Bölüm 1042: Kavga Çıkarmaya Gelmek

avatar
3159 10

Martial God Asura - Bölüm 1042: Kavga Çıkarmaya Gelmek


 

Çeviri: Wolfcobain

 

 

Chu Feng'in Dövüş İmparatorlarına olan hürmeti, Sikong Zhaixing'in söylediğini duyduktan sonra istemeden de olsa arttı.

 

Ancak, Yaşlı Maymun, Chu Kongtong ve hatta Cennet Yolu'nda karşılaştığı ailesinin yasak bölgelerinin muhafız heykelleri aklına geldi, hepsinin epey güçlü auraları vardı. Onların verdiği hissiyatlar Sikong Zhaixing'in verdiğinden tamamen farklıydı.

 

Nitekim Chu Feng, onlarla karşılaştığı anda gerçekten de efsanevi Dövüş İmparatorlarıyla karşılaştığına inandı. Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarında, Dövüş İmparatorları Tanrılarla eşittiler. Ancak, kendi klanı içinde, yasak toprakların muhafız heykelleri bile birer Dövüş İmparatoruydu. Bu, Chu Feng'e açık bir şekilde klanının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu.

 

Yaşlı Maymun, Chu Feng'in Dış Dünya'dan geldiğini ve Chu Feng'in ailesinin Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarındaki tüm büyük güçlere diz çöktürüp kendilerine tapındıracak kadar güçlü olduklarını söylemişti.

 

O zamanlarda, Chu Feng Yaşlı Maymun'un söylediği bu sözlerden şüphelenmişti. Ancak şimdi bu sözlere tamamıyla inanıyordu. Bunun sebebi, bunun Yaşlı Maymun veya Chu Kongtong olup olmamasına bakmaksızın, hepsinin Dövüş İmparatoru olduğunu hissedebilmesiydi. Dahası, sadece sıradan Dövüş İmparatorları değildiler. Sadece muhteşem güçleri ve birini kolayca boğabilecek auraları bile Yaşlı Maymun'un söylediği sözlerin doğru olduğunu gösteriyordu.

 

Ailesi inanılmaz güçlüydü. Mantıksal olarak, bu iyi bir şey olmalıydı. Ancak, Chu Feng'in asıl kafa tutmak istediği şey hayal edilemeyecek kadar güçlü ailesiydi.

 

Şu anda Chu Feng kalbinde bir baskı hissetmeye başlamıştı. Ancak, ne olursa olsun, Dış Dünya'dan gelmiş ailesine kafa tutmalıydı. Bunun sebebi, babasının saygısını geri kazanması gerekmesiydi. Ve bunu yapabilmek için, ilk olarak bu Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarında kendisini kanıtlamalıydı.

 

"Chu Feng, sen şu anda bir seviye 9 Dövüş Lordusun. Bu inanılmaz ehemmiyetli bir seviyedir. Birkaç gün içinde, Antik Dönem'in Ölümsüz Göleti açılacak. Seni, Güney Turkuaz Orman'ın bu sene Turkuaz Dağ'a gidip Antik Dönem'in Ölümsüz Göleti'nde eğitim görmesi için göndermeyi planladığı öğrencilerle beraber göndereceğim."

 

"Senin, yeteneğinle beraber, oradan iyice yararlanabileceğine inanıyorum. Sonraki yıl geldiğinde, seni Antik Dönem'in Ölümsüz Göleti'ne bir kez daha göndereceğim. Belki, o zaman, o yerden büyük bir irfan elde edersin ve Dövüş Kralı alemine geçebilirsin."

 

"Bir Dövüş Kralı olduğunda, seni Turkuaz Dağ'a eğitim için gönderirken içim rahat olacak." Aniden, Sikong Zhaixing'in konuşması Chu Feng'in düşünceler silsilesi tarafından bölündü.

 

"Antik Dönem'in Ölümsüz Göleti, orası nasıl bir yer?" Diye sordu Chu Feng merakla.

 

"Sana onu anlatmayı neredeyse unutuyordum. Antik Dönem'in Ölümsüz Göleti, bizim Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarımızdaki kutsal bir yetiştirme bölgesidir. O bölge sadece büyük ölçüde doğal enerji içermekle kalmayıp, aynı zamanda içinde dolaşan özel eşyalar da barındırır."

 

"Bu eşyalar görülemezler ve onlara dokunamazsın. Ancak, bu şey kaderinde olanlar veya yeteneğe sahip olanlar onları hissedebilirler. O eşyaları hissedebildiğin sürece, daha kolay bir şekilde seviye atlayabilirsin. Seviye atlamasan bile, yine de yetiştirme sürecinin çok daha rahat olmasını sağlayacaktır." Diye açıkladı Sikong Zhaixing.

 

"Yani böyle bir şey." Chu Feng kafasını salladı. Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarının kutsal bir yetiştirme bölgesi, Chu Feng de böyle bir şeyi deneyimlemeyi diledi. Ancak, Chu Feng, bunun hakkında düşündükten sonra, "Usta, beni Turkuaz Dağ'a göndermeden önce sonraki yılı beklemeyi mi diledin?" diye sordu.

 

Chu Feng biraz endişelenmişti çünkü Turkuaz Dağ'a olabildiğince kısa sürede girmek istiyordu. Sonuç olarak, Güney Turkuaz Ormanı'nın kaynakları, onların sahip olduğu yetiştirme kaynaklarına kıyaslanamazdı. Orada müthiş bir çekişme ve hatta hayatını tehlikeye sokabilecek şeyler bulunuyordu, ancak ne demişler, akıntıya karşı yüzmek kişinin alışmasını ve daha hızlı olgunlaşmasını sağlar.

 

"Seni Turkuaz Dağ'a göndermeden önce Dövüş Kralı seviyesine ulaşmanı beklemeyi planlıyorum. Ancak, Turkuaz Dağın alt kuvvetlerinden öğrenciler aldığı zamana kadar bir Dövüş Kralı olmayı başarırsan, kuşkusuz seni oraya bu sene yollarım." Diye yanıtladı Sikong Zhaixing, suratında bir gülümseme vardı.

 

Sikong Zhaixing'in sözlerini duyduktan sonra, Chu Feng sadece zorlayarak hafifçe gülümseyebildi. Bu sözlerinin arkasındaki anlam netti. Chu Feng Turkuaz Dağ'a ne kadar çabuk girmek isterse istesin, öncelikle bir Dövüş Kralı olmalıydı. Eğer Chu Feng Turkuaz Dağ'a bu sene girmek istiyorsa, bu mümkün bir şeydi. Sadece, Dövüş Sanatı Kralı seviyesine bu yıl içinde erişmesi gerekiyordu.

 

Chu Feng bir süre daha Sikong Zhaixing ile konuşmaya devam etti. Akşam yemeğini bitirip de gece karanlığa büründüğünde bile Chu Feng evine dönmemişti.

 

Ancak Chu Feng Güney Deniz Bölgesi'nden insanların içinde yaşadığı avlu malikanesinde büyük bir değişikliğin yaşandığından pek de haberdar değildi.

 

Bu avlu malikanesi normal boyutunu birkaç katı daha büyütülmüştü. Sıradan bir şekilde kil ile kaplanmış zemin, şimdi bir ticaret meydanıydı. Dahası, burada çeşitli binaların dışında iki olağandışı büyüklükte saray da bulunuyordu.

 

İki saraydan biri inanılmaz lüks ve etkileyiciydi. Güney Deniz Bölgesinden gelen insanların yaşadığı sıradan binalara kıyasla aralarındaki fark yer ile gök arasındaki kadardı.

 

Bu iki saraya gelirsek, bunlar Chu Feng ve Li Lei'nin yeni evleriydi. Lüks ve büyük gözüken ev Li Lei'nindi. Aşırı lüks ve etkileyici gözüken diğeri ise Chu Feng'in eviydi. 

 

Bu iki sarayın yapım süreci inanılmaz kısa sürmüştü. Neredeyse yarım gün içinde tamamlanmıştılar. Şu anda iki sarayın yapımı da tamamıyla bitmişti. Bununla birlikte, sarayların içinde bir oraya bir buraya bir şeyler götürüp getiren bir sürü güzel görünümlü genç kadın vardı.

 

Onlar, Güney Turkuaz Ormanı'nın Chu Feng ve Li Lei'ye verdikleri hizmetçilerdi. O anda, sarayları dekore etmekle meşguldüler. Chu Feng ve Li Lei'nin gelip yerleşebilmeleri için akşama kadar sarayların içini döşemelerine dair ölüm tehditi içerikli bir emir almıştılar.

 

Li Lei'nin sarayı için, nispeten sıradan şeyler kullanılıyordu. İster dekorasyonlar ister de hizmetkarları çekirdek müritlere verilenlerin az çok benzeriydiler. Kendi mevkisiyle böyle bir muamele görmesi neredeyse imkansız olsa bile, en azından çok da olağanüstü şeyler değildiler.

 

Chu Feng'in sarayında ise dekorasyonlar inanılmaz lükstü. Saraydaki hizmetkarlar bile iyi yetiştirilmiş çok güzel kızlardı. Hizmetkarların en iyilerinin de en iyileri oldukları söylenebilirdi.

 

Kısaca, birisi çıkıp Chu Feng'e verilen hizmetin diğer bütün Güney Turkuaz Orman müritlerine verilen hizmetler arasında en iyisi olduğunu söylese, kimse inkar etmezdi.

 

Bu yüzden, Güney Deniz Bölgesi'nden gelen insanların moralleri, avluda aniden yükselen bu binaları gördüklerinde epey bozulmuştu. Ayrıca gözleri de kıskançlıktan parlıyordu.

 

Chu Feng, Koruyucu Lord'un onayını almıştı. Ancak, Li Lei'ye ne denmeliydi? Ne yeteneği, ne erdemi vardı bu çocuğun?

 

Bunu gayet iyi biliyorlardı. Li Lei, çok kritik bir durumda Chu Feng'in yanında durmuştu. O yüzden de böyle bir ödül almıştı.

 

Bu onların epey pişman olmalarına sebep olmuştu. Eğer, tıpkı Han ailesinin büyükleri ne olduğunu sorduğunda Li Lei'nin yaptığı gibi konuşmak için orada olsaydılar, onlar da Li Lei'nin aldığı gibi bir hizmet alabilir ve Chu Feng sayesinde Güney Turkuaz Orman'da hızlıca başarıya ulaşabilirdiler.

 

Ne yazık ki, onlar böyle bir şey yapmamışlardı. Bunun yerine, onlar Chu Feng'i suçladılar ve neredeyse onu öldürecektiler. Daha açık olmak gerekirse,  Chu Feng'in böyle kudretli bir gücü olmasaydı muhtemelen onlar tarafından öldürülürdü.

 

Bu onların kaderlerini Li Lei'den çok farklı bir yöne çekti. Ani bir başarı bir yana, muhtemelen Güney Turkuaz Orman'nında başarı için bir şans elde edemeyeceklerdi. Hayatlarının geri kalanını huzur içinde yaşamaya çalışmak bile sıkıntılı olabilirdi.

 

Ancak, iyimserliği elden bırakmayan ve Chu Feng'in henüz dönmemiş olmasından yararlanan, Shen Lang ve Shen Hong kardeşler tarafından yönlendirilen Güney Deniz Bölgesi insanları, Li Lei'yi bulmak için yola koyuldu. Li Lei'nin kendileri için merhamet dileyeceğini umuyorlardı.

 

"Ne? Siz benden Chu Feng'e gidip sizin için merhamet dilenmemi mi istiyorsunuz ?" O an, Li Lei'nin bütün yaraları iyileşmiş gibi duruyordu. Aslında hizmetçilere göz kulak oluyor, heyecan ve sevinçle yeni konağını inceliyordu.

 

Ancak Shen Lang ve diğerlerinin dediklerinin duyduktan sonra ifadesi büyük bir değişime uğradı. Yüzünden mutsuzluk okunuyordu adeta. Artık arkasında Chu Feng olduğu için Shen Lang ve diğerlerinden hiç korkmuyordu. O yüzden onlara karşı kibar olmaya zahmet göstermedi. Sert bir yüz ifadesiyle Shen Lang'e işaret etti ve dedi ki:

 

"Şimdi hepiniz dikkatlice dinleyin. Merhametli ve iyi kalpli olan sadece kardeşim Chu Feng'dir. Ben olsam, sadece sizin kurallarınıza göre, şimdiye dek hepinizi öldürmüştüm."

 

"Özellikle de seni, Shen Hong. Kardeşim Chu Feng sizi korumakla sadece kendi başında dert açtı. Nasıl olur da ona böyle davranırsınız? Kalbinize bakın ve kendinize sorun sizin yaptığınız insanlığa sığar mı? Bir gıdım bile ahlakınız kaldı mı? Yoksa hepsi köpekler tarafından yutuldu mu?"

 

Li Lei'nin sorularıyla yüzleşen Shen Hong başını aşağı indirdi ve konuşmadı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Bunun sebebi sorular sorulmadan önce bile kendinden utanıyor olmasıydı. En çok canını sıkan şey ise kendisine ekmek veren eli ısırmıştı. Bu suçu utançtan kıpkırmızı olmasına yetmişti. Diğerlerinini yüzüne bakacak hali yoktu. Ancak, artık çok geçti.

 

Ne yazık ki, iş işten geçmişti. Ne kadar pişmanlık duyarsa duysun, olanları geri alamazdı. Çıktığı yolun sonuçlarına kendisi katlanmalıydı. İster onur ister utanç olsun bununla kendisi yüzleşmeliydi.

 

"Yo, gerçekten de kendini beğenmiş bir sesin var. Güney Deniz Bölgesi'nden gelen çöpler, şimdi kimi öldürmeyi planlıyorsunuz?" Ancak, tam bu anda, avlunun dışından alaycı bir ses yükseldi.

 

Bu ses duyulduktan sonra oradakileri bir panik sardı. Sarayı dekore etmekle görevli olan hizmetçiler bile donakaldı. Bakışlarını bu sözleri bağıran kişiye çevirdiler.

 

Li Lei gözlerini sesin kaynağına çevirdikten sonra, herkesin yüz ifadesi değişti. İnsanların yüzünden panik ve rahatsızlık okunuyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr