Bölüm 8 : Bir Haftalık Rapor

avatar
1032 10

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 8 : Bir Haftalık Rapor


Zaman ilerliyor ve Cüneytin teknoloji kulesi ile tanışmasının arasında çoktan bir hafta geçiyordu. 

Bu zaman zarfında mikro anlamda üniversitede, makro anlamda ise ülkede epey olaylar oluyordu. 

Cüneyt, ilk kazancını eline aldığında annesini arayıp babasının durumunu sorduktan sonra burada düzenli ve güzel bir iş bulduğu yalanını söylemişti bile. Üstelik 5000 lira da hesaplarına göndermişti. 



Elbette bu miktar kazancının yanında devede kulak gibi kalırdı ancak ailesini korkutmak istemediğinden şimdilik onların ihtiyaçlarını çözebilecek bir para göndermişti. Üstelik ailesine kendisine artık para göndermemelerini tembihlemişti.  

 


Annesi, Cüneyt ile telefonda konuşurken ağlamış, Cüneyt ise annesinin yaşadıklarını telefonun ucundan hissederek gözleri dolmuştu. 


 

Kolay değildi! 


 

Hayatları boyunca hiçbir zaman kazandıkları üçbeş kuruşun dışında bir paraları olmamıştı. Zor günler nedir çok iyi biliyorlardı. Üstelik kendilerinin eğitim seviyeleri de yüksek değildi. Bu nedenle şükredip yaşama karşı gelerek her şeye göğüs geriyorlardı. 

 


Bazı insanlar toplumdaki bazı kesimleri sürekli olarak bazı seçimlerinden dolayı eleştirirler ve sürekli olarak hakediyorsunuz gibi bir algı içinde dururlardı.  

Fakat gerçekler çok farklıydı.  


 

Bir aile babası olarak ertesi gün ne yiyeceğini, gelecek ay ne masraflar olacağını ve bu masraflar için neleri feragat edeceğini düşünmek kolay değildi. 


 

Bütün bunlar olurken zorlu iş gününden sonra kendilerini geliştirip entelektüel bilgi edinimi beklemek zorbalıktı. Toplum en dipten en tepeye kadar adaletsizdi ve dengesizdi.  



Cüneytin ailesi de toplumda en hor görülen birer köylü mavi yaka aliesiydi. Annesi ev hanımıydı ve çok zorda olsalar arada bir gündeliğe çıkardı. Kısacası başkasının evini temizlemek için para alırdı.  

 



Daha 40 lı yaşlara gelmesine rağmen temizlikte kullandığı kimyasalları solumaktan astım başlangıcı vardı. Ayrıca beklenenden daha yaşlı görünüyorlardı. 



Babası ise taşeron şirkette çalışan ve herhangi bir durumda ilk gözden çıkarılabilecek bir işçiydi.  



Asgari ücretten bir gıdım daha yüksek almasına rağmen babası, geçim için zorunluluklar dışında hiç birikim yapamazdı. 



Cüneytin okulu kazanmasından sonra bile İstanbula gelip bir düzen kurması eş, dost ve akrabanın desteğiyle olmuştu. 

 


Amcaları kendilerinen kat be kat daha zengin ve kendilerine ait büyük bir mobilya mağazaları olmasına rağmen onları hor görürdü.  



Ancak Cüneytin İstanbulda üniversite kazanmasının ardından 1000 TL cep harçlığı vermiş olması, Cüneytin İstanbula yerleşmesinde epey rol oynamıştı. Fakat o paradan sonrası yoktu.  




Annesinin tarafında olan akrabalarından bir kısmı yurtdışında gurbetçilerdi. Her Türkiye gezilerinde binlerce lira para harcarlar, en iyi yerlerde tatil yaparlardı.  



Fakat iş harçlık verme boyutuna geldiği zaman 10 Euro bile onlar için bir külfet idi.  



Cüneytin elbette ellerini açıp onlardan bir şey beklediği yoktu. O, gururlu bir gençti. Ona göre  ailesinin çalışıp kendisini yetiştirmesi duygulanacak ve gıpta edilecek bir şeydi. Her ne kadar istediği şeyleri veremiyor olsalar bile o, ailesinin kendisine en iyiyi verebilmeleri için dişlerinden tırnaklarından artırdıklarını verdiklerini biliyordu.  

Cüneyt İstanbulda okuyor, çevresi genişliyor ve bir çok insan ile tanışıp kendisini geliştiriyordu. Bu bağlamda dünya görüşü ise sürekli olarak artıyordu. Böyle olmasına rağmen eve gittiğinde annesine ve babasına en ufak bir kırıcı söz söylemez, onları sürekli olarak aydınlatmaya çalışırdı.  

 


Bir evlada yakışması gereken de buydu.  



Şimdi en azından biraz para kazanmıştı ve isterse daha da çok kazanabilecekti. Bu nedenle ailesinin refaha kavuşması için elinden geleni yapacaktı.  


 


*** 


Geçen bu zamanda yaşanan diğer bir olay Marmara Üniversitesi öğrencilerinin dillerinde dolaşan ve yemekhanede bir oturuşta deli gibi yemek yiyen gencin söylentisiydi.  


 

Öyle ki bu genci görmek isteyenler normalde yemekhanede yemezken bir anda yemekhaneye gelir oldular.  

 


Cüneyt kısa çaplı bir üne kavuşmuş ve herkesin dilindeydi. Öyle ki sınıfta derste hocalar bile onunla dalga geçmişlerdi. 


 

Fakat Cüneyt biliyordu ki bunlar hiç bir şey. O, rüştünü ıspatladığında ve kazancı sağladığında gerçek olan tek şey o olacağını biliyordu. Bu nedenle alaycı konuşmalara gülerek yanıt verdi.  



Kalan zamanında ise kütüphane-okul-yemekhane-ev dörtgeninde sürdürdü. 



*** 

 

Haftada gerçekleşen diğer bir olay ise Sirius hesaplı kişinin Tiktokta ve Youtube de meşhur olmasıydı. Milyonlarca takipçisi olan hesap, hem yerli hem de yabancıların takip etmesiyle geometrik bir artışa sahip olmuştu. 

Sadece Youtube hesabı şimdiden 30 milyon takipçiye, Tiktok şirketinin bağlı bulunduğu Douyin hesabı ise Çinli kullanıcılar sayesinde 50 milyona çıkmıştı. Attığı her video saniyeler içinde bütün mecralarda dolaşıyor, bütün mecralarda Sirius hesabının ardında kim olduğu tartışılıyordu.  



Tabi Cüneyt’in ismi bir kere sızmıştı, neyse ki yaşlı adam sağ olsun internet postunu saniyeler içinde silmiş ve Cüneyt ismine anahtar bloklama koymuştu.  



Kısacası biri çıkıp TV’de canlı yayında Cüneytten bahsetmediği sürece onun ismi geri planda kalırdı.  


 

Atılan videolar sağ olsun Walt Disney’in alt kuruluşu Pixar Animation başkanı Pete, twitter hesabından 10 milyon dolar yıllık maaş ve ikramiye karşılığı Sirius Ekibini şirketlerinde çalışmaya davet etmişti. 


 

Açık davetiye mektubu bütün animasyon endüstrisinde büyük bir deprem etkisi yaratmış, Türkiyeden milyonlarca netizen bu iş teklifini retweetlemişti.  



Akşam haberlerinde bile Sirius hesabının kimliği ile haberler çıkmış, hatta Haberturk televizyonunda endüstri ilişkisi ve Sirius hesabıyla ilgili tartışma programı bile çıkmıştı.  



Programa katılan katılımcılar birbirlerini topa tutmuşlar, tartışmaları daha da alevlendirmişti. 



 

*** 



Cüneyt ise geçen tüm bu zaman içinde yeni vücuduna alışıyor, yaşlı adamın bilgi deryasında yüzüyordu.  

Okuduğu kitapların sayısı 400 kadarı geçmiş ve halen devam etmekteydi. Beyni ise daha da güçlenmiş, artık çift katlı integralleri bile sadece gözünün ucuyla bakarak bile çözebilecek seviyeye gelmişti.  



Geçen bu zaman onun öğrendiklerini absorbe ederek daha geniş bakış açısıyla bakmasını sağlamış, hatta bazı matematiksel ifadelerde kendine has gelişimler ve teknikler bile geliştirmişti. Bu durum beynin gelişmesinden kaynaklandığından yöntemi geliştirmiş olsa da gerçekte böyle bir nokta var mıydı tam olarak bilmiyordu.  

 


“Genç adam, Matematik bütün her şeyin temeli olan bir dildir. Öncelikle Matematiği tam manasıyla kullanmayı öğrenmelisin, öğrendikten sonra sana bir süprizim var “ 



 

Bu yaşlı adamın ona söylediğiydi. Süprizi tam olarak merak etse de şu an matematik dünyasında yüzüyor ve engin bilgilere ulaşıyordu. 


 

Fakat tüm matematikçilerin de tıkandığı bazı noktalara çok geçmeden gelecekti. 



Bölüm Sonu 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44400 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr