Bölüm 36 : Derya'dan Mesaj

avatar
983 9

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 36 : Derya'dan Mesaj


Aslı’nın sözlerini duyan odadakiler bir anda garip bir bakış attılar. 

Onlar Aslı’nın amnezi olduğunu duymuşlardı, hatta amnezi sonucu nasıl olduysa sadece okul ile alakalı şeyleri unuttuğunu da biliyorlardı. 



Aslı’nın nasıl biri olduğunu bildiklerinden numara yaptığını düşündüler. Fakat Aslı’nın az önceki tepkisi, gerçekten de okul ile alakalı şeyleri unuttuğunun göstergesiydi. 



Çok fazla dayanamayan Zeynep, garip durumu iyileştirmek için “ Gerçekten de hatırlamıyor musun Aslı? Okul ödevini yaptırmak için o akşam Cüneyt’ten yardım almaya gitmiştin” dedi. 



Fakat bu durumu duyan Derya’nın kaşları bir anda kalktı. O, Cüneyt’in Aslı’ya yardım ettiğini biliyordu. Fakat Aslı’nın Cüneyt’ten yardım için akşam vakti evden çıktığını düşünmemişti. Akşam vakti bir kız ile bir erkek ödevle alakalı konuşuyorlardı.  



Cüneyt’in kendisine olan tavırları da hemen hemen aynı döneme tekamül ediyordu. Bunları düşündüğünde Derya’nın kafasında daha fazla soru oluşmaya başladı. Fakat o bilmiyordu ki Aslı, Cüneyt’in evine gitmiş, üstelik geceyi orada geçirmişti. Eğer bilseydi şu an çok farklı duygular içinde olabilirdi. 



Aslı ise öte yandan Zeynep’in hatırlatmasından sonra sessizleşti ve hatırlamaya çalıştı.  

“Iı. Cüneyt kim hatırlamıyorum, ödevle alakalı hiçbir şey hatırlamıyorum” dedi.  



Daha sonra diğerleri Aslı’nın amnezi olduğunu hatırlayıp konuyla alakalı çok konuşmadılar. Bunun yerine kendileri arasında muhabbete başladılar. 



*** 



Derya ve diğerleri hastaneden ayrıldığında vedalaştılar ve herkes evlerine doğru gittiler.  



Fakat Derya, kızların önerisini aklının köşesine yazmıştı. Şu anda bir çıkmaz içerisindeydiler ve çıkmazın esas sebebi matematiksel alogaritmalardı. Cüneyt’in seviyesi çok ilerideydi, fakat onu arayıp ona gereksiz meşguliyet vermek istemiyordu. 



Uzun süre düşünüp bir kararsızlığının ardından nihayet bir karara ulaştı ve telefonu eline alıp Whatsapp’a girdi. 



*** 



Prof. Muzaffer, matematik sempozyumundan sonraki büyük başarıdan dolayı ve üniversitelerinin akademik dünyasında isminin yankılanmasından dolayı çok mutluydu. 



Rektör Murat bey özellikle onların fakültesine önem vermiş, ülkenin siyasi liderleri okulu ziyaret etmişlerdi. Aynı zamanda büyük bir eğitim desteği sözü alan Rektör Murat, desteğinin çoğunu Prof. Muzaffer ve Cüneyt’in bağlı bulunduğu mühendislik fakültesine aktarmıştı. 



Fakat şu anda ikinci dönemin başlarıydı ve ülkede giderek artan işsizlik sonucunda bölümlerinden mezun olanların gelecek umudu yoktu. 



Bu durum en tepeden en dibe kadar üniversitenin içindeki güruhu rahatsız ediyordu. Prof.Muzaffer ise bu durumdan matematik bölümünün en tepesindeki kişi olarak rahatsızdı. 



“DİDİ” 



Odasında durumu nasıl değiştirebileceğini düşünürken birden masanın üstünde duran telefonu çalmaya başladı. İlk başlarda kaşlarını çatmış olsa da arayanı görünce bütün üzüntüsü ve stresi gitti ve telefonu açarak büyük bir mutlulukla “Cüneyt, ben de tam olarak beni neden aramıyorsun diye sana telefon edecektim” dedi. 



“Prof.Muzaffer, iyi günler? Nasılsınız” dedi Cüneyt öte yandan o bu çılgın adamların kendisini kaçırıp zorla soru sormalarından korkarak. 



“Haha, çok iyiyim şükür. Bu aralar bütün akademi bizim adımızı konuşuyor, nasıl rahatsız olabilirim?” dedi ve ekledi “Senin yüzün sağ olsun, ölmeden böyle bir başarı gördüğüm için çok mutluyum” dedi. 



“Ben çok bir şey yapmadım Prof.Muzaffer. Hepsi sizin ve okulumuzun yetiştirmesi sonucu oldu” dedi Cüneyt ikiyüzlü bir şekilde. 



Her ne kadar Cüneyt’in söylemesindeki ifadelerin onu mutlu etmek için olduğunu bilse de Prof. Muzaffer memnundu Cüneyt’in durumundan bu nedenle büyük bir kahkaha attı ve”Cüneyt, çok fazla mütevazılık her zaman iyi değildir. Eğer o kadar iyi eğitim veriyorsak bu başka alanlara da yansırdı.” dedi. 



“Abartmıyorum Prof. Muzaffer, Marmara Üniversitesinin eğitimi bir çok konuda iyi. Sizi de bu nedenle aradım.” dedi Cüneyt. 



Konuya girdiğini görünce ciddileşen Prof. Muzaffer birden oturduğu yerde sırtını düzgünleştirdi ve sordu “Hayırdır? Eğer yardım edebileceğim bir mevzu varsa hiç çekinmeden söyle” dedi. 



“Aslında büyük bir şey değil Prof. Muzaffer. Ben bir şirket başlattım biliyorsunuzdur, bir çok alanda yeteneğe ihtiyacım var. Özellikle temel bilim seviyesi yüksek olan insanlara çok ihtiyacım var. Fakat ben Kayseri'deyim şu anda, bu nedenle okula henüz gelemem. Sizden ricam, yetenekli öğrenciler var ise her konuda fark etmez, onları benim için seçebilirseniz memnun olurum” dedi Cüneyt, lafı dolandırmadan. 



“Sorun değil, ben de mezun olacak öğrencilerin gelecekleri konusunda endişeleniyordum. Yalan olmasın bu sene birkaç konuda gerçekten ciddi öğrenciler yetişti. Eğer aile durumları iyi olsaydı onları doktora öğrencisi olarak yanıma almak isterdim. Fakat aileleri fakir olduğundan bir an önce hayata atılıp para kazanmak istiyorlar” dedi ve iç çekti Prof. Muzaffer.  



Türkiyede bu böyleydi. Doktora öğrencileri asistanlıktan başlardı. Tabi burs alsalar da bu İstanbul gibi bir yerde yaşamak için yeterli değildi. Hele ki ailelerini geçindirmek, imkansıza yakındı. 



“Bu çok güzel o zaman Prof. Muzaffer. Benim de ihtiyacım olan sağlam temelleri olan yetenekler. Yaş olarak yüksek istemiyorum, gelecekte onları yetiştirip kendim için çalışmalarını istiyorum” dedi Cüneyt. 



“Tamamdır, fakat Cüneyt, birkaç öğrenci dışında diğerleri için kesin bir şey söyleyemem, onları nasıl seçmeyi planlıyorsun? İstersen diğer hocalara söyleyim isim önersinler?” dedi Prof. Muzaffer. 



“Aslında Prof. Muzaffer, yetenekler için temel belirleyen bir sınav içeriği hazırladım. Bölüm fark etmeksizin bu sınavdan geçer not alabilenleri direkt işe alacağım. Eğer full çeken olursa yıllık 150 binden işe alacağım” dedi Cüneyt ve ekledi “Fakat çalışma yeri Türkiyenin her yeri olabilir. İstanbul dışında olacağı garanti” dedi. 



“Oo, demek sınav hazırladın ha, merak ettim Cüneyt, bana gönderir misin? Bi incelemek isterim” dedi Prof. Muzaffer. O, Cüneyt’in seviyesini çok iyi biliyordu. 



“Sorun değil Prof.Muzaffer, size mail olarak atıyorum o zaman” dedi Cüneyt. 



“Anlaştık, her şeyi bana bırak” dedi Prof. Muzaffer mutlu bir ifadeyle. 



Çok geçmeden birkaç cümle daha konuşup telefonu kapattılar. Prof. Muzafferin mail adresine Cüneyt’ten mail gelmişti. 



“Hmm, bakalım neler varmış” dedi Prof. Muzaffer meraklı bir ifadeyle. 



Mailin içinde doğa bilimleri ve mühendislik adında iki ayrı klasör vardı. Her klasörde de 10’ar farklı sorular içeren sınav kağıtları vardı. Her sınav kağıdında ise 20 soru vardı. Aslında tek bir kağıt değildi sınav kağıdı. İşlemler için yer ayırırsak en azından iki sınav kağıdı tutardı.



Prof.Muzaffer doğa bilimlerini seçerek açılan soru kağıtlarından herhangi bir birini seçti ve inceledi. İlk başlarda çok aşırı basit sorular sorulduğunu gören profesör, zamanla soruların seviyesinin arttığını ve neredeyse her alanda sorular olduğunu gördü. 



Fakat bu seviyeler Matematik bölümünin lideri biri için hiçbir şeydi. Fakat Lisans seviyesinde birisi zorlanırdı.  



Ancak soruların içeriği Profesör Muzafferin çok ilgisini çekmişti. Neredeyse her alandan olmasına rağmen sorular temel matematik ve geometri bilenlerin yapabileceği kafa açan sorulardı. 



Diğer sınav kağıtlarını da inceleyen Profesör Muzaffer, çok geçmeden diğerlerinin de aynı mantıkla hazırlandığını gördü. 



“Profesör Başak, eğer işiniz yoksa benim odama geliniz lütfen” 



“Profesör Ayhan, eğer …" 



Çok geçmeden 5 farklı kişi daha odaya geldi. Bunlar Cüneyt’in yakından bildiği hocalardı. Makalesini yayınladıktan sonra o gün Profesör Muzafferin odasında bu kişiler ile zaman geçirmişti. Diğerleri hemen hemen her branşın bölüm başkanlarıydı. 



“Profesör Muzaffer, hayırdır hepimizi birden çağırdın?” dedi Profesör Başak. İçlerinde tek kadın doğa bilimleri bölüm başkanıydı kendisi. Cüneyt ile de konuşmuştu makale hakkında. 



“Profesörler, buyrun size bir kağıt vereceğim, inceleyiniz” dedi ve daha önceden bastırdığı soru kağıtlarını verdi. 



Diğer Profesörler, Muzafferin ne işler çevirdiğini bilmeseler de kağıtları alıp incelediler. Çok geçmeden hepsinin yüz ifadesi şaşkınlık ve bir o derece destek verir şekildeydi.  



“Profesör Muzaffer, bu nedir? Nasıl sadece mantık kullanarak neredeyse her alanı ilgilendiren sorular olabilir? Bunu siz mi hazırladınız?” dedi Profesör Başak. 



“Yanılıyorsunuz Başak hanım, fark etmediniz mi bu soruları çözmek için gerekli olan şeylerin sadece mantık değil üniversitede öğretilen temel bilimlerin de olduğunu?” dedi Profesör Muzaffer ve ekledi “Soruları hazırlayan kişi ben değilim, fakat hepiniz hazırlayanı biliyorsunuz, Cüneyt!” dedi.



 

“Cüneyt mi? Gerçekten de siz söyleyince fark ettim, neredeyse her temele ihtiyaç duruyor buradaki sorular. *İç çekme* gerçekten de dahiler farklı oluyor..” dedi Profesör Başak. 



“Bu soruları alıp okul bitirme sınavı yap deseler yeridir, gerçekten de dahiler farklı oluyor efendim” dedi Profesör Ayhan. 



Diğerleri de kafalarını onaylar derecede salladılar. 



“Fakat Profesör Muzaffer, neden Cüneyt böyle sorular gönderdi?” dedi Profesör Başak çok geçmeden. 



“Cüneyt şirket kurdu biliyorsunuz, yetenekli eleman almak istiyor yetiştirmek için. Cüneyt’ten anladığım kadarıyla onları bilimsel alanda eğitecek ve... aslında ben de pek emin değilim” dedi Profesör Muzaffer kelimeleri seçerken. İlk başlarda emin gibiydi fakat sona doğru neden olduğunu o da çözememişti. Fakat bu konu üzerinde çok durmadı ve devam etti “Cüneyt, mezun olacakların içinden seçmek istiyor, yetenekli ve yeteneksiz ayırt edebilmek için hazırladığını düşünüyorum. Az önce telefonla konuştuk, o, bir iş mülakatı açmak istiyor” dedi. 



Diğerleri de onaylar şekilde kafalarını salladılar. Profesör Başak fizik bölümünde bölüm başkanıydı. Onun bölümünden mezun olanlar intihar yolundaydılar. Zaten zor iş bulma sürecinde neredeyse imkansızdı bir fizik mezununun barınabilmesi. Şimdi Profesör Muzafferin açıklamalarından sonra o da rahat etmişti. 



“Bu harika, Cüneyt, gerçekten de dahilerin hali başka. Daha önce neden kimse bunu düşünmedi merak ediyorum..” dedi Profesör Başak iç çekerek.. 



“O zaman gençler, gerekli bilgilendirmeyi yapın. Teorik derslerin çoğu bitti. Bundan sonra uygulamalı dersler kaldı. Öğrenciler bu sınava bence girebilir. Cüneyt’i bekletmeyelim” dedi Profesör Muaffer. 




 

“Hayhay” 


.. 


.. 


** 



Cüneyt ise tam bu esnada telefonuna Derya’dan gelen mesaja bakıyordu. Yüzünde garip bir ifadeyle... 



 

Bölüm Sonu. 

 

 

Not :  

 

Gelecek bölümler için Türk isimleri arıyorum gençler. Soyadı da olursa çok iyi olur. Tek ricam isimlerin eski yeni fark etmeksizin Araplaşmamış olması. 



Mesela Abdullah, Ramazan, Ubeydullah gibi isimler değil fakat hakiki Türk isimleri. Soyisimleri de bu seviyede olursa çok iyi olur.  Erkek-Kız ismi fark etmez, erkek isimleri ilk tercihimdir. 



Cüneyt ismini kullanarak ne yazık ki başta bir hata yaptım fakat bu diğer romanın da ana karakter ismi olduğundan değiştirmeden kullandığım bir isimdi.  



Cüneyt isminden memnun olmayan yada değiştirilmesi yönünde öneri yapacak olanlar lütfen yorumlara yazsın. 



İsimleri de yorumlara yazın arkadaşlar, herhangi bir iletişim adresi vermiyorum. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44403 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr