6. Cilt: İsyankar, Bölüm 3

avatar
286 1

Mathias - 6. Cilt: İsyankar, Bölüm 3


6. Cilt: iSyAnQâR
Bölüm 3

"Baktım işi bırakıp gidiyor, çağırdım yanıma. İki tokat şöyle, bir aparkat, bir de uçan tekme, yapıştırdım iti yere. Devam etti temizlemeye."

"Böyle olmadı!" Mathias'ın durumu her zamanki gibi farklı anlatması Aryn'i yine sinirlendirdi. "Her şeyi çarpıtıyorsun."

"Neyse, uzatmayın." Eleanor ve diğerleri onları dinliyordu. Birbirlerine giriştikten sonra lidere hesap vermeleri gerekmişti.

"Elma suyu kolilerimi parçaladı!"

"Dua et sadece onları parçaladım! Hemen yanlarında dolu şişeler vardı!"

"Canına mı susadın, pis hırhız!?" Onların yine kavgaya tutuşacaklarını gören kadın, ikisine de oturmalarını işaret etti. Gençler oturduktan sonra da derin bir nefes aldı.

"İKİNİZİ DE ELMA SUYU ŞİŞESİNE OTURTMAMI MI İSTİYORSUNUZ!?" Sakinleşemeyip bağırınca herkes sustu. Yorucu bir günün ardından bir de şikayetleri hiç çekemiyordu.

"Benim şişelerimi kullanma da." Yıldırım büyücüsünün bu cümlesinden sonra herkes gözlerini kapattı. Lonca lideri onu sürükleye sürükleye Dorian ile birlikte kaldığı odaya götürürken kurtuluş çabaları faydasız kalmıştı. "Dur, dur! Şaka yaptım!" Tırnakları, yeni temizlenmiş zeminde iz bırakıyordu. Bu durum yüzünden Aryn olaya doğru düzgün sevinemedi.

Eleanor odanın kapısını çarparak kapattıktan kısa süre sonra başka bir bağırış daha duyuldu ve kadın odadan dışarı çıktı. Ellerini iş bitirme anlamında birbirine sürerken yavaşça gerindi. "Yorucu bir gündü. Hem de hepimiz için. Dinlenmekte özgürsünüz. Yarın için bir işimiz yok. İstediğiniz gibi takılın."

Konuşmasının ardından kendi odasına girip kapıyı kapattı. Siniri geçmiş gibiydi. Hatta oldukça rahat görünüyordu.

"Cidden yaptı mı?" dedi Aryn. Herkes ona tuhaf şekilde baktı.

Tavon "Eleanor sabırlıdır. Ama eninde sonunda yapar." diye cevapladı.

"Ben şu cızırtılı adiye bir bakayım." Dorian sandalyelerinden kalkıp merdivenleri çıktı ve odasına girdi.

Aşağıda kalanlar da kendi aralarında konuşuyorlardı. "Cidden de yorucu bir gündü." dedi Eva.

"Hey, duydunuz mu? Komşumuz Ethetiel Krallığı'nda darbe başlamış." Garvin araya girdi.

"Ne darbesi?"

"4 şehir lordu, tüm aileleriyle birlikte katledilmiş. Kalelerindeki muhafızlar da onlara saldırmış. Planlı bir olay gibi görünüyor."

"Sıkıntılı bir durumda olmalılar." dedi Eva.

"Krallarının pek seveni de yok gibi. Uzun zaman önce olması bekleniyordu bunların."

"Bugün başka krallıkların dertleriyle yorulmamıza gerek yok. Bizimki bize yetiyor şu anda." Sandalyesinden kalkan yardımcı lider, odasına gitmeden önce konuşmuştu. O merdivenleri çıkarken kimse bir şey demedi.

"Ben de uyumaya gidiyorum." Toprak büyücüsü merdivenleri çıkarken çok hevesliydi. "Yarın beni uyandırmayın sakın. Akşama kadar, hatta ertesi gün sabaha kadar uyumak istiyorum." Bir haftadır sürekli Tavon ile birlikte olmak onu çok yormuştu. Kimse suçlamadı bu yüzden.

Diğerleri de yavaş yavaş odalara dağıldığı sırada şişman büyücü, yıldırım büyücüsünün yanındaydı.

"Daha ne kadar dışarıyı izleyeceksin?"

Pencerenin önünde durmuş, yağmuru izleyen Mathias, sırtı ona dönükken yavaşça "Acıyor..." dedi.

"Salaksın. Öyle bir zamanda niye kadını iyice kızdırıyorsun?"

"Mevzu bahis elma suyuydu..."

"Her neyse. Yarına geçer herhalde. Biraz uyumayı dene." derken kendi yatağına geçti. Sırtüstü uzanıp tavana baktı birkaç saniye. "Yeni çocukla aranız nasıl?"

"Kendisi oldukça adi, şerefsiz, haysiyetsiz, cibiliyetsiz, onursuzca hamleler yapan biri ama iyi çocuk gibi." Yatağına geçip yavaş yavaş oturmaya çalışan genç büyücü, konuşmasına "O hırhız benim elma suyu kolilerimi parçalamanın bedelini ödeyecek. Tüm kıyafetlerine elma suyu dökeyim de görsün. Tüm yemeklerine elma suyu katacağım. Sularını elma suyuyla değiştireceğim. Elma auyunun gazabını hissedecek!" Bir elini yumruk yapıp biraz kaldırmıştı.

"Oldukça fazla elma suyu boşa gidecek gibi."

"Haklısın ya. Ona kadar elma sularını içsem daha kârlıyım. Neyse, başka bir şey bulurum."

"Yarın tatilmiş. Şu yeni açılan yere gidelim mi?"

"Eh, tatilse ona göre davranmak gerekir. Neden olmasın?"

"Aryn'i de çağırırız."

Genç büyücünün önce suratı düştü, sonra ise yüzüne hınzır bir gülümseme yerleşti. "Tabii, tabii, onu da çağırmak gerek. Ayıp olmasın şimdi."

"Neyse, ben yatıyorum artık."

"İyi geceler, dümbük."

"Kes."

Dorian yatınca Mathias da zor da olsa sonunda uzandı yatağına. Yüzündeki pis sırıtış hala silinmemişti. "Yarın güzel bir gün olacak." diye düşündü kendi kendine.

----------

"Ne demek hapse giriyorum?" Yıldırım büyücüsü, loncaya gelen iki şehir polisinin söyledikleri karşısında diğer herkes gibi şaşkınlığa uğradı.

"Bize verilen emir bu yönde." dedi kadın olan. Erkek de "Zorluk çıkarma." diye devam ettirdi.

"Bir dakika lan! Bu kez elma suyu da çalmadım. Ne sebeple yakalanıyorum lan ben?"

"Her şey orada açıklanacak."

"Bize en azından bir sebep vermek zorundasınız." Eleanor, onlara bakarken kaşları çatıldı. Bunun üzerine kadın olan, ona yaklaşarak bir kağıt uzattı. Rulolanıp mhüürlenmiş bu kağıdın üzerindeki mührü gören lonca lideri, açıp okuma gereği bile görmedi. "Onlarla git, Mathias."

"Ne!? Bari bi' okusaydın! Suçlamaları reddediyorum! Ben bir şey yapmadım!"

"Uzatma da git işte. Durumla ilgileneceğim."

Eleanor'un bu tavrı üzerine yıldırım büyücüsü istemeye istemeye de olsa onlarla birlikte gitti. Yağmurlu havada  yürümemek adına bir geçitle gitmişlerdi. Onlar gidince loncadaki herkes "Neler oluyor, Eleanor?" diye sordu.

Kadın yavaşça onlara döndü. "Mühür, Shandri'nin mührüydü. Anlaşılan ona söylediği şeyi halletmek için geri gelmiş."

----------

"Lan niye zincirliyorsunuz!? Ne yaptığımı söyleyin lan bari!" Birkaç şehir polisi, kendisini hücrelerden birinde, duvara zincirlerken Mathias direnmeye çalıştı. Fakat fiziksel güç olarak çok da iyi sayılmazdı. Sayı üstünlüğü de devreye girince zincirlenmesi kaçınılmazdı. Üstüne bir de Mahkum Kelepçesi takarak tüm büyü enerjisi akışını durdurdular.

"Oha! Kral falan öldüyse ben yapmadım!"

"Neden biraz sessiz olmuyorsun, evlat? Birazdan öğrenecekain zaten."

"Dur... Yoksa... Sınırsız elma suyu makinesi fikrim yüzünden elma suyu satan yerler beni dava mı etti?" dedi. "Bakın ben makineden anlamam! Sadece bir fikirdi! Niye bu kadar ciddiye aldınız!?"

"Kes sesini, velet." diye bir ses duyuldu. Tanıdık gelen bu sesi duyan Mathias, başını çevirip ileriye bakınca lacivert saçlı kadını gördü. Yüzündeki yıldırım dövmesine birkaç küçük çıkıntı daha eklenmişti. Gözlerinde alaycı ve oldukça sinirli bir bakış vardı.

"Sen!" dedi genç yıldırım büyücüsü. "Demek hepsinin arkasında sen vardın, zorba karı! Bana iftira atarak zindanlarda çürütmeye mi çalışıyorsun!? Ama söyleyeyim, ben bunları yemem!"

Shandri'nin yüzüne hafif bir tebessüm yerleşti. Hücreye girdiği zaman tüm şehir polisleri dışarı çıkmıştı. Kadın, zincirli gence yaklaşıp yüzüne doğru eğildikten sonra "Sana lafımı dinlememenin bedelini ödeteceğimi söylemiştim." diye başladı sözlerine. "Mirastan çıkman uzun sürdüğü için bekleyemedim. Fakat geldiğini duyunca en kısa zamanda ziyaret etmem gerektiğini düşündüm."

Yüzünü ondan biraz uzaklaştırmaya çalışan beyaz saçlı genç "Ne yapacaksın? Biraz da zincirliyken mi döveceksin?" diye sordu.

"Hayır, hayır, bu olmaz." Kadın tekrar dik durdu. "Seninle geçirdiğim zaman içinde senin dayak arsızı olduğuna karar verdim. Sana gerçekten bir ders vermek istiyorum. Gerçekten kötü hissetmeni."

"Ya tamam da, gelişim işe yaramadı mı!? Yaradı! E niye cezalandırıyorsun?  Gelmesem daha mı iyiydi?"

"Sorun burada yardımının dokunması değil, Mathias. Ben dediğimi yaparım. Öfkeyle söylemiş olsam bile fark etmez. Dediysem yaparım."

"Ne yapacaksın yani?"

Kadının yüzünde tekrar bir tebessüm oluştu. "Getirin!" diye seslendi. Hemen ardından birkaç şehir polisi, taşıdıkları masayı hücrenin içine, gençten uzağa yerleştirdiler. Mathias merakla onları izlerken masanın üzeri tamamen elma suyuyla dolduruldu.

"Hohhoo! Ceza diyorsun ama ödül vereceksin, değil mi?" dedi genç büyücü. "Sen de az çakal değilsin."

Kadın buna karşılık vermedi ve birkaç tane de sandalye getirilirken onu izledi. Her şey tamamlandığı zaman bir kenara da kayısı suları yerleştirilmişti.

"Bana da bi' 10-15 şişe elma suyu versenize." dedi zincirli genç, ağzının suyu akarken.

"İşte olay bu, velet." Shandri ona tekrar yaklaştı. Elinde bir şişe elma suyu vardı. Kapağını açtı ve onun gözünün önünde ağır ağır yudumladı. Mathias'ın ağzının sularının akmasına hiç aldırış etmemişti. Şişeyi bitirene kadar içtikten sonra da bir kenara koyarken bir eliyle gencin kafasını tuttu. "Sana elma suyu yok."

"Ne!? Bu kadar elma suyunu nasıl bitirmeyi planlıyorsun? Ziyan olacak işte. Ver bana da birkaç şişe de çöpe gitmen bari."

Bu sırada kadın bir şişe daha açıp, onun gözünün önünde ağır ağır yudumladı. Mathias onu izlerken yutkunmuştu.

"Sana elma suyu yok. Birkaç gün için burada kalacaksın. Her daim birileri karşında elma suyu içecek. Fakat sen sadece kayısı suyu içebilirsin." Shandri küçümseyen bir bakış atarken "Evet, alerjin olduğunu da biliyorum."

"İnsafsız! Bu kadar da zalim olunmaz! Taş kalpli, zorba karı! Bir de utanmadan kalkmış bunun için buralara gelmiş!"

Kadının elinde bir yıldırım kırbacı oluşurken genç büyücü sustu. Çarpılacağını düşünüyordu ama cızırtı sesleri yavaşça kayboldu. Ardından onun sesi duyuldu. "Hayır, burada kalacağın süreyi baygın geçirmeni istemiyorum. Her saniyesini hissetmelisin. Şimdi izninle, görevime geri döneceğim."

Hücreden çıkıp yavaş yavaş yürümeye başlamadan önce gencin yüzüne alaycı bir bakış daha attı. O ise kaşları çatık şekilde ona bakıyordu.

"Durmayın!" diye bağırdı kadın. "Burada her zaman birileri olsun!"

O bağırınca şehir polisleri elma suyu şişelerini açarak içmeye başladılar. Yıldırım büyücüsünün gözleri hepsinin üzerinde gezinirken bir kere daha yutkundu. "Abla oradan bir şişe de bana uzatsana ya, hayrına."

"Bu yasak. Susadığında kayısı suyu içeceksin."

"Ya o elma suları bozuk gibi göründü gözüme. Ben anlarım elma suyundan. Bi' tadayım bakayım, eğer bozuksa zehirlenirsiniz. İçmeyin öyle bilmeden."

"Üzgünüm, evlat. Usta Shandri'yi oldukça kızdırmışsın. Bunu yapamayız."

Yüz ifadesi düşen Mathias hala kadının yürürken çıkardığı ayak seslerini duyabiliyordu. Derin bir nefes aldı ve "BEN DE BÜYÜCÜ İMPARATORU OLUNCA GEL DE KIÇINI TEKMELEYEYİM, PİS ZORBA! ZİNCİRLİ OLMASAM ALMIŞTIM ŞİMDİ SENİ AŞAĞIYA! ZİNCİRLİ ADAMA KARŞI KONUŞMAK KOLAY TABİİ!"

O böyle diyince Shandri bir anda hücrenin önünde belirdi. Yüzünde kızgın bir ifade vardı. İçeri bir adımını attığı anda genç büyücü, oradaki bir şehir polisine doğru "Ne bağırıyorsun lan kadına? Bak gitmişti, senin sesin yüzünden geri döndü." dedi.

Fakat o, zincirli gence doğru yaklaşıp tek eliyle çenesinden kavradıktan sonra yüzünü kendine doğru çevirdi. "Bu kadar rahatsızsan istediğin zaman Ateş Devi'nin Kalbi'ne gelebilirsin. Yolda ölmezsen seninle kapışırım."

"Yok ya. Biliyor musun, fazla sıcağa gelemiyorum. Ilık Hava Devi'nin Kalbi falan yok mu?"

"Neyse ne." Kadın tekrar dönüp gittiği zaman genç büyücü yine elma suyu içen şehir polisleriyle yalnız kalmıştı. Onların bitirdiği her şişede ağzının suyu akıyor, durmadan yutkunuyordu. Bu belki de ona karşı yapılabilecek en büyük işkenceydi. Shandri bunu çok düşünmüş olmalıydı.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #81

Miras oluşturma yöntemleri, Antik Çağ'da bilinen güçlü ritüellerden oluşur. O zamanın büyücüleri arasında buna gücü ve potansiyeli yetenler, bir miras oluşturabilir ve onun ilk varisi olabilirlerdi. Miraslar oluşturan kişiden daha yüksek güce sahiptir. Bu nedenle bunu başaran büyücülerin de güçlerinde rahatlıkla görülebilen bir artış meydana gelir. Günümüz vaktinde hemen hemen her şey gibi miras oluşturma yöntemleri de kaybolan bilgiler arasındadır. Bu nedenle bir insan Büyücü Tanrısı olabilse bile miras ritüellerini kullanamadan bir miras yaratamayacaktır. Bu konu, mirasların değerini arttıran şeyler arasında yer alır.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44439 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr