Bölüm 23 : Şoke eden haber..

avatar
1263 8

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 23 : Şoke eden haber..


Profesör Muzaffer araya girdikten sonra ikili kendi dünyalarından ayrılıp bunun bir sempozyum olduğunu hatırladılar. Ardından Prof. Deligne ve Prof. Langlards hafif utangaçlığını dile getirerek özür dilediler fakat yerlerine geçmeden ayakta Cüneyt’in ispatını alkışladılar. 



Bu noktadan sonra diyecek söz yoktu. Her formül açıklayıcıydı ve Cüneyt matematiğe hakim biriydi.  


 

Orada olan herkes aşağı yukarı neyin ne olduğunu anlamışlardı. 


Daha fazla bilim insanı ayağa kalkmış ve saygıyla alkışlamışlardı. 



Medyadan gelen katılımcılar ise isyan noktasındayken olayların bu derece bir hal almasını gördüklerinde hemen kameralarına sarılıp olanları kaydettiler. Birçok röportajcı hemen başlık atıp olayı yaymaya başladılar. 



10 saate yakın bir sempozyum olduğundan dolayı çoktan akşam haberleri servis edilmişti, fakat birçok kanal son dakika olarak altyazı geçmeye başladılar.  



Prof. Muzaffer ve Rektör Murat’ın olanlar karşısında gözleri dolmuştu. Sadece onlar da değil Türk akademi camiasından bir çok bilinen kişinin gözleri dolmuş ayakta elleri patlarcasına alkış tutuyorlardı. 


 

Cüneyt’in takım elbiseli papyonlu kendine güvenen ifadesi, arkaplanda 30 küsür yazılı tahta ile birlikte günün karelerine eklenmişti.  



Çok geçmeden haberler dünya basınında yankılandı ve adeta 2’inci bir deprem oluşturdu. Bu sefer olanlar ayrıydı. Sempozyumdan Cüneyt, rüştünü ispatlamış ve bilim dünyası onu kabul etmişti. Bu büyük bir olaydı. 

New York Times gazetesi İstanbulun 500 yıl sonra gelen ikinci fethi başlığıyla konuya büyük puntolarla yer vermişti.  

Diğer kanallarda hemen haberi aynı üslupla servis ettiler.  



*** 



Akşam olması ve herkesin yorgun olması nedeniyle önceden hazırlanan 5 yıldızlı bir oteldeki yemek ve eğlence iptal edilmiş, yarına sarkmıştı durum. Herkes dışardan söylenen ayaküstü bir yemekle kaldıkları otelde dinlenmeye çekilmiştiler. 



Ünlü Profesörlerin çoğu İstanbula hali hazırda gelmişken turistlik gezi yapma fikrindeydiler.  



Prof. Deligne gibi hayatları akademi olan birçok bilim insanı Marmara Üniversitesini ziyaret ettiler ve oturumlara katıldılar. Birden ülkede bir bilim havası esmişti. 



 

Prof. Celal ve Prof. İlber önderliğinde bir çok Türk profesör Cüneyti tebrik etmişler, ona kendi üniversitelerine gelmesi hakkında teklifte bulunmuşlardı. 



Şaka mıydı bu? O kadar bilim insanı gelmiş ve neredeyse hepsi Cüneyt’i kendi okullarına davet etmişlerdi. Cüneyt ise onları nazikçe reddetmişti. Şimdi ise zaten akademik başarısı pek bulunmayan Türk üniversiteleri onu davet ediyordu.  



Fakat iyi niyetlerinden ötürü onları sadece nazikçe reddetmekle yetindi Cüneyt, o şimdi bile kendi okulundan bir an evvel mezun olmayı planlıyordu. 



*** 



Olaylar büyümüş ve bir girdap halini almıştı dış dünyada, ama Cüneyt, günün sonunda üniversiteye yakın dairesine gelmiş ve yorgun düşmüştü. Yorgunluğunun sebebi tebrikler ve nazik konuşmalardı. Bu Cüneyt’i ispattan daha fazla yormuştu. 



Eve geldiğinde sıcak bir duş alıp iştahsız olsa da yemek yedi. Ardından egzersiz yapacakken birden telefonuna gelmiş bir Whatsapp mesajı gördü. 



Mesajlar iki farklı kişiden geliyordu, birincisi onu takip eden Derya, öteki ise Aslıydı... 



Annesi ve babası muhtemelen dizi seyrettiklerinden daha henüz aramamışlardı. 



Derya, onu tebrik etmiş, hatta ünlü olunca bizi unutmazsın diye şaka yapmıştı. Cüneyt mesajı görünce karmaşık hislerle teşekkürlerini iletti ve bir şey yazmadı. 

 


Aslı’ya gelecek olursak bu kız Cüneyt’in durumundan bihaberdi ve akşam son dakika haberlerinde görünce gözlerine inanamayıp Cüneyt’e mesaj atıp hem tebrik etmiş hem de onu neden böyle bir şey olduğunu anlatmadığı yönünden mesaj bombardımanına tutmuştu. 



Mesajları görünce Cüneyt, istemsizce gülümsedi ve basit bir teşekkürün ardından yorgun düştü ve uyudu. 



*** 



Ertesi günden sonra Cüneyt’in hayatı dramatik bir şekilde değişti. Tanıdığı, tanımadığı bir çok kişiden tebrik mesajı aldı, üniversitelere birçok bilim insanı geldi ve onlar Cüneytle tanışmak istediklerini söylediler. 



En sinir bozucusu ise medya idi. Neredeyse her kanalda Cüneyt’in haberi vardı, bilen bilmeyen herbokologlar çıkmış Cüneyt’in durumunu değerlendiriyorlardı. 



Hatta ünlü fenomenler bile Cüneyt’e saygı duruşunda durmuştu. Her ne kadar onlardan pek haz etmese de Cüneyt, tebrikleri almıştı. 



Fakat sakin hayatı artık sona erdi diyebilirdik. 



Okula geldiğinde kampüs girişindeki medyadan, içerideki öğrencilere kadar neredeyse herkes Cüneyt’i tanımış, çoğu yanına gelip fotoğraf çektirmişti. 



 

Herkes deli gibi yemek yiyen pisboğaz gencin bir dahi matematikçi olduğunu anladığında şok olmuştular.  



*** 



Bu durum böyle 15 gün boyunca devam etti ve sonunda ortalık yatkınlaşırken Cüneyt, okulun içinde yazdığı dilekçeyle öğrenci işleri daire başkanlığında sıra bekliyordu. 



Yazdığı dilekçe kısaca bütün bölüm derslerini aldım, sınavlarına girip okulu erken bitirmek istiyorum temalıydı. Normal şartlarda böyle bir dilekçeyi verdiğinde karşıdaki insan yırtar atardı ama dilekçenin üzerinde Rektörün ıslak imzası vardı ve referans olan diğer profesörler.  



Geçen zaman içinde Cüneyt boş durmamış ve akademi ile arasını iyi tutmuştu. Kendi okuduğu bölümdeki hocalarla ve okulun önde gelen bilim insanlarıyla tanışmış ve o matematik sempozyumundaki ünü sağ olsun onlarla uzun uzun sohbetler etmişti. Tabi bu sohbetler akademik düzeydeydi. 



Çoğu profesör Cüneyt’in bu her yönlü dehasına hayran olmuşlar, doğrudan doktora öğrencisi olarak almak istemişlerdi. Fakat Cüneyt onlara gelecek planlarından bahsettiğinde derin nefes alıp kadere küfretmişlerdi. 

Ancak Cüneyt’in isteğini kırmadılar ve çoğu onun için referans olmuşlardı. 



Böylelikle elindeki dilekçe oluşmuştu. 



Öğrenci işleri sorumlusunun absürt bakışları altında dilekçeyi veren Cüneyt, sınav tarihlerine ilişkin yazıyı aldıktan sonra oradan ayrıldı ve ‘satın aldığı’ daireye geri geldi. 



Bu dönemde Egzersizleri 25’inci seviyeye kadar ilerletmiş, kitapları da neredeyse yüzde 80’ini bitirmişti. Ondan dolayı her profesörle konuşabiliyordu. Tam bir bilgi deposuydu Cüneyt. Eğer pratik deney tecrübesi olsaydı çoğu profesörden daha iyiydi. Hatta şimdi bile iyiydi denebilirdi.  



Fakat garip olan şey geçen bu zaman diliminde ne Aslı ne de Derya ile tekrardan konuşmuştu. Derya ile insiyatif alarak mesajlaşmamıştı ancak gariptir o günkü tebrik mesajından sonra Derya ona tekrardan yazmamıştı. 



İşin garip kısmı Aslı’dan da haber yoktu. Sanki dünyadan uçmuş gitmiş gibiydi.  



Telefonunu aramadı direkt olarak ancak attığı mesajlar karşı tarafa iletilmiyordu. Bu durum onu üzmüştü. Fakat bir iç çekip bilgisayarda yazmış olduğu kodlara devam etti. 



*** 



Mart ayının 20’sine gelmişti tarih. Artık olaylar iyice durulmuştu ve Cüneyt, bu zaman diliminde bir uygulama geliştirmişti bile. Yaptığı uygulama bir kamera tunelleme uygulamasıydı. Kısaca kamera da çekilen fotoğrafların piksellerini yazılımsal olarak saklayan uygulamaydı.  



Apple, Samsung ve diğer şirketlerin telefonlarının kameralarının sensörleri aynıydı, lensleri de parasına göre satın alabiliyordun. Asıl mesele çekilen fotoğrafın kaliteli bir şekilde dijital olarak kaydedilmesiydi. Eğer yazılımın alogaritmaları düzgün değilse çekilen fotoğraflar dandik olurdu ve ucuz görünürdü. Bu nedenle Android camiasındaki büyük şirketler teknolojik olarak Apple’den kat be kat ilerde olmasına rağmen çektikleri fotoğraflar bakımından gerideydiler. 



Apple, donanım bir kenara aynı zamanda dünyanın en iyi yazılım şirketiydi. IOS, içerisinde mikrokernel yapısı ve entegrasyonu sayesinde tepkisel olarak daha hızlı ve daha verimli çalışıyordu..  



Sadece işletim sistemi değil telefonun kendine has uygulamaları olan Kamera yazılımı, FaceTime yazılımı ve Safari Browseri gibi bir çok kendine has uygulaması android tarafından daha hızlı ve daha verimli çalışıyordu. 

Iphone 8’e ait 12 megapiksel kamera bile o dönem piyasaya çıkmış Samsung Note 10 serisinden kaliteli kamera performansı elde ediyor, çekilen fotoğrafları daha kaliteli çekiyordu. Bunun esas sebebi kamera tunelleme programının kalitesiydi. 



Bu program firmware, yani şirket içi geliştirilen bir programdı ve işletim sistemi tecrübesi olmayan mühendislerin geliştirebileceği bir program değildi. Aynı CFD yada CAD endüstriyel programlar gibi. 



Apple’nin avantajı ise işletim sistemlerini kendileri geliştirdikleri için donanımı en iyi şekilde kullanmaya optimize edilmiş bir yazılım geliştirebiliyor olmalarıydı. Bununla birlikte çıkan telefonun markası ve modeli belli olduğundan ona göre biçilmiş kaftan yazılım vardı.



 

Android camiasında işler garipti.  



Açık kaynak kodlu ve geliştirilebilir işletim sistemi olmasına rağmen Android bir makrokernel işletim sistemiydi. Yani o anda kullanılmayan özellikler bile işletim sistemiyle birlikte cihaza geliyordu. Şirketler sadece o uygulamaların çok fazla çalışmaması için kodlarla önlerini tıkar, ancak buna rağmen o uygulamalar sürekli olarak çalışırdı. 



Bununla birlikte kamera uygulamaları ise her marka için ayrıydı. Bazılarının beuty efekti yüksek olurken bazılarının sadece gece çekim performansı iyiydi. 



Yani kısaca genel bir özelleştirilmiş kamera uygulaması yoktu. 



Cüneyt’in yaptığı şey tam olarak ta buydu. Genelleştirilmiş bir kamera optimizasyon uygulaması. Cüneyt’in uygulamasının en güzel yanı markaların modellerine göre programın farklı kaynak dosyaları kullanıma açılıyor, adeta Apple’nin optimizasyonu gibi çalışıyordu.



 

Fakat performansı Apple’ninkinden çok ama çok yukardaydı. Cüneyt’in testlerine göre 5 megapiksel bir eski HTC telefonla bile çok ama çok kaliteli fotoğraflar çekebiliyordun. 



Üstelik yapay zeka modülleri de vardı programın içinde. Kullanıcının tercihlerine göre şekillenebilen ve özelleşebilen bir sesli komut sistemi de dahildi. 



Kısacası uygulama pazarında var olan en kaliteli uygulamaydı. 



“DİDİ” Cüneyt kendini kodlarken kaptırmışken birden telefonuna mesaj geldi. 



Derya’dan gelen mesajı görünce Cüneyt telefonu eline aldı ve gelen mesajlara baktı. 



“Cüneyt, kusura bakma bu aralar yoğunduk, başımıza kötü bir olay geldi bu nedenle soramadım, tekrardan tebrikler” diye. 



“Teşekkürler, merak ettim eğer yardımcı olabileceğim bir şey varsa çekinme” dedi Cüneyt. 



Attığı mesajdan sonra hemen cevap geldiğini gören Derya, yüzünde bir hafif gülümseme ile cevapladı “Hatırlar mısın kıyafet alırken tanıştığın arkadaşlarım vardı, onların içinde Aslı trafik kazası geçirdi, hastanede yoğun bakımda 15 gündür halen uyanmadı, bizde onun yanına gidiyoruz bu zaman sürecinde” dedi. 


 

Bölüm Sonu. 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44401 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr