Bölüm 88: Yanında Taşımayanın...

avatar
1444 0

Mavi Elma - Bölüm 88: Yanında Taşımayanın...


Adem bir türlü ne diyeceğine karar verememişti. Cemre’nin suratındaki meraklı ifade zaman geçtikçe daha da büyüyordu ve hiç de sönecekmiş gibi durmuyordu. Diline dolanan kelimelerden ötürü neredeyse boğulacak gibi hisseden Adem’in durumu son derece acıklıydı.

“Tarikat için köyümden ayrılmadan önce köyümde bir deli vardı. Her seferinde ölmeden önce yıldırımlara kafa tutacağını ve yeneceğini söylerdi. Herkes buna gülse de asla dediklerinden vazgeçmedi ve ölümüne meydan okumadan önce bütün köyü topladı.”

“Bu alana gelmeyenleri ise ödül vereceğini söyleyerek zorla çağırdı. Köyümüz son derece fakir olduğundan yemek vermek bizim için en büyük ödüldü ve nasıl oluyorduysa bizim delimizde hiçbir zaman yemek tükenmezdi.”

“Alana çağrılıp gittiğimde delinin bir dizi saçma sapan hareketler yaptığını gördüm, hemen sonrasında da yıldırımlara meydan okıdı…”

Adem bu alana geldiğinde bir anda durdu, Cemre’nin suratındaki ifadeleri okumaya çalışıyordu. Yalanı ortaya çıkacak diye yüreği ağzında atan Adem, Cemre’nin surat ifadesini fark ettiğinde derin bir nefes aldı.

Yalan söylerken terleyen Adem’in heyecanlı ve eksik anlatmasından Cemre yalan olduğuna inanmadı. Aslında Adem’in söylemiş olduğu sözlerin büyük çoğunluğuna kulak asmamıştı. Bu hareketler açık ve net bir şekilde bir tekniğe aitti ve hedefinin ilahi yıldırımlar olmasından ötürü hiç de yabana atılacak bir teknik olmadığı da açıktı.

Ancak merak ettiği bir konu vardı, Adem neden bir anda bu tekniği uygulamaya başlamıştı?

Bu sorunun cevabını aşırı merak etsede, Cemre karakteri gereği dışarıdan buzdan heykel gibi gözükürdü ve bu tür konulara ilgisiz kalmayı daha uygun bulurdu. Gelişim dünyasında insanlarım teknikleri de kendileri gibi benzersizdi, onları öğrense bile onun gibi olabilecek miydi?

Cemre, Adem’e baktığında hafifçe kafasını salladı ve daha sonrasında “Peki merak ettiğim bir konu var, yıldırım çarptığında neler oldu?”

Adem bu sözleri duyduğunda hemen o anki yaşadıkları aklına geldi ve suratında dehşete düşmüş bir ifade ortaya çıktı. “O anda mı? Tıpkı delinin yaptığı gibi bende o hareketleri uyguladım ve bedenimin bir kuş kadar hafiflediğini hissettim ancak hemen ardından yıldırım çarptığında nedensizce tüm vücudum taşa dönüştü ve çatlamaya başladı.”

“Taşlaşan vücudum resmen bir taş gibi çatladı, hatta öyle çok çatlağım vardı ki bazı yerlerimden doğrudan kemikleriö bile görülebiliyordu. Neyse ki Cennet Ateşi tekniğine sahibim ve Ateşim beni iyileştiriyor. Onun sayesinde hayatta kaldım, eğer aateşim olmamış olsaydı kesinlikle tek yıldırımda ölürdüm…”

Cemre bu sözleri dinlerken bunun bir teknik olduğuna daha da emin oldu ve kafasını salladı. Bunun dışında başka bir şey söyleme gereksinimi duymadı ve suskunluğunu korudu. Bir iki dakikalık sessizliğin ardından “Bu delinin bir adı var mıydı? Varsa bana söyler misin?” dedi.

Adem bunu duyduğunda sakinliğini korudu ve hemen kafasını salladı. “Delimiz gerçekten de ilginç bir adamdı. Yıldırım çarpmasıyla ölene kadar asla bize adını söylemedi. Bundan ötürü de herkes ona deli derdi.”

Adem tekniğin sahibinin adının Yıldırım Bayezit olduğunu nasıl olurda söyleyebilirdi ki?

Bunu dediğinde asıl deli konumuna kendisinin düşeceğini biliyordu. Ayrıca yerin kulağı vardı. Böylesine eski bir tekniği öğrendiğini fark ettiklerinde, kendi tarikatındakilerin bile peşine düşeceğini çok iyi biliyordu.

Tam da tahmin ettiği gibi bir ad söylemeyen Adem’e bakan Cemre, daha fazla ses çıkarmadı. Tekniği sadece tek bir kez gördüğü için tüm hareketleri ezberleyemeyen kendisine kızdı ve bu konuyu burada bırakmak zorunda kaldı.

Ortam bir anda sakinleşmişti. Bu durumdan faydalanan Adem çevresine bakınmaya koyuldu. Bir yemek süresi kadar sessiz kalmaya devam eden ortamdan faydalanan Adem bundan sonra daha fazla dayanamadı ve “Sence de bu durumda bir gariplik yok mu?” diye sordu.

“Ne gibi?”

“Neden ruhsal gücümü kullandığımda en ufak bir yaşam belirtisi bile hissetmiyorum? Ayrıca fırtınanın gözü son derece kararsız olmalı değil mi?”

Bunu duyan Cemre bir anda bir şeylerin farkına varmış olacaktı ki, gözleri genişçe açılmıştı. Gerçekten de Adem’in belirttiği konular son derece mantıklı konulardı. Neden kendisi bunları düşünmemişti ki?

“Normalde, fırtınanın gözü son derece nadir bir şans ile bulunur. Ancak şansın ne kadar iyi olursa olsun, göz sürekli hareket ettiği için, göze ayak uyduramazsan tekrardan fırtınanın içine düşersim.”

“Ayrıca merak ettiğim bir konu daha var. Sana da öyle geldi mi bilmem ama bana burası bir çeşit kısıtlayıcı alan gibi geliyor. Fark ettin mi bilmiyorum ama en azından bir saatten fazla süredir buradayız ve hala daha havada en ufak bir değişiklik yok…”

Bu sözleri duyduğu anda gözleri parlayan Cemre, Adem’e sorgularcasına bakmaya devam etti. Adem ise hala daha çevreyi inceliyordu.

Bu anda ne olduysa oldu ve Adem son derece kararlı bir surat ifadesiyle Cemre’ye baktı. “Kendimi bir hapishanede gibi hissediyorum…” diye mırıldandı. Ardından da “Bence ayrılmalı ve etrafı kolaçan etmeliyiz.” diyerek konuşmasını bitirdi.

Kısacık bir an düşünen Cemre soğuk bir ifadeyle Adem’e baktı. Bu çocuğun son derece fazla sırlarla dolu olduğunu düşünen Cemre “Pekala, ayrılıp etrafa bakınmak iyi bir fikir, ancak dediğin gibi burada ters giden bir şeyler var. Bundan ötürü kesinlikle yanımıza ses iletim kristali almamız gerekli.” dedi.

Bu kelimelerden sonra Cemre elini uzattı ve suratına sabırsız bir ifade yerleştirdi.

Adem bu ifadeyi gördüğü anda hemen ne istediğini anlamıştı. Açıkçası Cemre şuan Adem’den ses iletim kristalini vermesini istiyordu. Bu sayede iki kristali ruh gücüyle bağlayacak ve rahatça konuşabilmelerini sağlayacaktı. Ancak Adem ne yapacağını bilemediğinden, Cemre’ye doğru boş boş bakmaktan başka yapamadı. Yalandan yere çantasını tokatlayan Adem çantalarına iki tur baktı.

Daha sonrasında da utanmış bir surat ifadesiyle Cemre’ye bakmaya geri döndü. Bu görevi boyunca kimse ile muhatap olması gerekmediğinden yanında fazladan ses iletim kristali bulundurması gerekmemişti. Adem “Şimdi ben ondan nasıl kristal isteyeceğim” diye düşünüyordu.

Cemre Adem’in boş hareketlerini fark etti ve ses iletim kristalinin olmadığını anladı ve “Böylesine zorlu bir göreve çıkıyorsun ve yanına ses iletim kristali almayacak kadar geri zekalı mısın?”diye sordu.

Adem önündeki kızın kendisine böyle davranmasından ötürü sinirlense de sesini çıkartamadı. Sonuçta Cemre sonuna kadar haklıydı, ancak Adem’in de kendine göre bir mantığı vardı.

Ses iletim kristali, ekipçe dolaşan insanlar içindi. Örneğin öldürdüğü dört kişilik Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyindeki grup… ses iletim kristali bu tür bir ekip için olmazsa olmazlar arasındaydı. Bunun başlıca sebebi ise, kristalin kalitesine göre mesafesi kısalsa da sürekli iletişim halinde kalabilmeleriydi.

Ancak Adem zaten bu göreve yalnız başlamıştı. Onun için kimseyle irtibatta kalması gerekmiyordu ve sırf bundan ötürü de ses iletim kristali almasına gerek yoktu.

Adem kendisine söylenen bu aşağılayıcı sözlerden sonra daha fazla Cemre ile kalmak istemedi. Bundan ötürü de hızla arkasını döndü ve ilerlemeye başladı. Cemre bir anda arkasını dönen ve yürümeye başlayan Adem’e inanamayan bakışlarla baktı.

Adem adımlarını hızlandırarak yürümeye devam etti, bu sırada Cemre de hala Adem’i izliyordu. Arkasını dönmeye hiç niyeti olmadığını fark ettiğinde, derin bir nefes aldı. “Bekle dur!”

Seslenmesiyle birlikte Adem durdu ancak arkasını dönmedi. Kısacık bir süre sonra arkasından atılan bir şeyin farkına varmıştı.
Gelişmiş algısı sayesinde kendisine fırlatılan şeyin sesini çoktan duymuştu. Arkasını dönmeden fırlatılan şeyi tutmayı başaran Adem elindeki nesneye baktı. “Tam da tahmin ettiğim gibi bir ses iletim kristali.”

“Düşük kalitede de olsa, en azından bir kilometrelik bir alanda benimle iletişime geçmene olanak tanıyacak bir özelliği var. Bir sorun olduğunda bunu kullanmaktan çekinme.”

Adem daha fazla durmadan doğrudan koşmaya başladı.

Bunu yapmasının ardında ki temel sebep ise, hakarete uğramış olması ve bu hakarete verebileceği cevabında son derece aptalca olmasıydı..

“Bundan sonra nereye giderse gitsin kullanılmamış ses iletim kristalini yanında taşımayanın…”

Adem kızgınlıkla kendisine söverken bir yandan da etrafı incelemeye başlamıştı. Hala daha arkasından bakan Cemre soğuk bir surat ifadesiyle Adem’i inceliyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr