Bölüm 9 : Fırtına Öncesi Sessizlik

avatar
1072 10

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 9 : Fırtına Öncesi Sessizlik


Birkaç gün sonra Cüneyt, dünyadaki matematiğin geldiği zirve noktasında duruyordu. Fakat bu noktada bazı noktalarda öğrendikleri şeyler onu tatmin etmemişti. Dahası bu noktaların matematik dünyasında yeri yoktu.


  

Bu noktalar kısaca: 


Riemann Hipotezi, 


Hodge Konjektürü, 


Pointcare Konjektürü, 


Yang Mills kütle problemi, 


P vs NP problemi  


Ve son olarak Navier Stokez problemiydi.  


Yaşlı adamın hazırladığı eğitim serilerinde bu problemlerin bir açıklaması yoktu. Cüneyt ise var olan bilgisiyle 3 gündür Rieman hipotezini hipotez olmaktan çıkarmaya çalışıyordu. Fakat göründüğü kadar kolay bir problem değildi bu. 



Akşam eve gittiğinde internette biraz dolaştıktan sonra karşılaştığı bu noktaların halen çözümü olmayan matematiğin milenyum soruları olarak biliniyormuş olduğunu öğrendi.  


Bu noktada yaşlı adama gıpta etmekten duramadı. Şunun şurası yarım aydır matematik öğreniyordu ve çoktan medeniyetimizin geldiği darboğaza kadar gelmişti.  


 

“Yaşlı adam, bu problemleri geçsek matematik konusunu kapatmış sayılmıyor muyum?” dedi Cüneyt.  



“Genç adam, her ne kadar tahmin ettiğimden kısa sürede çoğu şeyi öğrenmiş olsan da en azından bu problemlerden birisini çözmedikçe birinci seviye medeniyetin matematiğini öğrendim deme” dedi ve ekledi “İlerleyen zamanda çok daha fazla problemle karşılaşacaksın, aslında bu problemlerin şimdiye kadar çözülmemesinin sebebi onları çözecek yeterliliğe sahip olmaman değil, onlara sahipsin, ancak medeniyetinizin geldiği hesaplama gücü sayesinde sadece bir noktaya kadar hesaplayabilirsin. Sonsuz kavramını şu anki bilgisayarlar ile simüle etmek kolay değil hatta imkansızdedi yaşlı adam. 



“Fakat senin de yarım aydan beri uğraştığın ve öğrendiklerini de hesaba katarak seni şimdilik başarılı buluyorum, süprize gelecek olursak sana ileri seviye yapay zeka alogaritmalarında kullanılan matematiği vereceğim, bunları iyi öğren genç adam!” dedi yaşlı adam. 



Cüneyt ise aslında bu problemleri çözemiyor değildi. Kendine has birkaç metot denemiş ve sonuca ulaşmıştı fakat bu yöntemler en başından bir çok değişken ve bir çok fonksiyon tanımlamak ile mümkün oluyordu. Tanımlanan her fonksiyonun matematiğin diğer alanlarını bozmamasını ayarlamak son derece zaman alan zahmetli bir süreçti.  

Kısacası bu yöntemleri tam manası ile tanımlamadığı sürece matematik dünyasının ilgisini çekemezdi.  

 


Şimdi ise yaşlı adamın ona ileri düzey matematik ve alogaritmaları vereceğini duyduğunda çok sevinmişti.  



*** 



Zaman ilerliyor ve Cüneytin ileri seviye matematikle çalışmasının üzerinden 1 ay geçiyordu. 


 

 

Bu zaman içinde Sirius hesabı düzenli olarak video ekliyordu fakat TV ve medyada olan tartışmalar yavaşça yerini ülke gündemine bırakmıştı.  


 

Cüneyt ise bugün sabah erkenden uyanmış ve üniversitenin sınav salonuna gelmişti. Eskiden olsaydı az da olsa heyecanlanırdı fakat artık gördüğü şeyler karşısında sınav kağıdında çıkan sorular olabildiğince çocuk oyuncağı seviyesinde kalmıştı. 

 


Hele ki sınavda sorulan soruların neredeyse tamamını matematiksel olarak ifade edebiliyor, hatta en azından n farklı yöntemle çözebiliyordu.  Fakat çok fazla şok yaratmaması için soruları en fazla 3 yöntemle farklı farklı çözüyordu. 



Çok geçmeden bütün sınavları bitirip kiraladığı eve gitmek üzere yola çıkmıştı. Fakat tam da sınav kapısından çıkarken bir anlık dikkatsizliği sonucu biri ile çarpışmıştı.  



Hemen momentumunu ayarlayan Cüneyt, çarptığı kişinin yere düşmesine fırsat vermeden onu yakaladı ve onu tuttu. Fakat biraz davaro gibi hareket ettiğinden  



Ahh” diye bir ses duydu. 



Ses oldukça narin ve Cüneytin kulaklarına şiir gibi gelen bir sesti. Sesin sahibi Mühendislik Fakültesinin nadir çiçeklerinden birisi olan Derya’ya aitti.  



Derya, 178 cm uzunluğa ve son derece güzelliğe sahip biriydi. Bu nedenle normalde çoğunluğu erkek olan mühendislik fakültesinde hemen göze çarpan bir ünlü kızdı.  



Derya Tekin, Bilgisayar Mühendisliğinde 2.sınıfın 2.döneminde okuyor, sınav zamanları ise ortak derslerde ortak sınav salonunda Cüneytle bir sınava giriyordu.  



Ayrıca uzun boya ve güzelliğe sahip olmasına rağmen herhangi bir erkek arkadaşı yoktu. Hatta hakkında erkek arkadaşı söylentisi bile yoktu. Okula ise olabildiğince lüks bir araçla geliyor, okul çıkışında da onu aynı lüks araçla biri geri alıyordu. Muhtemelen çevresinde de onu koruyan birileri mevcuttu.  



Bu nedenle hem güzelliğin hem de zenginliğin bir göstergesi olarak çoğu erkeğin gönlünde taht kurmuştu.  



“Özür dilerim, görmedim” dedi Cüneyt ve davaro gibi olan hareketlerini kısıtlamaya çalıştı. 



“Önemli değil, teşekkür ederim beni yere düşmekten kurtardığın için” dedi Derya. O, Cüneytin eli kolu birbirine girmiş haline bakarak bir an bu genci komik buldu. Fakat sadece bir an. 



Ardından Cüneyte hafif bir gülümseme ile sınav salonundan çıktı.  



Cüneyt ise arkasında bir koca salonun ona bakmasıyla utandı ve gülerek kapıyı açıp çıktı.  



“Kadınlar gerçekten de ne güzel yaratıklar” diyerek içinden söyledi ve sınavların olduğu binadan ayrıldı.  Ardından yemekhanenin yolunu tuttu. 

 


Fakat o anda fark etmediği bir noktadan bir çift göz onu uzaktan inceliyordu. Evet bu çift gözün sahibi Derya Tekin idi. O, yemekhanede deli gibi yemek yiyen bir gencin varlığını biliyordu. Her ne kadar köylü gibi hareket etse de bu gençte var olan bir şey onun ilgisini sürekli olarak çekiyordu. 


 

Aslında sadece Derya için olan bir durum değildi bu. Genetik Çözeltiden sonra Cüneytin vücudu geriplanda sürekli olarak değişiyor, sürekli olarak gelişiyordu. Bu gerek fenotip olarak dışa yansıyor, gerek genotip olarak DNA’lara işleniyordu. Dolayısı ile ona bakan bir karşı cins sürekli olarak ondan etkileniyor, bilinçaltında ondan doğacak çocuğun en iyisi olacağı kararına varıyordu. 


 
Derya’ya da olan buydu. Peki ondan başkasına oluyordu da neden Cüneyt halen kendi dünyasında hareket ediyordu? 

 


Bunun sebebi Mühendislik fakültesinin yapısından kaynaklanıyordu. Erkeklerin çoğunlukta olduğu bir ortam vardı ve kızların da çoğunun erkek arkadaşı vardı. Böyle bir ortamda Cüneytin erkek arkadaşı olmayan kız bulması çok zordu ki zaten öyle bir çabası da yoktu. 

 


Sınav zamanı yaklaştığından artık kütüphaneye gitmiyor, evden çalışıyordu. Hem ortamı daha sessizdi ve istediği zaman kalkıp esneme hareketleri yapabiliyordu, hem de eve yeni bir bilgisayar almış ve kendisine yeni bir çalışma odası oluşturmuştu. 


 

Fakat Cüneyt az evvel karşı cinsle birlikte olabilmenin fikrini ilk defa kendisinde görmüştü. Sonuçta o bu yaşına kadar yalnız olan bir bireydi. Hiç kız arkadaşı olmamıştı. Bunun esas nedeniyse kendini hep bir ezik hissetmesiydi.  

 


Fakat bugün sadece banka hesabında, ay sonu olmamasına rağmen 450 bin liradan fazla para vardı.  Artık para kazanma, harcama yada gelecek planı kurma gibi bir düşüncesi yoktu. Belki de Teknoloji Kulesinin verdiği bir şeydi bu. Onun şimdilik hayalleri daha yukarıdaydı. O, gökyüzüne gitmeyi ve oraları fethetmeyi düşünüyordu. 

 


Tabi bunu yapabilmesi için belirli şartlara ihtiyacı vardı ve geçen bu zaman içinde bu şartların ne olduğunu az çok ortaya koymuştu. 


Önce üne kavuşması lazımdı. Fakat bu ün öyle sanat camiasına ait ünlerden değildi. Akademik camiada hatrı sayılan ve uluslararası geçerliliği olan bir üne sahip olması gerekliydi. Yaklaşık bir aydır matematiği her türlü çalışıyor ve öğreniyordu. Ün’e kavuşmak için de matematiği kullanacaktı. Riemann Hipotezini kanıtlamış, kendine has bir matematik elde etmişti. 


 

İkincisi ise sermayeye sahip olması gerekliydi. Bu sermaye çok ama çok yüksek sermayeydi. Bunun için yazılım sektörüne girmeyi planlıyor oradan elde ettiği gelirle bir an önce donanımsal teknolojiye geçiş yapmak istiyordu. 


 

Üçüncüsü ise kendini korumaya alabileceği güçlü bir savunma mekanizması kurmak ve örgütlenmekti.  

Burada Türkiyenin askeri gücü her ne kadar yüksek olsa da ileride ortaya çıkaracağı teknolojileri korumaya yetmezdi. Eğer ABD ve Rusya gibi ülkeler Türkiyeye ciddi baskılar uygularlar hatta ambargoya talip ederseler Türkiye ondan vazgeçecekti. 

 
Örgütlenme ise kendi ekibini kurmakla olacaktı. Her teknoloji, bir ekip çalışmasının ürünüydü. Şu an var olan her teknoloji, ardında onlarca hatta yüzlerce kişilik ekiplerden oluşuyordu.  

 

Son olarakta lazım olan şeyin olabildiğince düşük profil gezmekti. Belirli bir güce sahip olmadan önce ne siyasi, ne medyatik ne de herhangi bir alanda sıyrılmaması gerekiyordu. Akademik ünvana sahip olmak onu bir noktaya kadar korurdu, fakat burası Türkiyeydi ve burada her insanı harcayacak bir kesim mevcuttu.  



Eve geldiğinde Cüneyt, hazırladığı kağıtları arxiv'e girerek ekledi.


Bölüm Sonu 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44403 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr