6. Cilt: İsyankar, Bölüm 2

avatar
269 1

Mathias - 6. Cilt: İsyankar, Bölüm 2


6. Cilt: iSyAnQâR
Bölüm 2

Fırtınalı bir gündü. Yağmur tüm hızıyla toprağı döverken ara ara düşen yıldırımlar şehrin çeşitli yerlerinde küçük hasarlara sebep olmuştu.

Lonca binasının içinde yerleri silen siyah saçlı genç, elindeki bezi hızla yere vururken "Yeter artık! Bu saçma işi yapmayacağım!" diye bağırdı.

"Temizle lan!" dedi, onun başında bekleyen yıldırım büyücüsü. "Ben ilk geldiğimde her şeyi burnumdan getirdiler! Temizle şimdi!"

"Hayır! Sıkıldım bu işten! Loncanızda temizlikçi olmak için kalmadım!" Aryn oldukça sinirlenmişti. Fakat bu siniri pek de bir etki etmeyecekti ne yazık ki.

"Eleanor ne demişti?" diye sordu Mathias. "Ha, evet, loncaya senden önce en son ben geldiğim için bu işleri sana yaptırmanın zevki bana ait olacaktı. Şimdi çok konuşma da TEMİZLE LAN!"

"Ben gidiyorum." Ayağa kalktı. "Bu işlerle uğraşmayacağım." Kapıya doğru gidiyordu ki genç büyücünün alaycı bir ses tonuyla konuştuğunu duydu.

"Bu kadar ağlayacağını bilsem en başında bebek bakıcılığı istemediğimi söylerdim." dedi. Gözlerini kısmış, yüzüne ise sinir bozucu bir gülümseme yerleştirmişti. "Yerleri silmek için su getirmek yerine biraz da kovanın içine ağlasan işin daha kolay olurmuş."

"Sen ne saçmalıyorsun!?" Lafları amacına ulaştı. Büyü Hırsızı biraz daha sinirlendi. "Kaç gündür bana tüm binayı temizlettiniz! Daha fazla bu saçma işi yapnayacağım!"

"Eh, zaten her kendine güvenen adam loncaya katılamıyor." Mathias'ın ses tonu zerre değişmemişti. Hala aynı alaycılıktaydı. "Yani belli başlı şeylere yetecek bir azim lazım. Öyle en ufak zorlukta dibe verenler evinde oturup yemek pişirmeli. Burası bizim gibi dayanıklı, azimli, kendinden emin, cesur, zorluklara boyun eğmeyen..."

O konuşmaya devam ederken Aryn, düşük bir yüzle onu izliyordu. Yıldırım büyücüsü bir süre daha övgü cümleleri kurmaya devam etti.

"... ve kahramanlar, bu tür zorluklar karşısında direnebilir."

"Alt tarafı temizlik? Ne kadar da abarttın."

"İşte o alt tarafı temizlik seni yarım saattir ağlatan şey."

"Kes sesini."

"Daha çöpleri çıkarmadın bile."

"Ne çöpü be?"

"Bu loncaya geldiğim andan beri çöpler sadece 1 kere çıkarıldı. Onda da ben çıkarmıştım. Bu loncada yeni biri gelmedikçe çöpler çıkarılmıyor galiba. Ama her neyse." Oturduğu yerden kalktı. "Sen nereye gidiyordun? Ağlamaya mıydı? Mendil falan al yanına. Pahalı satıyorlar dışarıda."

Kapının önünde duran Aryn, yumruklarını ve dişlerini sıktıktan sonra geri dönüp tekrar yerdeki bezi alarak silmeye başladı zemini. Fazlasıyla sert bastırıyordu.

"Yavaş temizle lan! Zemine zarar veriyorsun!"

"Neden başımdan defolup gitmiyorsun!?"

"Haha! Öldürseler gitmem! Ben bunları yaparken hep düşündüm, milletin bana bunu yaptırmaktan zevk alıp almadığını. Şimdi fark ettim ki gayet zevkliymiş anasını satayım! Sen tüm işleri yaparken seni izleyeceğim."

Dişlerini iyice sıkan Büyü Hırsızı, temizlemeye devam etti. Mathias "Bak, oralar iyi çıkmadı." diyince iyice kudurmuştu.

----------

"Tavon, ne olur sal beni." Oldukça kalabalık bir binanın içinde sıra bekleyen yardımcı lider, Garvin'in sözleriyle birlikte ona döndü.

"Bütün bu işleri tek başıma yapacağımı mı düşünüyorsun?"

"Ya, bir haftadır beni alıyorsun yanına. Yemin ederim artık intihar edesim geliyor. Lütfen bırak gideyim." Toprak büyücüsü çökmüş görünüyordu. Gerçekten de fazla yorgundu. Göz altları koyulaşmış, bacakları titremeye başlamıştı.

"Her gün bunu yaptığımın farkındasın, değil mi Garvin?"

"Farkındayım da neden ben? Eva var, Admon var, Mirabel var, Dorian var, Mathias veya yeni çocuk Aryn var. Neden ben!?"

"Gözlerin mi doldu senin?"

"Doldu tabii! Yeter lan! Akşama kadar beklemek istemiyorum bu kodumun sırasında!"

O bağırınca herkes onlara doğru döndü. Güvenlik oldukları belli olan iki kişi, yanlarına yaklaşarak "Fazla ses çıkarıyorsun, küçük." dediler toprak büyücüsüne. "Rahatsızlık vermeye devam edersen seni dışarı atacağız."

Bunu duyan Garvin hevesle bağırmak için derin bir nefes alırken Tavon ile göz göze geldi. Alnındaki bir damar belirginleşen yardımcı lider, hala gülümsüyordu. Fakat gözleri resmen parçalayarak delip geçen iki bıçak gibiydi. Bu nedenle sesi çıkmadı.

"Sıkıntı yok, beyler." dedi zihin büyücüsü. "Arkadaşım adına özür dilerim."

Güvenliklerden biri ona dönerek "Zaten burada sevilmiyorsunuz. Sizin loncanızın buraya girmesini yasaklayamadığımız için şanslısınız. Gözümüz üzerinizde." dedikten sonra yerlerine geri döndüler. Diğer insanlar da önlerine dönmüşlerdi.

O sırada binanın kapısı açıldı ve Çelik Yumruk Loncası'ndan iki kişi içeri girdi. Onlar girer girmez güvenlikler bile saygılı bir tavır takınmıştı ve ikisinin tüm sıranın önüne geçmesine kimse bir şey demedi. Bu duruma kızan tek kişi Garvin idi.

"Bu piçler nasıl tüm sırayı geçebiliyorlar!?"

Kaslı ikili onlara doğru dönüp bağıranı görünce güldüler. "Bu çelimsizler ayrıcalıklı değiller diye ağlıyorlar."

"Ayrıcalığını şey ettirme şimdi! Sıraya geç lan!"

Güvenlikler oraya gelip Garvin'i yaka paça dışarı attılar. Büyücünün tüm direnmelerine ve bağırmalarına aldırış etmemişlerdi. O ise dışarı atıldıktan sonra kendi kendine düşündü. "Tavon çıktığı zaman beni..." Atılmaktan çok endişelendiği konu buydu.

Böylelikle oradan ayrılamayarak yardımcı liderin çıkışını bekledi. Fakat o, akşama kadar çıkmamıştı. Yağmurun altında ıslanmamak için bir yere sığınan Garvin, rüzgarı, soğuğu yemiş ve hasta olmuştu bile. "Mirasının da içine edeyim, Mathias." dedi beklerken.

Tüm bu fırtına, Mathias'ın mirasından kaynaklanıyordu. Fırtına Habercisi Mirası, varisinin bir süre konakladığı yerde miras kullanılana veya varis bir süre oradan uzak kalana kadar geçmeyecek bir fırtına ortaya çıkarıyordu. Üstelik öğrendikleri başka bir şey daha vardı.

Miras, uyanabilmesi için ilk kullandığı fırtınayı özümsüyordu. Kendi oluşturduğu fırtına, özümsediği fırtınaydı... Ve Mathias, Kıyamet Fırtınası'nı özümsetmişti. Haliyle bu fırtına durmadan şiddetlenecek ve hiç gerek olmasa da bir süreliğine yıldırımları uzaklaştırabilmek adına genci mirasını kullanmaya zorlayacaktı. Diğer türlü şehrin işi çok zordu.

"Beni dinlememekte ne kadar da ısrarcısın." Tavon ağır adımlarla Garvin'e doğru yürüdü.

"Dur, açıklayabilirim!"

"Hayır, ben açıklayacağım." Yardımcı lider onun yanına geldi. "Buraya neden geliyoruz biliyorsun, Garvin. Loncamızın hala açık kalabilmesi için vergi ödemeliyiz. Bu adamlar vergilere aslında içlerinde olmayan ücretleri katıp kendilerine alıyorlar. Biz şehrin en güçlü 2. loncasıyız. Tabii ki onların istediği ödemeyi yaparsak sırayı geçebiliriz. Fakat bizim sabahtan akşama kadar mahlukat avlayıp kazandığımız altınları neden bu adamlara verelim ki?"

Toprak büyücüsü duraksadı. O konuşmayınca da Tavon devam etti. "Ben onlara fazladan para vermiyorum. Aldıkları ekstraların farkında olduğum için de benden ödemeyi gizlice alıyorlar. Diğer insanlar oyunlarını bilmesin diye. Elimde kanıtım yok, o yüzden şikayet edemem. Fakat en azından paramız bize kalıyor. İnsanların yaralanmak pahasına kazandığı parayı yattığı yerden kazanan bu adamlara yediremem."

"Bu yüzden mi hep tüm gününü harcıyorsun?"

"Evet. Bunda bir sakınca da görmüyorum."

Zihin büyücüsünün sözleri, onu sessizliğe bürüdü. Hiç bu şekilde düşünmemişti. Hatta vergilerde aslında olmayan ücretlerin alındığını bile düşünmemişti hiç. Tavon bunu fark etmiş ve loncanın savaşarak kazandığı parayı onlara kaptırmak istemediği için yanında biri olsun veya olmasın her seferinde bekliyordu. Garvin, şikayet ettiği durumu hemen hemen her gün yaşayan gri saçlı adama baktı.

"Her neyse." dedi o da. "Şimdi loncaya dönebiliriz."

----------

Bu sırada şehrin dışında, yağmurun altında iki kardeş, mahlukat avlamaya devam ediyorlardı. Admon her okuyla bir can alırken Mirabel de kılıcını savurdukça kelleleri uçuruyordu. İkilinin savaş uyumları mükemmeldi. Çeviklikleri sayesinde birbirlerine her daim yaklaşabiliyor, veya gelen yaratıklardan yerine göre uzaklaşabiliyorlardı.

Savaşın ortasında üç tane 5. Seviye mahlukat aynı anda mavi saçlı kıza saldırdı. Mirabel, kılıcıyla saldırıları karşılarken ayaklarının altından esen rüzgarla birlikte havaya sıçrayıp takla attı ve birinin sırtını boydan boya kesti. Aldığı derin yarayla yere yığılan mahlukat ölmüştü.

Admon ise en uzak hedefleri bile kafalarından vururken zorlanmıyor gibiydi. Ama o fark etmeden dibine gelmiş bir mahlukat, bir anda üzerine atlayıp onu yere yıktı.

Kendisini ısırmaya çalışan yaratığın ağzına yayı sokarak kafasını uzakta tutan genç büyücü, ayaklarıyla onu ittirmeyi denedi ama fazla güçsüz kaldı. İri cüssesini sadece fiziksel güçle ittiremezdi. Neyse ki yardım zamanında yetişmişti. Mirabel'in kılıcı, yaratığın aldından girip göğsüne, iç organlarına doğru saplanmıştı.

Mahlukatın cesedini kenara ittiren kız, elini uzatarak kardeşini kaldırdı. "İyi misin?"

"Evet." Admon çoktan ok fırlatmaya dönmüştü bile. Kız kardeşi de çok fazla durmadı konu üzerinde ve savaşa geri döndü.

----------

"Çöplükte yaşıyorsunuz!" Yaklaşık 20 çuval çöp çıkaran Aryn, durmadan şikayet etmişti.

"Ben geldiğimde 12 falandı. Senin şansın işte." Mathias sinir bozucu ifadesiyle onu kızdırmaya devam ediyordu.

"Bir el atmayı planlıyor musun?" dedi Büyü Hırsızı.

"Iıı... Hayır? Planladığım şey tam olarak bu manzaranın keyfini çıkarmak."

"Seni çöplerin arasında boğasım geliyor."

"Unutma, sen pis katil değilsin, pis hırhızsın. O yüzden konuşma da işine dön. Bir ara birini bulursan temizlik büyüsü falan çal, işine yarar."

"Lanet olsun..." Aryn kalan çöpleri çıkarmak için içeri gitti. Bina ilk bakışta temiz gelse de gerçekten de çöp yığını gibiydi. Loncada adam akıllı temizlik yapan iki kişi vardı sadece. Biri Tavon, diğeri ise Eva'ydı. Geri kalanlar temizlikten bihaber gibi yaşamışlardı.

"Neden bu kadar çok boş koli var!?"

Koli lafını duyan Mathias hemen telaşla "Onları elleme lan! Koliyi geri götürmeyince fazladan ücret alıyorlar!" diye bağırdı.

"Öğrendiğim iyi oldu!" Büyü Hırsızı'nın bu cümlesinin ardından içeriden kırılma sesleri geldi. İlk sesin ardından gözleri iyice açılan Mathias, tüm gücüyle içeri koşana kadar Aryn, tüm kolileri parçalamıştı.

"Şerefsiz!! Bana 2 altın borçlusun!"

"Hatırlatma da bir ara vermeyeyim. Hatırlatsan da vermeyeceğim!"

"Elma suyu işimi nasıl sabote edersin, adi herif!"

İçeriden gürültü patırtı gelirken loncaya gelen Tavon ve Garvin şaşırdılar. Lonca temizlenmişti, sorun yoktu bu konuda. Fakat bu gürültü de neydi?

"Ben bir bakayım." Toprak büyücüsü merdivenleri çıkıp da Mathias odasına girince onu ve Aryn'ı garip bir şekilde boğuşurken gördü. Biri diğerini boğazlamış, diğeri ise onun ağzını burnunu kapatmıştı elleriyle. Başka birinin geldiğini görünce duraksayıp ona baktılar. O ise sadece yıldırım büyücüsüne baktı ve "Dorian'ı aldatıyor musun?" diye sordu.

"Ne aldatması lan!?" diye karşılık verdi o da bağırarak. Aryn'in elinden kurtulmuştu.

"Ha, aldatmıyorsan güzel."

Genç büyücü, sonunda imayı anladı. Yüz ifadesi çirkinleşirken "Çamur suratlı piç!" diyerek Garvin'e yıldırım attığında, cızırtı sesleriyle birlikte toprak büyücüsünün bağırışı duyulmuştu.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #80

Fırtına Habercisi Mirası'nın kendi koşulunu yaratan mirasların başında gelenlerden biri olduğundan bahsetmiştik. Bu mirasın asıl özelliği de bu denebilir. Sadece bir fırtınanın çıkmasını beklemek yerine o fırtınayı kendisi getirir. Bu nedenle adı Fırtına Habercisi'dir. Varislerinin bulunduğu bölgeye fırtına geleceğini haber verir. Miras, uyanışı için bir fırtınaya ihtiyaç duyar ve kullanılan ilk fırtınayı özümser. Bundan sonra çağırdığı fırtınalar, o fırtınanın özelliğine sahip olacaktır. Bu nedenle tarihteki bu konuyla ilgili bilgisi olan başka varisler, mirası uyandırmak adına ilk fırtınayı kullanmamış, daha güçlü bir fırtına beklemişlerdir. Mirasın, doğal olarak oluşmuş bir fırtınayı kullanma yeteneği de vardır. Fakat kendi oluşturduğu fırtına, enerjisiyle daha iyi uyum sağladığından dolayı daha güçlüdür.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44441 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr