olan kendisi ve ailesi’nin yaşam tarzı çok marjinaldi. Annesi, babasından habersiz veya izinsiz partilere katılır, babası ise bazen genç kızlarla paparazilere yakalanırdı.  



Kendisi de 18 yaşından önce çoktan ilk cinsel ilişkisini bir zengin çocukla yaşamıştı. Ondan sonra ise yaşamında keşfettiği bu ‘yeni’ zevkler onu yaşıtlarından çok daha tecrübeli etmişti. Daha sonrası ise üst üste gelen değişik zenginliklerdeki erkek arkadaşları.  



Huysuz kişiliği nedeniyle okuldaki diğer arkadaşlarıyla pek iyi geçinemeyen Sinem, kendisini dizginleyip bir süre rol yaptıktan sonra üçlü arkadaş grubu olan Derya’ların ekibine sonradan dahil olmuştu. 



Üniversite zamanı gelince de kendini kaptırdığı rolü sayesinde Aslılarla beraber bir eve çıkmayı sonunda başarabilmişti. 



Ev her ne kadar Avrupa yakasında okuyan üçlünün öğrenci evi olsa da Derya’nın da eviydi. Derya haftada en az bir kere bu eve uğrardı. Fakat genelde hafta sonları. 



Sinem’in nasıl birisi olduğunu bildiklerinden olsa gerek kızlar eve ilk çıktıklarında bir kural ve kırmızı çizgi belirlemişlerdi. 



Ne olursa olsun bu eve bir erkek giremez kuralı. Buna kendi akrabaları da dahildi. Öte yandan erkek arkadaş, asla kabul edilemeyecek bir şeydi. 



Zeynep’in ailesinin zenginliği ve politik gücü çok fazlaydı. İçlerinde kimse tam olarak ne kadar zengin olduklarını bilmiyordu. Sonuçta ailenin ticari geçmişi en az 100 yıl kadar geriye, ailenin kökeni ise daha eskiye kadar gidiyordu. Muhtemelen de Zeynep’in evliliği şimdiden belirlenmişti. 



Aslı’nın ailesinin zenginliği de epey fazlaydı. Miktar olarak belki de görünürde Türkiye’nin en zengini olabilirdi fakat ailesinin ne sosyetede ne de politikada gücü yoktu. Sonradan zengin oldukları için birçok aç kurtun servetlerine çökmemesi için Aslı’nın babası bir çok denge politikası uyguluyordu. Bu politikalara Aslı'nın kimliğini çok fazla açık etmemekte dahildi. 


  

Derya’nın durumunda ise zengin demek zor olurdu onlara. Sadece finansal özgürlüğe sahip bir aileydiler. Fakat annesi, dedesi ve anneannesi Atatürk zamanlarında yetişen ilk Ord.Prof. olduklarından çocukları da yüksek eğitim almış kimselerdi. Babası da fena değildi. Prestijli bir üniversitede profesör olması bir kenara danışmanlık şirketi sayesinde bir miktar servetleri vardı. 


Onun yanında Derya'nın annesi bir tıp Profesörüydü ve medyatik biriydi. Sosyetede ise çok sözü geçen biriydi, sürekli sabah programlarına katılır, bilimi popülerleştirirdi.



Kısacası Sinem’in sanat camiasındaki marjinal ve temeli olmayan ailelerine göre kat be kat daha iyi bir aileleri vardı. 



Grubun içinde en aktifi ve çocuksu davranışlar Aslı’nın olsa da dörtlünün içinde en çok ‘mesele’ konuşan kişi Sinem’di.  



Fakat o da kendini bildiğinden kendini tutarak bu grupla bir oluyordu. Hayata bakış açıları her noktada farklı olduğundan ilişkileri dışarıdan bakan birine iyi görünse de aslında pamuk ipliğindeydi. 



Cüneyt’in Fransız restoranında yemekte gördükleri birer ilüzyondu adeta.. 



Sinem, derin bir nefes alarak dağınık duran kıyafetlerini en azından biraz daha düzgün hale getirerek içeri odaya doğru gitti. 



Derya’nın sırtı dönüktü ve kanepede oturuyordu. Bu nedenle Sinem’in geldiğini görmemişti fakat sesleri duymuştu. Yine de arkasını dönmemişti. Kim bilebilirdi ki gelen Sinemdi? Gözlerini kirletmek istemiyordu.



Dünkü Cüneyt’in karşısında dişiliğini gösteren Derya’nın görüntüsünden eser yoktu. Adeta odanın hava sıcaklığını düşüren bir sakinlik ve soğukluk vardı yüz ifadesinde.  



Sinem içeri odaya yaklaştığında gelenin kim olduğunu artık tam olarak biliyordu. Fakat o, erkek arkadaşını gizlice odadan çıkarmanın hesabını yaparken bir yandan da gülümseyen ifadeyle bahis oynayarak “Derya, demek sendin.. Ne oldu? Neden erken saatte buradasın?” dedi.



Fakat erken değildi, saat 9’a geliyordu. 




Ancak beklediğinin aksine Derya sorusuna cevap vermedi ve onu adeta görmezden geldi. 



“Sıçtık..” dedi içinden Sinem. Derya’nın tavrı ona çok şey anlatıyordu. 



Bölüm Sonu. 

 

Not : Burada yaşananlar ilerde konuya etki edebilecek şeyler.  






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44403 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr