Bölüm 14 : Olaylar Senaryoda Yazdığı gibi İlerlemiyor

avatar
1070 10

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 14 : Olaylar Senaryoda Yazdığı gibi İlerlemiyor


En nihayetinde 5 kişi dışarda yemek yemeyi kabul ettiler, fakat ondan önce Cüneyt aldığı elbiselerin fiyatlarını ödemek için kasaya doğru gitti.  



Kıyafetler seri şeklinde satılıyordu. İçlerinde takım elbise ve ayakkabılar da mevcuttu. Bu nedenle tekrar tekrar alışverişe gerek olmadığı kanaatine varan Cüneyt, aksesuar olarak ta bir saat tercih etti ve toplamda 20bin Dolarlık alışveriş yaptı.  



“Ödemeyi kartla mı yaparsınız yoksa?” Kasiyer kadın dikkatli bir şekilde sordu. 



“Neyle yapacam sanki?” diye içinden hayıflanan Cüneyt “ Tabiki kartla, kim yanında çanta dolusu para taşır ki?” dedi.  



“Elbette” açıkçası kadın biraz utanmıştı. Sonuçta 190 bin TL az para değildi. Eğer ikiyüzlük banknotlarla ödeme yapsaydı neredeyse iki avuç dolusu para verirdi fakat kim cebinde desteyle para taşırdı ki? 



“Aldığım kıyafetler burada bir süre durabilir mi?” diyerek sordu Cüneyt. 



“Elbette bir sorun yok istediğiniz zaman alabilirsiniz Cüneyt bey. Bu bizim ViP müşteri kartımız lütfen” dedikten sonra mağazanın adı yazılı olan bir kart uzattı. 



Açıkçası Cüneyt mağazanın satış modelini beğenmişti. Belliydi ki bu markanın kendine ait ürünleri de vardı fakat onlar dünyaca ünlü markaların Türkiye satış ajans haklarını satın almışlardı. Böylelikle kalite isteyenler yabancı markaları, arta kalanlar da kendi modellerini alacaktı. Üstelik bu durum kendi modellerini dışarıya ‘bakın biz bir dünya markasıyız’ intibahı uyandıracaktı. 



Cüneyt ekonomiden bir ekonomist kadar anlamasa da matematiksel mantık kurması son derece gelişmişti. Bu nedenle kıyafet seçmeden önce internetten rayiç takım elbise fiyatlarını incelemiş, Türk markalarının ortalama 1200 TL’lerde olduğunu görmüştü. Fakat bu mağazada aynı veya benzer ürünler en azından iki katı fiyat ile satılıyordu. 



Bu markanın etkisiydi. İleride kendi kuracağı şirketinde bir marka etkisi olması gerekliydi. Müşteriler bu markayı aldığında kendisini ViP müşteri gibi hissetmesi gerekliydi.  


 

** 


Derya ve diğer 3 arkadaşı Cüneyt’in sorunsuz bir şekilde ödeme yapıp hesap fişini aldıklarında şaşırmışlardı. Özellikle son olarak aldığı saat 5000 dolar seviyesinde Luis Erard’ın saati. Açıkçası Cüneytin bu kadar rahat ödeme yapmasını kimse beklemiyordu. Hele ki nakit para ile alması garip bir durumdu. 



Kimse onu küçümsemiyordu, sadece ülkenin durumu ortadaydı ve fakirinden zenginine artık kimse böyle rahat alışveriş yapmıyordu. En azından Cüneyt gibi tek seferde ödeme yapmıyorlardı. 

 


Belki de onların dünyası dar idi? Kim bilir? 



*** 

 


Kısa süre sonra 5’li dükkandan ayrıldılar ve yürüme mesafesinde bulunan bir butik Fransız restoranına girdiler.  

Restoran gayet güzel ve ferah bir şekilde döşenmiş 2 katlı bir restorandı. Üstelik kaliteli olsa gerek olabildiğince doluydu. Restoranda çalışanlar güler yüzlü, müşterilerle ilgilenen ve belli ki elit tabakaya hitap eden hizmet kesmiydi. Cüneyt daha önce gidebildiği en kaliteli yer bir zincir restoran zincirinin yeri olduğundan bu sıcak karşılama onu şaşırttı. Daha restorana ilk girdikleri anda bir servuaze(Fransızcada kadın garson) onları karşıladı ve Fransızca “Hoş geldiniz, müşterilerimiz özür dileriz ilk katımız dolu bu nedenle sadece 2. kattaki özel misafir odalarımız hizmet vermektedir” dedi. 



Herkesin düşündüğünün aksine Cüneyt, garip bir telaffuz ile Fransızca “Sorun değil biz ikinci katta bir yere de oturabiliriz” dedi.  



 

Sevuaze ve 4 kız da dahil bir anlık dondular, ardından kadın garson daha fazla utangaçlık yaşanmaması için Öhm. O zaman lütfen buyrun sayın müşterilerimiz” diyerek el hareketiyle onları restorana davet etti. 



Açıkçası yaşanan bu olayda kadın garsonun da suçu vardı. Türkiyede yaşıyorlardı ve her ne kadar Fransız restoranı işletseler de müşterilerin yüzde 90’ı Türk müşterilerden oluşuyordu. Fakat restoranın kuralı gelen müşterileri Fransızca karşılamaktı. 



Bu kural bir kenara bu durum kadın garsonun da kibrini okşuyan bir durumdu. Sonuçta senaryoya göre gelen müşterilerin yüzde 99’u ne dediğini anlamıyor, İngilizce konuşarak cevap vermeye çalışıyorlardı. Müşterilerinin çarpık İngilizcesini her duyduğunda kadın garson daha da mutlu oluyor ve müşterileri daha fazla rezil etmek için servis kalitesini ve sıcaklığını artırıp müşterilerle uzun diyaloglara giriyordu. 



Fakat kim bilebilirdi ki apaçık öğrenci olduğu alnının ortasında yazan bu genç ona Fransızca cevap vereceğini. Bu durum karşısında bir anlığına dondu ve ne diyeceğini unutsada yılların tecrübesi sayesinde durumu toparladı ve konuşmaya müdahil oldu. 



Ancak onun aksine Derya ve ekibinin kafalarında 40 pınar yağlı güreşleri anonsu geçiyordu.  

Kim düşünürdü ki yakışıklı bu genç Fransızca konuşabilirdi? Onlar da konuşamazdı, her ne kadar zengin olsalar ve daha önce yurt dışına gitmiş olsalar da bildikleri tek yabancı dil İngilizceydi. 



Cüneyt’i hedef almalarının nedeniyse onun Derya’nın okuldan arkadaşı olduğunu öğrenmeleriydi. Sonuçta onlar zenginlerin çocuklarıydılar ve akademiye pek akılları ermiyordu, bu nedenle üniversiteyi paralı okuyan tayfadandılar. İçlerinden sadece Derya’nın ailesi akademik çalışmalarda bulunduğundan Derya’nın bir devlet okulu puanla kazanması durumu vardı. 



Fakat Derya’da İstanbul Teknik Üniversitesinde okumak istiyordu, ancak tercihlerinden birisi Marmara Üniversitesi olduğundan ne hikmete zeval olunmaz Marmarayı kazanmıştı. 



Devlet okullarında okuyanlar zeka olarak bir yana genellikle orta ve alt gelir grubuna dair insanlardı. Buna Cüneyt’in onlarla konuşurken hafif utangaç tavırları eklendiğinde direkt olarak davaro etiketini yapıştırmıştılar. Bu nedenle Derya’ya karşı herhangi bir fikrin varsa şimdiden kes diye Fransız restoranına götürüp hesap notası vereceklerken kim bilebilirdi ki davaro aslıda Fransızca konuşuyordu? 



Bu 4 kızın suratının kızarmasına ve utançtan yerin dibine girmelerine sebep oluyordu. 

Derya’nın durumunda utancın kaynağı ise Cüneyt’in çarpık telaffuzu idi. Onun hafif Fransızcası vardı ve Cüneyt konuşurken kafasında binlerce atın tepindiği hissiyatını yaşadı. 

 



Cüneyt ise diğerlerinin durumunu keskin gözleri ile gözlemlese de bozuntuya vermeden kadınları içeri davet etti “Lütfen, bayanlar önden” dedi.  



“Lütfen” diyerek diğerleri içeri girdiler.  



Masaya oturduklarında menü tahmin edilebileceği gibi Fransızcaydı ve Cüneyt davarlık yapmadan sadece 1.5 porsiyonluk ürünler istedi. Özellikle dünyaca ünlü Foie Gras ve birkaç yan menüden sonra siparişini tamamladı. Diğerlerinin siparişlerine Derya yardımcı oldu.  



“Ahem. Cüneyt, epey derinde saklanıyorsun ha” dedi Aslı.  



“Haha, şans çok şükür haha dedi Cüneyt. Fakat onun böyle söylemesi üzerine diğer dörtlü gözlerini devirdiler.  



Nasıl bir şans 200 bin TL alışveriş yapmaya yardımcı olurdu ve nasıl bir şans Fransızca öğretirdi? 



“Cüneyt, hafta sonu için Fransızca mı konuşmayı planlıyorsun” tabi içlerinden Cüneyt’in gerçek kimliğini bilen tek kişi olarak Derya saçma sorular sormazdı. Bu nedenle mantıklı bir soru sordu. 



“Aslında hangi dil olduğu önemli değil. İngilizce, Fransızca ve Almancayı şimdilik biliyorum, eğer her dilden soru gelirse cevaplayamam ama bu üç dil şimdilik yeterli, üstelik daha 2 gün var, İtalyanca ve İspanyolca da öğrenmeyi planlıyorum” dedi mütevazi bir tavırla. Açıkçası kendi bile farkında değildi, sıradan bir insanla artık aynı seviyede değildi ve git gide ona normal gelen şeylerin aslında ne kadar mükemmel özellikler olduğunun. 



“Atma” dedi içinden Aslı ve diğerleri. 



Derya’da aslında öyle düşünüyordu ancak bozuntuya vermeden “Eğer İngilizce biliyorsan yeterli olacaktır, diğer dillerde soru soran pek olmaz” dedi.  



“İngilizce biliyorum ama.. Daha önce pek konuşmadığımdan telaffuzum aynı Fransızcada olduğu gibi biraz şey... garip” dedi Cüneyt parmağını burnuna dokundurarak hafif utangaçlıkla. 



“Haha önemli değil, benim İngilizcem çok iyidir, yıllardır İngilizce eğitim alıyorum, istersen konuşma pratiği yapmana yardımcı olabilirim” dedi Derya. Aslında nezaketen sormuştu. Fakat ne bilebilirdi ki Cüneyt’in tam da aradığı şey buydu. Eğer Derya bahsetmeseydi İnternetten bir dil programı satın alıp yabancılarla chat yapmayı planlıyordu. 



“Gerçekten mi, bunun çok yardımı dokunur. Eğer sen müsaitsen benim için her an uygun” dedi.  



Onun bu şekilde direkt olarak kabul etmesini gören Derya, beklenmedik bir şey olsa da” Kabul, o zaman yarın sabah saat 9’da 6’gen kafe de buluşalım, sana yardımcı olabilirim” dedi.




Daha sonra  pek çok şey hakkında konuşmaya başladılar. Hayata dair muhabbetlerden Cüneyt epey faydalandı. Sonuçta onun akranı biri yoktu ve okulda da yalnız kurt modundaydı. Sınıf arkadaşlarıya birkaç muhabbetin dışında pek fazla konuşmamaya başladı. Kalan zamanında kütüphanede ders çalışarak geçirdi. 



Bu nedenle şu an gerçekleştirdiği muhabbetleri ciddiye alıyor, her anını hafızasına kaydediyordu. Derya ile ise arada bir muhabbet ediyordu. Muhabbetlerinden Derya’nın babasının milyon dolarlık bir iş adamı, annesinin ise ünlü bir profesör olduğunu öğrendi. Üstelik annesi bir tıp profesörüydü ve sürekli olarak medyanın gündemindeydi. Hatrı sayılır bir kitlesi de vardı. 



Onun dışında Aslı, içlerinde en çok konuşan kızın babası sonradan zenginlerdendi. Onun babası inşaat çılgınlığı devrini yakalamış, birkaç sağlam ihaleyle kendini zenginlerin listesine adını yazdırmıştı. Fakat görünen o ki babasının sosyal statüsü sosyetede belirgin değildi.  



Zeynep’in ailesi de büyük bir marketler zincirinin sahibilerdi. Ailesi nesillerdir zengin bir aileden geliyordu ve soyu ta Osmanlı Devleti zamanından gelen bir tüccar ailenin kızıydı.  



Son olarak ta Sinem’in ailesi medyatik bir aileydiler. Annesi eski bir sanatçı, babası ise bir aktördü. Sanat dünyasında isimleri saygıyla anılan kişilerdi.  



Cüneyt, diğerlerinin ailelerini ve konuşmalarını duyduğunda onlara imrenmedi dersek yalan olurdu. Onlarınkine göre kendi ailesi biraz mütevazıydı. Fakat kendi ailesine çok aşırı önem veriyor ve onları dünyanın, hatta yeri gelecek bütün evrenin en gururlu ebevenyleri yapmaya karar vermişti.  



 

Fakat konuşmalardan çıkarımlar da yapmıştı. Mesela parası olan insanların çocukları ister istemez iyi bir şekilde yetişiyordu. Mesela konuşmaların içeriği olsun verilen cevaplar olsun her birisinin kendine has bir tarzı var iken Derya’nın cevaplarında bir kitap kokusu vardı. Daha zarif ve nazik konuşmalarının yanı sıra konuyu enine boyuna düşünerek konuşuyordu. 



Diğerler sanki daha olgunlaşmamışlar gibiydiler.  



Bu dörtlü grup ise özel bir kolejde en iyi arkadaş grubuydular.  



Diğer bir çıkarım ise parası olanların daha çok etiğe önem vermeleriydi. Yemekler geldiğinde yeme tarzları olsun, peçeteyi kullanmaları ve oturuşları sanki bir kalıptan çıkma gibiydi.  



Öte yandan akademik konuda berbat idiler. En azından Cüneyt’in görüşüne göre fevkaladenin fevkinde zayıftılar.  

Mesela Aslı, Başakşehir Üniversitesi Ekonomi ki neden İktisat değildi Cüneyt pek anlamazdı, onu okumasına rağmen matematiğe dair hiçbir şey bilmiyordu. Kaldı ki ekonomi ile alakalı bölümlerde İstatistik ve Olasılık dersleri vardı. Ayrıca Cebir 2 ‘ye kadar olan dersleri de alıyorlardı. Muhabbete başladıklarından beridir hocanın vermiş olduğu dönem ödevinin ne kadar zorlu olduğundan bahsediyordu.  



“Yaşlı bunak, benim matematikte iyi olmadığımı bilmesine rağmen bana bugün 2008 Dünya ekonomik krizinin sebeplerinin matematiksel modellemesini yapmamı söyledi! Hiç utanmıyor değil mi bu adam, dünyada şu ana kadar kim yapmış bunu? Ben daha küçücük 2.sınıf öğrencisiyim tutmuş bana açıklamasını istiyor. Üstelik utanmadan 50 sayfa kağıt veri verdi.” Aslı bir oturuşta bir sürü şey söyledi ve ne kadar sinir olduysa konuşurken yanakları bile kızarmıştı.  



“Aslı, bence hocanın asıl amacı senin ödevi yapman değil de matematiği öğrenmene yardımcı olmaktır belki?” dedi içlerinden Zeynep.  



“Hah, yardımcı olmak mı? O yaşlı bunak mı bana yardımcı olmaya çalışıyormuş, hah” diyerek kollarını kelebek halinde bağlayıp sustu. 



Durumun böyle olduğunu gören Derya, kafasında anlık bir parlama yaşadı ve Cüneyte bakarak “Cüneyt, senin matematiğin oldukça güçlü, belki sen Aslı’ya yardımcı olabilirsin?” dedi. 



 

Bölüm Sonu 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44405 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr