2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 2

avatar
327 1

Mathias - 2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 2


2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 2

"Evet, Mathias. Loncamızın yeni üyesi sen olduğun için ufak tefek işleri senin halletmen gerekecek." dedi şişman adam. Dünkü tanışma faslında isminin Dorian olduğunu öğrenmişti. "Kısacası herkesin yapmaktan kaçtığı ne kadar boş beleş iş varsa hepsini sana iteliyoruz."

"Niye lan?" diye itiraz etti beyaz saçlı genç. "Hangi loncada işler böyle yürüyor?"

"Bu loncada gerçek bir üye sayılmak için bir hafta deneme süresi vardır. O süre geçince lonca kartın çıkarılacak ve resmen bir üyemiz olacaksın. O zamana kadar tüm boş beleş işleri sana kilitlemek de benim görevim."

"Bu işleri en son kim yaptı?"

"Ben yapardım."

"O zaman çok da yorucu olamaz." dedi Mathias. "Hala bu göbeği koruduğuna göre."

Dorian'ın yüzü değişti. Ona doğru bir adım daha attığı zaman göbeği yüzünden genç büyücünün neredeyse tüm görüş alanı kapanmıştı. "Bu göbeğe saygı duy. Çoğu kişiden daha çok iş yapıyor."

O ise bir parmağını Dorian'ın göbeğinin üzerine bastırınca içeri doğru gittiğini gördü. Biraz daha bastırdı ve kolu neredeyse dirseğine kadar içeri girdi. Şişman olan, eliyle onun eline vurdu ve "N'apıyorsun lan?" diye kızdı.

"Bayağı yumuşakmış." karşılığını almıştı.

"Göbeğimle ilgili konuşmayı bırak da listeye bir bak. Bunların gün sonuna kadar halledilmesi lazım." Ona bir kağıt uzattı. Genç adam listeye bakarken yüzü değişmişti.

"Ya her şey tamam da, neden milletin odasındaki çiçekleri de ben suluyorum?"

"Bilmem. Ben de sorgulamıştım. Neden gidip Tavon'a sormuyorsun?"

Tavon... Mathias bu loncada Eleanor'dan sonra en çok ondan çekiniyordu. O adam yardımcı liderdi. Efendi bir görünüşü vardı ama onun gülümsemesinde bile sanki korkutucu bir şeyler var gibiydi, patlamaya hazır bir bomba misali.

"Neyse ya, Tavon dediyse vardır bi bildiği. Çok da sorgulamamak lazım, değil mi ama yani?" Mathias listedeki işleri yapabilmek için işe koyulmalıydı. Yerleri temizleyerek başladığı bu yoğun gün, camları silmesiyle devam etmiş, bulaşıkları yıkamış, mobilyaların kırık yerlerini elinden geldiğince tamir etmeye çalışmıştı. Kısacası, tüm günü gerçekten de kimsenin yapmak istemediği işleri yaparak geçmişti.

Hava karardığında işleri daha yeni bitirmişti ve kendini zorlukla yatağına atmıştı. Lonca üyeleri lonca binasında iki kişilik odalarda kalıyorlardı. Daha önce loncaya her yeni geleni kaçırdığı için sadece Dorian'ın odasında boş bir yatak vardı.

"Öldüm, bittim. Nasıl olsa tekrar kirlenecek. Niye bu kadar temizlik yaptırıyorsunuz ki?" diye kendi kendine konuştu. "Hayır, sanki ben gelmesem herkes kirin içinde boğulacakmış gibi. İki katlı bir binadan 12 poşet çöp çıkar mı be?" Her yeri ağrıyordu. Göz kapakları gittikçe ağırlaşırken içeri oda arkadaşı girdi.

"Hey, Mathias, yoruldun mu?" Yüzünde hınzır bir gülümseme vardı.

"Evet, yoruldum. Tüm işleri bitirdim. Başka bir iş vermeye kalkarsan sana saldırırım."

"Keşke Büyücü Büyükustası olmasaydım. O zaman saldırın işe yarardı, değil mi?"

"Yine de acıtır bak. Bırak da yatayım azıcık."

"Ben değil, Eleanor seni çağırıyor. İstersen ona gelmeyip dinleneceğini söyleyeyim."

Mathias yavaşça kapattığı gözlerini açarak tavana doğru "Neden ben?" bakışı attı. İstemeye istemeye yataktan kalktı ve ağır adımlarla yürümeye başladı. Odadan çıktı ve liderin odasına doğru yöneldi.

Kapının önüne gelince iki kez tıklattı ve saygılı bir şekilde "Lonca lideri Eleanor Kincade hanım, müsait misiniz?" diye sordu. İçeriden ses gelmemişti. "Eleanor hanım?"

Birkaç kez daha tıklattığı zaman içeriden kapıya sert bir darbe gelmişti. "RAHATSIZ ETMEYİN DEMEDİM Mİ LAN BEN!?" diye bağırdı lonca lideri. O daha cümlesini bitiremeden Mathias soluğu kendi odasında almıştı zaten.

"Ne oldu?" Dorian ona bakarken gülmemek için zor duruyordu. Genç büyücü nefes nefese odaya dalmış ve kapıyı hızlıca kapattıktan sonra sırtını dayamıştı.

"Ananın... Neyi olduğunu anladın sen." diye karşılık verdi.

"Annemi katma, adi herif."

"Niye yolladın lan beni oraya!? Kadının kapıya vurduğu bana gelse ölmüştüm belki!"

Dorian daha cevap veremeden "KESİN SESİNİZİ!!" diye bir kere daha Eleanor'un sesi tüm binada yankılandı. Mathias bir anda sessizliğe bürününce şişman oda arkadaşı gülümsedi.

"Eleanor çok bağırır. Buna alışman lazım. Ben sadece yardımcı oldum." dedi kıs kıs gülerek.

"Yardım falan etme bana. Böyle yardım olmaz olsun." Genç büyücü yatağına uzanıp direkt gözlerini kapadı.

"Hey, yarın sana şehrin bu bölgesini gezdireceğim biraz. Erken kalksan iyi edersin."

"Başka zaman gezelim."

"Sana şehri gezdirmeye ben mi karar verdim de kararı değiştirmemi söylüyorsun? Tavon söyledi sana bölgeyi gezdirmemi."

"Eminim o söylemiştir. Onun da odasına gidip sormam gerekir şimdi, değil mi?" İnanmadığı çok açıktı.

"İstersen kalkmayabilirsin. Benim için sıkıntı yok. Zaten çok hevesli değilim. Benim de bahanem olur."

"He öyle he. Sal beni de yatayım." Gözleri kapalıyken Mathias çok şey düşündü.

Brogan'ın onu neden buraya yolladığı, buranın onu neden öylece kabul ettiği, bu tür işlerin neden kendisine verildiği, burada ne yapacağı ya da yapabileceği gibi pek çok şey aklından geçti. Yine de yorgunluğu ağır basınca uykuya dalmıştı.

----------

"Mathias." dedi hafif ince bir ses. "Mathias, uyanma vakti."

"Defol başımdan pis şişko." dedi genç büyücü, kim olduğuna hiç bakmadan.

"Seni..." dedi başka bir ses. İşte bu ses Dorian'a aitti.

"Uyanma vakti geldiğini söyledim." diye tekrar etti ilk ses. Genç büyücüden bir cevap gelmeyince onu uyandırmaya çalışan Tavon, bir eşiyle gözlüğünü düzelttikten sonra işaret parmağıyla Mathias'ın kafasına dokundu.

Sadece iki saniye sonra genç büyücü çığlık atarak yataktan fırladı. Telaşla sağa sola baktıktan sonra kendi uzuvlarını bir bir kontrol etti. "Yerinde... Tamam, tamam her şey yerinde. O neydi lan?"

"Günaydın." dedi gri saçlı adam tekrardan.

"Ha, Tavon, sen miydin?" Zorlukla gülümsemeye çalıştı. Az önce daha uykuya dalamamasına rağmen tüm bedeninin mahlukatlar tarafından parçalandığını görmüş ve acıyı hissetmişti.

"Seni böyle uyandırmak istemezdim; ama bugün çevreyi biraz daha tanıman için Dorian sana bölgeyi gezdirecek. Ne kadar erken çıkarsanız o kadar iyi." Gözlüklü büyücü arkasına döndü ve odayı terk etti.

Mathias'ın bir kere daha bedenini kontrol ettiğini gören Dorian "Tavon, İllüzyon sınıfı bir Zihin Büyücüsü ve 4. Kademe Büyücü Üstadı. Büyük ihtimalle sana da parçalandığını gösterdi ama gerçek değildi." dedi.

"Sen nereden biliyorsun?"

"Sana ne lan? Hadi düş önüme artık." Şişman adam cevabı geçiştirdi ve kapıdan çıktı. Mathias da saçını başını biraz düzelttikten sonra peşinden gitmişti.

"Demek doğruyu söylüyordun." dedi ona.

"Herhalde doğruyu söylüyordum. Yalancı falan mı sanıyorsun beni?"

"Dün gece öyle demiyordun?"

"O küçük bir şakaydı. Büyük ihtimalle Eleanor hatırlamıyordur bile."

İkili aşağıda bir şeyler yiyerek kahvaltı yaptılar. Elma suyu olmaması Mathias'ı üzmüştü; ama elinden gelen bir şey de yoktu.

Lonca binasından çıkarak kalabalığın içinde dolaşmaya başladılar. "Önce tüccarların yerini göstereceğim sana." dedi kahverengi saçlı olan.

Bir süre kalabalığın içinde yürüdüler. Beyaz saçlı genç, şehirde yürümeye hemen hemen alışmış sayılırdı. İnsanlara daha az çarpıyor ve daha hızlı yol alabiliyordu. Şişman adamın ise hiçbir sıkıntısı yok gibiydi. Dümdüz yürüyordu ve kimseye çarpmıyordu. Mathias, onun arkasından yürüyünce adamın genişliğinden dolayı çok rahat yüründüğünü gördü. İnsanlar ona yol verince oldukça fazla alan açılıyordu.

"Taktiği çözdüm ha." dedi kendi kendine. "Yine fenayım."

Tüccarların yeri denilen yer pazardı. Burada pek çok tezgahta ürünler sergileniyordu ve tezgahların arkasında ise dükkanlar yer alıyordu. Kimisi bir atölye, kimisi bir alım satımcıydı. Ama ortada kesin bir gerçek varsa, o da sattıkları şeylerin gerçekten de çok pahalı göründüğüydü. Özellikle simyacı tezgahları iksir, ilaç, yazıt veya başka bir simya ürünü isteyen kişilerle dolmuş taşmıştı.

"Biraz para kazandığın zaman fakir kalacağın yer burası işte." dedi Dorian. "Donuna kadar alacaklar burada."

"Sen bu konularda falan bayağı tecrübeliymiş gibi konuşuyorsun?"

"Sus da ilerle lan." Şişman adam bir kere daha geçiştirdi. Tüm pazarı dolaştılar ve oradan ayrıldılar. Güneş çıkmıştı ve onları kavuruyordu. Özellikle de Dorian'ı.

"Dinlenmem lazım." dedi nefes nefeseyken bir kenara oturup.

"Bu göbeği taşırken bu kadar yürüyebilmene şaşırdım açıkçası. Arkandan gelince resmen sokak bomboşmuş gibi hissettiriyordu."

"En sonunda üzerine oturarak canını alacağım sanırım." Şişman adam her seferinde Mathias'ın mevzuyu onun göbeğine getirmesine gıcık kapmaya başlamıştı. "Bir hana girelim. Bir şeyler içmeliyim."

Genç büyücü de gerçekten de susamıştı. Bir şeyler içme fikri ona da çok cazip geldi. Pazarın yakınındaki bir hana girdiler ve bara geçip oturdular.

"Hoşgeldiniz," dedi hancı. Kel ama sakallı bir adamdı. "Ne arzu ederdiniz?"

Dorian lonca kartını çıkararak ona gösterdi. "Bana soğuk bir şeyler ver." Hancı karta baktıktan sonra ona bir şişe soğuk içecek getirdi. Getirir getirmez şişman adam şişeyi alıp kafaya dikmişti.

"Bana da en sertinden bir elma suyu." dedi Mathias. Yine gözlerini kısıp sesini kalınlaştırmıştı.

"Oraya en sertinden 2 gümüş atarsan neden olmasın?" diye karşılık verdi hancı.

"Bu adam parasız aldı ama?"

"Lonca üyeleri haftada günde bir şişe içecek almakta özgürdür. Onların ücreti kral tarafından ödeniyor."

"Bende lonca üyesiyim. Kılıçdiş Loncası'nın üyesi."

"Kartını görebilir miyim?" Hancı tek kaşını kaldırarak ona bakıyordu. Mathias ise lonca kartına sahip değildi. İlk haftasını doldurduğu zaman verilecekti. Lakin daha ikinci günündeydi.

"Lonca kartım daha verilmedi ama bu adam biliyor lonca üyesi olduğumu." diyerek şişedeki içeceği içmekle meşgul olan Dorian'ı işaret etti.

"Öyle çalışmıyor. Kartın yoksa bir şey vermek zorunda değilim." karşılığını almıştı.

"2 gümüşe 10 şişe alırım ben lan."

"Kuytu köşe bir köyden kurtlu elma suyu alabilirsin, evet. Benim sattıklarım kaliteli içeceklerdir. Ucuz mallarla karşılaştırma bile."

Mathias hancıya kızgınca baktı. Gerçekten de morali bozulmuştu. Biraz elma suyu belki de tüm bu olanlardan uzaklaşıp eski köy günlerini anmasına yardım edebilirdi. Yine de 2 gümüşe sahip olup olmadığından bile emin değildi. Kontrol edecekti. "Elma suyu için değer." diye düşünerek elini beline attı. "Hassss..."

"Ne oldu? Alacak mısın?" Hancı hala bekliyordu.

"Para kesemi loncada unutmuşum sanırım." Mathias biraz gülümsedi. "Sana daha sonra bıraksam olur mu?"

"Hayır." Cevap netti.

"Acımasız pislik. Bir şişe elma suyu versen ölür müsün?"

"Neden arkadaşından borç istemiyorsun?" Hancının sözleri üzerine Mathias, Dorian'a döndü. O ana kadar içeceğine odaklanmış olan adam birkaç saniye için ara verdi ve "Tüh, ben de yanıma para almamıştım. Gördün mü şanssızlığı ya? Sanırım başka sefere."

Onun da sözlerinden sonra hancı orasıyla ilgilenmeyi bırakıp başka müşterilerin yanına geçmişti.

"Bana da ayır biraz bari." diyen Mathias, Dorian'ın boş şişeyi barın üzerine koyduğunu gördü. "Ulan yumuşak göbekli ayı! İnsan biraz ayırır yanındakine!"

"Göbeğime..." diye söze başlayan şişman adam onu yakaladı. "Laf..." derken onu yere yatırdı. "Etme..." derken üzerine oturdu. "Demedim mi lan sana!?" diye bağırırken ise Mathias neredeyse görünmüyordu. Dışarıda kalan bir eliyle kendini sürüklemeye çalışsa da üzerinde böylesi bir ağırlık varken imkansızdı. Birkaç kere daha elini yere vurduktan sonra tamamen hareketsiz kaldı. Birkaç saniye daha onun üzerinde oturan adam, sonrasında tekrar ayağa kalktı.

"Huuuuuhh!" diye derin bir nefes alan Mathias, "Beni eve götürün! Bu çok korkunçtu! Kemiklerim! Hepsi kırıldı galiba! Yerle bütünleşmişim, kalkamıyorum!" diye bağırmaya başladı. Bütün müşteriler onlara bakıyordu.

"Hey, insanları rahatsız edecekseniz dışarı çıkın." diye uyardı hancı. Şişman adam, genç büyücüyü omzuna attı ve dışarı çıktı.

"İndir beni lan yere! Kemiklerimin sağlamlığını test etmem lazım!" diye bağırmaya devam etti. "Yumuşak göbekli sert götlü ayı! İnsanın üzerine öyle oturman cinayete teşebbüs lan!"

"Kes sesini yoksa daha sert olacağım. Her şeye ağlıyorsun. Bebekten bir farkın yok."

"Bebekler gondiklesin seni! Bu diğer şeylerle bir mi lan!"

Dorian onu yere attı. "Böyle bebek gibi davranacaksan buralarda çok fazla dayanamazsın, benden söylemesi. Büyümeye çalışsan iyi edersin." Bunları büyük bir ciddiyetle söylemesi Mathias'ı bir an için susturdu. "Şimdi loncaya dönüyoruz. Bugünlük bu kadar gezme yeter."

O önden ilerlemeye başlayınca Mathias da hemen arkasına takıldı. "Neden bu kadar ciddileştin? Göbeğin gibi yumuşak olsan olmaz mı?"

"Seni!"

Hikaye İle İlgili Bilgiler #17

Şehirler loncalara bedava içki, pazarlarda indirim, bankada düşük faiz, değerli materyallere erişebilme ve görevlerde elde edilen eşyalardan pay alabilme gibi pek çok farklı ayrıcalık sunar ve bunların ücreti de kral tarafından karşılanır. Lonca üyelerinin şehrin etrafını temizlemeleri ve insanların çeşitli dertleriyle ilgilenmeleri, şehrin refah içinde olması için büyük bir etkendir. Bu nedenle insanlar loncalara girebilmek ve bu ayrıcalıklara erişebilmek için güçlü olmaya teşvik edilir. Bu aynı zamanda krallığın gücüne de güç kattığından bir taşla iki kuş vurulur.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44436 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr