Bölüm 19: Senin neyin var ki ailem seni kabul etsin?

avatar
1137 10

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 19: Senin neyin var ki ailem seni kabul etsin?


Cüneyt yaşlı adamla konuşup bilimsel olarak aydınlanırken vakit ilerliyor ve saat 6 ya yaklaşıyordu. Cüneyt zihninde yaşlı adamla derin mevzuları tartışırken gerçek hayatta ise hiç kıpırdamamış ve Aslı’nın rahatını bozmamıştı. 



Fakat kaderde olandan kaçınmazdı ve sonunda Aslı uyanmıştı! 



Gözlerini açan aslı bir sıcaklık hissetti ve boynunun altından geçen bir kol fark etti. Hemen o filmlerden gördüğü sahne gerçek olabilir mi acaba diye düşünürken birden dün gece yaşananları hatırladı.



 

“Woşş.” aniden bütün uyku sersemliği kaçan Aslı, yatakta oturur pozisyona doğruldu, fakat üzerinden düşen yorgan bütün çıplak vücudunu gözler önüne serince ve Cüneyt’in de kendisine gelip Aslı’yı gözüyle yer gibi baktığını gördüğünde istemsizce AH....diye bir çığlık attı ve elleriyle göğüslerini kapamaya çalıştı. 



Ardından yaşananlar ise tam bir komediydi. Cüneyt, Aslı’nın utancını azaltmak için yorganı ona doğru uzattı, yorganı eline alan Aslı üstünü kapatmak için biraz fazla abartı hareket edince bu sefer de Cüneyt, anadan doğma açıkta kalarak o da istemsizceAH..diye bağırdı. 



Fakat yaşanan komedi şu andaki durumu düzeltmedi ve daha da ilginç bir hale bürüdü. 



Cüneyt, Aslının ona bağırıp çağırmasını beklerken beklenmedik bir şey oldu ve Aslı üzerini yorganla kapattıktan sonra gözleri dolmuş bir şekilde ağlamaya başladı. 



Zamanla hıçkırarak ağlayan Aslı’yı görünce Cüneyt ne kadar hayvanca bir şey yaptığını düşündü ve onu sakinleştirmek için ne yapmasını bilemedi. 



Fakat bilinenin aksine Aslı’nın ağlamasının sebebi Cüneyt ile ilişki yaşayıp bakireliğini kaybetmesi değildi. Sonuçta bu dönemde gençlerin çoğu 20 yaşını cinsel olarak tecrübeli geçirirdi. Onun arkadaşlarından Sinem bile sürekli olarak erkek arkadaşı edinir, cinsel tecrübelerini onlarla paylaşırdı.  



Derya, Zeynep ve Aslı, Sinem kadar açık olmasalar bile kendi beyaz atlı prenslerini bekleyen bir prenseslerdi bile.  

Hatta onların çevresi, evlenmeden önce bekarlığa veda partisinde sex yapan kız arkadaşlarıyla doluydu da denebilirdi. 



Onun ağlamasının esas sebebi Derya’nın Cüneyt’e olan hafif hissini hissetmiş olmasından dolayı bu yaptığıyla yakın arkadaşı Derya’ya ihanet etmiş gibi hissetmesiydi. 



“Öhööö.. Ben bir sürtüğüm.. .öhöö.. Kendi arkadaşımın hedefine aç bir kurt gibi saldırdım...” gibi şeyler söyleyerek ağlıyordu. 



Cüneyt ise pozisyonunu çoktan düzeltmiş ve bir eşofman altlığı giymişti, üzeri ise çıplaktı. Aslı’nın bu şekilde ağlamasını görünce neler olduğunu pek te anlamasa da Aslı’nın yanına gidip o narin vücudunu kucakladı. 

Bir anda sıcak bir vücudun ona sarıldığını görünce şaşıran Aslı, tam da bağırıp kızacakken “Üzülmene gerek yok, ben bütün sorumluluğu alıyorum” diye oldukça klişe bir laf duydu. 



Fakat beklenenin aksine Cüneyt bunları söyleyince Aslı’nın hüzünü daha da arttı ve şiddetle kendini suçlamaya devam etti. Hissettiği güçlü suçluluk duygusu onu mahvediyordu. 



Cüneyt ise onun bu şekilde duygu patlaması yaşadığını görünce elleriyle Aslı’nın kafasını tuttu ve onu alnından öperek “ Kimseye bir şey açıklamak zorunda değilsin, kimseye derdini anlatmak zorunda da değilsin, her şeyi bana bırak, hatta bütün suçları da bana at” dedi. 



Cüneyt’in maço tavrı ve söylediği kelimeler bir nebze olsun Aslı’yı rahatlatmıştı, fakat olaylar ışık hızında ilerlediğinden halen Cüneyt’i tam manasıyla kabullenmemişti.  



“Git buradan, beni yalnız bırak” dedi.  



Onunda Cüneyt’e karşı aşk ile ifade edilebilecek duyguları yoktu. Sadece boyu posu yerinde bir karizma erkeğin çekiciliğini güzel buluyordu. Üstelik kıyafet alırken tanıştıktan sonra ve Derya ile olan münasebetlerini bildikten sonra bu yakışıklı biraz da gizemli gencin birden kendisine çok yakın olabilecek bir çevreden olduğunu gördü. 



Daha sonra Cüneyt’in köylü gibi davranışları, onun birden fazla dil bilmesi, kendi ödevine yardım etmesi ki tek kelimesini ilk gördüğünde anlamıyordu, onu Cüneyt’in köylü kişiliğine olan bakış açısını değiştirip bir seviye yükselterek gizemli genç haline getirdi. 



Fakat bu yine de demek değildiydi ki o bu genci flörtü olarak kabul edecek ve kendisiyle sevgili hayatı yaşayacaktı. Onun tek istediği bu köylüye biraz modern kızların nasıl olduğunu gösterip onunla alay(tease)  etmekti. 

Kim bilebilirdi ki olaylar bu noktaya sürüklenecekti. 



Ona bunu söylemesine rağmen Cüneyt onu serbest bırakmamış ve daha da kuvvetli bir şekilde ona sarılmıştı. O, her ne kadar aptal ve sosyal özürlü olsa da şu anda bir başına bu olaylar gelen bir kızı yalnız bırakmayacağını hissediyordu. 



Onun bu hissiyatının halk arasında bilinen adı kabaca orospu hastalığıydı. Her ne kadar ismi kötü ve kötü olayları çağrıştırsa da bu uzmanların da doğruladığı bir durumdu. Bilimsel adı farklıydı ama o başka bir konuydu.  

Kısacası erkek kadınla ilk cinsel birlikteliğini yaşadıktan sonra o kadına bağlanır ve aşık olurdu. Esasen aşk denilmezdi buna ama o an vücutta üretilen mutluluk hormonlarının sebebi, yaşanılan birlikteliğe yorulur, bu nedenle erkek aşık oluyor gibi hissederdi. 



Cüneyt’e de tam olan şey buydu. O, Aslı’yı her ne kadar güzel bulsa da bu farklıydı ve şu anda Aslı’nın öteki yarısı gibi hissetmekteydi. Eğer onu bu durumda yalnız bırakacak olsaydı Aslı’nın çekip gitmesinden korkuyordu. 

Gerçekten de Aslı, vakti çok geçirmeden giyinip bir an önce Fenerbahçedeki evine gitmek istiyordu. 



Fakat Cüneyt onu sımsıkı sarmaladığında kafası bir anlık amnezi yaşadı ve ne yapacağını bilemedi.  



“Biliyorum bu yaptığım şey çok kötü bir şey, hatta bana kızıp her türlü hakareti etsen de haklısın. Ama lütfen açıklamama izin ver” dedi Cüneyt hafif yalvaran bir tonla. 



 

Onun bu şekilde tutumlu ve agresif tavırlarını gören Aslı iyice sakinleşti ve Cüneyt’in tavırlarını komik buldu O zaman biraz gevşek tut aptal! Nefes alamıyorum” dedi. 



“Üzgünüm ben sadece..” Cüneyt’in birden elleri birbirine karıştı ve ne yapacağını bilemeden Aslı’yı ‘serbest bıraktı’.  



Rahat bir nefes alan Aslı, daha önce bu günü onlarca kez hayal etmiş olsa da böyle bir durumda olabileceğini asla düşünememişti.  



Bu nedenle sakinleşip olayları tekrar düşünmeye başladı. 



Onun sakinleştiğini ve ağlamayı kestiğini gören Cüneyt, kenarda ayakta durarak onun düşünmesini izledi. 

15-20 dakika daha sessiz bir düşüncelerin sonunda Aslı kendine geldi. Tam da o esnada Cüneyt’in ayakta dikilerek ona uzaktan baktığını gördü. Birden içini ısıtan bir hissiyata kapıldı. En azından amacına ulaşan erkeklerin çekip gitmesinden korkmasına gerek yoktu. Görünen oydu ki Cüneyt, o isteseydi bütün sorumluluğu yüklenecekti. 

Bunu düşününce Aslı’nın gözleri parladı ve sordu “Sorumluluğu alacağını söyledin, ne yapacaksın?” diye  sordu. 



 

Cüneyt ise bu kelimeler esasen düşünerek söylemişti. Ona göre sorumluluk birlikte olduğun kızla nikah dairesine gidip nikahı yaptırmak, daha sonra da düğün salonu tutup düğün yapmaktı. 



Bu nedenle Aslı’nın sorusunu duyunca “Saat daha erken, 2 saat sonra devlet daireleri açılacak, şansımıza Kadıköy belediyesi yakın, gidip nikahlanalım. Üniversite bitimine yakın bir tarihte de düğün yaparız.” dedi Cüneyt ciddi bir tavırla ve ifadeyle. 



“Hahaha...” Aslı, Cüneyt’in bu şekilde bir cevap vermesinden sonra dünkü yaşananlara karşı olan bütün olumsuz tutumu değişti ve Cüneyt’in hangi tarihte yaşayan biri olduğunu tekrardan sorgular oldu. 



Kim bu devirde daha 20 yaşındayken gidip nikah basardı ki? 



Hele ki üniversitede okuyup idealist olan ve her dünyaya meydan okuyan bir nesilken neden gidip evlenmek, üstelik birde düğün yapmak.... 



Cüneyt’in iki metreye yakın boyunda damat kıyafetiyle 1.65’lik babasının elini öptüğünü birden hayal eden Aslı, kendini gülmekten tutamadı. 



“Gerçekten köylü” en sonunda gülmesi durulan Aslı, içinden söyledikten sonra Cüneyt’in cevap beklediğini görünce irkildi ve ‘Acaba bu genç evet dersem bugün nikah dairesine mi gideceğiz?’ diye düşündü ve ona “Bu devirde kimse böyle hemen evlenmez. Önce sevgili olursun ardından ailem seni tanır, eğer onlar da kabul ederse aileler tanışır ve ancak o zaman evleniriz” dedi Aslı, ardından “Ailem beni büyütüp okutan, onların gözünde ben onların en değerli varlıklarından biriyim, annem ve babam beni çok sıkı ve ciddi eğittiler, ilerde de benden büyük beklentileri var. Babamın şirketi milyonlarca dolar değerinde büyük bir holding, Türkiye’nin en zengin aileleri sıralamasında her zaman ilk 10’a giren birisi. Seni nasıl olur da kabul eder? Senin neyin var ki onu etkileyebilesin?” dedi. 



Aslında Aslı, bu cümleleri söylemek istemiyordu, fakat Cüneyt’e güzel bir sosyal ders vermek için bu ifadeleri kullandı. Cüneyt’i gözlemlediği kadarıyla Cüneyt’in sağduyusu pek yok idi. 

 

Bölüm Sonu. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44401 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr