Bölüm 89: Yaşam Yok

avatar
1470 0

Mavi Elma - Bölüm 89: Yaşam Yok


Çılgın fırtına içerisinde nereye gittiğini bile bilmeden ilerleyen Şemsettin ağzına bir ruh arıtım hapı daha yerleştirdi. Son bir haftadır sürekli olarak bir uçan kılıcın üzerinde uçmaya zorlanan Şemsettin ne yapacağını bir türlü kestiremiyordu.

Sarmaşık dağlarının içinde bulunan Gökkuşağı Mağaralarından Dört Kollu Maymundan ötürü can havliyle kaçan Şemsettin bu süreç içerisinde nereye gittiğini dahi kontrol etmemişti. Bu da kendisini bir anda nereden geldiğini bilmediği bir fırtınanın içine sürüklemişti.

Ne kadar sürenin dahi geçtiğini bilemeyen Şemsettin daha ne kadar dayanacağını da bilemiyordu.

“Bu fırtınanın bir sonu yok mu?!”

Çığlığı boşaydı, kuş uçmaz kervan geçmez fırtınanın içerisinde uçmaya devam eden Şemsettin yalnızdı. Kendi kendine sesli düşünerek, konuşma arzusunu bastırmaya çalışıyordu. Ancak konuşma arzusunu ne kadar bastırdığı önemsizdi, yaşamış olduğu acı o kadar büyüktü ki zihninde hala daha o alçak görüntüler görünüyordu.

“Şerefsiz Nazım! Seni öldürsem de hala bitmedi, annenin ve babanın da senin yaşadığın acıyı tatmalarını sağlayacağım! Şuradan bir kurtulayım, bekleyin siz! Alev… Benim biricik Alev’im… İntikamını alacağım!”

Alev’e karşı son derece güçlü duyguları olan Şemsettin, onun yaşadığı acıyı Alev’in ölümünde parmağı olan herkesin tatmasını sağlayacaktı. Uçtuğu süre boyunca bunu sürekli olarak tekrarlıyordu.

Hala daha uçmaya devam eden Şemsettin’in gözü bir anda minik bir detayı farketti. Önündeki bölgenin son derece açık bir havaya sahip olduğunu fark eden Şemsettin burasının dinlenmek için en ideal yer olduğunu düşündüğünden hızla o bölgeye doğru uçtu.

Daha öncesinde okuduğu kitaplarda bile bununla ilgili en ufak bir bilgi görmeyen Şemsettin, fırtınanın gözüne doğru ilerlediğinin nasıl farkında olabilirdi ki?

Hedefinde sadece oraya gitmek vardı. Bu açıklık alanda bir güzel dinlenecek ve daha sonrasında buradan ayrılıp, ailesine geri dönecekti. Adem Çulsuz'un aile üyelerini katlettiğini bildirecek ve bununla da kalmayıp Nazım’ın ailesine karşı bir komplo hazırlayacaktı.

Uçtuğu süre boyunca herşeyi planlama fırsatına sahip olmuştu. Şuan tek sıkıntısı bu fırtınaydı ve fırtına önünü dahi görmesine izin vermediğinden ötürü ne yapacağını şaşırmıştı.

Kararını verdi, önündeki bu açıklık alanda bir hafta kadar dinlenecekti!

Adem etrafını araştırmaya devam ediyordu. Nedensiz yere hala daha ruhsal alanını yayıyordu. Ancak aldığı sonuç her seferinde aynıydı, “Nasıl olurda böylesine harika bir alanda yaşayan bir tane canlı bile olmaz…” diye mırıldandı.

Bu durum gerçekten de son derece ilginç bir durumdu. Hatta öylesine ilginçti ki; ağaca gerek duymadan kendi kendine boşlukta büyüyen bir meyve bulsaydı daha normal karşılardı.

“Ağaçlar var, ancak ağaçların meyvesi yok. Su var, ancak içinde balık yok. E toprak var, ama içinde yaşayan bir tanecik bile böcek yok!”

Böylesi bir durumla karşı karşıya geldiğinde Adem nasıl olurda bir gariplik olduğunu fark etmezdi ki? Hatta Adem Cemre bunları fark etmediği için son derece şaşkındı.

“Belki de bilerek söylemedi, kendi kendime fark etmem iyi oldu. Kesinlikle bir kıza bel bağlamak istemiyorum.”

Cemre’nin en ufak sıkıntısında kendisine hakaret etmesinden ötürü Adem’in, Cemre’ye olan düşünceleri değişmişti. Bunu ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceğinin de farkındaydı, “Böyle sivri dilli takılmaya devam ederse evde kalacağı kesin…”

Kendi kendine konuşmaya devam ederken Adem’in gözüne bir anda bir parıltı takıldı. Bu parıltı tamamen açık olan gökyüzünden geldiği için daha ilginç bir durum oluşturuyordu. “Dışarıda gece olduğuna eminim ancak burası, ilginç bir şekilde, son derece güneşli duruyor. Bundan ötürü de bir yansıma oluşturuyor…”

“Ancak bir yansıma kendiliğinden oluşamaz. Ya bunu bir insan bilerek oluşturuyor, ya da bir çeşit parlak bir maddeden yansıyor. ”

Merakına yenik düşen Adem “O halde ne duruyorum ki gideyim ve bakayım bakalım bu parıldayan şey de ne.” diye mırıldandı.

Merakına yenik düşen Adem, hemen elinde bulunan ses iletim kristaline ruh gücünü gönderdi. Taşın gri yüzeyi bir anda beyaz bir ışıkla aydınlandı. Taşın çalışmaya devam ettiğini fark eden olan Adem sırıttı ve “Gerçekten de son derece etkili…” diye düşündü. Bunun hemen sonrasında ise “Önümde parıldayan bir şey var, kontrol etmeye gidiyorum.” dedi.

Adem’in zihninde ürettiği ses doğrudan Cemre’nin zihninde yankılandı. Adem bir süre bekledi ve kafasında bir ses yankılansı. “Fazla uzaklaşma…”

Adem zihninde yankılanan ses ile birlikte sadece sırıttı ve hızla parıltının yansıdığı bölgeye doğru ilerledi.

Merak içerisinde kalan Cemre Adem’in son söylediği sözler ile birlikte kısacık bir an endişelendi. “Umarim başına kötü bir şey gelmez. Ülgen güneşi ile seni korusun…” diye mırıldandı ve kendi yolunu araştırmaya devam etti.

Görünürde en ufak bir değişiklik dahi yoktu, hatta ilginç bir şekilde yaprak dahi kıpırdamıyordu. Ağaçlar ölü bir canlılıkla ışıldıyordu.

“Sanki yaşam yok…” diye düşünen Cemre’nin aklı hala daha Adem’deydi.

Hızla kafasını sallayan Cemre, “Dört kollu maymundan bile kaçmayı başaran bu çocuğa mı bir şey olacak? Ülgen bu çocuğu yaratırken kesinlikle koşup kaçması için özellikle kumdan yaratmış olmalı. Ona bir şey olacağını sanmıyorum…”

Bunu söylerken hala daha endişeli olsa da kendisini tuttu. İncelemesine devam etmesi daha önemliydi…

Adem ışığın parıldayıp durduğu yere geldiğinde bir uçan kılıcın varlığına şahit oldu. Bu uçan kılıcı gördüğü anda Adem’in suratı son derece kararmıştı ve düşünceli kurt gözleri etrafını araştırıyordu.

“Buraya bir uçan kılıç düştüğüne göre başka biriside fırtınaya kapılmış olmalı. Bu da bana daha dikkatli olmam gerektiğini tekrar hatırlatıyor. Dost yada düşman olduğunu öğrenene kadar tetikte olmalıyım.”

Adem kendisini iyi hissetmediğinden ötürü çantasını tokatladı ve bir baltayı eliyle kavradı. Tanıdık ağırlık ile birlikte Adem şimdi kendisini daha güvende hissediyordu. Kılıcı incelemeyi bitirdiğinde kılıcın hemen ucundan başlayarak çimenlerin üstünden ileriye doğru devam eden ayak izlerini fark ettiğinde dudakları düz bir çizgi halini almıştı.

İzler çimenlerden dolayı pek belirgin olmasada Adem için yeterince belirgindi. Kader Meridyenini açmasından sonra gelişen görüşü ile bunları fark etmek çok kolay olmuştu.

“Sessizce takip edecek ve dost mu düşman mı olduğunu anlayacağım. Gerçeği anladıktan sonra ya ani bir saldırı ile kafasını bedeninden koparacağım ya da yardım çığlıkları ile kandıracak ve onunla iyi ilişkiler kuracağım…”

Adem tüm planlarını yaptıktan sonra yapması gereken tek bir şey kalmıştı. O da en zoruydu aslında, bu kişinin ayak izlerini takip etmek…

Ayak izlerinin son derece seyrek olduğu bir noktada Adem’in kafası karışmıştı. Ayak izleri her ne kadar seyrek olsa da Adem’in önündeki izler birden fazla yöne gidiyordu ve bu durum insanın kafasının karışmasına neden oluyordu.

“Ruhsal gücümü kullanırsam bu kişi beni kesinlikle fark edecek… Kullanmadığımda ise onu bulmam samanlıkta iğne bulmak kadar zor…”

“Öncelikle burada ayak izlerinin neden bu kadar seyrek olduğunu bulmalıyım.”

Adem’in işi doğru soruları sorduktan sonra son derece kolaylaşmıştı. Bir tütsünün yanma süresi kadar zaman geçtiğinde her şeyi anladı.

“İzlerin kaynağı olan kişi son derece panikliymiş, bir sağa bir sola uçarcasına koşmuş… İzler bu kadar seyrek olduğuna göre kesinlikle ne yapacağını bilemediği bir durumda olmalı.”

Bu durumdan sonra yeni ayak izleri keşfeden Adem hemen bu izleri takip etmeye koyuldu. Yeni ayak izleri, eskileri gibi seyrek değildi ve bu durum aradığı kişinin kendisine geldiğini ve bir amaç edindiğini ifade ediyordu.

Adem adımlarını hızlandırdı ve ayak izlerini takip etmeye devam etti. Ayak izleri kendisini ilk başta sık ve kuru ağaçların olduğu bir bölgeye doğru götürdü. Ağaçların dışı her ne kadar kuru olsa da Adem bir dalı kırdığında içinin yaş olduğunu fark etti.

“Burada muhtemelen ateş yakmayı denedi… Buraya geldikten sonra ayak izleri sağ taraftan devam etmiş. Çok yaklaşmış olmalıyım daha dikkatli olsam iyi ederim!”

Kendisini uyaran Adem, adımlarını daha sık ancak sessiz atmaya başladı. Bu durumda vücudu istemeden de olsa bükülmüştü. Elindeki baltasıyla birlikte avını avlamaya hazır halde bulunan Adem’in gözleri avının kim olduğunu bulmaya çalışıyordu.

Kendisini açıklığa doğru çıkardığında Adem’in burnu yanan odunların kokusunu aldı. Sık ve gür çalıların arka kısmından yükselen dumanlar ile birlikte o bölgede birisinin olduğu kesinleşmişti.

Adem adımlarını o kadar yavaş attı ki, çimenler sesi bile duyulmaz olmuştu. Bu andan sonra çalıların dibine çöken Adem çalının dibinden takip ettiği kişinin kim olduğunu görme fırsatına erişti.

Gözleri şaşkınlıkla açılmıştı, takip ettiği kişi onu Sarmaşık Dağlarında öldürmek için aile üyelerini kullanan Şemsettin’den başkası değildi…






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr