Bölüm 1049: Meydan Dayağı

avatar
2950 8

Martial God Asura - Bölüm 1049: Meydan Dayağı


 

Bölüm 1049: Meydan Dayağı

 

Sonuçta, kim Chu Feng'in tüm bu gururu bir kenara bırakmaların, diz çökmelerin ardından affetmeye yanaşmamasını beklerdi ki? Bulut Yıldırımı Köşkü'nün insanlarına hitap ederek bağırdı, "Secde edin ve hatanızı itiraf edin."

 

"Bu..." Chu Feng'in isteğini duyan Bulut Yıldırımı Köşkü sakinleri titredi. Korkularını belli etmeden duramıyorlardı. Diz çökmüş olsalar da yapacaklarının bir sınırı vardı. Secde edip hatalarını itiraf etmek, bu onların yapamayacağı bir şeydi.

 

"Bir daha söyleyeceğim. Secde edin, ve Güney Turkuaz Ormanı'na karşı yaptığınız hataları itiraf edin." Şüphe ettiklerini görünce tekrar etmişti. Kelimeler ağzını terk ettiğinde, tüm saraya soğuk bir hava yayıldı.

 

O anda Chu Feng, tüm dünyaya hakim bir hükümdar gibiydi. Hatta, karşı konulamayacak bir zorba gibiydi. Ona karşı gelmenin sonucu kesin ölüm değildi belki ama Yine de, epey bedbaht olurlardı.

 

Böylesine devasa bir gücün karşısında, Bulut Yıldırımı Köşkü'nün müritleri yere yığılmak üzerelerdi. Onur, sınır, her ne varsa vazgeçtiler. Hep bir ağızdan, "Güney Turkuaz Ormanı'nın yaşlı ve genç kardeşleri, hatalı olan biziz, tüm bunlar bizim hatamızdı. Lütfen bizim müttefik olduğumuzu hatırlayın ve bize bir şans daha verin."

 

Söyleyecekleri bittiğinde alınları yere vurdu. Gerçekten de Chu Feng'e secde ediyorlardı.

 

"Chu Feng, bu kadarı yeter!"

 

Tam o anda sarayın dışından yaşlı bir ses gürlemişti. Bu ses bir gök gürlemesinden daha kuvvetliydi. Sadece sesli değil, aynı zamanda da tehditkar bir tondu. Saraydaki herkesin silkinmesine sebep olmuştu.

 

"Woosh woosh woosh." Bu sesten hemen sonra gökten meteorlar gibi yaşlı adamlar inmeye başladı. Sarayın salonuna indiler.

 

Bu yaşlılardan bazılarını Chu Feng tanıyordu. O bazı yaşlılar, Sikong Zhaixing müdür tarafından yönetilen idari yaşlılardı.

 

Diğer yaşlılardan söz edecek olursak, kıyafetleri Güney Turkuaz Ormanı'ndakilerden tamamen farklıydı. Hepsinin yüzünde çirkin bir ifade vardı. Onlar Bulut Yıldırımı Köşkü'nün idari yaşlılarıydı. Sikong Zhaixing'in yanında duran, başının üstünde tüylü bir taç taşıyan, ve inanılmaz bir auraya sahip olan yaşlı Bulut Yıldırımı Köşkü'nün müdürüydü.

 

Bulut Yıldırımı Köşkü'nün tüm öğrencilerini diz çökerken gördüklerinde tüm idari yaşlıların ve müdürün yüzleri ekşidi, dudakları seyirmeye başladı. Yüz ifadeleri daha çirkin olamazdı. Çürümüş yumurtadan yapılmış sinekli kreplerini yeni bitirmiş gibilerdi.

 

"Woosh woosh."

 

Shi Yuanhang'ın durumunu gördüklerinde daha da sinirlendiler. Müdür hareket etmemiş olsa da, yetişimi iyi iki idari yaşlı Shi Yuanhang'a doğru uçmuşlardı bile.

 

İndikleri anda, lafı uzatmadan spiritüel güçlerini kullanarak Shi Yuanhang'ın etrafında bir kalkan oluşturup yetişiminin saçılmasını engellediler. Ona iyi gelecek ilaçları verip yaralarını iyileştirmeye başladılar.

 

Biraz geç kalmışlardı. Shi Yuanhang'ın yetişimi çok zayıflamıştı. Artık birinci seviye bir Dövüş Kralı değildi, sekizinci seviye bir Dövüş Lordu'ydu. Arada iki seviye fark da olsa yetişimini geri kazanması hiç kolay olmayacaktı.

 

"Koruyucu Lord, o kardeş Shi'nin yetişimini zedeledi ve bizi diz çökmeye zorladı. Bize secde bile ettirdi. Koruyucu Lord adaleti sağlamalısınız!"

 

Koruyucu Lord'u gören öğrenciler kurtarıcılarına kavuşmuş gibiydi. Rahat bir nefes alıp müdürlerinin yanına koştular. Hep birlikte diz çöküp Chu Feng'e baktılar.

 

"Kesin sesinizi!"

 

Kim Bulut Yıldırımı Köşkü'nün müdürünün böylesine büyük bir öfkeyle, kollarını açarak bağıracağını; tüm öğrencilerin suratına birer tokat yapıştırıp, onları yere sereceğini düşünebilirdi ki.

 

Tüm bunların ardından müdür özür diler bir yüz ifadesiyle avuçlarını Sikong Zhaixing'e doğru birleştirdi. "Müdür Sikong, öğrencilerime iyiyi öğretmeyen benim. Lütfen onları suçlamayın."

 

"Haha, onlar genç. Rekabetçi olmaları onlar için iyi bir şey. Küçük bir dalaşmanın zararı yok." Sikong Zhaixing sakalını kaşırken kahkaha attı. Önemsiz gördüğü yüzünden belliydi.

 

Ama bir anda gözlerini kısıp derin bir şey söyleyecekmişçesine konuşmaya başladı. "Yine de, fazla özgüven bazen iyi değildir. Bugün yaşananlar mesela. Yalnızca başkalarını utandıramamakla kalmadı, üstüne korkudan diz çöktü. Bu çok aşağılayıcı. Sadece kendi yüzünü değil, tüm tarikatının yüzünü kara çıkardı."

 

"Müdür Baili, tarikatlarımızın ilişkileri gayet iyi, bu konu kolayca unutulabilir. Ben anlatmadığım sürece bunu kimse bilmez. Bulut Yıldırımı Köşkü'nün itibarı lekelenmez."

 

"Yine de çok dikkatli olmalısınız. Başka güçler tarafından kontrol edilen bir yerde bunlar olsaydı, Büyük Hakikat Tarikatı gibi, o zaman bunu yapmak mümkün olmazdı.."

 

Sikong Zhaixing'in söylediklerini duyduktan sonra, Bulut Yıldırımı Köşkü'nün müdürünün yüzü önce yeşilden mora, sonra mordan maviye döndü. Çünkü söylenenlerin ardındaki alay çok barizdi. Bu utancı yüzüne yansıtmamaya çalıştı. Mütevazı bir ifadeyle, "Müdür Sikong'un söyledikleri doğru. Gelecekte öğrencilerimi daha iyi disipline ederek yüzümü kara çıkarmamalarını sağlayacağım."

 

"Boşver, boşver. Bu küçük bir mesele. Sorun etmene hiç gerek yok."

 

"Ne de olsa, hepiniz misafirsiniz. Hatta, bu müdür Baili'nin bu kadar ihtiyar ve öğrenciyi Güney Turkuaz Ormanı'mıza ilk getirişi. Üzücü şeylerden bahsetmeyi bırakalım."

 

"Ziyafeti hazırlayın. Bulut Yıldırımı Köşkü'nden herkesi doğru bir şekilde karşılamalıyım." Dedi müdür Sikong, kahkaha atarak.

 

Bunun ardından ziyafet hazırlandı. Orada olan herkes ziyafete katılmıştı.

 

Her ne kadar ziyafet Bulut Yıldırımı Köşkü'nden gelen insanlar için hazırlanmış olsa da Bulut Yıldırımı Köşkü'nün öğrencilerinin yüzleri tüm ziyafet boyunca asıktı. Yemeklerine bile dokunmadılar. Öylece masada oturuyorlardı. Olabildiğince garip bir andı.

 

Onların aksine, Güney Turkuaz Ormanı'nın öğrencileri heyecanlı görünüyorlardı. Mutlulukları kalpten geliyordu. Çünkü zaferi onlar kazanmıştı. Sadece Güney Turkuaz Ormanı'nın onurunu korumakla kalmamış, hem de onları provoke etmeye gelmiş Bulut Yıldırımı Köşkü'nün öğrencilerinin suratlarına olanları bir tokat gibi vurmuşlardı.

 

Onurlarını koruyan kişinin kim olduğunu unutmayacaklardı. Bulut Yıldırımı Köşkü öğrencilerinin suratlarına tokadı vuran kişiyi. Chu Feng'i. Tümünü tek başına yapmıştı.

 

Her ne kadar Bulut Yıldırımı Köşkü'nün ihtiyarları rahatsız da olsalar, onlar nihayetinde yaşlılardı. Gülümsemek zorundalardı. Öğrencilerinden bile daha çok yorgun düşmüşlerdi. Yüzleri kara çıkmış da olsa, mutlularmış gibi davranıp Güney Turkuaz Ormanı'nın ihtiyarlarıyla birlikte şaraplarını tokuşturup keyifle içmeleri gerekiyordu.

 

Bulut Yıldırımı Köşkü'nün öğrencileri, idari yaşlıları ya da müdürleri bile; arada bir gözlerini Chu Feng'e çevirip gözlerinin içine bakıyorlardı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr