Aslı’nın sesini duyan diğer üç kişi birden kafalarını çevirip Cüneyt’in ayna karşısında spor takım elbisesiyle kendine bakarken gördüler.  

Ayna karşısında duran genci gören Derya’nın gözlerinde bir flaş patladı ve hemen bu genci hatırladı. Daha doğrusu nasıl unutabilirdi ki? Onu çekici bulmasının yanı sıra dikkatini bu aralar sürekli olarak bu genç çekmekteydi. Kendisi akademiye çok önem veren zengin bir aileden gelmesinden dolayı sürekli olarak akademik gelişmeleri takip etmek onun için rütin bir davranış olmuş idi.  

Son zamanlarda akademik camiayı saran ve neredeyse yüz yıla yakındır çözülmemiş, hatta çoğu matematikçinin çıkıp bu problemi çözmenin imkanı yok dediği bir problemi çözmüş bir gencin, onunla aynı okula giden üstelik okul içindeki şöhrete sahip biri olduğunu duyduğunda yaşadığı şoku halen unutmuş değildi.  

Haberi duyduğundan beri geçen süre zarfında Cüneyt’e karşı istemsizce olan ilgisi artmış, onun yaptığı garip davranışların nedenini kendince bulmuştu.  

Ona göre Cüneyt’in deli gibi yemek yemesinin sebebi daha fazla bilimsel çalışma yapabilmek için tek seferde olabildiğince yiyip uzun süre tekrar yememek olduğuydu. 

Yoksa kim sadece okulun kantininde çıldırmış gibi yemek yerdi? Sonuçta okulun kantini her ne kadar belirli bir standartta olsa da öyle pek ahım şahım yemekleri yoktu. Üstelik haftanın 2 günü de sebze yemeği çıkıyordu. Dolayısı ile burada tek düşündüğü akademi için daha fazla çalıştığı olurdu. 

Eğer Cüneyt bunu duysaydı karnına ağrılar girene kadar güler, fakat onu düzeltmezdi. Yanlış anlaşılmalar güzel bir durumdu. 

Sürekli okulda yemesinin sebebi ise okulun yemekhanesinin düzenli beslenme ve vitamin dengesini korumak için karışık bir menüye sahip olmasıydı. Sürekli et yediğinde haddinden fazla protein tüketmiş oluyor, aldığı enerji onu huzursuz ediyordu. 

** 

Şunu söylemek gerekir ki genetik optimizisyon çözeltisi ve yaptığı jimnastik hareketleriyle Cüneyt’in vücudu, daha önceye nazaran çok daha fazla şekle girmiş, vücut oranları neredeyse mükemmel bir insansıl(humanoid) canlılara doğru iyice evrimleşmişti.  

Üstelik hafif bilimsel aurası, ona tam manasıyla bir entelektüel hava katmış, sıradan bir zengin çocuğundan yada centilmenden çok ama çok ileri boyutlarda olmasını sağlamıştı. Daha önce de bu havası vardı fakat kılık kıyafetine pek önem vermediği için daha doğrusu davaro gibi olduğundan ve bunu da önemsemediğinden topluluk önünde pek dikkat çekmiyor, halen okulun yemekhanesinde insanların parmaklarıyla gösterdiği kişi haline geliyordu. 

Fakat şimdi bir daha kendine ayna karşısında baktığında gerçekten insanı insan yapanın kıyafetleri olduğunu tekrardan anlamıştı, bilinç altında daha sonrası için özen göstereceğine dair karar vermişti.  

Kendisinin boyu 190 santimetrede durmuş ve vücudunun her alanı da bu boya tam uyumlu bir şekilde gelişmişti. Yüzündeki gençlik havası, gözlerinin parlak ama bir o kadar da derin olması tam manasıyla bir bilimsel kişilik havası katmış, adeta kadınların rüya erkeklerinden biri olmuştu.  

Spor süiti tam anlamıyla her şeyi içeriyordu, buna gömleği, yeleği ve kravatı da dahil olmak üzereydi. Aynaya baktıktan sonra kendisinin çok yakışıklı olduğunu gördü ve tam tezgahtara bunu almak istiyorum diye soracakken birden. 

“Bu çeşit model hafta sonunda pek uygun olmaz” diye bir ses duydu. Kafasını çevirip baktığında Derya’nın 3 tane kızla birlikte ona doğru yürüdüğünü gördü ve istemsizce “Şey.. Merhaba, önceki olay için üzgünüm” dedi. 

Fakat Derya onun dediğini duymamış gibi yanına kadar yaklaştı ve “ Tuxedo tarzı takım elbiseler büyük şirket patronları ve modellik yapan salon erkekleri içindir, hafta sonu o kadar insan içinde vücudunu sergilemektense bence akademiye uygun şeyler almalısın, Um.. Evet bu model daha uygun olur” diyerek kenarda duran Ted Baker’in Elegant serisi biraz daha yaşlılar için gibi duran köpekbalığı derisi renginde olan 3 parçalı takım elbisesini alıp Cüneyt’in üstüne tuttuktan sonra “ Evet, bu çok daha uygun” dedi. 

Yaşanan gelişmeler karşısında sadece Cüneyt değil, Zeynep, Sinem ve Aslı üçlüsü de şaşırmıştı. Onlarda zengin ailelerin kızlarıydılar. İçlerinden her birisi Derya’nın ne kadar güçlü ve gururlu bir birey olduğunu biliyorlardı. O kadar zengin çocuğunun ve başarılı insanın onu takip etmesine karşılık gözünü çevirip bakmadığını çok iyi biliyorlardı. 

“Derya hanım.. Bu..” Cüneyt ne diyeceğini bilmiyordu. Birden okulun ‘uzak’ duran kızı gelmiş ve onun alışverişine dahil olmuştu. Fakat daha cümle kuramadan, 

“Ne demek Derya Hanım? Sen sınıf arkadaşlarına hanım diyerek mi sesleniyorsun Cüneyt Bey?” dediğini duydu. 

Onun dediğini duyduktan sonra “Derya, evet.. Neden bu takımı değiştiriyorum bence gayet uygun” diyerek Cüneyt, konuyu bir an önce değiştirme niyetindeydi. 

“Bu tarz giyim genelde akademinin karşısına ilk çıkanların tercih ettiği kıyafettir. Kravat takman pek uygun olmaz, onun yerine papyon takmalısın” dedi Derya. 

“Benim akademi karşısına çıkacağımı nerden biliyorsun?” diyerek sordu Cüneyt. Onu suçlamamak lazımdı, sonuçta kaç gündür Profesörler dışında onun akademi karşısına çıkacağını söyleyen birisi yoktu. 

“Aptal, bunu bütün dünya biliyor, sadece bizim insanlarımız biraz cahil” gülerek Cüneyt’in sorusuna cevap verdi Derya. 

“Siz ikiniz tanışıyor musunuz?” diye sordu Aslı, diğer iki kişi de kendilerine geldiler. Görünen o ki bu ikisi beklenenden fazla tanışıyordu.  

“Sadece okul arkadaşı” dedi Cüneyt, Derya ise cevap vermedi. Açıkçası Cüneytin söylediğini değiştirmek istedi ama gerçekten de sadece okul arkadaşlarıydılar ve sadece sınav kapısından çıkarken bir diyalogları olmuştu. Bu nedenle sessiz kaldı. 

“Vow, Cüneyt bey bu takım elbise size gayet yakıştı, Derya neden başka model gösteriyorsun ki?” diye sordu içlerinden meraklı olan Aslı.  

“Onun bu hafta sonu giymesi gereken kıyafet bu” dedi Derya, açıkçası o da ilk modelin uygun olduğunu biliyordu, fakat gerçekten çıkacağı yer mankenlik ajansı seçmeleri değildi.  

“Öyleyse bu ikisini almak istiyorum” dedi Cüneyt. 

Onun bu söylediğini duyunca sadece tezgahtar değil diğer 4 kız da irkildiler. Şunu söylemek gerekir ki buradaki tüm modeller Dolar ile satılmaktaydı ve toplamda iki çeşit takım elbise yaklaşık 15 bin dolar ediyordu. Bugünün parasıyla bile dolar 8,60 TL’ye eşitti. Kısacası Cüneyt tek seferde nereden baksan 130 binlik bir elbise alıyordu.  

Aslında Cüneyt bunu hava atmak için yapmıyordu. O, gerçekten de ilk kıyafeti çok daha beğenmişti ancak Derya sağ olsun bu kıyafetin gerçekten akademiye yakışmayan bir spor tarzı olduğunu fark etti. Kısacası bu kıyafetle milyarder gibi dolanabilirdi ancak akademinin karşısına çıkmak biraz saygısızlık olurdu.  

Dünya genelinde pek çok akademik Daniel vardı. Her ne kadar isimleri dünyanın her köşesinde yankılansa da o kişilerin gelirleri standart profesör maaşından biraz daha fazlaydı. Bazıları akademik inceleme yaparak fazla kazanabiliyordu ama genele vurulduğunda bu insanlar çok kazanan kişiler değillerdi. Üstelik akademiden kazandıklarından daha fazla akademiye harcıyorlardı. En düşük seviye Danieller bile yılda onlarca orijinal eser satın alıyor, dünyanın her yerine akademik performansa katılıyordu. Bu paraların bir kısmı bağlı bulundukları kurumlar tarafından ödense de genelde ceplerinden ödüyorlardı.

Tabi bu iki kıyafetin pahalılığı o yönde değildi. Mesela ilk aldığı Armani tarzı suit 14500 dolar iken Derya’nın gösterdiği Ted Baker modeli 499 dolarlıktı.  

Derya’nın düşüncesine göre de Cüneyt’i aşağılamak amacında değildi, fakat bu kıyafetin ne kadar pahalı olduğunu biliyordu. O, Cüneyt’i tecrübesiz olarak görmüştü fakat görünen o ki kendi düşüncelerinde boğulmuştu.  

Her ne olursa olsun bu durum beklenmedikti ve eğer Cüneyt’in alma gücü varsa herhangi bir yanlış anlaşılma da yaşanmayacaktır.  

“Vow, baya zenginiz Cüneyt bey” dedi Aslı. İçlerinden olayı oyuna döken tek kişi oydu. Diğerleri de zengin ailelerinin kızları olsa da cep harçlıkları aylık 10bin lira civarındaydı. Bu arkadaşların öğrenci olduğunu unutmamak gerekirdi, her birisi çoğu insanın hayatlarında görmeyeceği ücretleri cep harçlığı olarak kullanıyordu.  

“Haha, çok şükür şans haha” Cüneyt ise açıkçası fiyatları umursamıyordu. Banka hesabı çoktan bir milyon barajını geçmişti ve halen artıyordu. Kendisi bile bilmiyordu ne kadar kazanabileceğini. Ancak ay sonu gelmişti ve 8 rakamlı abonelik fiyatını hesaba aktarmıştı bile. Tam olarak ne kadardı o kadar önemsemese de en azından 15’lerde bir kazancı vardı bu süre içinde.  

Youtube hesabının 60 milyon takipçiye, Tiktok hesabının ise 100 milyon takipçiye eriştiğini unutmamak gerekir. Yaşlı adam sağ olsun hangi tarz video izlersen izle önerilenlere mutlaka Sirius hesabına ait bir video geliyordu. Bu durum iki büyük şirket çalışanlarının saçlarını yoldurtmuştu. Neden bu kanala ait videolar sürekli olarak trend’deydi halen anlamamışlardı. Üstelik en ufak bir alogaritma hatası bile yoktu. 

Bu tam bir gizemdi! 

“Öyleyse Cüneyt bey bizi bir yemeğe davet eder diye düşünüyorum, hem bak bugün Derya’nın abisinin doğum günü belki ona bir hediye vermek istersin” diye açıkça söyledi Aslı. 

“Aslı!” Derya ise Aslının yüzsüzce hediye dilenmesinden dolayı utanmıştı. Üstelik birde yemeğe davet ettirmişti kendilerini. Açıkçası o da bu davete iyi yönde bakıyordu. Daha doğrusu Cüneyt’in insiyatif kullanıp onları davet etmesini bekliyordu. 

Her ne kadar odun ve davaro olsa da Cüneyt, Aslı’nın söylediklerini duyduktan sonra ne yapacağını biliyordu. Bu nedenle “Tabi elbette, bu benim için bir şereftir, elbette siz hanımlar kabul ederse” dedi.  

“Hmph. en azından centilmen..” içinden diyen Aslı, diğerlerinin cevabını beklemeden “ O zaman OK! Buraya yakın çok güzel bir restoran biliyorum o zaman oraya gidelim!” dedi. Esasında o, Cüneyt’i budamayı planlıyordu. 

 “Bizim için fark etmez” dediler diğer iki kız da.  

Arkadaşlarının nasıl davrandığını gören Derya diyecek söz bulamadı ve en nihayetinde kabul etti. 

Bölüm Sonu