2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 10

avatar
325 0

Mathias - 2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 10


2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 10

"Ne demek maden değilmiş?" İlk konuşan Garvin olmuştu. "Kafayı mı sıyırdın?"

"Gizlice madene mi girdiniz siz?" Eleanor'un kaşları çatıldı.

Genç büyücü "Hayır... Yani belki..." dedi. "İçeriyi kontrol ettik. Maden sadece dıştan görünen bir şey." Ardından tüm gördüklerini onlara anlattı bir çırpıda.

Lonca lideri anlatılanlarla şaşırdı ve yüzünü endişe dolu bir ifade kapladı. Tavon bunu fark etmişti. "Eleanor, iyi misin?"

Kadın onun sorusunu yanıtsız bırakarak "Hadi kalkın. Kahin Kulesi'ne gidiyoruz." dedi. Herkes onun sözüne uydu ve bir geçitle kulenin önüne geldiler. Lonca liderinin ifadesi değişmemişti. Bu durum diğerlerini de endişelendiriyordu.

"Pardon, Eva... Kulenin tepesine de geçitle çıkamaz mıyız?" Genç büyücü kafasını kaşırken gülümseyerek sordu.

"Bunu en son yaptığımda Dorn beni ciddi bir şekilde azarlamış ve bana bir haftalığına bir büyücü olduğumu unutturmuştu. Tekrarlanmasını istediğimi sanmıyorum."

"Anlıyorum..." dedi yıkılmış bir şekilde. Asansöre tekrar binmesi gerekecekti.

Kahin Kulesi'nin safir taşlarla aydınlatılmış iç mekanına tekrar girdikleri zaman geçen seferkiyle aynıydı. Büyücüler oradan oraya koşuşturuyor, kitapları karıştırıyor ve bazı büyüler yapıyorlardı.

"Biraz acele edin." Eleanor doğrudan asansöre geçti. Herkes binerken Mathias tam ortada kalacağı şekilde binmişti. Kendini bu şekilde daha güvende hissediyordu.

Nihayetinde asansör tepeye ulaşır ulaşmaz lonca lideri "Dorn!" diye seslendi. O sırada yaşlı adam dikkatli bir şekilde masanın üzerindeki bir şişeye başka bir şişedeki iksirden damlatıyordu. Kadın bağırınca bir anda elindekinin hepsini döktü ve diğer şişedeki iksir resmen katrana döndü.

"Eleanor..." dedi yaşlı adam. "Bir daha rahatsız etmeyeceğinizi düşünüyordum." Mathias'a bakarak söylediği bu cümle, onun yutkunmasına neden oldu.

"Önemli bir konuda şüphelerim var."

"Neymiş o?"

Kadın, genç büyücüyü öne iterek "Bugünkü anılarına bak ve bana yanıldığımı söyle." dedi. Oldukça ciddiydi.

Yaşlı adam da meraklandı ve beyaz saçlı büyücünün yanına geldi. Mathias soğuk terler dökmeye başlamıştı. İhtiyar, onun alnına dokunurken titredi.

Aradan geçen birkaç saniyenin ardından Dorn'un gözleri biraz daha açıldı. Büyüye bir son vererek Eleanor'a bakmaya başladı. "Ne yazık ki yanılmıyorsun. Antik krallıklardan kalma bir hazine odası." dedi.

Lonca lideri gözlerini kapatarak başını eğdi ve birkaç saniye öyle kaldı. Şüpheleri doğru çıkmıştı. "Peki hangi hazine? Duvarda yazanları tercüme edebilir misin?"

"Antik dil benim bile tam olarak hakim olamadığım bir konu. Fakat duvardaki yazılar sadece bir büyü, onu biliyorum. Asıl önemli olan, büstün üzerindekiler." Başkahin bir kere daha gencin alnına dokundu ve birkaç saniye bekledi. Ardından yavaşça parmağını çekip tekrar Eleanor'a döndü. "Kutsal Büyü Kristali'nden bir parça gibi duruyor."

Kadın bir anda öfkelendi ve duvarı yumrukladı. Diğerleri ondan birer adım uzaklaşmıştı. "O ağzına s...tığımın Amelia Belet'inin krallıktan gizli iş yaptığı yetmiyor, bir de benim loncamı kullanarak mı antik hazinenin üzerine çökmeye çalışıyor!?"

"Sakin ol, Eleanor." Tavon araya girdi. "Bu görev tamamıyla değişti. Artık haydut liderini değil, kristali aramamız gerekiyor."

"Kristali bulunca ters çevirip onun..." Lonca lideri bir süre daha küfretmeye devam etti. Ne kimseyi duydu, ne de kimseden utandı.

"Peki bir şey soracağım." dedi Mathias. Herkesin dikkati kendisine dönünce ise konuşmasına devam etti. "Ben madenin içine bakarken, oldukça derine kazıldığını gördüm. Herhangi bir maden yoktu. Yani kazmaya devam etmelerini gerektirecek bir şey yoktu. Yine de uzun uzun kazmışlardı. Bunlar bir ihtimalle o hazine dediğiniz şeyin yerini biliyor olmasınlar?"

O an herkes hak verdi. Hatta Dorn bile "İyi düşündün." diyerek takdir etti. "Belet Ailesi bu şehrin en eskilerinden biridir. Ellerinde bir harita veya antik hazineyi bulmalarını sağlayacak başka bir yöntem olabilir."

"Eğer onu bulursak da Thom'u da bulmuş oluruz. Bir taşta iki kuş." Tavon da durumu onaylıyordu.

"Bizimle gel, Dorn. O kadını konuşturabilecek biri varsa o da sensin. Eğer işi bana bırakırsanız öldürürüm onu." Eleanor öfkesini hala tamamen atamamışken "Bir geçit aç, Eva." dedi.

Sarı saçlı genç kız yutkunarak Başkahine bakmıştı. İhtiyar da başıyla onaylayınca rahatlayıp merkez bölgeye bir geçit açtı. 9 kişi birlikte bir anda oraya varmışlardı.

"Hangisi onun malikanesi?" Tavon etrafına bakınıyordu. Daha önce buraya gelmişlerdi ama burası tüm soyluların ve ordunun üst sınıflarının evinin olduğu bölgeydi. Hepsinin evlerini ezberleyemezlerdi.

"Beni izleyin." Dorn önden yürürken herkes onun arkasındaydı. Yaşlı adam sanki sokakları ezbere biliyormuş gibi ardı ardına evleri geçti ve nihayetinde birinin önünde durdu.

Mathias o an bankayı düşündü. Banka binası altın işlemelerle süslenmişti. Eğer orası lüks bir yer ise, burası neydi?

Evin dış yüzeyi çeşitli değerli taşlarla süslenmişti. Boyası yepyeniydi ve mimarisi göz alıcı güzellikteydi. Malikaneyi çevreleyen demir parmaklıklar bile süslüydü. Kapı kollarına kadar her şey servet değerinde gibiydi.

Malikanenin önündeki nöbetçilerin yanına vardıklarında ihtiyar onlara çekilmelerini söylemişti. Nöbetçilerin gözbebeklerindeki iris, bir anda büyüyüp tüm gözbebeğini kapladı ve itiraz etmeden kenara çekildiler. İhtiyar, malikaneye girene kadar birkaç hizmetçiye daha yapmıştı bunu. Nihayetinde pahalı kapıdan geçip içeri girdiler.

"Siz kimsiniz?" diye soran bir hizmetçiye bakan Dorn, ona evin sahibini çağırmasını söyledi. Hizmetçi koşarak onu çağırmaya gitti ve birkaç dakika sonra Amelia Belet karşılarındaydı.

"Senin var ya gö-" Eleanor tam küfretmeye başlayacakken Tavon onun ağzını kapatıp sözü Dorn'a bıraktı.

"Bizimle gel, Amelia." Dorn, herhangi bir saygı ifadesi kullanmadan emir verirken zihin kontrolü de yapmamıştı. Herkes bir odaya doğru yürüyordu. En arkadan gelen Garvin, soylunun önünde durdu.

"Bu ihtiyar var ya, Başkahin Dorn. Hemen gelmezsen sana kendini tokatlamanı söyler ve bir anda kendini tokatlamaya başlarsın. Deneyim konuşuyor bak burada, benden söylemesi." dedikten sonra diğerlerine katıldı.

Onlar gittiğinde kadının yüzünde iğrenç bir ifade belirmişti. "Başkahin'i buraya mı getirdiler?" diye düşündü. "Onun pozisyonu benden ve diğer soylulardan daha yüksekte. Soru sorarsa cevap vermek zorunda kalırım. Vermezsem de zihin kontrolü kullanacak. Lanet olsun!"

O bu düşünceler içindeyken yanından geçen başka bir hizmetçiyi durdurdu. "Khurga, hala bulamadınız mı?"

"Yerini tespit etmemize az kaldı, efendim. Lakin yine de biraz daha zamana ihtiyacımız var."

"Lanet olsun." Amelia, odaya giderken depolama yüzüğünden çıkardığı bir iksirden birkaç yudum aldı. Bu şekilde zihin kontrolüne en azından biraz daha dirençli olmayı hedefliyordu.

O, odaya girince herkesin bakışları ona döndü. Eleanor hala çok kızgındı. "Buraya ne için geldiniz?" diye söze girdi soylu kadın. İksir etkisini gösterene kadar biraz oyalamalıydı.

"Öncelikle gidip kus ve hiçbir şey yiyip içmeden tekrar gel." Dorn'un sözleriyle birlikte irisi büyürken kadın telaşlanmıştı. Fakat iksir etkisini gösteremeden zihin kontrolüne girdiği için en ufak bir direnç gösteremedi. Odadan çıkıp birkaç dakika sonra tekrar geldiği zaman, irisi eski haline döndü.

"Amelia Belet, şehrin dışında sana ait olan ve bir süre önce saldırıya uğradığını söyleyerek bizi kiraladığın madenin aslında krallıktan gizli bir şekilde antik hazine çıkardığın bir yer olduğunu öğrendik. Bu duruma ne diyeceksin?" Tavon sakin bir şekilde konuşuyordu ama Eleanor kadar olmasa da o da çok sinirliydi. Lakin kendini tutmasını da iyi biliyordu.

"Krallıktan gizli antik hazine çıkarmak da ne demek? Ben sadece bakır çıkarılıyor sanıyordum. Böyle bir durumdan haberim yok." Kadın anında inkar etmiş ve "İşçilerin ne yaptığını çok fazla incelemedim." diyerek de tüm suçu işçilere atmaya çalışmıştı.

"Yalan söylemene gerek yok, Amelia." dedi ihtiyar. "Ben yaşlı bir adamım. Sadece senin yüzüne bakarak bile yalan söylediğini söyleyebilecek kadar çok yalancı gördüm."

"Amelia Belet, bizi yanlış anlamayın." diye devam etti Tavon. "Biz sizi tutuklamaya gelenler değiliz. Ama haydutlara kaptırdığınız antik hazineyi geri almak zorundayız. Ondan sonra sizi tutuklamaya Şehir Polisi gelecektir. Başınızı hala bedeninize bağlı tutmak istiyorsanız, krala sağlam bir açıklama sunmanız gerekecek."

"Doğrudan beni suçlayarak ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Size bir haberim olmadığını söyledim. Üstelik zihin kontrolü kullanmaya çalışmayın çünkü bu tür meselelerde kontrol altında söylenmiş cümlelerin geçerliliği yoktur." Kadın ısrarcıydı.

"Eğer sen gerçekleri söylemeye başlamazsan ben söyletmeye başlayacağım." Dorn onu bir kere daha uyardı.

"Size söyledim zate-" Amelia'nın sözü yarıda kesildi ve ihtiyarın emri duyuldu.

"Her şeyi anlatmaya başla." Kadının irisleri tekrar büyümüştü.

"Ben yaptırdım." diye başladı söze. "Kutsal Büyü Kristali'nin yerini keşfettiğim anda oraya maden süsü verdirerek hazineyi çıkarmaları için hizmetçilerimi yolladım. Hazine çalındıktan sonra her şey anlaşılmasın diye sanki maden varmış gibi çalışmaya devam ettirdim." Her şeyi bir bir ötmeye başlamıştı.

"Peki antik hazineyi nasıl buldun?"

"Ailem, Kutsal Büyü Kristali'ni izlemek için bir yönteme sahip. Yeterli büyü gücüyle onun yerini bulabiliyorsun. Ama elimdeki hizmetçilerle uzun sürüyor. Bu yüzden bizden önce bulabilmeleri umuduyla Kılıçdiş Loncasını tuttum."

"Seni pi..." Eleanor yine küfürler savurdu. Bu kez Tavon da durduramamıştı. Diğerleri de soyluya kızgın gözlerle bakarken Dorn bir emir daha verdi.

"Bizi kristali aradığınız yere götür."

Amelia yürümeye başladı. Herkes onun peşindeydi. Birkaç odadan geçince duvarda varlığı hiç belli olamayan bir gizli kapıdan geçip yeraltına indiler.

Burada pek çok hizmetçi, ortadaki bir kristale büyü gücü aktarıyordu. Onlar aktardıkça çevrelerinde bir illüzyon şekilleniyor, görüntü yavaş yavaş netleşiyordu.

"Kristal yeterli enerjiyle dolduğunda bize Kutsal Büyü Kristali'nin yerini gösterecek." diye ekledi Amelia. Onun da geldiğini gören hizmetçiler tepki vermeden işlerine devam ettiler.

"Anlıyorum. Bu hizmetçiler sadece Büyücü Ustaları ve Büyükustaları. Kristale yeterli enerjiyi vermeleri çok uzun sürer." Dorn araya girerek kristale kendi enerjisinden aktarmaya başladı. Onun enerjisi, hizmetçilerden kat kat daha yoğundu. O bu işleme başlayınca etrafa Büyücü İmparatoru'nun korkutucu güç hissi yayılmıştı.

Kristal birkaç saniye içinde bir kere daha doldu. Zaten bir süredir hizmetçiler durmadan enerji veriyorlardı. Üstüne bir de Başkahinin enerjisi eklenince, dolması uzun sürmemişti.

Şekillenen mekan iyice netleşti. Burası bir düzlüktü. Etrafı ormanlarla çevriliydi ve üzeri mahlukatlarla doluydu. En zayıfı 4. Seviye gibi görünüyordu.

"Ben ölürüm burada." dedi Mathias. 4. Seviye mahlukatı geç, daha 1. Seviyelerle bile başa çıkabilmek için fazlaca enerji harcaması gerekiyordu.

"Ölmezsin; ama fazla vaktimiz yok. Hemen gitmeliyiz." Eleanor aceleci davranıyordu.

"Bekle bir saniye," diye durdurdu onu yardımcı lider. "Orada hiçbir şey yok. Büyük ihtimalle bir yeraltı sığınağı daha. Ayrıca mahlukatlar bize zaman kaybettirecek. Antik hazineyi kullanmaya başlarlarsa iş içinden çıkılmaz bir hale gelir. Aceleci davranma."

"Hayır," Dorn da söze girdi. "Sizler hemen gitmelisiniz. Ben kuleye uğrayıp işimize yarayacağını düşündüğüm bir şey alacağım. Antik hazineyi onlarda bıraktığımız her saniye tehlikeli. Hazine uzun zamandır bir odada olduğu için enerjiye aç. Bu nedenle hala tam olarak uyanmış değil. Yeterli enerjiyi hissettiği zaman uyanacak ve elinde tutana muazzam bir güç verecek. Onlar hazineyi uyandırmadan önce alabilirseniz, işler çok daha kolay olur."

"Pekala, o zaman. Eva, geçit lütfen." Yardımcı lider fikrini değiştirince geçit büyücüsü kristale yaklaştı. Bir elini kristale koyarak tıpkı loncadaki kristalle yaptığı gibi bir geçit açtı. Herkes sırayla içine girerken ihtiyar Dorn da oradan ayrılmıştı. Geriye sadece Amelia ve hizmetçileri kalmıştı.

"Ghaya!" diye bağırdı kadın. En güçlü adamı hemen dibinde bitmişti. "Git! Fırsatını bulunca kristali çalıp bana getir. Ona dokunsan yeterli. Eğer eline alabilirsen seni durduramazlar!"

Ghaya isimli uzun, siyah saçlı adam hala kapanmamış olan geçide atladı. Tüm loncayla birlikte oraya inmesi an meselesiydi.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #25

Antik Hazineler, antik çağdaki krallıklardan günümüze kalmış büyülü nesnelerdir. Büyünün keşfedildiği ve en güçlü dönemlerini yaşadığı zaman olan antik çağ, her şeyiyle bu devirden üstündü. O zamanlarda köylüler Büyücü İmparatoru olurdu ve şehirlerin içi Büyücü Azizi kaynardı. O zamandan günümüze kalan yazılı kaynakları çevirdikçe öğrenilmiş bu bilgiler, krallıkların Antik Hazinelere olan ilgisini ve ele geçirme arzusunu arttırmıştır. Antik Hazineler, bulunduğu krallığa aittir ve krallık hazinesi dışında bir yerde tutmaya çalışan kişiler ağır cezalara çarptırılır. Antik Hazinelerden birine sahip bir krallık, diğerleri üzerinde rahatça baskı kurabilir. Güçleri muazzamdır.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44429 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr