2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 9

avatar
314 0

Mathias - 2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 9


2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 9

Sabah vaktiydi. Güneş yeni yeni doğup şehrin üzerine ışıklarını veriyordu. Hafif bir rüzgar muhafızları üşütürken kendilerini güneşin sıcaklığını hissetmeye vermişlerdi.

Bu sırada loncada "Adamın adı Thom Weaver." diye başladı açıklamasına yardımcı lider. "Küçüklüğünde kaçırılıp haydutlar tarafından büyütülmüş birisi. Saldırı Sınıfı Ateş Büyücüsü ve şu anda bir Büyücü Üstadı." Loncaya döndükten sonra Tavon gidip Şehir Polisinin yetkilileriyle konuşmuş, onlara illüzyon ile gördükleri adamı göstererek bilgi almıştı. Thom'un bilinen bir suçlu olması işlerini oldukça kolaylaştırıyordu.

"Peki bakır madeniyle alıp veremediği neymiş? Ben olsam demir madenine giderdim, daha dayanıklı." Mathias, yardımcı lidere bir soru yöneltti.

"Madenden ne istedikleri ile ilgili elimizde bir bilgi yok. Cinayetler şehrin dışında gerçekleştiği için Şehir Polisinin madene girecek yetkisi de yok. Bu nedenle o konu hakkında bir şey bilmiyoruz."

"İyi de bu adam sıradan bir bakır madeninden ne isteyebilir ki?" Genç büyücü ısrarcıydı.

"Bize gereken ne istediği değil, Mathias." dedi Garvin. "Nerede olduğu. Yaptıklarının hesabını sorarken ne istediğini de sorarlar." Onun sözleri üzerine beyaz saçlı büyücü sustu.

"Nerede olabileceği ile ilgili elimizde ne var?" Eleanor sordu bu kez. Bir an önce o adamı yakalamak istiyordu. Loncadaki herkes mor saçlı adama kin gütmeye başlamıştı. Özellikle ikizlerde bu kin oldukça yüksekti. Genç büyücü bunun nedenini bilmiyordu.

"Kendisi bu bölgedeki sığınakların sorumlusuymuş. Biri yok olduğuna göre bir başkasında saklanıyor olmalı."

"Öyleyse sığınakları ortaya çıkarmamız gerek." dedi Eva.

"Aynen öyle, bu görevi size veriyorum, Admon ve Mirabel. En kısa sürede en fazla bölgeyi araştırabilecek kişiler sizsiniz." Eleanor, ikizlere bakarak konuştu. Kardeşler başlarıyla onayladıktan sonra bir geçitle oradan ayrıldılar.

"Onları bekleyeceğiz. Sığınaklar ortaya çıkınca yine baskına gidip lideri ele geçireceğiz. Hepiniz hazırlıklı olun." Lonca lideri son uyarısını da yaptıktan sonra herkes dağıldı. Mathias da loncadan çıkmış ve loncaya yakın bir hana girmişti. Şişman hancı ona Dorian'ı hatırlatıyordu. Ama sürekli hatırladığı en önemli şey, yüzüne gülümseme kazınmış kopuk baş idi.

----------

Hanın kapısı açıldı ve içeriye kapıdan zor sığan biri girdi. Kahverengi saçlı adam gözleriyle hanı inceledikten sonra bir sürü insanın ortasında durmuş konuşan beyaz saçlı genci gördü. Oraya biraz yaklaşınca ne konuştuğunu duymuştu.

"Sonra şöyle bi' sağ bi' sol, adam yerde iki seksen yatıyor. Sonra tabii onu gören, ben diyeyim 10, siz diyin 15 ama aslında 20 kişi daha geldi. Tabii ben de iyice alışmışım tokatlamaya..." Etrafındakiler onun sözlerini sanki gerçek bir hikaye dinliyormuş gibi dinliyorlardı.

"Kesin yaşanmıştır bu olay. İnandım şu an." Şişman büyücü konuşunca beyaz saçlının dikkatini çekti. Onu gmren genç büyücü hemen yanına gelip kulağına fısıldadı.

"Adi herif... Bozmasana, anlattıkça elma suyu ısmarlıyorlar."

"Hay elma suyuna..." Dorian da bir masaya geçerken Mathias konuşmasını bitirdi ve onun yanına geldi.

"Aslında seninle konuşmak istediğim bir konu vardı." diye girdi söze. Şişman büyücünün dikkatini çekmişti.

"Neymiş?"

"Madene göz atmak istiyorum."

Dorian onun dalga geçtiğini düşündü ama oldukça ciddi duruyordu. "Buna yetkimiz yok."

"Neye yetkimiz olup olmadığını boşver." dedi Mathias. "Bir düşünsene... O haydutlar sıradan bir madenden ne istiyor olabilir? Soylu neden bizim madene girmemize izin vermedi? Gölge Katili diye birinden bahsettiler. Admon ve Mirabel'in söylediklerine bakılırsa oldukça güçlü birini tutmuşlar. Ama ne için? O madenin içinde olup da bu kadarını gerektiren şeyin ne olduğunu merak etmediğini mi söylüyorsun?"

Şişman büyücü birkaç saniye ciddi bir şekilde onun yüzüne baktı. "Merak ediyorum. Fakat bunu yapmamız loncanın başını belaya sokar."

"Kimse bilmezse sokmaz. Ayrıca, eğer önemli bir şeyse loncaya bu bilgiyi götürerek büyük bir yardımda bulunmuş oluruz."

"Soyluların gücünü hafife alma, Mathias. Eğer dediğin gibi bir şey yoksa ve madene girdiğimiz onun kulağına giderse Eleanor'un başı büyük derde girebilir."

"Kimseye görünmeyiz o zaman."

"Kendini ne sanıyorsun lan? Ninja falan mı?"

"Bana bak yumuşak göbekli. Oradaki cesetleri loncadan kimse görmedi. Sadece sen ve ben gördük. Hangi insan öyle öldürülmeyi hak eder? Eğer senin için sıkıntı yoksa gelmeyebilirsin ama ben gideceğim. Yüzüne gülümseme kazınmış kafayı unutamıyorum. Elma suyu da geçirmiyor. Saçma hikayeler anlatarak da unutulmuyor."

Dorian onun bu kadar ciddi olmasını beklemiyordu. Geldiği zamandan beri hiç ciddi görmemişti genç büyücüyü. Bu nedenle onun, göbeğiyle dalga geçmesini bile görmezden geldi. O da unutamıyordu. Gördüğü şey bir kabusun sonradan gösterimi gibiydi. Cesetlerle resmen oyun oynanmıştı. Uzun zamandır bu işin içinde olmasına rağmen onu bile korkutmuştu.

"Tamam, ben de varım." O da katılmaya karar verdi. Mathias gibi o da bu durumun nedenini merak ediyordu. "Fakat bunu gizli yapacaksak Eva'nın geçitlerini kullanamayız."

"Neden ki? Sonuçta maden bölgesine araştırma yapmaya gidiyoruz." Genç büyücü hınzırca gülümsedi. Şişman olan da gülümsemişti.

"Aslında doğru söylüyorsun." diyerek onayladı onu. "Öyleyse gidelim."

Handan çıkıp loncaya doğru ilerledikleri zaman hancı, müşterilerden birine içki götürüyordu. Bir masada tek başına oturan zayıf bir genç tepsideki içkiyi kapmıştı.

Bu gencin simsiyah gözleri ve saçları vardı. İki ayağını da masaya uzatmış, hancıdan aldığı içkiyi yudumlamaya başlamıştı.

"Efendim, o sizin içkiniz değildi."

Genç elindeki içkiye baktı. "Ne yapalım? Kime niyet kime kısmet." diyip gülmeye başladı.

O sırada arka masada tek başına oturan iri yarı bir adam kalkarak onun yanına geldi. Masaya yumruğunu vurdu ve "Başkasının içkisine çökerken özür dilemen gerek! Pişkin pişkin gülmen değil." diye bağırdı.

"Hey, hey, sıkıntı çıkarmak mı istyorsun?" Genç ona sorduktan sonra kendi kendine "Lütfen sıkıntı çıkarmak istiyor olsun, lütfen sıkıntı çıkarmak istiyor olsun." diye tekrarladı. Bunu hancı da o adam da duymuştu.

"Evet, sıkıntı çıkaracağım." diyen adam aniden yumruğunu savurdu. Aynı zamanda bir inleme sesi duyuldu handa. Yere kan damlıyordu ve iri yarı adam koluna saplanan bıçakla birlikte bu bıçağı ileri geri hareket ettiren gençten dolayı hareket edemiyor, inliyordu.

"Sen ne ciddi şeysin öyle? Kanın güzel mi?" Genç adam bıçağı onun kolundan çıkararak üzerindeki kanı yaladı. Ağzında biraz gezdirip yuttuktan sonra "Daha iyilerini de tatmıştım." dedi hayal kırıklığına uğramış bir şekilde. Handaki herkes onları izliyordu. Hancı bir şey diyemedi.

"Bakın, bakın burayı kaçırmayın. Bu sanatçı size sanatını izleme fırsatı verecek." Gencin gözbebekleri küçüldü ve yüzüne kocaman, delice bir gülümseme yerleştirirken alaycı bir ses tonuyla "Neden bu kadar ciddisin?" diye sordu kolunu tutan adama.

Elinin üzeri siyah bir dumanla kaplanırken adamın karnına sapladığında iri adamı ortadan ikiye bölmüştü. Organları yere dökülen adamın yüzüne doğru eğilirken hançerini tekrar uzattı ve gülümsemesi büyüdü. "Hadi seni biraz gülümsetelim." Yüzündeki deli ifade insanların çığlık atmasına neden olmuştu.

----------

"Tamam, geldik." İkili, madenin yakınlarına gelince ne yapacaklarını tartışmak için durdular.

"Birimizin dikkat dağıtması gerek." dedi Mathias. Çünkü madenin önündeki işçiler moladaydı ve mola bitince tekrar içeri gireceklerdi. Onlar içeri girmeden oradan uzaklaştırmaları gerekiyordu.

"Dikkati ben dağıtırım. Sen de çabucak girip çıkacaksın, tamam mı? Oyalanma, sadece göz at ve çık." Dikkat dağıtma görevini üstlenen Dorian, saklandıkları yerden çıktı ve hızla koşmaya başladı. Madenin yanına gelince işçilerin bakışları ona dönmüştü. Bu adamı tanıyorlardı.

"Çabuk!" dedi şişman büyücü. "Onu yakalamama yardım edin!"

"Kimi?" diye sordu ustabaşı. "Burada kimse yok ki?"

"Burada olmadığını ben de biliyorum sersem herif! Haydutlardan biri kaçıyor! Peşindeyim ve yakalamama yardım etmezseniz suç ortağı sayılırsınız!"

İşçiler arasında konuşmalar dönerken Dorian derin derin nefesler aldı. "Hadi lan! Sizi mi bekleyeceğim bütün gün!? Adam kaçıyor diyorum!"

Onun öfkeli hali işçileri de korkuttu ve şişman olanın peşinden koşmaya başladılar. Bir anlık heyecanla madenin başında kimseyi bırakmamışlardı.

"Heyt göbeğine kurban, nasıl da sallanıyor sağa sola." Mathias saklandığı yerden çıkarak hafifçe eğildi ve hızlı bir şekilde madenin içine girdi. Burada haydutların isteyebileceği ne olduğunu bulması gerekiyordu.

Madenin içinde biraz ilerleyince meşale ateşlerinin aydınlattığı duvarların kana boyalı olduğunu gördü. İçerisi hala tamamen temizlenmemişti ve yoğun bir koku vardı. Burnunu tutarak ilerlemesine neden olacak kadar hem de.

"Madenlerin içinde aranılan madenden olması gerekmez mi?" dedi kendi kendine. Kanlı bölgeyi geçip daha derinlere inmişti ve burada en ufak bir bakır görünmüyordu. Yukarı taraflarda biraz vardı ve madenin önüne de biraz yığılmıştı. Ama buralarda hiç olmamasına rağmen sanki burası biraz fazla derin kazılmıştı. İndikçe indi, indikçe indi ama hala bakır yoktu. Maden ise devam ediyordu. "Bakır yokken neden bu kadar aşağıya indiler?" diye düşündü.

Biraz daha ilerlediği zaman alacaktı bu sorusunun cevabını. İleride meşale ateşlerinin sonunda bir kapı gördü. Soluğu orada almıştı. Kapıyı yavaşça araladığı zaman gördükleri onu hayrete düşürdü.

Devasa bir odanın içine açılıyordu bu kapı. Odada tam merkezde yer alan taş büst haricinde sadece yazılar vardı. Mathias'ın anlayamadığı dilde yazılar ve semboller. Bir süre baksa da çözemedi. İçerisi sarı kristallerden yayılan ışıkla aydınlatılıyordu. İçeriye göz gezdirebilmek için bir adım attı. Odanın büyüklüğüne bir kere daha hayran kalmıştı.

Bir adımını daha uzattığı anda bedenine çöken baskıyla ağzından kan geldi. Kendini bir anda odanın dışında yerde yatarken bulmuştu. Ciğerleri acıyordu. Zorlukla yerden kalktığı zaman şaşkınlıkla odanın içine baktı dışarıdan. Bütün bu semboller, içeriye girene çöken baskı ve ortadaki boş büst... Tüm bunlar sıradan bir bakır madeninde olması gereken şeylerden değildi diye biliyordu. Tekrar çıkışa yönelirken ağzından akan kanı sildi.

O tam madenin önüne çıkmıştı ki tüm işçilerin dönmeye başladığını gördü. Buradan kaçıp saklanmak için geçti. Onu görmeleri an meselesiydi. Derken gördüler. Dorian da yanlarındaydı.

"Bir adamı yakalayamadık lan! Kayboldu gitti adam! Nereden bulacağım ben şimdi onu!?" Şişman büyücü söyleniyordu, hiç olmayan bir adamı yakalayamadıkları için. Fakat işçilerin dikkati genç büyücüdeydi.

"Siz burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu ustabaşı. Mathias hemen bir cevap düşünmeye çalıştı.

"Ben... Ben size bir şey soracaktım. Ama bi' geldim maden bomboş. Yarım saattir sizi bekliyorum lan! İnsan bir adam bırakır bari buraya. Al işte, ne soracağımı da unuttum sizi beklerken!" İşçilerin garip bakışları arasında beyaz saçlı büyücü, şişman olana baktı. "Sen ne arıyorsun lan burada?"

"Haydutlardan birini buldum." diye karşılık verdi Dorian, oyuna uyarak. "İşçiler bana yardım ediyordu. Ne bağırıyorsun lan adamlara!?"

"Sana ne lan!? Burada kimse bırakılmadan gidilir mi haydutun peşine!? Ya girip yine bir şeyler çalsalardı!? Dikkat dağıtmaca olabileceğini hiç mi düşünmediniz!?"

"Haklısınız." dedi ustabaşı. Gerçekten de burada kimseyi bırakmadığı için kendini ayıpladı. "Bir daha olmayacaktır."

"Olmasın da zaten." Mathias, Dorian'ı da alarak oradan uzaklaştı. Şişman büyücü her şeyi merak etse de ona loncada herkese aynı anda anlatacağını söylemişti genç büyücü.

O sırada loncada herkes toplanmış onları bekliyorlardı. İkizler geri gelmişlerdi ama yakın çevrede hiç sığınak yoktu. Daha uzak mekanları aramak için zamanları da olmayınca loncaya dönmüşlerdi.

Diğerleri onları dinlerken Eva bir geçit açıp ikiliyi loncaya getirdi. Genç büyücü geçidin içinden çıktığı gibi konuştu.

"Bir maden değilmiş."

Hikaye İle İlgili Bilgiler #24

Lonca binasından lonca kartlarına çağrı yollanabildiği gibi, kartlardan da binaya çağrı yollanabilmektedir. Bunu genellikle şehrin dışına göreve çıkan lonca üyeleri kullanmaktadır. Bu şekilde görevin tamamlandığı loncaya haber verilir ve geçit büyücüsü tarafından açılan geçitle loncaya dönüşleri sağlanır. Bu işlem lonca kartındaki simgeye bastırılmasıyla çalışır. Simgenin içindeki enerji sıkıştığı zaman lonca binasındaki kristale sinyal yollanmış olur. Lonca kartları bu özellikleri sebebiyle de yüksek maliyetlidir.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44433 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr