Bölüm 2: Genetik Optimizasyon Çözeltisi

avatar
1325 15

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 2: Genetik Optimizasyon Çözeltisi


**Not : 2015 yılını 2020 yılı olarak değiştirelim çok geç olmadan. ** 

 

 

Cüneyt uzun bir süre kalakaldıktan sonra yaşlı adama baktı, daha sonra etrafına bakarak teknoloji kulesini incelemeye başladı.  

 

Teknoloji kulesi son derece bilim kurgu görünümlü hafif şeffaf bir holografik yapıda bir kule şeklinde 9 katlı bir kule olarak görünmekteydi. 9 katın sonunda da 2 ayrı alan vardı fakat bu alanlara giriş bir şekilde engellenmekteydi.  

 

Etrafında ise neredeyse her konuda ve her bilim alanına ait teknoloji eserleri, kitaplar, teoriler, içgörüler ve doğrudan deneyim aktaran ilüzyonlar mevcuttu. Ayrıca deneme odası adında bir alan da mevcuttu ve bu alanda bazılarını bakarak anlayabildiği ancak çoğunu anlayamadığı çeşitli deney malzemeleri ve ekipmanlar vardı.  

Etrafına bakarak yaşlı adama “ Yaşlı adam, etrafta epey çeşitli malzeme var, bunlar gerçek malzeme mi yoksa bir yapay gerçeklik mi?” diye sordu. 

 

Cüneytin sorusunu duyan adam “ Etrafta gördüklerin hem gerçek, hem değil. Eğer yeterince yüksek bir seviyeye ulaşabilirsen uzayı ve zamanı istediğin gibi bükebilir, hatta istediğin uzayı istediğin boyutta bükerek bir alan oluşturabilirsin. Yüksek seviyeli medeniyetlerde halkın en düşük seviyede eğitime sahip bir bireyi bile bugün karşına gelse bırak dünyayı seviye 5 ve seviye 6 nın halklarının gözde bilim adamlarını bile patlatacak seviyede bilgiye sahiptir.” dedi ve ekledi “ Genç adam, seninle karşılaşmamın sonuçları artık senin ellerinde. Eğer benim rehberliğimi ve teknoloji kulesinin nimetlerini iyi bir şekilde kullanabilirsen sen de artık aradığın sorulara cevap bulabilir, medeniyetini yükseltebilirsin. Bunun dışında seni seçtiğim andan itibaren kaderin değişecek ve mensup olduğun medeniyette en yüksek seviyede olmak artık senin kaderin olacaktır. Bunu iyi düşün ve geri kalan saçmalıkları bir kenara at!” dedi sert bir tonla. 

 

Cüneyt ise birden irkildi ve adama bakarak “ Son bir şey sormak istiyorum, tanrı gerçekten var mı?” dedi. 

 

“Sen birinci seviyede bir medeniyete bile dahil olmayan ve evren hakkında en ufak bilgisi olmayan bir medeniyettesin. Ne bilimin, ne felsefen, ne artistik düşüncen bu dünyada gördüklerinin ötesine geçmemekte. Bu durumda tanrı gibi kavramları düşünmenin sana ne yararı dokunabilir?” dedi ve ekledi “ Tanrı kavramının senin medeniyetinde karşılık olarak binlercesi mevcut, kimileri çok güçlü bir doğa yöneticisi, kimileri ölüme ve yaşama hükmeden, kimileri ise sonsuz güçte ve sonsuz büyüklükte, eğer bana sorarsan sana verecek cevabım kesin olarak yok, fakat içinde bulunduğun evrende bu niteliklere sahip en azından trilyon tane medeniyet mevcut. Bu noktada senin yapman gerekler tanrının varlığını felsefik olarak düşünmektense geleceğe odaklanmak olacaktır genç adam!” dedi. 

 

Bunu duyduktan sonra Cüneyt bir süre kaldı ve arından yaşlı adamın söylediklerinin gerçektende mantıklı olduğunu düşündü. Kendisi şu an bir karıncadan bile zayıf bir medeniyette bulunuyordu. Hatta kendi medeniyetide bile kendisi bir birey olarak en düşük seviyede yer almaktaydı. Sonuçta halen öğrenciydi ve okuduğu okulu bitirdikten sonra hayata atılması gerekiyordu. 

 

Bütün bunları düşündükten sonra sessizleşen Cüneyt içinden bir hesap yapmaya başladı. Teknoloji kulesi son derece önemli ve riske atılmaması gereken bir sır olmalıydı. Bu sırrı ne kendisine en yakınları, ne ailesi ne akrabaları ne de ilerde seveceği kişiler bilmesi gerekiyordu. Sonuçta bugünlerde teknoloji en önemli şeylerden birisiydi. 

Karl Marks’ın da söylediği gibi teknoloji en birincil itme kuvvetiydi toplumlar için. 

 

Bugün dünyada var olan ülkeler gerek finansal anlamda gerek sosyal ilerleme bakımından incelendiğinde her birinin temelinde yatan en önemli şey teknolojiydi.  

 

ABD’yi ele alacak olursak bu ülke 250 yıl önce kurulmuş olmasına ve coğrafi avantajından yararlanarak orta çağ medeniyetlerinden uzak olmasından dolayı bilim ve teknik bağımsız olarak ilerlemiş, Avrupada güçlenen rönesans aydınlarının ve onların yolundan giden bir çok bilim adamına ev sahipliği yapmasının ardından teknolojik ve doğal olarak askeri anlamda güçlenmesiyle dünyanın kaderini belirleyen bir ülke konumuna gelmişti.  

 

Sadece 2019 da yapılan bir araştırma raporuna göre bilime ve teknolojiye yapılan yatırımlar toplamda 2 trilyon dolar olarak belirlenmiş ki bu sayı Türkiye’nin Gayri Safhi Milli Hasılasının yaklaşık 3 katına tekamül etmekteydi. Ayrıca gerek en basit bilimlerden en temel branşlardan tutun en yüksek seviyede olan bilimsel araştırmaların neredeyse tamamına sahipti.  

 

Bu avantajlarını kullanarak dünyanın teknoloji ihracatçısı olmuş, yarı iletken teknolojisinin neredeyse tamamını ele almıştır ki sadece bu sektör bile yıllık 5 trilyon dolarlık bir sektörler topluluğunu oluşturmuştu.  

 

Ayrıca sadece bu nokta bile onların finansal anlamda söz sahibi otoriter kurumlarının oluşmasına, bu kurumların varlığı daha fazla yatırımcıyı kendine çekmesine ve en nihayetinde sürekli pozitif bir gelişim göstermekle sonuçlanmasına sebep olmuştu. 

 

Bugün bile dünyanın herhangi bir yerinden bir vatandaş ABD vatandaşlığı almak için yarış haline girmekte, ABD ye yerleşen halklar ise etnik kökenine bakmaksızın ben ABD vatandaşıyım diyerek gurur duymaktadır.  

 

Öte yandan Türkiye, 2021 yılında olmamıza rağmen güçlü bir endüstrimiz olmamasıyla birlikte, rastgele bir göç politikası izlemekte, bilimden ve teknikten uzak bir eğitim müfredatı izlemekte, finansal anlamda Türk Lirası değersizleşmekte ve Türk Pasaportu’nun neredeyse hiçbir pozitif etkisi olmamakta. Ancak bütün bunlara rağmen halkın gayet büyük bir kısmı ise halen kendinden gurur duymakta ve sürekli olarak dünyaya meydan okumaktaydı. 

 

Kendi içinde mevcut olan azınlık etnik grupları bile ilk fırsatta Türkiyenin sırtından vurmak için fırsat kollamakta, yapılan iyi şeyleri kendi etnik grubu yapmakta, yapılan kötü şeyleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapmaktaydı. 

 

Bunları düşündüğü vakit Cüneyt istemsizce yumruklarını sıktı ve “Eğer gerçekten çok güçlü bir devlet olsaydık gerçekten de böyle olur muydu?” demeden duramadı. Ardından aradan zaman geçtikten sonra “ Yok, hayır, olsaydık diye bir şey olmaz! Teknoloji kulesi sayesinde olmaya mahkum olmak zorunda!! Eğer ben sessiz ve sakin bir şekilde yıldızlara yolculuk yapacaksam bütün bunlar değişmeli!” dedi ve gözlerinde ciddi bir ifade vardı. 

 

Cüneytin beyninden geçenleri, hissettiklerini teknoloji kulesi sahibi yaşlı adam zaten biliyordu. Onun bu halini gördükten sonra yaşlı adamın gözünde kafasını yukarı aşağı sallayarak Cüneytin fikir yapısının değiştiğini takdir etti. 

 

“Genç adam, madem gerçeklerin farkına vardın seni motive etmek için sana yüksek seviye Genetik Optimizasyon Çözeltisi’ni bahşediyorum. Bu noktadan sonra ben, senin gelişimin için bir rehber olarak görevimi yapacağım, beni mahcup etme! Unutma bilim adamları toplumların en paha biçilemez varlıklarıdır” dedi yaşlı adam.  

 

Hemen ardından Cüneyt tekrardan vücudunun kontrolünü ele aldı ve Moda sahilinde oturduğu taşta olduğunu fark etti. Ardında elinde hiç yoktan bir anda bir adet şiringa gibi bir alet belirdi. Aletin görünümü oldukça teknolojik, metalik yapısı ise dokunduğunda daha önce hissetmediği bir soğukluk içeren bir maddeyi andırıyordu.  

Anında kafasında nasıl kullanacağına dair bilgiler oluştu ve hemen koluna tutarak güvenliği kaldırıp düğmeye bastı. Ardından bir ferahlık hissetti ve bütün hücreleri sanki sevinç çığlığı atıyormuş gibi hissetti.  

 

“Yaşlı adam, bu genetik optimizasyon çözeltisi tam olarak nedir? Neden bu kadar refahlamış hissediyorum?” diye sordu. 

 

“Medeniyetler bilimsel araştırma yolunda ilerlerken kümülatif olarak disiplinlerin artması bireysel hayat uzunluğunun bilimi ilerlemesine engel olmaya başlamıştı. Bilim adamı yetiştirmek sonuçta epey uzun zaman almaktaydı. Senin medeniyeti ele alalım, üniversiteyi bitirip doktora alman için gerekli en kısa sürede bile en az 30 yılını harcıyorsun. Ardından bir disiplinde en tepe noktaya gelebilmek için 10 seneni daha vermen gerekiyor. Bu noktada o disiplininin 40 yaşında tam manasıyla hakimi oluyorsun. 40 yaşından sonra vücudun ve beynin en fazla 70 yaşına kadar mantıklı düşünme gerçekleştirebiliyor. Dolayısı ile bir bilim adamının altın çağı 30 yıl olmakla sınırlı kalıyor.” dedi ve Cüneyte bakarak “ Sizin medeniyetiniz daha  birinci sınıf medeniyet bile değilken bile bir bilimin gelişmesi bu kadar uzun sürmekte, eğer ikinci sınıf olsaydınız toplamda öğrenmen gereken disiplin sayısı şu ana kadar var olan disiplinlerin neredeyse iki katı ve onları öğrenmeden önce en temelleri de öğrenmen gerekli. Eğer insan ömrü çok büyük bir atılım yapmaz ise bilim adamlarının altın çağı 10 yıla kadar geriler ve bu bilimsel gelişmeleri olabildiğince yavaşlatır. Düşün biraz eğer Einstain, Bohr, Maxvell, Tesla gibi insanlar yüzlerce yıl yaşayabilselerdi ve beyinleri halen en taze halini korusaydı bugün neler olurdu?”  

 

“Genetik optimizasyon solüsyonu biyoteknolojik medeniyetlerin bir başyapıtı. Evrende hemen hemen her toplumun kendine has optimizasyon solüsyonları mevcut. Sana verdiğim ise içlerinden en iyisi ve en güçlüsü. Zamanla senin vücudunun kök hücrelerinin sonsuz bölünme kabiliyeti sağlaması bir kenara, vücudun geri kalanını doğrudan değiştirerek organizmaların yapılarını DNA boyutunda değiştirip onları sürekli evrimleştiriyor, güçlendiriyor ve beyinlerini sürekli olarak geliştiriyor. Bu noktadan sonra beynini ne kadar çok kullanırsan o kadar kolay gelişir ve mantıklı düşünme ve esnek düşünmen o kadar kolay değişir.” dedi. “ Ayrıca bu genetik optimizasyon çözeltisi sayesinde fiziksel kabiliyetlerin olabildiğince yükselir, ömürün ise teorik olarak sonsuz olsa da 90 bin yılı geçmiş bir organizma henüz mevcut değil. Bu nedenle sadece genetik sıvılarla ömrünü yükseltmen çok zor.” dedi yaşlı adam. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44404 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr