2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 4

avatar
311 0

Mathias - 2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 4


2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 4

"Şu işi neden bana veriyorsun ki?" Dorian yakınıyordu. Karşısındaki gri saçlı adam ondan oldukça uzak bir mesafeye gidip gördüklerini rapor etmesini istemişti.

"Çünkü bu işte seni göndermek en kazançlı seçim olacaktır. Biraz zayıflarsan daha sağlıklı olursun." dedi Tavon. Bir yandan da elindeki listeyi kontrol ediyordu. "Bugün Eleanor'un yerine yapmam gereken çok fazla işim var. Bu yüzden daha fazla tartışarak zaman harcamamalıyım."

"Tamam da en azından mesafeyi biraz küçült! Bu güneşli havada ölmemi falan mı istiyorsun?" Şişman büyücü ısrar etmeye devam etti.

"İstersen yerleri değişebiliriz." Elindeki bezle yerleri silmekle meşgul olan Mathias'ın sesi duyuldu.

"Hayır," diye karşılık verdi yardımcı lider. "Bu işi Dorian yapacak." Ardından mavi saçlı ikizlerin yanına gitti. Erkek olan Admon, kız olan ise Mirabel idi. "Admon ve Mirabel, sizin de haftalık gelir için ava çıkmanızı istiyorum. Lonca masrafları için en azından 10 altınlık bir av olmalı."

İkizler ilgisiz bakışlarını koruyarak başlarıyla onayladılar. Tavon, sarı saçlı kıza döndü. "Eva, gönder onları."

"Pekala, Tavon." Geçit büyücüsü olan sarışın kız, şehrin dışındaki avlanma bölgesine bir geçit açarak ikizleri gönderdi.

"Bu da tamamlandığına göre sen ve Garvin benimle birlikte geliyorsunuz." Eva ve Mathias loncaya ilk geldiğinde ona kötü kötü bakan kişi olan Savunma Sınıfı Toprak Büyücüsü Garvin, yardımcı liderin yanında yer aldıkları zaman geçit çoktan açılmıştı.

"Bekle, bekle! Eva giderse ben ne olacağım?" Dorian tedirgin bir ifadeyle bakıyordu ki şüpheleri doğrulandı.

"Sen yürüyeceksin, Dorian." dedi yardımcı lider. "Bunu spor olarak düşün. Bu kiloda kalmaya devam edeceksen ara sıra gerekli." Ardından üçlü de geçitten geçerek kayboldular.

"Demek göbeğinin bir düşmanı da Tavon." dedi Mathias, ona gülerek. Şişman büyücünün kaşları çatıldı.

"Sen çitilemeye devam etsene lan!"

"Yürümeye başla, yumuşak göbekli!"

"Hala mı devam ediyorsun!?" diyen Dorian onun üzerine yürüyordu ki genç büyücünün yeri temizlemek için döktüğü sudan dolayı ayağı kaydı. Bir anda kendini yerde bulmuştu.

"Temizlik malzemelerinin gücü ile senden 2 seviye yukarıda birini bile yenebiliyorsun! Temizliğin gücünü hafife alma!" Mathias bir parmağını ona doğru uzatırken konuştu. Şişman büyücünün kafasını göremiyordu göbeğinden dolayı.

"Gün, intikam günüdür!" dedi ve hızla atılarak yerde sırtüstü yatan Dorian'ın göbeğine oturdu. "Ezil ve o acıyı hisset!" Göbeğin üzerinde resmen zıplıyordu ama şişman büyücü pek de etkileniyormuşa benzemiyordu.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu merakla. "Göbeğim kaşınıyor sadece."

"Haksızlık lan bu! Hile yapma adi herif! Canının acıması lazım!"

Şişman büyücü ayağa kalkmaya başladığında Mathias hemen onda uzaklaştı. Onun da kendisine saldıracağından emindi. Dorian ayağa kalkınca bir yumruğunu diğer eline vurarak "Doğrusu nasıl yapılır öğreteyim sana." dedi.

"Aaa, bak Tavon dönmüş." Beyaz saçlı genç kapıyı işaret ettiği zaman şişman büyücü bir anda heyecanlandı.

"Ben de tam çıkıyord-" diyerek arkasını döndüğünde tek gördüğü şey, loncanın kapalı olan kapısıydı. "Seni..." Tekrar arkasını döndüğünde ise Mathias orada değildi. Daha fazla zaman kaybederse cidden durum kötü olacaktı. Bu yüzden bu işi başka zamana bırakmayı seçerek loncadan çıktı.

Bir süre sessizlik olduktan sonra beyaz saçlı yıldırım büyücüsü saklandığı yerden çıkmıştı. "Gitti ayı. Bari şu işi bitireyim de biraz kitaba bakayım." Bu düşünceyle hızlıca temizliğe devam etti.

----------

Bu sırada şehrin dışında, ikizler bir katliam yapıyorlardı. İkisi de Saldırı Sınıfı Hava Büyücüsü olan bu kardeşler, avladıkları mahlukatlardan küçük bir tepe yapmıştı.

"Depolama yüzüklerimizde bu kadar yer yok." dedi Mirabel. Sakin bir şekilde elindeki kılıcı önüne çıkan her mahlukata savurmaya devam etti.

Admon'ın elinde ise bir yay vardı. İkisinin silahları da özel işlemelerle süslenmişti ve sıradan silahlardan farklı olarak büyü gücü yayıyorlardı. "Sadece kafalarını alırız." diye karşılık verdi erkek kardeş.

İkili bir süre daha avlandıkları zaman artık yeterli olacağını düşündükleri miktarda cesede sahiplerdi. İkisi de onların yanına geldiklerinde, Mirabel bir bir kafaları ayırmaya, Admon ise depolama yüzüğüne yerleştirmeye başladı. Bir kafayı yüzüğe yaklaştırdığı zaman onun sığabileceği büyüklükte bir geçit, yüzüğün üzerinde beliriyordu. Toplama işlemi biraz uzun sürecekti.

"Merhaba, yoldaşlar."

Duydukları sesle ikisinin de dikkati o yöne çekilmişti. Altı kişi yanlarında belirmişti. İlk konuşan sözüne devam ederek "Bugünkü avımız oldukça kötü geçti. Sizinki iyi geçmişe benziyor. Bir iyilik yapıp bizimle paylaşır mısınız?" dedi.

Kardeşlerin bakışlarında en ufak bir değişiklik bile yoktu. Bu adamların yüzlerine bakınca niyetlerini anlamak zor olmamıştı. Onlar sadece avı gasp etmek istiyorlardı.

"Hayır." dedi Mirabel.

"Biz pek iyilik sever değiliz." diye tamamladı Admon.

"Bu kötü oldu. Şehrin dışında olduğumuzdan, size yardım edecek kimse olmadığının farkındasınız, değil mi?" Adam tehdit etmeye başlamıştı. "Eğer avın %80'ini bize verirseniz size dokunmayız ve kalanlarla gitmenize izin veririz."

"Eğer şimdi dönüp giderseniz size dokunmayız." dedi Admon. Bu kez sözü tamamlama sırası kız kardeşte idi.

"Ve hayatlarınızı kaybetmemiş olursunuz." dedi.

"Pek de iddialısınız. Yetenekli gençlere benziyordunuz oysa ki." Altı kişi yavaşça onları çevreledi.

Kız kardeş kılıcını onlara doğru uzatırken erkek kardeş yayına bir ok yerleştirmişti. Büyücülerin güç seviyesi yükseldikçe büyü gücü de yükseldiğinden böylesi bir savaşta büyü yerine silaha başvurmak daha doğruydu. Öte yandan, rakipleri sayıca da üstün olduğundan iki kişi için silah çekmelerine gerek yoktu. Büyü gücüyle de pekala üstün gelebilirlerdi.

Admon yayını gererek birine doğrulttu. Doğrulttuğu kişi kendini korumaya çoktan hazırdı. Fakat o beklenmeyen bir hareket dizisiyle önce aniden tam arkasındaki adama çevirdi yayını. Bir anda hayatı tehlikeye girince saldırıya odaklanan adam tamamen savunmaya odaklanmış, en başta savunmaya odaklanan ise saldırmaya hazırlanmıştı. Ama o tekrar ilk hedefine döndü ve onun tekrar savunmaya geçmesine izin vermeden okunu beyninden geçirdi.

"Saldırın!" Kalan beş kişi aynı anda onlara saldırdı. Çeşit çeşit büyü, onlara doğru ilerliyordu. Kardeşler de aynı anda bir büyü kullandılar.

"Gökyüzü Adımı." Ayaklarının altında biriken rüzgar onları havaya fırlatmıştı. İkisi da farklı yöne doğru takla atarak kuşatma çemberinden çıkarken Mirabel kılıcını havadayken birinin kafasına saplayarak aşağı inmişti. Admon ise iner inmez bir ok daha fırlatmıştı ve göz açıp kapayıncaya kadar iki kişi daha gitmişti. Zorbalık etmeye gelenlerin yarısı daha ikizlere dokunamadan ölmüştü.

"Toprak Kazığı!" dedi içlerinden biri. Yerden aniden çıkmaya başlayan kazıklar Mirabel'e doğru giderken genç kız çevik bir hareketle kendi etrafında dönerek yana atıldı ve saldırıyı savuşturdu. Toprak büyücüsü bir kere daha saldıracakken kılıç önden girip arkadan çıkmıştı.

Mavi saçlı kız, rakibini yere yıktıktan sonra silahını bir kere de göğsüne saplayarak onu öldürdü. "Sayı eşitlendi." dedi. Bu sefer ikizler diğer adamların etrafında dönüyorlardı.

"Hey, bir saniye bekleyin..." dedi ilk konuşan. "Üzgünüz... Bizi bırakırsanız kimseye bir şe-" O daha sözünü tamamlayamadan arkasındaki arkadaşının ölme sesini duydu. Dönüp bakınca adamın boğazındaki oku görmüştü. Tek kalınca iyice tutuştu. "Lütfen! Bırakın gideyim! Üzgünüm, buna kalkışmamamız gerekirdi!"

"Diz çök." dediler aynı anda. Adam hemen denileni yaptı. İki kardeş de onun yanına gelince aynı anda tekme atarak onu yere yatırıp ayaklarıyla göğsüne bastılar.

"Sizin gibilerin savaşmayı bilmeden gelip de büyü gücüne güvenmesi sinir bozucu bir durum. İstersen bir Büyücü Azizi ol, istersen de bir Büyücü Tanrısı. Savaşmayı bilmiyorsan hayatın herhangi bir silahın tek darbesine bakıyor." dedi Mirabel.

Kız kardeşi söyleceklerini söyleyince Admon, adama baktı ve "Sen sayı üstünlüğüne güvenerek gelip iki kişiye zorbalık etmeye kalkışmış birisin. Biz de burada beş kişi öldürdük. Senin kimseye bir şey anlatmayacağına sadece bir zeka yoksunu inanır." dedi. Bu sözler yerdeki adamın gözlerinin korkuyla açılmasına neden olurken kanla ıslanmış sıcak demirin boğazını kesişini hissetti. Elleriyle boğazını tutmaya çalışsa da saniyeler içinde can vermişti. Kardeşler ayaklarını çektiler.

"Bunları da mı burada bırakıyoruz, Admon?"

"Mahlukatları tekrar buraya çekmek için iyi olacaktır. Bir sonraki gelişimizde yine biraz birikmiş olmalılar ki av verimli geçsin." Ardından kafaları toplamaya devam ettiler. Hepsini topladıktan sonra küçük arındırma kristallerini her cesedin içine yerleştirmiş ve onları bırakıp gitmişlerdi.

---------

"Az daha dinleneyim." Dorian bir köşeye otururken nefes nefeseydi. Tepedeki güneş yüzünden ölecekmiş gibi hissediyordu. "Kilo falan kalmadı, eridim hep."

Cebinden bir kağıt çıkardı ve aldığı notları kontrol etti. Tamamen boş bir işti. Tavon resmen sadece onu yürütmek için vermişti bu görevi. "Loncaya kadar yürüyecek halim bile kalmadı." dedi nefes nefeseyken.

Onun şansına önünden bir at arabası geçiyordu. Gördüğü anda seslenerek onu durdurdu ve arabaya binmek için hareketlendi. O, arabaya doğru gelirken arabacı çoktan korkmaya başlamıştı. Araba bu adamı taşıyacak kadar sağlam mıydı? Ya da atı bu adamı çekebilecek miydi?

Dorian arabaya binip de oturduğu zaman çatırdama sesleri geldi. Arabacının yüzünü hüzünlü bir ifade kaplarken söylenen adrese doğru ilerlemeye başlamıştı bile. At oldukça zorlanıyor gibi görünüyordu.

----------

Lonca binasında ise Mathias, odasında oturmuş büyü gücü eğitimi yapıyordu. Markus'un verdiği kitaba bakarak başlangıç seviyesi için bir yöntem daha öğrenmişti ve gerçekten de eğitim yaptığı her saniye geliştiğini hissedebiliyordu. Hem en temel hem de en zayıf büyüsü olması nedeniyle tüm eğitimi Çarpma üzerine odaklamıştı.

Büyüyü elinin üzerinde bir yandan da kendi enerjisiyle baskılayarak yoğunlaştırmaya devam ediyordu. Tamamen konsantre olmuş ve diğer şeyleri unutmuştu. Derken odanın kapısından aniden bir ses geldi.

"Öldüm, bittim!" Dorian kapıda aniden yüksek ses çıkarınca genç büyücü irkildi ve dikkatinin dağılmasından dolayı elindeki büyü fırladı. Dümdüz kapıya, şişman büyücünün üzerine gidiyordu.

Küçük yıldırımla çarpılınca zaten yorgun olan Dorian'ın saçları dikleşti ve çektiği acıyla birlikte yavaşça geriye düşerek bayıldı.

"Dorian!" dedi genç büyücü telaşla. Hızla yerinden kalktı ve bir süredir aynı pozisyonda olmanın verdiği uyuşukluğa direnmeye çalışarak onun yanına geldi. "Niye birden ses yapıyorsun? Al, vuruldun işte."

Onu birkaç kere dürttü. Normal şartlar altında elektrikle çarpılmış birine dokunulması dokunan kişinin de çarpılmasına yol açardı; ama bu Mathias'ı etkilemedi. Belki de kendi büyüsü olduğu içindi.

"Başka kimse de yok. Ben bunu nasıl kaldırıp da yatağına yatırayım!?"

Hikaye İle İlgili Bilgiler #19

Depolama Yüzükleri, simyacı ürünlerinden biridir. Geçit Büyücüleri'nin kullandığına benzer bir büyünün tetiklenmesiyle farklı bir boyuta ulaşılması sonucu elde edilmiştir. Her yüzük gücüne göre alana sahip bir boyuta ulaşan geçit açabilir. Bir yüzüğün boyutuna ancak o yüzükle erişilebilir. Yüzükler yok edilince geçit tekrar açılır ve boyut, içinde ne varsa dışarı savurur. Depolama Yüzükleri'nin yapımı sıradan simyacılar için oldukça zordur. Bu nedenle en basitleri bile yüksek fiyatlardan alıcı bulur.

Pek çok lonca üyesi şehrin dışında avlanırken diğerlerinin avlarını ele geçirmek ister. Bu hayatınızı mahlukatlarla tehlikeye atmadan, korkutabileceğiniz kişilerin avını alarak kolay kazanç elde etme mantığıdır. Muhafızlar ve şehir polisleri, şehrin dışında yaşananlara karışmadığı için av sırasında öldürülmüş olan üyeleri için hiçbir lonca suç duyurusunda bulunamaz. Bu sebeple de loncalar avlar için ya kalabalık gruplar ya da güçlü kişiler göndermektedirler.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44424 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr