2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 3

avatar
311 1

Mathias - 2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 3


2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 3

"Nereye gidiyoruz dediniz, sayın lonca lideri Eleanor Kincade?" Mathias ondan tekrarlamasını istemişti.

"Bana Elenaor de bundan sonra. Aptal soylu davranışlarından nefret ederim."

"Tabii ki, Eleanor. Sen nasıl istersen." Genç büyücü ona karşı sonuna kadar absürt derecede saygılıydı. Bu durum kadının sinirini bozmaya başlamıştı.

"Seni Kahin Kulesi'ne götürüyorum. Başkahin Dorn bize mirasını keşfetmende yardımcı olacak. Ardından sana birkaç gelişim iksiri alacağım ki bir an önce Büyücü Ustası olabilesin."

"Anladım." Bir süre yürüdüler. Dün Dorian ile birlikte yürüdükleri zaman bu taraflara hiç gelmemişlerdi. Şişman büyücü ona genel olarak para harcama mekanlarını göstermişti. Şimdi dikkat etmişti de bu bölgenin ortasında devasa bir kule vardı. Belki de her sokaktan görünebilecek yükseklikteydi. "Orası mı?"

"Evet, orası. Dorn, Brogan ve benim eski bir dostumuzdur. Zamanında büyük bir savaşta omuz omuza savaşmıştık. Çok güçlü bir zihin büyücüsüdür."

"Sence..." dedi genç büyücü, biraz duraksadı. "Mirası keşfetmemde gerçekten de yardımcı olabilir mi?"

"Tabii ki, evlat. Dorn birinin kendisiyle ilgili bir şeyler keşfetmesinde yardımcı olamıyorsa kimse olamaz." Kadının yüzünde güven verici bir ifade vardı. Başkahine tam bir güven duyuyordu.

"Peki bu adam 1. katta falan, değil mi? O kuleye çıkarsak konuşmak için önce nefesimizi ağzımızdan almaya başlamamız gerekir." dedi Mathias, kuleye bir kere daha bakarken.

"Simyacılar pek çok şey icat ediyorlar, biliyor musun? Bence birazdan kullanacağımız icatlarını çok seveceksin."

"Neymiş o?" diye sorduğunda kulenin önüne gelmişlerdi. Kadın kapıyı ittirerek açtı ve içeri girdiler. Pek çok büyücü sürekli sağa sola koşuşturuyor, kitapları karıştırıyor, çeşitli büyüler yapıyorlardı. Yine de en dikkat çeken şey, kenarlarından bağlı zincirlerle yukarı çekilen bir platformun üzerinde durarak yukarı çıkan büyücülerdi.

"Buna asansör diyorlar." dedi Eleanor, bu platformlardan birinin üzerine geçerken. "Atla hadi."

"Buna mı? Dalga mı geçiyorsun? Merdivenlerden çıkmayı yeğlerim. Ya zincirler koparsa? Ya birden dengemizi kaybedersek? Ya o yükseklikten aşağı düşersek? Mis gibi merdivenin nesini beğenmiyorsunuz da böyle değişik değişik aletler yapıyorsunuz?"

Ona kalsa biraz daha konuşurdu. O, bir köyde doğup simyadan bihaber büyümüş, birden bire başkente gelince teknoloji şoku yaşamış bir gençti. Bu tür şeyleri hemen kabullenemezdi; ama Eleanor onu yakaladığı gibi omzuna atınca sesi bi anda kesilmişti.

Platform yavaşça yükselmeye başladı. Mathias'ın yüzü, açık olan tarafa bakıyordu. Bu nedenle düşme tehlikesi hissini daha da yoğun yaşayınca "Tamam, tamam indir beni." demeye başladı.

"Uslu dur." diyen kadın, onu da platformun üzerine indirdi ve yükselmeye devam ederken beklemeye başladılar. Genç büyücü kenarlara yakın durmuyordu. Hatta Eleanor'a olabildiğince yaklaşmıştı ki olası bir düşme anında ondan tutunarak yerinde kalabilsin.

Bu sırada kulenin içini inceleme fırsatı da olmuştu. Büyülü safir taşlar hafif mavilikte bir ışık yayıyordu. Kulenin içindeki hemen hemen her bölgeye bu taştan dubara gömülü olarak döşenmişti ve aydınlatma işi bunlarla oluyor gibiydi. Çünkü pencere yoktu. En başta merdivenden çıkmak istese de merdivenin de olmadığını görünce bi' sessizleşmişti.

"Manyaklar..." diye geçirdi içinden, göz ucuyla aşağıya bakarken. Şimdiden kulenin yarısına kadar çıkmışlardı ve bu mesafeden düşerse bir tane kemiği 3 parçaya ayrılmadan kalsa şükrederdi. Tabii ölmezse...

"Merdivenden daha kolay, değil mi?" Eleanor gülerken sordu.

"Ne kolay ne kolay." diye cevapladı genç büyücü.

"Bu kadar kasma. Bu şeyler sağlamdır. Kahin Kulesi'nde ucuz eşya bulunmaz."

"Hayatımdan daha değerlisi yoktur ama."

Biraz daha zaman geçince nihayet kulenin tepesine ulaşmışlardı. Mathias zemine geçerken öylesine mutluydu ki gören olsa garipserdi.

"Bu çok garip." dedi yaşlı bir ses. "Garipsedim bunu. Eleanor, Kahin Kulesi'ne gelmenin sebebi nedir?"

"Merhaba, Dorn." Kadın, ihtiyarı selamladı. "Sana birini getirdim."

"Görebiliyorum. Merak ettiğim şey ise nedeni?" Yaşlı adam iki elinin arasında bir kristal tutuyordu. Onu yavaşça masaya bıraktıktan sonra tekrar onlara döndü.

"Bu genç adam loncamın yeni üyesi ve bir mirasa sahip."

"Ne hoş." Yaşlı adam onlara bakarak beklemeye devam etti.

"Yani hoş da, mirasın ne olduğunu bilmiyor."

"Üzücü." Yaşlı adam kısa cevaplar vererek bakmaya devam ediyordu.

"Yardım et işte, niye uzatıyorsun moruk?" İhtiyarın tavrı Eleanor'u kızdırdı.

"Aslına bakarsan biraz meşgulüm. Neden daha sonra uğramıyorsunuz?"

"Mümkünse bir daha buraya çıkmak zorunda kalmamak için." diye cevap verdi Mathias. Lakin sesli konuştuğundan haberi yoktu. İhtiyar Dorn, ona bakmaya başladığı zaman fark etmişti içinden söylemediğini. "Hani sizi daha sonra tekrar rahatsız etmeyeyim diye yani. Başka şeyler düşünmeyin, bence gayet hoş bir kuleniz var. Böyle göğe uzanıyor falan, güzel şeyler bunlar."

Başkahin ona birkaç saniye daha baktıktan sonra önündeki bir koltuğu işaret ederek "Otur, delikanlı." dedi. Eleanor'un da onaylamasıyla genç büyücü mavi koltuğa geçti.

"Sana yardım etmenin yolu..." dedi başkahin, "Anılarına inmek olacak. Mirası aldığın kişiyi görmüş olmalısın. Umalım da mirası senin yanındayken kullanmış veya mevzusunu açmış olsunlar. Yoksa işimiz biraz daha zorlaşacak."

İhtiyar, koltuğun arkasına geçerek iki elini de Mathias'ın başının yanlarına yerleştirdi. "Bu güvenli, değil mi?" diye sordu genç. Fakat daha sorusuna cevap alamadan bir anda gözleri karardı ve kendini boşluğun içinde bir başına buldu. Uçsuz bucaksız bir karanlığın içinde yalnız...

"Al işte, öldüm! Güvenli değilse niye yapıyorsunuz!?" dedi gözlerini karsnlıkta gezdirirken. Uzaklardan kendisine yaklaşan belli belirsiz bir ışık fark edince "Galiba cidden öldüm lan?" diyerek tersi yönde koşmaya başladı. Boşlukta yaptığı hareketler onu ilerletiyora benzemiyordu. Işık hızla ona yaklaştı ve bir anda karanlık olan her yer saf bir beyaza büründü.

Genç büyücü şaşkınlıkla etrafına bakınırken beyaz ışık yavaşça kaybolmaya başladı. Onun çekildiği yerlerde yapılar beliriyordu. Küçük evler, atölyeler ve bir han derken tüm beyaz ışık, güneşe çekilmişti.

"Köyüm..." dedi genç büyücü, etrafına bakınırken. Tüm o beyazlık yavaşça onun köyüne dönüşmüştü.

"Çok fazla geri gidemedik galiba?" diye düşünürken küçük bir çocuk gördü. Beyaz saçlı bu küçük çocuk meydanda oradan oraya koşuşturuyor, peşindeki yaşlı kadın ise onu yakalamaya çalışıyordu. Kadını gören Mathias'ın gözleri doldu bir anda. "Büyükanne?"

Kadına doğru yürümeye başladı. Adımları yavaşça hızlandı ve birkaç saniye sonra koşuyordu. Kadın gülerek küçük çocuğu kovalarken o, kadının kucağına atladı sarılmak için. Ama bir anda sanki bir hayaletmişçesine onun içinden geçti ve kendini yerde buldu. "Büyükanne!"

Seslenmişti; ama onu duyan olmadı. Gözyaşlarını silerek ayağa kalktı ve kadının arkasından bakakaldı.

----------

"Ağlıyor?" dedi Eleanor.

"Geçmişinde acı verici bir anısı olabilir." diye cevapladı ihtiyar.

"Neden ona tekrar gösteriyorsun? Zaten bir sürü olay yaşayıp hemen ertesi gün geldi buraya. Üstüne bunları da görmesine ne gerek var?"

"Eleanor, bu genç daha küçük ve bir Büyücü Çırağı. Yavaş yavaş ilerleyerek zarar görmemesi için uğraşıyorum. Eğer bir anda en dibe indirirsem beyninde kalıcı hasar meydana gelebilir. Zaten çok uzun sürmeyecek." Yaşlı adam dikkatle büyüye devam ederken "Şimdi biraz daha inelim." dedi.

----------

Güneşten yayılan beyaz ışık yine bir anda tüm çevreyi kaplamıştı. Işık yavaş yavaş kaybolurken etrafında duvarlar şekillendi. Genç büyücü, bir evin içerisindeydi. İçeriye şöyle bir bakınca buranın kendi evi olduğunu anlamıştı.

Bir bebek ağlaması duyuldu. Mathias başını hemen oraya çevirdi. "Büyükanne..." dedi yine. Yaşlı kadın kucağında beyaz saçlı bir bebeği sallıyordu. Yüzünde şefkat dolu bir gülümseme vardı. Öyleydi ki bebek onun yüzüne bakınca ağlamayı kesmişti. Kadın onu öptüğünde ise gülmeye başlamıştı.

Yaşlı kadın, bebeği uyutunca beşiğine yatırdı ve bir süre onu izledi. Mathias da yaşlı kadını... Kendisini büyütüp de o yaşa getirmiş olan kişiyi bir kere daha görmek onu duygulandırmıştı. Korktuğu sahneyi görmediği için şükretti. Bunu bir kere daha kaldırabileceğinden emin değildi.

Beyaz ışık bir kere daha kapladı tüm çevreyi. Bu kez biraz daha uzun sürmüştü. Beyaz ışıktan bir mekan şekillenmeye başladığı zaman Mathias tam olarak görememeye başladı.

Görüntünün bazı yerleri sürekli kaybolup tekrar geliyordu. Diğer anılarda olduğu gibi uzaklars bakamıyordu çünkü beyaz ışık ona çok az bir alan açmıştı bu kez. Ortadaki daire şeklinde alan harici tamamen bembeyazdı.

Görebildiği alanı incelemeye çalıştığı zaman bir erkek ve bir kadının yan yana durduğunu gördü. İkisinin de yüzünü tam olarak göremiyordu. Tek bildiği şey, kadının kucağındaki bebeğin kendisi olduğuydu. Bu anı doğumuna yakın olmalıydı çünkü çevreyi tam olarak algılayamamıştı. Ara sıra yüzüne su damladığını hissediyordu.

Bu iki kişiden başka kimseyi göremiyordu. Derken kadın, kucağındaki bebeğe biraz daha sıkı sarılırken "Nihai Büyü! Miras: Fırtına Habercisi!" diye haykırdı. Birkaç saniye sonra, onun göremediği gökyüzünden inmiş fırtına bulutları onları çevrelemişti. Saf yıldırımdan oluşan bir kürenin içinde, bu fırtına goleminin merkezindelerdi.

Genç büyücü şaşkınlık içinde bakıyordu. Bu dev yaratık, onun sahip olduğu miras mıydı? O bunu doğru dürüst düşünemeden anıda bir bozulma meydana gelmişti. En başa dönmüş gibiydi. Kadın ve erkek yan yana duruyorlardı. Tek bir fark vardı. Bu kez erkek olan "Nihai Büyü! Miras: Fırtına Habercisi!" diye bağırmıştı.

"Bir miras, iki kişi?" Mathias anlam verememişken erkeğin tam olarak ne yapacağını göremedi. Belirsiz bir şekilde beyaz ışıkta dengesizlikler meydana geldi ve tüm bu dairesel alan yavaşça silindi. Mathias bir anda gözlerini açtı.

Derin derin nefes alıyordu. Yaşlı adam, o uyanınca ellerini çekti ve karşısına geçti. "Eee, neler öğrendin?" diye sordu Eleanor.

Genç büyücü "Fırtına Habercisi Mirası." dedi bir çırpıda. Yüzünde kurumuş gözyaşlarını sildi.

"Fırtına Habercisi?" dedi yaşlı adam, şaşırmıştı. "Bundan emin misin?"

"Annem öyle bağırdı. Eee... Yani sanırım annemdi? Yüzlerini göremedim."

"Çok küçükmüşsün. Fırtına Habercisi Mirası... Bu tuhaf."

"Sana daha tuhaf olan bir şey söyleyeyim mi?"

"Neymiş o?"

Mathias derin bir nefes aldı. "Babam da aynı mirası kullandı."

Yaşlı adam durdu. Sonra balını eğerek iki yana sallarken "Sanırım her şeyin bir ilki varmış. Daha önce büyülerimde hiç hata olmamıştı. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor."

"Bilmiyorum artık." dedi genç büyücü.

Eleanor onun koluna dokundu. "Mathias, neden aşağı inip beni beklemiyorsun?"

"Çünkü o şeye tek başıma binmem?"

"Bence binersin, cesur ol biraz."

"Ne cesareti? Biri daha olmadan öldürsen binmem ona."

Derken asansörlerden biri daha en üste ulaştı ve bir büyücü elindeki küçük bir sandığı Başkahin Dorn'a göstererek masaya bıraktı. Onu gören kadın "Bak, biri daha geldi. Hadi aşağıya." dedi ve Mathias'ı da onun ineceği asansöre iteledi.

Asansör inmeye başlarken Mathias kendini kasmış bekliyordu. Aşağıya bakmamak için direnirken yanındaki büyücünün kendisine tuhaf tuhaf baktığını gördü. Hemen rahat bir tavır takındı. Aşağı inmeye devam ederken "Ya işte diyorum ki sal beni bi' tek başıma ineyim ama kadın kabul etmiyor. Sen çılgınsın aşağı falan atlarsın diyor. N'apalım artık sakin duracağız." diyordu.

Onlar gidince Eleanor ve Dorn yalnız kalmıştı.

"Galiba fazla yaşlandım." dedi Başkahin.

"Hayır," diye karşılık verdi kadın. "Senin büyülerin mükemmel çalışıyor."

"Çocuk hem annesinin hem de babasının aynı mirası kullandığını görmüş. Üstüne bir de Fırtına Habercisi Mirası sanıyor. Sen de biliyorsun, bu Martha'nın mirasıydı."

"Evet, bu da Martha ve Nilus'un oğluydu." Yaşlı adam bir anda sustu.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #18

Zihin büyücüleri, insanların anılarına ulaşarak unutulmuş bir bilgiye erişebildiği gibi bazı anıları mühürleyip zamanı gelince açabilirler. Kişi bunu unutmuş olur ve bir zihin büyücüsü tarafından tekrar hatırlatılana kadar bilmez. Bu yöntem çoğunlukla kandan gelen bir yeteneğe sahip olup da bunu bilmeyenlere yardımcı olmak için yapılır. Bir zihin büyücüsü ne kadar güçlüyse kişinin anılarında o kadar geriye gidebilir. Anılar çoğu kişi tarafından tamamen silinemez çünkü o konuda beynin gücü zihin büyülerini aşar. Bir kişi Büyücü Tanrısı değilse, anıyı tamamen silmesi imkansız olacaktır.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44450 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr