Bölüm 15: Toplumlar İrrasyoneldir Genç Adam!

avatar
1045 11

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 15: Toplumlar İrrasyoneldir Genç Adam!


Aslında Derya bu soruyu öylesine sormuştu fakat kim bilebilirdi ki yine Cüneyt, rahat tavıla “Sorun değil aslında modelleme yapmak epey kolay” diyeceğini. 



Bunu söylediğinde herkes ona baktı ve deminden beri şikayetçi olan Aslı “Hey, bu kadar abartmaya gerek yok” dedi 

“Abartmıyorum, aslında gerçekten matematik sandığınız kadar zor değil” dedi Cüneyt. 



Fakat onun söylediklerine masada oturanlardan sadece Derya inanmasına rağmen diğerleri pek inanmamıştı.  



Özellikle Aslı, Cüneytin tamamen attığını düşünüyordu. Sonunda bir fırsatını yakalayıp bu genci utandırabilecek fırsatı yakaladığını düşünerek “ O zaman kanıtla, tesadüftür ki hocanın verdiği notlar da yanımda” dedi ve yanında taşıdığı sırt çantasından bir takım kağıtlar çıkarmaya başladı. Ayrıca yanında bir Apple Macbook da vardı. Küçük olan bir modeldi ve bir kızın ihtiyaçlarına tamamen cevap verebilecek nitelikteydi.  



“Oh, eğer yanındaysa bu daha iyi olur.” dedi Cüneyt. Fakat bu noktaya kadar diğerleri onun blöf yaptığını düşündüler. Tabiki Derya hariç. 



Çok geçmeden Aslı, çantasıyla cebelleştikten sonra bir düzine a4 kağıtı çıkardı ve Cüneyt’e verdi.


  

Cüneyt eline aldığı kağıtları incelemeye başladı. Kağıtlarda aslında o dönemdeki dünya bankalarının rezervleri, karşılık payları ve toplam krediler gibi istatistikler mevcuttu. Bunun yanı sıra kağıtta diğer ekonomik ölçülerde mevcuttu. 



Cüneyt eline kağıtları aldığında her 2 saniyede bir yeni kağıda geçiyordu. Onun bu hareketlerini görenler kafalarını sallamışlardı. Ona inanan Derya bile bu davranış sonucunda Cüneyt’in Aslı ile dalga geçtiğini düşündü. 



Çok geçmeden Cüneyt verileri taradı ve kafasını kaldırıp “ Boş kağıdın ve kalemin var mı?” diye sordu.



 

Diğerleri Cüneyt’in ciddi ifadesini gördüklerinde içlerinden bir ‘acaba’ dediler fakat bunu hemen reddettiler. Aslı yanında kalem ve bir not defteri taşıyordu. Hemen çıkartıp Cüneyte doğru uzattı.  



Cüneyt not defteri ve kalemi aldıktan sonra elide tuttuğu Aslı’nın hocasının notlarını masaya koydu ve not defterini açıp yazı yazmaya başladı.  



5 kişi olduklarından büyük bir masaya oturmuşlardı ve Cüneyt nispeten tek kişi kalmıştı. Diğerleri birbirlerine yakın oturmuşlardı. Kısacası Cüneyt bi tarafa öteki 4 lü bir tarafa gibiydi. Bu nedenle masadan öteki tarafta yazılanlar zor görünüyordu. 



Fakat çok geçmeden grafikler ve matematiksel sembollerle dolan defteri görünce meraklandılar ve ayağa kalkıp Cüneyt’in arkasına geçip ne yazdığına baktılar. 



Cüneyt ise dünyadan soyutlanmış gibi görünse de çok çekirdekli beyni onların hareketlerine de dikkat ediyordu fakat sanki aşırı odaklanmış gibi davrandı. Aslında elindeki şeyler ona göre hiçbir şeydi. Riemann Hipotezi neydi? Onun yanında bu basit denklemler bütününün hiç ama hiç zorluğu yoktu. Gözünü kapatsa bile elleriyle otomatik çözebilirdi.  



Fakat ona göre aşırı kolay olan bu durum bırakın Cüneyt’in arkasındaki dörtlüyü, ekonomi dünyasındaki birçok insanın bile başaramayacağı bir olaydı. 



Sayfalar sayfaları kovaladı derken toplamda yarım saatin sonunda Cüneyt yazımını tamamen bitirip sadece kısa tek satırlık bir formül haline getirdi. 



Bu aynı E=MC^2 gibi bir ifadeydi. Arkasına yatan onca denklemlerin, onca çalışmaların ve onca teorilerin basit bir ürünüydü Cüneyt’in yazdığı tek satırlık denklem.  



“İşte bu kadar. Bundan sonra hocanın verilerinde geçen tarihleri vs formülde yerine koyarsan direkt olarak o dönemde oluşabilecek bir ekonomik krizin olasılığını ve maddi kayıplarını buradan hesaplayabilirsin” dedi ve defteri diğerlerine uzattı. 



Diğerlerinin ise zaten alt alta yazan diferansiyel formüllerden dolayı beyinleri sulanmıştı bile. Derya’nın matematiği iyi olsa da bir noktaya kadar anlayabiliyordu. Sonuçta epey uzun bir modellemeydi bu. Üstelik Cüneyt yeni matematiksel operatörler kullanmıştı. Bu operatörler aynı Riemann Hipotezinde kullandığı operatörlere benziyordu fakat zorluk derecesi o kadar karmaşık değildi. 



 

“Bu.. Cidden bu gerçek mi?” diye sordu Aslı.


  

“Elbette doğru, eğer bu formül yanlış ise bütün matematik camiası bunu çözemez ” diye ekledi Cüneyt. O, konu her ne kadar basit olsa da yazdığı şeyler konusunda kendinden emin idi. Böyle basit bir hata yapacak biri değildi. 



“Gerçekten mi, bu harika!” dedi Aslı, yüzünde sonunda hafif bir saygı belirtisi vardı. Fakat hemen bir şeyi düşünüp “Ama ben bunların hiç birini bilmiyorum ki, hoca sorarsa nasıl anlatacağım?” diye sordu. 



“Sorun değil, aslında epey kolay şeyler. İstersen tam açıklamalı halini akşam sana gönderebilirim. Mail adresin varsa çok uygun olur” dedi Cüneyt, sanki kıza yavşama taktiği kullanan erkekler gibi kızın cep telefonunu istemektense onun Mail adresini istiyordu. 



Bu devirde kim mail kullanırdı? Bu nedenle dörtlü Cüneyt’in bu hareketi karşısında şaşırdılar ve istemsizce ona karşı olan ilgileri arttı.  



“Kim mail kullanırki, Whatsapp’tan gönder bana” dedikten sonra Cüneyt’in masada duran telefonunu aldı ve herhangi bir kimlik denetimi olmadığını görünce direkt açıp Whatsapp uygulamasını açtı.  



Fakat konuşma geçmişi Cüneyt’in kalbi kadar temizdi. Koskoca satırda ekli 5 kişi vardı ve bunların birisi Marmara Üniversitesi Rektörü, öteki Fen fakültesi Dekanı, diğer 3’ü ise matematik ve fizik bölümü profesörleriydi. 



 

Konuşmalara gelecek olursak birbirlerine fotoğraf ve ses kaydı gönderiyorlardı. Garip bir durumdu. 



 

Aslı her ne kadar durumu saçma bulsa da telefon rehberine girip kendi ismini kaydetmeyi sonunda başardı.  



Telefon rehberi whatsapptan daha garipti. Bu 5 kişilik whatsapp grubunun yanı sıra akşam Derya’dan aldığı iletişim adresi ve Annesinin telefon numaraları dışında kimse yoktu. Toplamda 7 kişiydi. Şaka gibiydi. Bu devirde kimin telefon rehberinde toplamda 7 kişi olurdu? 



Aslında Cüneyt’i suçlamamak gerekirdi. Evde eski moda ev telefonu kullanıyorlardı ve cep telefonu olarak sadece annesinde cihaz vardı. Annesi gündelik temizliğe gittiğinden telefon elzem bir ihtiyaçtı. Babasına gelecek olursak o eski kafa bir adamdı ve televizyon onun için teknolojinin son noktasıydı. 



Lise 1e giden kız kardeşinin ise telefonun icadından muhtemelen haberi yoktu. O dereceydi. Cüneyt eve gittiğinde hediye olarak bir telefon almayı planlıyordu. 



Aslı her ne kadar durumu garip karşılasa da sonuçta bu kişinin özeliydi. Bu nedenle Cüneytin telefonuna kendi ismini kaydettikten sonra kendisine mesaj attı. Ardından telefonu Cüneyt’e geri verdi.  



Telefonu eline alan Cüneyt telefonda kızın kendini kaydettiği ismi görünce ağız dolusu kan kusası geldi. Aslı denen kız kendi ismini Yedek Teker olarak kaydetmişti.  



Cüneyt’in halini gören ve çok ta uzakta olmayan Derya, Cüneyt’in telefonunun ekranında gördüğü yazıyı görünce arkadaşının şaka yaptığını biliyor olsa da hafif sinirlendi ve “Bence ismi değiştirmelisin” dedi.  



Deryanın bu halini gören diğerleri Aslının nasıl bir mizaça sahip olduğunu bildiklerinden içten içe güldüler ve Deryaya tmm ok’ bakışı attılar. Derya’nın yüzü ise kızarmıştı. Neden böyle bir tepki verdiğini anlamamıştı. 


Cüneyt ise öte yandan sessizce Yedek Teker ismini değiştirerek Deryanın arkadaşlarından Aslı diye kaydetti.  

“Hey bu nasıl eski moda isim, bari sadece adımı kullan” diye homurdandı Aslı. Fakat diğerleri Cüneyt’in garipliklerine alışmış gibiydiler.  


Çok geçmeden restoranda yeterince oturduklarının kararına vardılar ve birbirleriyle vedalaştılar.  


Ayrılırken Aslı, Cüneyt’in yanına gelip seniEx olarak kaydettim diyerek uzaklaştı. 


** 


Gülerek uzaklaşan kızları gördüğünde Cüneytin kafasında binbir çeşit fikirler dolaşıyordu. İlk defa okul ve ders çalışmanın dışında sohbet ve muhabbete dahil olmuştu ve bundan keyif almıştı. Sanki geçmişte yaşadıkları çok monotonmuş gibi gelmeye başlamıştı. Kısacası kendini kaybolmuş gibi hissetti.  



Para! 



Evet, hemen her şeyin temelinde sanki para vardı. Materyalizm, toplumun iliklerine kadar işlemişti. Akademik seviyesi her ne kadar yüksek olsa da para olmadığında o bir hiçti. Nerden bir gencin parası yokken zengin bir kıza aşık olup kaçıp mutlu oldukları görünmüştü? 



Bunlar anca dizi ve film konusuydular. Esas önemli olan şey maddiyatın her şeyin önüne geçmeye başlamasıydı.  


 

Eskisi gibi dostluklar, eskisi gibi nama sahip insanlar yerini özelleşmiş gruplara, toplumsal kesimlere ayırmıştı.  

Bu iyi bir şey miydi buna cevabı henüz yoktu fakat onun bu şekilde kaybolduğunu gören yaşlı adam ona “ Genç adam, neler hissettiğini biliyorum, fakat her canlıyı aynı seviyede kısıtlayamazsın. Kimisi özgür olmak ister, kimisi macerayı sever, kimisi yanında kendileri gibi olmayı sever. İşte tam da bu nedenden ötürü zeki varlıklar bilimsel olarak ilerlerken bir taraftan da felsefi ve kültürel olarakta ilerlerler” dedi ve ekledi “sen bu zamana kadar hep bilimsel kitaplarla çalıştın, toplumun temelini hep mantıkla çözmeye ve onları hep eşit tutmaya çalıştın. Peki hiç onlara sordun mu onlar gerçekten yükseklere çıkmayı hedefliyor mu?” 

 

“Toplumlar irrasyoneldir genç adam. Toplumu yönetenler her zaman rasyonel olmalıdırlar fakat toplumun kendisi irrasyoneldir. Bir akım biter öteki yerini alır, bir fikir bir zaman diliminde tutar, başka zaman diliminde yok olur. Kişinin istek ve arzuları bir zaman diliminde zenginlik olur başka bir dilimde huzur. Bu nedenle toplumları analiz ederken bilimsel araçları kullanabilirsin ancak toplumları bir konuda zorlayamazsın. Onlara yolu gösterirsin, o yoldan yürümek isteyenler olacaktır. Eğer o yolda yürümeye cesaret eden ilklerden olursan o çağın nimetlerini tadarsın, ancak o yoldan yürümek istemezsen eninde sonunda çağın gerisinde kalır ve elenirsin, bütün bunlar denenmiş ve defalarca kez kanıtlanmış şeylerdir. Genç adam insanların en önemli özgürlükleri seçme haklarıdır. Eğer onların seçme hakkını ellerinden alırsan, onlara dünyaları versen de mutlu olmazlar. Fakat seçme hakkını verip dünyaları onların elinden alırsan sana gık çıkarmazlar” dedi yaşlı adam. 

 

Cüneyt ise yaşlı adamın dedikleri ciddi olarak düşünmeye başladı. 



Toplumdaki bazı bireyler zenginlerdi, zenginlikleri elbette başka yoldan elde edenleri çıkardığın vakit çok çalışan bireyler de vardı. 



Sen sürekli zayıfın perspektifinden baktığında göreceğin şeyler anca zenginlere karşı olan kin, öfke ve nefret idi.  



 

Fakat yaşlı adamın söylediklerini düşündükten sonra Cüneyt tekrar düşündü. Neden biz fakirdik? Neden amcalarım zengindi? 



Amcamın anlattığına göre daha kendini bildi bileli ayakkabı boyacısı olarak işe başlamıştı. 20 li yaşlara geldiğinde biriktirdikleriyle sadece bir göz dükkan açmış ve döşemecilik yapmıştı. Gece gündüz demeden çok çalışmış ve sürekli olarak başkalarıyla mücadele etmişti. Yıllar onun çok çalışmasını boşa çıkarmamış zamanla bir servet biriktirmişti.


  

Cüneyt’in babası ise ailenin en büyük evladıydı. Amcalarının aksine köyden çıkmamış, dedeleriyle birlikte sürekli olarak tarlada çalışmışlardı. Üstelik Cüneyt eski sohbetlerden bildiği kadarıyla para karşılığı başkalarının tarlalarını da eker biçerlermiş. Çok çalışıp karşılığını nakit olarak almaktansa ekin karşılığı almışlardı. 



Dolayısı ile ellerinde hiç nakit olmamıştı. Ta ki Cüneyt doğduğunda babası ek masrafları karşılamak için köyden at arabasıyla çarşıya gelip ürünleri satmaya başlamasıyla işler değişmiş. 



İlk başlarda gelirleri o kadar iyiymiş ki satılan ürünlerle köydeki evlerini genişletmişler ve hatta elektrik hattı bile çekmişlerdi. Fakat senin en birincil önceliğin olan gelir kaynağına herhangi bir yatırımın olmamıştı.  

Zamanla diğer köylülerden akıllı olanlar traktör ve biçerdöverler satın almışlardı ve toplu üretime geçerek villa tarzı evlerde yaşamaya başlamışlardı. 



En sonunda dedesi vefat edene kadar tarlada çalışmıştı... 



Yaşlı adamın dediklerinde haklılık payı var idi.  



Babası mutluydu, huzurluydu, belediyede işe girdiğinde aldığım maaşla ev alma hayalleri bile kuruyordu. Topu topu 2800 lira maaşı kendilerine çok görüyorlardı.  



Tabi bu onları suçlamak için düşünülen bir şey değildi, sadece her zeki türün her bir bireyi diğerinden farklıydı. 

Amcası ile babası aynı kurallarla ve aynı çevreyle karşı karşıya değillerdi ve olmamalıydı.  



Bugün toplumda ezilen denilebilecek kesimleri incelendiğinde ezilmelerinin sebebinin biraz da kendi suçları olduğu gerçeğini yüzene bir tokat yemiş gibi hissetti Cüneyt. 



Zayıflar zayıf oldukları için her zaman haklı değildirler! 

 

Bölüm Sonu 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44406 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr