Bölüm 25 : CEO - Camera Master Pro

avatar
1049 7

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 25 : CEO - Camera Master Pro


Cüneyt artık umudu kesmişken arkasından gelen sesle irkildi ve yüzünde bir gülümseme oluştu. 

Ayağa kalktı ve arkasına baktı, gençlikten yeni kopmuş 177 boylarında bir orta yaşlı adamı mavi takım elbise içinde gördü. 


“Evet, burası” dedi ve adama tepeden tırnağa baktı. Mehmet Köseoğlu listenin son sırasında bulunan birisiydi, diğerlerine göre hem çalıştığı şirket küçüktü hem de serveti. Fakat Cüneyt’in kriterleri arasında teknoloji şirketinde çalışmak ve fırsatları değerlendirmek olduğundan çoğu inşaat zengini firmaların yöneticisine bakmamıştı. 



İçlerinden nispeten küçük sayılabilecek ama yine de kendine has çekirdek teknolojisi bulunan şirketti Mehmet’in çalıştığı şirket.  



Cüneyt’in Mehmete baktığı esnada Mehmet’te Cüneyt’e baştan aşağı bakıyordu. O her zaman bu genç adamın bir yerden tanıdık geldiğini düşünüyordu. Fakat yine de karşısındaki gencin çok zengin bir aileden gelen birisi olduğunu düşündü. 



“Pardon, geciktim İstanbul trafiği, malumunuz” dedi, yine de etiği koruyarak. 



“Buyrun, Mehmet bey” dedi Cüneyt el hareketi ile oturduğu masanın öteki tarafındaki sandalyeyi göstererek. 

Mehmet, yanında bir deri çanta taşıyordu ve hemen masanın öteki tarafına geçti ve oturdu. Burası Sultanahmet’te bulunan bir butik kafeydi. Normal şartlar altında burada genellikle Türkler olmaz, genellikle turistlere hitap eden yerlerdendi.  



İstanbulda parası olanlar genellikle Bebek, Tarabya gibi yerlerde takılırdı. Fakat Sultanahmet’te bulunan Keneddy caddesi de çok güzel ve kaliteli bir yerdi. Fakat tamamen turistlere hitap ettiği için burada Türk Lirası yerine Dolar yada Euro geçiyordu. Bu nedenle bu butik yerler genellikle az kişinin bildiği yerlerdi. 



“Bay C, gönderdiğiniz maile baktım, uygulamayı farklı telefonlarda denedim, eğer gösterdiği performans diğer ana akım cihazlarda da çalışıyorsa gerçekten geleceği çok parlak bir uygulama” Mehmet, oturur oturmaz hemen işle alakalı cümleler kurmadı, onun yerine uygulamanın güzelliklerinden bahsetti. 



“Mehmet bey, bana Cüneyt diyebilirsiniz. Teşekkürler uygulamaya olan görülşeriniz için” dedi Cüneyt ve ekledi “Türkiye’de çok sağlam yetişmiş yazılımcılar olsa da Türkiyeden dünyaya açılmış güzel bir uygulama yok, bunun birçok sebebi var fakat en büyük sebebi çekirdek teknolojinin elimizde olmaması” dedi. 



“Haklısınız Cüneyt bey, uzun yıllardır yurt dışında kalan ben, Türk yazılımcıların sektörde mumla arananlar olduğunu duymuştum, işlerini çok kaliteli yapıyorlar. Fakat dediğiniz gibi gerekli finansman ortamı ülkemizde olmadığından yeni başlayanların burada tutunması çok zor, bu nedenle ilk fırsatta ülkeden ayrılıp hayallerini yurt dışına taşıyorlar” dedi Mehmet, bir iç çekerek. 



“Bu noktaya katılıyorum, ülkemizde bir silikon vadisi gibi, bir Frankurt gibi yatırım zihniyeti oluşmadığından yeni başlayanlar eğer ellerinde bir getiri modeli yoksa ayrılıyorlar. Yeni başlayanlar fermante olmazsa büyüyemez, bu teknoloji dünyasında yer edinemezler” dedi Cüneyt Mehmet’in fikirlerine katılarak “Fakat yurt dışına gittiklerinde ellerindeki projeleri kurtlara kaptırırlar ve en sonunda başka şirketlerin altında çalışırlar” dedi. 



Bu nokta önemliydi. Mesela bir çok yazılımcı kendilerine has özellikler geliştirmişler ve yeni teknolojiler sayesinde daha hızlı ve daha verimli iletişim sağlamışlardı. Fakat Google gibi yada Microsoft gibi yazılım devleri bu şirketlerin tutunmasına fırsat vermeden hemen gerek mali gerek diğer yöntemler kullanarak engelliyorlardı. 



Yazılım şirketleri engellemese bile büyük yatırımcılar eğer para kazanacakları bir şey görürse bu kişilerin üstlerine üşüşür, senin hisselerini zorla alırlardı. Eğer hisseni satmazsan hem devlet seni yasaklardı hem de medyada hakkında kara propaganda başlardı.  



The Marketplace is a battlefield diye bir makale durumu çok uzun yıllar önce açıklamıştı. 



Kapital düzende bir kişi eğer yüzde 50 kar görürse senin peşini bırakmazdı, yüzde 80 kar durumunda ne olursa olsun seni elde etmekle uğraşır, eğer yüzde 80 üstü bir kar elde ediyorsan bütün etik değerleri ayaklar altına alıp seni çiğnerlerdi. 



Cüneyt’in dediklerini duyunca Mehmet biraz irkildi. Önündeki genç adamın piyasaları bu kadar iyi tarif edeceğini düşünmemişti. Fakat söyledikleri doğruydu. 



“Cüneyt bey, attığınız maili okudum, eğer sizin için de uygunsa teklifinizi duymak isterim” dedi Mehmet. Bu noktadan sonra lafı gevelemenin gereği yoktu. Böyle işlerde biraz yumuşama konuşmaların sonunda esas noktaya gelip münasebeti ona göre kurmak gerekirdi. 



Cüneyt ise Mehmet’in söylediklerinden sonra ona iyice baktı ve gerçekten profesyonel biri olduğunu söyleyebilirdi. Bu nedenle o da lafı dolandırmadan “Benim elimde teknoloji var ama şirket yönetme tecrübesi yok, sende tecrübe var ama hareket edeceğin bir platform yok, benim önerim kurduğum şirkette İcra kurulu başkanı(CEO) olmanı istiyorum, şirketin günlük işlerinden tamamen sorumlusun ve sen sadece benden sorumlusun. Fakat bazı nedenlerden dolayı şirketin hisse senetleri tamamen benim elimde olması gerekiyor, fakat temeddü olarak yüzde 5 yıllık kazancı alabilirsin ve bunu sözleşme akdine ekleyebiliriz bu konuda sorun yok, öte yandan henüz kuruluş aşamasına geçmediğimiz için şirketin kazancı yok, bu nedenle yıllık maaş’ı şimdilik 12 milyon TL olarak sınırlandırıyorum, ileride değişecektir” dedi Cüneyt. 



Mehmet ise öte yandan beklediğinden güzel bir teklif ile karşılaştı. Maaş bir kenara hisseden pay alabilmek endüstriyel bir kural gibi olmuştu teknoloji çevresinde. Üstelik Cüneyt sözleşmeye bunu açıkça yazma cesaretinde bulunuyordu. Bu eskiden çalıştığı yer gibi söz ile söylenmiş bir şey değildi.  



Üstelik Cüneyt’e göre hareket alanı epey genişti. Kendisi şirket yönetiminde epey özgür olacaktı.  



Uzun süre düşündükten sonra “Kabul, Cüneyt bey” dedi. 



“Tekrardan hoşgeldiniz Murat bey” diyerek ayağa kalktı ve el sıkıştı Cüneyt.  



“Memnun oldum” dedi Mehmet. 



“Evrak işleri için bana 2 gün verin, şimdiki şirketimden istifa edeceğim, eğer şirketimiz büyümek istiyorsa acilen bir ofise ihtiyacı olacaktır. Tavsiyem hemen büyük bir plazadan ofis kiralamak” dedi Mehmet, bu noktadan sonra tecrübesini konuşturmaya başladı. 



“Ben de bu kanaatteyim, ofis tutmak şart. Fakat ilerleyen dönemde şirketimiz bir çok alanda ilerleyecek, bu nedenle İstanbul dışında endüstrileşmek istiyorum, burada ortam çok pahalı, benim 50 milyon liram bir üfürük kadar az” dedi Cüneyt. 



“50 Milyon lira gerçekten az fakat doğru kullanılırsa, bu uygulama aracılığıyla çok çabuk getiri sağlayacaktır, önemli olan şey doğru yere doğru reklamı verebilmek, eğer momentum yakalarsak zaten kendiliğinden artış olacaktır” dedi Mehmet.  



Daha sonra ikisi pek çok detay hakkında konuştular. Cüneyt için bu iyi bir deneyim oldu ve Mehmet’in vizyonunu tekrardan görmüş oldu. 



Mehmete göre öyle yüksek paralar harcayıp reklam vermekten önce bazı binalara afiş asma yoluyla reklam yapmak şimdilik daha mantıklı olacaktı. Mesela M2 metrosunun haliç durağından sonra gelen ilk bina’ya günde milyonlarca insan bakıyordu, orada tutulan bir afiş hem daha az maliyetli olacak hem de bir çok kişinin uygulamayı tanımalarına vesile olacaktı. 



Bunun gibi bir çok benzersiz fikride vardı. 



Onların dışında ödeme şekli Cüneyt’in tek seferlik 150 TL yıllık paketi yerine aylık 12 lira ve ilk bir hafta deneme süresi gibi özellikler eklemişti. Tabi bu ücretler yurt dışı kullanıcılarda değişiklik gösterecekti. 

Bu detaylar kolay şeylerdi Cüneyt için, sadece oturup bir gününü yazılımla harcaması gerekiyordu. 



Bunların yanı sıra Trump Tower’dan bir ofis kiralamayı ve halihazırda zararda olan şirketlerin sunucularını da satın almayı ve doğrudan kullanmayı da not aldılar. 



*** 

Akşam eve geldiği vakit Cüneyt, Mehmet ile olan konuşmaları düşünüyordu. Şu an için lazım olan en önemli şeylerden birisi uygulamayı çalıştırabilecek bir server’in olmasıydı. Normalde Android Play Store’ye uygulamayı ekleyebilirdi ve bu durumdan kurtulurdu. Fakat ilerleyen dönemde bu platformun engellenmesi halinde göt gibi ortada kalmak istemediğinden websitesi şart idi. Reklama da önce web sitesi ardından play store ismi verilecekti. 

Uzun düşünceler sonunda uygulama isminin Camera Master Pro olarak düşündüler. 


 

Cüneyt bilgisayarının başına oturdu ve sunucu optimizasyon programı ve güvenlik araçları yazmaya başladı. 



***  

Ertesi gün sabah saat 11’e doğru Cüneyt, evden çıktı ve hastanenin yolunu tuttu. Fakat bugün doğrudan hasta ziyareti etmeyecekti.  



Dün gece websitesi üzerinden hastane veritabanına girdi ve  bugün kendisi de bir hasta gibi kayıt oldu ve Aslı’nın tek kişilik odasına yakın bir yerde yatarak tedavi ettirdi. 

 


Bölüm Sonu 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44404 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr