Bölüm 16 : Zihinsel Aydınlanma

avatar
1095 11

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 16 : Zihinsel Aydınlanma


Cüneyt iyice düşündükten sonra toplumsal dinamikleri sadece eşitlik ilkesi ile çözemeyeceğini sonunda anlamıştı. 

Bu noktadan sonra onun yapması gereken şey herkes için adaletli ve güvenilir bir ortam oluşturmaktı. Eğer toplumun bireylerinin hepsinin yeterli seviyede bilgiye erişmesini sağlayabilirse ve onları bilinçlendirebilirse bu sorun kendiliğinden çözülecekti.  



Bunları düşündüğü vakit Cüneyt’in içi rahatladı ve bir manevi aydınlanma yaşadı. Artık içinde zerre kalan gereksiz nefret ve öfke yerini anlayışa ve olgunluğa bıraktı. 



“Sigh..” derin bir nefes aldıktan sonra yeni oluşturduğu kıstaslarla kendi ülkesinin durumunu analiz etmeye başladı. 

Birincisi toplum yeterince bilinçli değildi. Bunun sebebi ise düşük standartlarda eğitim gören yada hiç eğitim görmemiş kuşaklardı. Onun dışında toplumun geneli bilime ve teknolojiye uzaktı.  



Halen kendilerini geçmiş yüzyıllarda yaşamış medeniyetin mirasçıları olarak görüyor ve bundan gurur duyuyorlardı. Çağdaşlık bilinci ve bugün çalışmazsan sonunun acı olacağı fikri topluma yerleştirilmemişti. 



Diğer bir sorun ise altyapısal olarak ülke standartları zayıftı ve herhangi bir iş yapılacağı vakit ihaleler eninde sonunda belirli kesimler aracılığıyla sadece bir kısım insan tarafından paylaştırılıyordu. Böyle bir durumda o kısıma ait bireyler toplumdan aldıklarını sosyeteye geri kazandırmadıkları için ülke uzun vadede ilerleyemiyordu. 



En önemli sorunlardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım diyen bireylerin neredeyse yarısına yakını vatandaşlık bilinciyle hareket etmiyor, en ufak olayda etnik kimliğe bürünüyorlardı. Kısacası ortak bir paydada buluşmakta zorluk çekiliyordu. 



Bu aslında gayet normal bir durumdu. Sonuçta içinde yaşadığımız coğrafyada ülkeler her taraftan göç almışlar ve milletlerin sayısı artarak artmıştı. Cüneyt bu konuda uzman değildi fakat o bile kafadan en az 10 çeşit farklı etnik kökene ait insan bulabiliyordu. Daha araştırılsa bu rakam daha da yükseklere çıkardı. 



Kısacası Cüneyt en başta çözülmesi gereken sorunları saptamıştı bile. Öteki sorunlar siyasi sorunlardı ve gerek yasa değiştirerek gerekse değişen yasaları uygulayarak çözülebilirdi.  



** 

 


Kıyafetlerini mağazadan geri aldıktan sonra daha fazla oyalanmadan Kadıköydeki evine geri döndü. Saat ilerlediğinden evde yemek yapmaktansa dışarıdan söylemeye karar verdi.  



Belki de en mutlu esnaflar Cüneytle aynı semtte olanlar idi.  


 

Bugün jimnastik hareketlerini en baştan tekrardan yaptı ve bu sefer 6’ıncı seviyeye kadar ilerlemişti. Fakat vücuduna binen yükte arttığından hem yorulmuş hem de epey antremana doymuş hissetti.  



Gelen yemekleri yedikten sonra tekrardan jimnastik hareketlerine devam etti ve vücudundan yine kirli atıkları çıkarttı. Çok geçmeden dinlenmeye karar verdi. Sonuçta yarın Derya ile buluşacaktı. Bir beklenti içindeydi. 



 

** 

 


Ertesi gün sabah kahvaltı ve spordan sonra hiç olmadığı gibi ayna karşısına geçti ve kendine çeki düzen vererek evden ayrıldı.  



Saat 9’a 10 kala Altıgen kafeye geldi ve etrafa bakınarak Deryanın silüetini aramaya başladı. Ne yazık ki onu göremedi. Bu nedenle kafenin içinde bir köşeye çekilip oturmaya karar verdi.  



Sınavlar çoğu bölümler için bitmiş olsa da halen sınavları devam edenler vardı, bu nedenle kafe çok geçmeden kalabalıklaşmaya başladı.  



“Üzgünüm geciktim” çok geçmeden beklediği kişi geldi ve Cüneyt ayağa kalkarak “ Sorun değil” diyerek Derya’nın taşıdığı mühendis çantasını ondan aldı. Mühendislik fakültelerinde öğrenciler birinci sınıfta bu çantalarla dolaşırdı. İçinde evrak ve ödev gibi dökümanları taşımak için ideal bir çantaydı. Normalde Bilgisayar Mühendisliği öğrencileri bu çantalardan taşımazlardı.  



“Çanta bir arkadaşıma ait, o da Elektronik Mühendisliğinde okuyor. Projelerine yardım ediyorum da ondan geciktim kusura bakma” dedi Derya sanki Cüneyt’in onun çantasına baktığını görünce.  



“Yardım lazım olursa bana söyleyebilirsin. Yazılım dillerini çok iyi bilirim” dedi. Tabiki bu saf bir yalandı. Ama Cüneyt için öğrenmek zor değildi.  



“Haha, lazım olursa kesinlikle” dedi Derya. O sadece Cüneyti matematik dehası olarak biliyordu. Bu nedenle ileride alogaritma ile alakalı sorunlar olabileceğinden ancak şimdilik böyle dedi. 



Bilmiyordu ki eğer kabul etseydi yerli projeleri Tubitaktan tam destek hakkı kazanacaktı.  



“O zaman başlayalım. Bundan sonra konuşmalarımız tamamen İngilizce olsun, kesinlikle Türkçe konuşmak yok” dedi Derya.  



Ardından ikili basit sohbetlere başladılar. Deryanın İngilizcesi epey ileriydi, üstelik telafuzu da gayet hoştu. Bu nedenle Cüneyt onu inceleyerek hızlıca ilerleme kaydetmeye başladı.  



Cüneytin öğrenme hızı Deryayı içten içe sinir etse de esasında şok olmuştu. Neredeyse her diyalogta Cüneyt ilerleme sağlıyordu. Kaldı ki bir noktadan sonra sanki hoca Cüneytmiş gibi hissetmeye başladı. Üstelik daha yalnızca 2 saat geçmişti.  



İkili burada tartışmaya devam ederken  



“Merhabalar, geciktim Deryacım çok çok teşekkür ederim” diye bir ses duydular. Sesin sahibi epey bilindik biriydi. Daha doğrusu üniversitede onun adını bilmeyen yoktu. Kendisi anime kızları gibi renkli saçlarla okula gelen birisiydi. Haftanın her günü farklı bir renk saç ile okula gelirdi. Bu nedenle üniversitede epey bilinen birisiydi. 



Gelen kızın boyu 165cm ve ortalamanın üstünde bir güzelliğe sahip olmasına rağmen kıyafetleri ve saç rengiyle bilinen biri olan Tuğçe idi. 



Anlaşılan Derya’nın yanında taşıdığı çanta ona aitti.  



“Tuğçe, bizde tam olarak sona gelmiştik” dedi Derya.


  

“Bugün için çok teşekkür ederim Derya, bunun karşılığı olarak seni yemeğe davet etmek isterim, tabi hafta sonundan sonra” dedi Cüneyt. Öğleden sonra ve kalan günlerde işi vardı.  



“haha, önemli değil. Fakat yine de sözünü unutma!” dedi Derya.  



“O zaman siz kızlara biraz zaman tanıyım” diyerek oradan uzaklaştı. Tabi kafede oturdukları süreçte harcadıklarını ödedikten sonra.  



Açıkçası Tuğçe’nin gelmesi Cüneyt’i rahatlatmıştı. İki saattir kafasını o çantanın bir erkeğe ait olabileceğini düşünmekle geçiriyordu. Görünen o ki kafasına fazla takıyordu. 



Yemekhane 12:15 te açıldığından ve vaktin erken olduğunu gördüğünden üniversite içinde biraz yürümeye karar verdi. Sonuçta mal gibi sadece 2-3 yere gidip duruyordu. Daha kampüsün içinde nereler vardı bilmiyordu. Elbette üniversite giriş kapısının karşısında duran tabeladan kroki olarak biliyordu ama daha ayrıntılı bilmiyordu. 



Marmara Üniversitesi Göztepe kampüsü çok geniş alana sahip bir yerde değildi. Fakat içinde bulundukları semt’te her yer altından daha değerli olduğundan bu kadar büyük bir arazinin olması kayda değerdi.



Tıp fakültesi vb fakültelerin dışında kalan neredeyse tüm bölümler bu kampüsün içindeydi.  



Buna son yıllarda eklenen İktisadi ve İdari Bilimler fakültesi de dahildi. Altıgenden çıktığında yoluna ilk çıkan fakülte tam da oydu. Fakülteyi görünce aklına ister istemez dünkü eğlenceli kız geldi.  



“VNN” derken telefonu çaldı. 



“İti an..” dedi telefonunun ekranına baktığında. Arayan Damlanın arkadaşı Aslı idi. Böyle uzun bir isim arayınca biraz garip görünse de Cüneyt’in hoşuna gidiyordu.  



“Alo”  



“Cüneyt! Dün bana söylediklerini neden daha göndermedin?” telefonun öteki tarafında öfkeli bir ses tonuyla Aslı konuşuyordu. 



“Ah, oh unuttum, bugün atarım” dedi Cüneyt. Normalde bu seviyede unutacak bir şeyi olacağını düşünmüyordu ama gariptir gerçekten unutmuştu.  



“Ne demek unuttum, bu kadar kolay mıydı, hayallerimi yıktın öhö öhö”  



“Hey madem ağlayacak kadar önemliydi neden dün hatırlatmadın?” 



“Hah, sana da şaka yapılmıyor. Nasıldı Derya ile buluşacağından gözünü pembe tozlar mı bürüdü?” 



“Öhöm, Aslı junior sister, Derya ile aramızda herhangi bir şey yok sadece okuldan tanışığız” dedi Cüneyt, belki de Aslı tam da esas noktaya değinmişti. En azından olabilitesi yüksekti.  



“Kes! Kim inanır!” dedi ve ekledi “ Her neyse Derya ile ne yaptığınız çokta umrumda değil bana ödevi göndermelisin yarın son teslim günü en azından bugün çalışmam lazım” dedi.  



“Açıklamayı gönderebilirim ama bir günde bunu anlayabilecek misin?” diye sordu ve “Yanlış anlama ama en azından lise 4 matematiği bilmen gerekli anlamak için” diye devam etti.  



“Sen ne demek istiyorsun Cüneyt! Ben koskoca üniversiteli bir kızım, lisedeki bilgileri nasıl olur da bilmem!” telefonun öteki yanında Aslı Cüneyt’in dediklerini duyduktan sonra öfkeden delirmişti. Kısacası üniversiteli birine lise bilgin yoksa anlamazsın demek hakaretti.  



“Tamam öyleyse gönderiyorum, anlamadığın nokta olursa bana sorabilirsin” dedi ve telefonu kapattı. Artık üniversite içinde vakit geçirmenin bir anlamı olmadığını düşündü ve evin yolunu tuttu. Tabiki her zaman olduğu gibi yüklü bir yemek siparişleriyle.  



Fakat o da bilmiyordu ki bu gece çok zor geçecekti! 

 

Bölüm Sonu 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44401 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr