Bölüm 1048: Diz Çök ve Af Dile

avatar
2629 9

Martial God Asura - Bölüm 1048: Diz Çök ve Af Dile


 

Bölüm 1048: Diz Çök ve Af Dile

 

Chu Feng hariç herkes aptala dönmüştü.

 

Vücudu kanla kaplanmış ve yaptıklarından pişman halinde yatan Shi Yuanhang herkesin hayallerini altüst etmişti. Kafalarında şimşekler çakıyor gibiydi. Hiçbiri sakinleşemiyordu.

 

Bulut Yıldırım Köşkü öğrencileri geçmişte Chu Feng'i aşağı görmüşlerdi, Chu Feng'in gerçek gücünü gören Güney Turkuaz Ormanı öğrencilerinden de bazıları aptallaşmıştı.

 

Onun gücünü duymuşlardı ama ilk defa gözleriyle görüyorlardı. Kendilerini şok olmaktan alıkoyamadılar.
Çünkü Shi Yuanhang Zhao Genshuo'ya benzemiyordu. Hepsi dokuzuncu seviye Dövüş Lordu olsalara da Zhao Genshuo, Shi Yuanhang'ın tek bir darbesine dahi karşı koyamamıştı. Shi Yuanhang'ın olağanüstü dövüş gücüne sahip bir dahi olduğu apaçıktı.

 

Bu güce rağmen Chu Feng'in tek yumruğuna dahi dayanamamıştı. Chu Feng'in gücünü ortaya koyuyordu bu durum, aralarındaki farkı anlamışlardı.

 

"Seni piç kurusu!"

 

Chu Feng'in gücü herkesi aptala çevirmişken Shi Yuanhang bir anda bağırdı. Vücudundan şiddetli bir hortum yayılıyordu. Bu onun aurasıydı, güçlü aurası.

 

Aurayı sezen Güney Turkuaz Ormanı öğrencilerinin ifadeleri değişti. Çünkü bu auranın dövüş gücü kral seviyesindeydi. Shi Yuanhang artık dokuzuncu seviye bir Dövüş Lordu değildi. Birinci seviye Dövüş Kralı'ydı.

 

"Pat!"

 

Shi Yuanhang'ın içinden çıktığı duvarın taş parçaları etrafa dağılıyordu. Acısından eser kalmamıştı. Yüzü öfkeyle, gözleri de öldürme isteğiyle yanıp tutuşuyordu.

 

"Demek artık saklayamıyorsun? Birinci seviye bir Dövüş Kralı olmana rağmen dokuzuncu seviye bir Dövüş Lordu gibi davranıyordun. Dövüş gücünü yüksek mi göstermeye çalışıyordun yoksa sadece aptal mısın?" Chu Feng dalga geçti.

 

"Ne? Birinci seviye bir Dövüş Kralı mı? Bu kadar güçlü olmasına şaşmamalı. Demek bizi aşağılamak için saklanıyordu. Rezillik!" Chu Feng'in dediklerini duyan Güney Turkuaz Ormanı öğrencileri de olan biteni anlamışlardı. Her biri öfkeden dişlerini sıkıyordu.

 

"Piç! Bana hakaret edersin ha?! Seni mahvedeceğim!" Shi Yuanhang zaten öfkeden kuduruyordu, Chu Feng'in hakaretleri bu ateşi harlamıştı.

 

Dövüş Yeteneği kullanmaya tenezzül etmedi. Vücudu bir an için ortadan kayboldu. Tekrar göründüğünde Chu Feng'in önündeydi. Yumruğu Kral seviyesinde dövüş gücüyle dolmuş, Chu Feng'in yüzüne hızla iniyordu.

 

Chu Feng'e kendi ilacından tattırmak istiyordu. Onu rezil rüsva etmek istiyordu. Bu yüzden hedefi onun yüzüydü.

 

"Bam." Tam da Shi Yuanhang'ın yumruğu Chu Feng'in yüzüne inerken, Chu Feng'in avucu demirden yapılmış gibi yumruğu havada yakaladı.

 

Chu Feng kolunu döndürdü. Kemik sesi geldi. Shi Yuanhang'ın kolu kırılmıştı. Kanlar fışkırıyordu, kemikleri görünüyordu.

 

"Aaahhh" Kolunun kırıldığını fark eden Shi Yuanhang hazırlıksız yakalanmıştı, çığlıklar atıyordu.

 

Bunun sadece başlangıç olduğundan habersizdi. Kolunu kırdıktan sonra Chu Feng bacağını kaldırıp Shi Yuanhang'ı tekmesiyle yere yapıştırdı. Ardından elini uzatıp bir bıçak gibi kullanarak Shi Yuanhang'ın dantianına sapladı.

 

"Yapma!" Dantianının parçalanacağını anlayan Shi Yuanhang panikledi. İstemsizce "yapma" diye bağırdı.

 

Ama şanssızdı ki Chu Feng merhametli biri değildi. Elini yavaşlatmadı, aksine daha da hızlandırdı.

 

Çiseleyen kanı takiben yüksek sesli bir inleme duyuldu. Shi Yuanhang'ın dantianı tamamiyle delinmişti.

 

"Abi Shi..."

 

"Kardeş Shi..."

 

Shi Yuanhang'ın dantianı gözlerinin önünde parçalanıyordu. Yıllarca yetiştirdiği gücü gözlerinin önünde dökülüp gidiyordu. Shi Yuanhang'ın aurası hızla kayboluyordu. Bulut Yıldırım Köşkü öğrencileri paniklemeye başladı. Her biri güçlü auralarını Chu Feng'e doğru yolladılar.

 

"Nasıl olabilir? Bulut Yıldırım Köşkü öğrencileri bu kadar güçlü mü?"

 

Bulut Yıldırım Köşkü'nün otuz dört öğrencisinden yayılan aurayı sezen Güney Turkuaz Ormanı öğrencileri şaşkına dönmüşlerdi.

 

Çünkü o otuz dört öğrenciden üçü birinci seviye Dövüş Kralı, diğerleri de dokuzuncu seviye Dövüş Lordu'ydu. Yenilmiş Shi Yuanhang'ı da sayarsak toplam dört tane birinci seviye Dövüş Kralı demekti bu.
Böyle bir dağılım Güney Turkuaz Ormanı'ndan kat kat daha güçlüydü. Han ailesi atılmamış olsaydı onlar bile Bulut Yıldırım Köşkü öğrencileri ile aşık atamazlardı.

 

Güçlerine bakılacak olursa ikinci seviye alt güçlerden hiçbiri onları yenemezdi. Yalnızca diğer üç Turkuaz Orman gibi birinci seviye güçler onları baskılayabilirdi.

 

Durum buyken bile Chu Feng gram korkmuyordu. Duygusuz bir ifadeyle, "Yetişimini kaybetmek isteyen öne çıksın." diye bağırdı.

 

"Woosh."

 

Chu Feng'in sözlerinin ardından tüm saray koridoru duruldu. Az evvel öfkeli olan Bulut Yıldırım Köşkü öğrencileri Chu Feng'in dediklerinin ardından dehşete kapılmışlardı. Kimse öne çıkmadı. Saldırmayı düşünen kimseden çıt çıkmıyordu. Hepsinin korkusu gözlerinden okunabiliyordu.

 

Çekiniyorlardı. Çünkü Chu Feng'in sesi yalnızca güçlü bir baskı değil, aynı zamanda öldürme isteği de içeriyordu. Fazla korkutucu bir birleşimdi bu. Tarif edilemez bir ürkütücülüğü vardı.

 

Herkesi korkutan öldürme isteği oldu. Chu Feng'e karşı koymaya cesaret edemediler.

 

Yerde yatan, yetişimi dantianından hızla akan Shi Yuanhang'ı gördükten sonra kendilerini güçsüz hissetmişlerdi.

 

Bir araya gelseler bile Chu Feng'e rakip olamayacaklarını anlamışlardı. Chu Feng'in acımasız yöntemlerini gördükleri için sonlarının Shi Yuanhang gibi olmasından korkuyorlardı.

 

Bedenleri pişmanlıkla doldu. Güney Turkuaz Ormanı öğrencilerine hakaret ettikleri için pişman oldular. En baştan böyle bir şeytanın aralarında olduğunu bilselerdi, sarf ettikleri sözlerin hiçbirini sarf etmezlerdi.

 

Pişmanlık. Yüzleri kıpkırmızı olmuştu. Ama yapabilecekleri hiçbir şey yoktu.

 

"Bu kardeşleriniz, ne olursa olsun, sizinle ittifak halindedir. Kardeş Shi size hakaret etmiş olsa da onun yetişimini sakatlamamanız gerekirdi, öyle değil mi?"

 

"Şu anki yetişimine sahip olmak için ne gibi bedeller ödediğini biliyor musunuz? Bulut Yıldırım Köşkü'nün onun gibi bir dehayı yetiştirmek için nasıl kaynaklar kullandığını biliyor musunuz?"

 

"Yaptığınız sadece aramızdan bir dahiye zarar vermek değil, aynı zamanda Güney Turkuaz Orman'ın kuvvetli bir müttefiği ile olan ilişkisine de zarar vermekti."

 

Şiddetin çözüm olmayacağını anlayan öğrenciler şanslarını sözcüklerle deniyorlardı. Chu Feng'i eleştiren kişi de onun ilgisini çekebilecek güzellikte bir kadındı.

 

"Siz de yetişimlerinizi kaybetmek istemiyorsanız, diz çökün." Chu Feng kadını hiç umursamadı. Bakışlarını onlara çevirip yüksek sesle bağırdı.

 

Sesi bu sefer daha da yüksek, daha da ürkütücüydü. Chu Feng'le anlaşmaya çalışan öğrenciler iyice sindiler. Artık konuşmaya cesaret edemiyorlardı, aynı anda diz çöktüler.

 

Chu Feng'e karşı gelmeye çalışırlarsa sonlarının ölüm olacağından korkuyorlardı.

 

"Bu..." Bulut Yıldırım Köşkü öğrencilerinin diz çöktüğünü gören Güney Turkuaz Ormanı öğrencileri hayretler içinde olanları izliyorlardı.

 

Chu Feng'e baktıklarında hayranlık duydular. Tüm bunların sebebi oydu.

 

O anda Müdür Sikong'un neden Chu Feng'i umut kaynağı olarak gördüğünü anladılar. Çünkü Chu Feng'in potansiyeli çok büyüktü. Kapasitesi şaşırtıcı derecede fazlaydı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr