Bölüm 30 : İsmi Gizli

avatar
1015 8

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 30 : İsmi Gizli


Kayseri, Türkiye’nin önemli sanayi şehirlerinden biridir. Nüfusu, 2010’dan bu yana çevre illerden göç aldığından sürekli olarak düzenli bir artış içerisinde olan bir ildi. İstanbul ve İzmir gibi şehirlerin aksine oldukça planlı ve düzenli büyüyen bir şehir olan Kayseri’nin toplam nüfusu ise kayıtlara göre 1.7 milyondur.  


Kayseri’yi sanayiden ayıran bir başka özelliği ise zamanında kervan yollarının üzerinde olması nedeniyle bir ticaret şehri olmasıydı. Özellikle ipek ve baharat ticaret yollarının bu şehirde etkisi büyüktü. Bu nedenle şehirde birçok tarihi tüccar ve önemli kişi yetişmişti. Buna ünlü Türk düşünürü Mevlana’nın hocası Seyyit Burhanettin de dahildi.  

Bunun yanında Erciyes dağına ev sahipliği yapan Kayseri’de kış turizmi de gelişmişti.  


Düzgün planlanan şehrin içinde düşük gelirli insanlar merkeze yakın Battalgazi, Esenyurt, Eskişehirbağları gibi yerlerde otururken geliri bir tık üst olan insanlar Sahabiye, Hunat, Göztepe gibi yerlerde oturmayı tercih ediyordu. 
Talas, merkeze bağlı bir ilçe olmasına rağmen aslında merkezle olan sınırının arasında Erciyes Üniversitesi ve Havaikmal hava bakım ünitesi olduğundan şehrin o karmaşık, eski yapısından uzak orta gelirli ailelerin ve üniversiteye okumaya gelen öğrencilerin tercih ettiği bir yerdi. 

Hal böyle olunca gençlik dolayısı ile Talas’a kayıyordu. Birçok kafe, restoran ve eğlence mekanı buradaydı.  
Binalar ise standart yüksek katlı sitelerden oluşuyordu.  
Cüneyt’in evi aldığı yer Talas’ın Ali dağına olan eteklerinde bulunan Çaybağları denen yerdeydi. Arka tarafı Ali dağına bakan yerde dağ yolu doğrudan Zincidere denilen ve komando tugayının bulunduğu yere gidiyordu. 
Şehre bakan kısmı ise doğrudan Talas’a bakıyordu. 
Bu mahallede evler genellikle müstakil evlerdi ve son yıllarda Türkiye’nin liberalleşmesiyle evler Avrupa tarzı villalara dönmüştü. Burada oturanlar ise genellikle Organize Sanayi Bölgesinde iş yapan zengin insanlarla Kayseri’nin yerli tabanıydı. 

Mahallenin tarzı Avrupai olmasının yanı sıra zamanında Ermeni’lerin yaşadığı yerler olması dolayısı ile mimari olarak güzel yerlerdi. Bu noktada Türkler’in mimariye olan derin sancıları da su yüzüne çıkıyordu. 
Neyse ki son 15-20 yılda insanların ‘güzellik’ anlayışı değişmiş ve mimaride artık dünya standartları yakalanıyordu. Eskisi gibi hesapsız yapılanmalar yavaşça kalkıyordu. 

Cüneyt’in aldığı ev daha önce bir Kayseri yerlisi tarafından yaptırılmış güzel bir villaydı. Her ne kadar sahibi oturamamış olsa da altyapısı ve manzarası evin tamdı. Üstelik bazı eşyaları bile hazırdı, ne yazık ki burası artık Cüneyt’in malıydı. 

Cüneyt, ilk başlarda burada geçici kalırım mantığı güdüyordu fakat akşam eve geldiğinde buranın havasını ve mekanın güzelliğini sevdiğinden rahatlayarak şehir manzaralı terasta laptobunun karşısında verileri inceliyordu. 
Dünden bu güne Camera Master Pro’nun indirilme sayısı sürekli bir artış içerisindeydi. Bu sayı 90 milyonu bulmuştu. Tabi bu rakamda Sirius hesabının paylaşımları ve reklamları büyük paya sahipti. Bu gidişle de muhtemelen ilk 10 gün içinde bu sayı 500 milyona ulaşabilirdi. Bu rakam başkaları için hayal gibi olsa da Cüneyt için yetersizdi. 
Cüneyt’in asıl beklediği şey para verip kullananların sayısıydı. Mehmet ile konuşmalarında para ödemeyenleri doğrudan iptal etmek yerine sıradan bir kamera’nın sahip olduğundan bir tık ilerde kamera ayarlaması yaptılar. Özel efekt ve beauty efekt dedikleri filtreleri ise şimdilik sadece paralı olanlar için ayırmışlardı. 

Türkler için aylık 5 lira, yabancılar için ise aylık 5 dolar olarak belirlenen uygulama satın almaları fiyatı gayet rekabetçiydi.  
Cüneyt ise şimdi bir hafta dolmasını ve bedava kullanım süresinin bitmesini bekliyordu. 

*** 

Ertesi gün uyanan Cüneyt, dağ yolunda sabah yürüyüşü ve evinin bahçesinde yaptığı egzersizlerin ardından yapay zekanın kodlanması gerektiğini artık düşünmüştü, fakat elindeki eski bilgisayarının kabiliyetleri ve ekran boyutu onu sınırlandırıyordu. 

Ayrıca buradan herhangi bir toplu taşıma aracı da geçmiyordu. Otobüslerin saatleri saat başı 1 sefer olduğundan beklemek Cüneyt gibi biri için zaman kaybıydı. Bu nedenle gündelik kıyafetlerini giydi ve yürüyerek Talas merkezine indi. 

“Araba, şart...” dedi içinden. Çünkü sorduğu kadarıyla teknoloji ürünleri satabilen bir mağaza yoktu etrafta ve en yakını uzaktaydı. Aslında mesafe Cüneyt için kısa olsa da esas sorun sadece araba yolu vardı ve yürüyüş yolu o noktada yoktu. 

Etrafa bakınıp biraz uğraştıktan sonra toplu taşıma kartı alan Cüneyt, tramvay ile büyük bir teknoloji mağazasına doğru yola çıktı.  
Bu noktada kadere lanet eden Cüneyt, teknoloji mağazasının dünkü kaldığı Radisson oteli ile aynı kampüste olduğunu öğrendi.  

1 saatlik tin tin ilerleyen tramvaydan sonra Kayserinin, belki de İç Anadolunun en büyük AVM’lerinden biri olan ve dünkü kaldığı otele ulaşan Cüneyt lanet ediyordu hayata. 

Bu mağazada Media Market adında büyük bir teknoloji mağazası olduğunu duymuştu. Bu nedenle gerekli malzemelerini alabileceğini düşündü. 

Çok geçmeden mağazaya gelen Cüneyt etrafına baktı ve binlerce çeşit ürün buldu. Etrafa biraz bakındıktan sonra bir genci gördü ve “Hey, buradan bir sürü malzeme alacağım, bir yardımcı olabilecek biri var mı?” dedi. 

Genç mağazanın çalışanlarından biriydi ve hemen” Evet efendim ben yardımcı oluyum ne arıyorsunuz?” 

 
Geçmişte yaşadığı saf ve temiz anadolu insanı tecrübesini unutmayan Cüneyt “ Gerek yok, sadece beni takip et epey bir şey alacağım, alışveriş arabası falan varsa al” dedi. 


Çok geçmeden ikisi ilk olarak televizyonların satıldığı yere geldiler ve çok fazla bakınmadan Cüneyt büyük bir Samsung Qled seçti, ardından hiç soluk kesmeden bilgisayar tarafına gittiler. Fakat halihazırda modeller Cüneyt’in pek hoşuna gitmedi ve dönerek “ Bilgisayarı kendim toplayabileceğim bir yer var mı?” diye sordu. 

“Üst katta efendim, burada sadece model ürünler satılıyor” dedi genç adam bir miktar keyifle. Eğer ürünleri satarken kendi adını kullanabilirse epey bir komisyon alabilirdi. 

“O zaman şu modeli alıp üst kata ilerleyelim” dedi Cüneyt içlerinden en yüksek özellikli bir ASUS marka bilgisayarı göstererek. Kendisi daha önce Asus kullanıcı olduğundan belki de bu markayı tercih etti. 

Cüneyt’in rahat tavırlarına alışan genç adam “Hayhay..” diyerek yolu gösterdi. 

Ardından alışveriş-spree yaşandı. Bilgisayar parçalarını seçmeden direkt alıp alışveriş arabasına atan Cüneyt, daha ileride telefon modellerinin de satıldığını gördü ve direkt oraya gidip birkaç model telefonu da aldı.  
45 dakikalık bu süreçten sonra kasaya gelen ikili, herkesin garip bakışlarıyla ürünlerin etiketlerini kasadan bir bir geçirdiler. 
 
“Toplamda 245 bin 854 lira 45 kuruş efendim” dedi kasadaki kadın. Açıkçası bir seferde bu kadar alışveriş yapan pek görmemişti. 

“Kartla, şifresi 1243” diyerek bir banka kartı uzattı Cüneyt. Normalde 1234 şifre koyacak iken bankaların bu sayıyı yasaklaması yüzünden böyle bir şifre seçmişti Cüneyt. 

“Ürünleri adrese teslim istiyorum, benim götürebileceğim bir araç yok, ek para isterseniz onu da ekleyip çekin” dedi Cüneyt, kalakalmış kasiyeri görünce. 

“Peki efendim, adresiniz lütfen, şu formu doldurun..” 

Her şey hazırlandıktan sonra Cüneyt yanında dolaşan genç adama baktı “ Burada araba satan bir yer var mı?” diye sordu. 

“Sıfır mı ikinci el mi efendim?”  

“Fark etmez, direkt sürüp çıkabileceğim bir yer var mı?”  

“Sıfır araçlar genellikle bir süre sonunda teslim ediliyor fakat ikinci el ararsanız sıfır gibi satan bir yer biliyorum” dedi genç adam. Cüneyt’in alım gücüne şahit olmuştu, bu nedenle bacaklarına sarılmak istiyordu. 

“Güzel, eğer işten izin alırsan güzellik yaparım” dedi Cüneyt. Bu eleman oldukça kullanışlıydı. En azından kendi ürün seçerken boş konuşmamış, dürüstçe kenarda yol göstermişti. 

“Muhtemelen sorun olmaz, ben bir müdüre soruyum” dedi. Aslında sormasa bile müdür ona izin verirdi. Bir müşteri bu yoğunlukta alışveriş yapmıştı, ona satış sonrası yardımcı olmak iyi bir şeydi. Bu tavırları Cüneyt’in tekrardan alışveriş için onların mağazasına gelmesini sağlardı. 

Fakat yanılıyordu, çünkü Cüneyt burada sunucu bazlı profesyonel bilgisayarlar bulamamıştı. Aldığı şeyler sadece kendi çocukluk hayallerinden başka bir şey değildi. O, çocukken böyle büyük bir teknoloji mağazasına girip ne var ne yok almak istemişti. Şimdi ise parası vardı ve bunu gerçekleştirmişti. Üstelik bundan keyifte almıştı denilebilirdi. 

Çok geçmeden Cüneyt ve Ahmet adındaki eleman mağazadan iki büyük kutuyla ayrıldılar. Bunlar LED monitor ve işlemcisi güçlü laptoptu. 

Ahmet’in de çabalarıyla buraya çokta uzak olmayan bir otogalericiye geldiler. Cüneyt etrafına baktığında buna benzer bir çok oto galerici görmüştü. Çoğunlukla şirket arabaları alınır-satılır gibi ilanlar vardı. Fakat Ahmet onu içlerinden biraz daha lüks bir yer gibi görünen yere götürdü. Burada araçlar aynı sıfır gibi temizlenmiş, yıkanmış ve cilalanmıştı. 

“Ramazan abi merhaba, sana bugün bir tanıdığımı getirdim” dedi Ahmet içeri girer girmez.  

Orta yaşlı gri fakat kravatsız bir takım elbise giyen adam Ahmeti görünce “Oo, Ahmet hoş geldin buyur gel içeri” dedi güzel bir karşılamayla. 

Ahmet Cüneyt’e baktı ve onunda kabul etmesiyle içeri girdiler. Ramazan tam bir esnaftı, Ahmet’in hareketleri ve tavırlarını gördüğünde müşteri’nin kim olduğunu biliyordu bu nedenle “Bu abimiz kim Ahmet?” dedi.

 
“Ramazan abi Cüneyt hemen kullanabileceği bir araba arıyor, seni düşünüp hemen geldim bizi kırma” dedi Ahmet. 

“Ooo, ne tür bir araba almayı planlıyorsun abi?” Satıcılar yaşları fark etmeksizin alıcı olduğunda karşılarındakilere saygı sandıkları abi kelimesini söylerlerdi. Cüneyt 20’li yaşlarında olması ve onun genetik solüsyon kullanmasından ötürü yaşının daha da genç göstermesiyle 17-18 yaşlarda olması Ramazanın ona abi demesini engellemiyordu. 
Cüneyt ise saf ve temiz anadolu insanlarını bildiğinden çok takmadı ve sabit bir tonla “Araba fark etmez, dandik modeller olmasın yeterli, hemen bugün kullanmak istiyorum” dedi. 
 
“Tam yerine geldin abi, elimde daha yeni gelmiş bir 2018 Audi A8L var, istersen onu alabilirsin. Seni temin ederim, bu araç sıfır gibi. Hiç kazası yok, tertemiz. Sahibi acil paraya ihtiyaç duyduğundan daha dün sattı, bugün ise elime geçti araba.” dedi Ramazan. 

“Oo, güzel nerde araba görebilir miyim?” dedi Cüneyt. Onun da BMW, Mercedes ve Audi markalarına karşı bir zaafı vardı. Sonuçta her Türk genci gibi Alman markalarının hayalini kurardı.  

Cüneyt’in fiyat dahi sormadan arabayı merak etmesi Ramazan’ın ağzını kulaklarına kadar gülümsemesiyle sonuçlandı. “Hayhay efendim, buyrun öteki odada camekanın içinde” dedi.  

Bu mağazanın alanı tahminen 1000-1250 metrekare kadardı, içeride 8 ile 10 araba sığacak kadar geniş bir alana sahipti. Tabi arabaları istiflersen 40-50 araba da sığardı. Fakat içerideki araçlar genellikle Alman markalarıydı. Sonuçta arabaları sokağa koyman risk almaktı. Bu nedenle diğer oto galericiler fiyatı 500bini geçen araçları genellikle iç mekanda tutardı. 

Ramazan’da bu şekilde yapmıştı. Kocasinan hastane caddesinde bulunan bu dükkanında Renault ve Toyota gibi modelleri dışarda sergilerken Alman araçlarını içeride sergilemişti. 

Cüneyt etrafa baktığında BMW’nin SUV tarzı aracını, Mercedes’in C serisi yeni modellerini görmüştü. Esasında bu modeller lüks değillerdi. Hatta dünya standartlarında markaların değerinin bir Fiat yada Renault’dan farkı yoktu. Fakat Türkiyede bu araçlar lüks ürünlerdi ve insanlar zihniyetlerinde böyle tutarlardı. 

Mesela Mercedes’in duran C180 modelinin fabrika çıkış fiyatı 20 bin Euro’yu kesinlikle geçmezdi.

Fakat Türkiyede satış fiyatı sıfırı için 600-700 bin lira civarındaydı. İkinci elde bu sayı yarılanıp 300’lere kadar da düşebiliyordu. Tabi son modeli hesaba katıp söylemekte fayda vardı.  

Çok geçmeden Cüneyt siyah bir Audi A8L modelini gördü. Bu sözlükte Audi diye akla gelen ilk modele benzeyen bir araçtı. Cüneyt’in de bu tarzı sevdiği söylenirdi. Bu nedenle araca baktığında gözüne hoş gelmişti. Fakat burası Türkiyeydi, şak diye almak sana şaklatmalarına mâl olabilirdi.  

“Bu model 2018 Audi A8L 3.0 litre motor 262 beygir gücünde tam donanımlı modeldir efendim. İçerisinde gece görüş kamerası, otomatik park etme, dijital ekran ve portatif buzdolabı bulunmakta. Diğer özellikleri … bla...” Ramazan kenarda epey iştahlı modeli anlatıyordu. 

“İçine bakabilir miyim?” dedi Cüneyt.  

“Tabi efenim buyrun”  

Arabanın içine binen Cüneyt, krem rengi lüks koltukları beğendi. Aracın içi Siyah deri kaplama ve Siyah ahşap oymalarıyla karışıktı. Üstelik L modeli olmasından kaynaklanan bir genişlikte mevcuttu. Cüneyt epey beğendi. 
“Yaşlı adam, arabayı bir tarayabilir misin? Bir sorunu var mı?” dedi Cüneyt. Bu tarz zaman kaybettirici işleri çözmek yaşlı adamın da kabul edebileceği bir durumdu. Aksi halde kendini geliştir bana ihtiyaç duyma derdi. 

“Araçta görünen kusur yok, mekanik olarak biraz stress’e tabi olmuş, o da üretiminden bu yana zaman geçmesinden kaynaklı. Ayrıca bazı iç donanımları oksitlenmeye başlamış, fakat bu uzun vadede sorun çıkarır” dedi. 
Oksitlenme genellikle deniz kenarı illerinde yaşanan durumdu. Kayseri gibi yüksek rakımlı bir yerde hava kuruydu. Araba alıcıları araçlarının özellikle kıyı şeridi illerinde olmamasına dikkat gösterirdi. 
Fakat bunun bilimsel anlamda bir anlamı yoktu. Kısacası halk cahil değilim demek için az biraz mantık kullanıyorum gibi görsünler diye böyle şeylere inanırlardı.  

“Motorunda bir sorun yok, bakımını yaptırdığın sürece sorun da olmaz” dedi yaşlı adam. 

Arabadan inen Cüneyt, Ramazana baktı ve “ Araba güzel beğendim, fiyatı nedir, bugün alıp gitmek isterim” dedi Cüneyt. Aslında söylememesi gereken bir cümleydi bu, sonuçta karşı taraf alacağını belirttiyse kazıklanırdı. 

“Efendim araç sıfır gibi, her şeyi tam, bakımını yaptırdık, eksper raporu da mevcut, fiyata gelince 750 bin gayet uygun” dedi Ramazan.  

Tipine bakınca gayet dürüst görünen bu adam aslında kurnazın tekiydi. Ağzını 7 yüzbinlerden açmıştı. Üstelik utanmamıştı bile. Fakat Cüneyt mal biri değildi. 

“2018 de çıkan aracın sıfır fiyatı her şey dahil 950 bin TL, senin araç 2.5 yıllık, motor hacmi küçük modeli, bu nedenle sıfırı bile 800’lerdedir. Sen ikinci elini 750 den açıyorsun, hiç dürüst değilsin Ramazan bey” dedi Cüneyt. O fiyatları yaşlı adam sayesinde zihninde görmüştü. 

“Efendim malumunuz şu an Türkiye dolar kuru döviz egonomi berbat biz geçinemiyoruz... blabla” Ramazan öyle bir tablo çizdi ki Cüneyt, utanıp para veresi geldi. Adamın dediğine göre alacaklıların kapıya dayanmadığı kalmıştı tek.
 
“Öhöm. 450 bin nakit, istiyorsan anlaşalım yoksa gider ayağımı yerden kesen bir şey alırım” dedi Cüneyt çok fazla dinlemeden.  
450 bin lira bu araç için uygundu. Ramazan düşündü, eğer daha yağlı biri bulabilirse en fazla 500’e elden çıkarabilirdi, fakat ödeme çek, senet gibi kıymetli evraklarla olurdu. Oysa Cüneyt 450 trink para vermişti.  
“450 çok az efendim, en azından 475 yoksa zarar ederiz” dedi Ramazan.
Bu da yalandı. Aracı icralı mallara ait ihalelere giren bir çeteden almıştı. Çete, her icralı malı alırdı, sen girersen ve onların açık artırmasını bozarsan barınamazdın. Fiyata gelince 150 bin liraya almışlardı arabayı. Bu da izalei şuur’un ne derece kayıt dışı ekonomi oluşturduğunun göstergesiydi. 

“440 son, yoksa çıkıyorum” dedi Cüneyt, ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. 

Onun bu halini gören Ramazan dişini sıktı ve “Tamam” dedi. 
Ardından merasim gereği el sıkışmalar oldu.  

“İstersen tanıdığım bir eksperi çağıralım, sonra da notere gideriz” dedi Ramazan. Bu noktadan sonra lafı gevelemek gerekmediğinden abi ve efendim gibi ifadeleri kullanmadı. 

“Gerek yok, direkt notere gidip halledelim şu işi” dedi Cüneyt, arabanın durumunu az çok biliyordu. 

Onun ne kadar cesur olduğunu gören Ramazan içinden Cüneyt’e sen bilirsin dedi. O da biliyordu araçta bir sıkıntı olmadığını. 

1 saat sonra noterden 440 bin lira ödedikten sonra ayrılan Cüneyt, arabaya baktı ve yanındaki Ahmete de bakıp “Malzemeleri arabaya koyalım. Bugün iyi yardımın dokundu, bu senin” diyerek 500 lira para çıkarıp verdi. Otelde kaldığından yanında nakit olarak sürekli olarak 1000 lira civarı para taşıyordu.  

“Teşekkürler Cüneyt abi..” Saf ve temiz anadolu cümlelerinden sonra ayrıldılar. 

Cüneyt arabaya bindi fakat ehliyetinin olmadığını fark etti. 

“Bugün polis çevirecek kadar şanssız olamam heralde” diyerek aracı çalıştırdı.. 

Bölüm Sonu. 
 
 
Not: Çerez bir bölümdü, hikaye gidişine katkısı yoktu. Yarın sınav var, bu nedenle bölüm atmam diye düşünüyordum fakat 1 bölüm olsun atıyım derken dersten verdiğim aralarda yazdığım bölümü attım. Mantık hataları olabilir. Fiyatlar ucuzdu pahalıydı diyen çıkabilir, unutmamak gerekir ki pandemi yok ve yıl 2020.  





Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44398 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr