Bölüm 1; Teknoloji Kulesi

avatar
1798 20

Medeniyetin Yükselişi - Bölüm 1; Teknoloji Kulesi


2020* İstanbul Marmara Üniversitesi Göztepe kampüsü; 


Cüneyt çimenlerde oturmuş gayet üzgün ve bir hayli sıkıntılı görünüyordu. Kendisi az evvel telefonda babasının iş yerinde geçirdiği kaza nedeniyle malullük destekten yoksun kalma tazminatına talip olduğunu öğrenmiş ve bunun için hem babasının sağlığı hakkında endişelenmişti hem de bundan sonraki yaşamında gerçekleşecek ekonomik zorlukları düşünüyordu.  



Cüneyt’in babası bir belediyeye bağlı özel bir kurum(taşeron) firma da kaldırım mühendisliği olarak bilinen çevre işleri ile uğraşan birisiydi. Daha önceleri ise köyde yaşayan ailesi gelirini tarım ürünlerini satarak ve hayvancılıkla elde ediyorlardı. Ancak artan masraflar ve maliyetler söz konusu oldukça bu iş daha da zor bir hal almıştı.  



Bu nedenle belediyede beden işçisi olarak çalışmaya karar veren babası yaklaşık olarak 2000 lira maaş ile memlekette gayet yetecek bir hayata başlamışlardı.  



Fakat bugün sabah kamyondan düşen kaldırım pirketleri nedeniyle zorunlu olarak işten ayrılmış ve sosyal sigorta olarak malüllüğe bağlanmıştı. Böylelikle aldığı maaş 2000 lira dan direkt 800 tl ye düşümüş üstüne ise sakatlanmıştı. Her ne kadar bir uzuvu kopmasa da bacağında gerçekleşen hasar nedeniyle iyileşse bile en iyi ihtimal topal kalacaktı. 



Cüneytin ailesi standart bir Türk ailesi olan 4-2-2 ailesiydi. 4 büyükanne büyükbaba, 2 ebevenyler, 2 kardeşler. Cüneytin kendisinden 5 yaş küçük bir kız kardeşi vardı. Kendisi Makine Mühendisliği 2. sınıf okurken kardeşi ise lise 1’inci sınıfa yeni başlamıştı. Cüneyt ise hem üniversite zamanını azaltmak, hem de bir an evvel işe koyulup ekonomik ailenin ekonomik düzeyini iyileştirmek için daha çok ders çalışıp okuduğu bölümde hem dereceye girmiş, hem de hazırlık bölümünü geçerek doğrudan birinci sınıfta okul hayatına başlamıştı. 



Şunu bilmek gerekir ki Türkiye de üniversite okumak ile alakalı bir deyim vardı, bir eşeği kampüse bağlasan okulu bitirirdi.  



Bu deyim üniversitelerin ne kadar geri olduğunu anlatmanın yanı sıra gençliğin baharında gençlerin yaşadıkları zorlu sınav süreci sonrası üniversite hayatına gelip aşk-gençlik ve hayaller denklemine atıldığı dönemlerdi.  



Üniversitede bir öğrenci vize ve final zamanları dışında okul için pek bir şey yapmaz, keyif çatardı. Fakat Cüneyt bir idealist genç olarak farklıydı, elbette onun gibi öğrencilerin varlığı zaten ülkeyi ileri götürmekteydi. 

Fakat ekonomik zorluklar nedeniyle Cüneyt Altunizade Devlet Yurdunda kalıyor, 300 TL burs alıyor ve Memleketi olan dernek sayesinde ek işler yapabiliyordu. Bu nedenle aylık normalde 1200 TL olan giderini bir şekilde kapatabiliyordu. Ancak görünen o ki bundan sonra ailesinden gelecek para azalacaktı. 



“Ah...” Derin bir iç çekişin ardından Cüneyt, eski model Samsung Galaxy S2 telefonunu cebine koyup kampüs kütüphanesine yola koyuldu. Bu onun neredeyse her gün yaptığı aktiviteydi. Ders zamanlarının dışında tamamen kampüse gider, orada kendisini geliştirecek kaynaklarla ders çalışırdı.  


***



Zaman ilerlemiş ve gün batımı saati gelmişti, kütüphaneler sadece sınav zamanları 7/24 açıktı, onun dışında hafta içi saat 19:00, hafta sonları ise saat 17:00 da kapanıyordu. Şu an ise Şubat ayında olduğundan kış saatine göre hava zaten alacakaranlıktı ve birkaç saate kalmadan tamamen kararacaktı.  



İstanbulun trafiği bir çaresizlikti, Cüneyt ise bunu bildiğinden aylık akbil yapmamış ve trafik saatlerinin yoğunluğundan kaçmak için değişik saatlerde yurta dönüyordu. 



Kısacası o, okuldan çıkıp yayan olarak Kadıköye kadar geliyor, oradan Üsküdar otobüsü ile gidiyordu.  

Fakat bugün kafası allak bullak olan Cüneyt, farklı bir şey deneyerek Moda sahiline doğru yönelmişti. 

Moda sahili Avrupa yakasındaki sahillere nazaran daha sakindi ve çok fazla şehir ışığına maruz kalmıyordu. Ayrıca oradan denizi seyretmek bir anadolu genci olan Cüneytin kafasını rahatlatıyordu.  



“Acaba bizden başka zeki ırklar var mıdır koca evrende?”  


Deniz kenarındaki taşlara oturup gökyüzüne bakarken birden bunu söyledi. Cüneyt ailesinin aksine açık düşünebilen ve dünyadaki trendleri takip eden bir insandı. Bu nedenle ailesinin aksine Simla'ya inanmıyor ancak bir yaratıcının varlığı konusunu düşündüğünde çoğunluğun tabiriyle deist bir genç oluyordu. 




Zaten öyle olmaz mıydı? Gençlerin çoğu Deizm, Ateizm, Agnostizm ve hatta Satanizme yönelmeye başlamıştı. Sonuçta artık bilgi çağında yaşıyorduk ve sosyal medya sayesinde herkes her şeyi görmekteydi. 



“Haha, bugünün tek şanslı olayı bu olsa gerek sonunda bir yıldız kaymasına denk... Hass..” daha sözünü bitirmeden ufuklardan bir ışık hüzmesi ona doğru gelmekteydi ve bu ise onu fazlaca korkutmuştu. 

Aniden Cüneyt dünya ile olan bağını yitirmiş gibi oturduğu yerde bayıldı.. 



**** 



Bir süre sonra Cüneyt kendisini bir ışık hüzmesi içinde yüzen holografik görünümlü bir yaşlı adama bakarken gördü.  



“Sen kimsin? Burası neresi? Neler oluyor? Hey..Yaşlı adam ona sakin sakin bakarken Cüneyt öte yandan oldukça endişelenmiş ifadelerle yaşlı adama bakıyor ve sorular soruyordu. 



“ho ho... Genç adam korkmana gerek yok, endişelenme. Burası senin zihnin ben ise rehberim, öte yandan sorduğun sorunun cevabına gelecek olursam, evrende ve ötesinde emin ol tahmin ettiğinden de fazla zeki tür var!” dedi yaşlı adam, görünüşünde hafif bir mizaçla birlikte Cüneyte bakarak “ Hmm.. Kırmızı kana sahip düşük seviye bir karbon yaşam formu, teknoloji ve bilimin ulaştığı nokta ise olsa olsa 0.70 lerde...” dedi.



 

“0.70? Düşük yaşam formu? Yaşlı adam burada tam olarak neler oluyor bana açıklar mısın? Ayrıca nasıl benim zihnime girdin?” Cüneyt yaşlı adamın konuşmalarından satırbaşlıklarını sorarak neler oluğ bittiğini tekrardan sordu. 



“Evren.. Hmm.. Kısacası senin evren dediğin yerde sayısız medeniyet, sayısız canlı ve sayısız kanunlar var ve sen onları incelerken kullanman gereken bazı ölçütler olması gerekir. Bana gelecek olursak, bana bir yapay zeka, yapay yaşam formu yada akıllı yaşam formu diyebilirsin.. Nereden geldiğime gelecek olursak çok ama çok uzaklardan, tam olarak ben bile bilemiyorum ama en azından 30 çağ öteden geldiğim söylense doğru olabilir.. Yaşlı adam uzun bir melankolik bakış attıktan sonra Cüneyte döndü ve;



“Ve bu kadar fazla yaşam formunun olduğu yerde sınıflandırma da mevcut. Mesela sen insanoğlu, ortalama 100 yıl yaşam süresine eriştiğin vakit düşük seviyede bir yaşam formu olma niteliğini elde edebilirsin. Ancak sizin medeniyetinizi az önce incelediğimde ortalama yaşın en fazla olduğu yerin Japonya olduğunu ve 84 en yüksek yaş olduğunu gördüm, ayrıca hücrelerin en fazla 60 kere çoğalabilmekte, telomerlerin oksitlenmeye dayanamayıp eninde sonunda yaşlanıp ölüyorsunuz. Bu nedenle size daha birinci sınıf medeniyet bile olamayacaksınız ancak olsa olsa yüzde 70 lerdesiniz dedim” dedi. 




Yaşlı adamın dediklerini duyduğunda Cüneyt irkildi ve ardından içinden “ öyleyse uzaylılar gerçekten var ha.. dedi ve yaşlı adama bakıp “ Birinci sınıf medeniyetten bahsettin, yaşlı adam, bana açıklar mısın evrende sınıflandırma nasıl yapılıyor?”  



Yaşlı adam ise gözünde sürpriz ifadesiyle Cüneyti baştan sona inceledi, normalde elde ettiği bilgiler ışığında bu insan medeniyetine ait bireyin karşılaştığı bu tecrübede korkması, endişe etmesi ve hatta panik atak krizi geçirmesi beklenirdi. Oysa Cüneyt’in suratından olabildiğince heyecanlı ve içi içine sığmayan bir ifadesi olduğunu söyleyebilirdi. 



“Elbette genç adam.. Medeniyetler genellikle iç medeniyetler ve dış medeniyetler olarak ikiye ayrılır.. Dış medeniyetleri geçelim çünkü bu sana olabildiğince uzak ve düşünmen bile beyin hücrelerine zarar verebilir bu nedenle iç medeniyetleri sana anlatıyım.. 


Medeniyetler 3 ana 3 ara seviye olarak toplamda 9 seviyeye ayrılır. Mesela senin içinde bulunduğun medeniyete bakarsak yazının icadından yaklaşık 6 bin yıl içinde birinci sınıfa yüzde 70 oranında yaklaşmış olman olabildiğince büyük bir başarı. Peki o zaman birinci sınıf medeniyet nedir? Buna değinecek olursak kısaca yaşadığı ana gezegene bağlılığını yitirmeyi başarabilmiş medeniyetlere birinci sınıf medeniyet denir.  


Ardından yıldız sisteminde kendine yer edinebilmiş medeniyetler gelir. Bu medeniyetleri birinci sınıftan ayıran en temel özellik kullandıkları güç teknolojisi daha ileri seviye olduğundan ve lazer silahı araştırmaları yaptığından askeri olarak ilerleme sağlamalarıdır.  


Üçüncü seviye ise Birinci ana seviyenin dönüm noktasıdır. Bu seviyedeki medeniyetlerin bilimsel ilerlemeleri, teknolojileri ve nüfusları kümülatif artış sonucu makro fiziksel kanunların elverdiği limite ulaşmış ve yıldızlar arası medeniyet haline gelmişler olmuştur.. 


Dördüncü seviyede medeniyetler bulundukları galaksilerde çığır açan ve milyonlarca yıldır varlıklarını sürdüren aynı zamanda ışık hızını aşmayı becerebilen medeniyetlerdir.. 


Beşinci mikro fiziksel kanunlardan uzay ve zaman yasaları hariç tamamını öğrenmiş olan medeniyetlerdir.  

Altıncı ve sonrası için henüz çok erken genç adam! Çalış, daha fazla çalış, gelecekte medeniyetini zirveye taşı!” dedi yaşlı adam.. 



Cüneyt ise ağzı açık bir ifadeyle adama bakıyordu.. 



Bölüm sonu. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44406 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr