Bölüm 272: Birbirini Gözlemleme

avatar
1760 27

Lord Of Mysteries - Bölüm 272: Birbirini Gözlemleme


Çevirmen: Dnightshade

Dedektif mi? Bir meslektaşım... Ancak, bu kadar ciddi bir davada polise yardım ediyor olması onun gerçekten de tanınmış bir dedektif olduğunu gösteriyor, en azından Sivellaus Karargahı'nda... Eh, bu ritüeli gerçekleştiren seri katilin Beyonder ekiplerine devredilmesi gerekmiyor mu? Polisin yapması gereken tek şey birkaç yardımcı göndermek, o halde neden özel bir dedektifin yardımına başvurdular merak ediyorum doğrusu...

Evet, on bir seri cinayet bir sansasyon yaratmış olmalı. Sevillaus Karargahı büyük baskı altında ve öylece oturup beklemek istemiyor olabilirler...

Klein düşüncelerini mimiklerine yansıtmadan nazikçe gülümsedi.

"Pekala."

Isengard Stanton'un aracına bindiğinde içeride kahverengi saçlı genç bir adam daha olduğunu gördü.

"Bu benim asistanım," dedi ince yüzlü Isengard. "Buyurun lütfen."

Zarar verme niyeti olmadığını göstermek için aracın kapısını kapatmamış, sürücüye yola devam etmesi talimatını vermemişti.

Klein oturup endişeli bir şekilde Isengard'a baktı, "Benimle ne konuşmak istiyorsunuz Bay Stanton?"

Isengard koyu renkli piposunu çıkarırken cevap verdi, "Madam Lopez'den ne öğrendiğinizi bilmek istiyorum. - Bir şey duydunuz, bir şey keşfedebildiniz mi acaba?"

 

 

 

 

"Bu... Ben de bir dedektifim ve bu işte gizliliğin en önemli şey olduğunu biliyor olmalısınız," dedi Klein, kasıtlı olarak ikilemde kalmış gibi davranıyordu.

"Size bunu Sivellaus Karargahı adına soruyorum. Bunun gizlilikle hiçbir ilgisi yok." Isengard başparmağıyla piposunu okşadı. "Bir pound, yo... İki pounda ne dersiniz?"

Meursault meselesinden dersini almış olan Klein tereddüt etmeden cevap verdi, "Tabii."

"Pekala." Isengard gülümseyerek cüzdanına uzanıp iki pound çıkardı.

Klein parayı alıp birkaç saniye düşündükten sonra açıklamaya başladı, "Tek bir şey duyduk. - Madam Lopez, adamlarından Capim'e ulaşmalarını, ona birkaç gün boyunca kimseyi göndermemesini söylemelerini istedi."

"Capim?" Isengard hafifçe başını salladı. "Anladım."

"Capim'in kim olduğunu biliyor musunuz?" Klein şaşkınlığını gizlemedi.

O anda Isengard'ın yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti, "Kendisi Cherwood'un en tartışmalı kodamanlarından biri."

"Backlund'un ıssız sokaklarında, sık sık masum kızlar kayboluyor ve uzun bir süre sonra, yasal ya da yasadışı genelevlerde ortaya çıkabiliyorlar. Söylentilerin çoğu Capim'i işaret ediyor, onun eli kanlı bir suçlu olduğu düşünülüyor, ancak kanıt yetersizliği sebebiyle adam hala elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor. Dahası, pek çok önemli insan tanıyor."

Bunlar doğruysa, bu adam bin kez ölse az... Klein başını salladı, "Burası Loen, Backlund, Bay Stanton, benim artık gitmem gerekiyor."

"Yardımınız için teşekkür ederim." Isengard, Klein'ı uğurlamak için kibar bir şekilde hafifçe ayağa kalktı. "Bu arada, dövüş becerileriniz mükemmel. Belki gelecekte birlikte çalışma fırsatımız olur. Size nasıl hitap edebilirim?"

"Sherlock Moriarty." Klein kısaca adamı cevapladıktan hemen sonra araçtan indi.

Isengard, Klein araca binene kadar orada beklemiş, ancak o yola koyulduktan sonra aracının kapısını kapatıp sürücüye devam etmesi talimatını vermişti.

Araç ilerlemeye başladığında başını çevirip pencereden dışarı baktı. Gri saçlı orta yaşlı beyefendi purosunu kaldırmış, cebinden çıkardığı pirinç bir nesneyi okşuyordu.

Bu pirinç nesne, merkezinde dikey bir göz bulunan, açık, cep boy bir kitaptı.

"Bay Moriarty'nin aniden ortaya çıkışı, hali, tavrı bir tuhaftı. Altın çerçeveli gözlükleriyle oldukça kültürlü görünürken, sakalını uzatmış olması onu kaba göstermiş. Burada bir tuhaflık var. Günümüzde, altın çerçeveli gözlük takan insanlar genellikle imajlarını, kültürlü ve saygın görünmeyi önemseyen kimselerdir. Bir şeyler saklamaya çalışıyor olabilir... Tabii alışılmadık bir estetik anlayışına sahip olması da mümkün..." Isengard kendi kendine konuşuyor gibi görünüyordu, ancak aynı zamanda da asistanına yol gösteriyordu.

Bu sırada Klein da arkasına yaslanmış, az önceki karşılaşmayı gözden geçiriyordu; O dedektif sorun çıkarabilecek biri. Ruh Görümü aktif hale getirdiğimden beri, astral izdüşümünün renkleri mavi, beyaz ve mor, bunlar mantıklı düşünmeyi, kayıtsızlığı ve manevi hakimiyeti temsil ediyor. Başka pek fazla duygu rengi görünmüyordu.

Gerçekten bir sorunu çözmeye tamamen odaklanmamış normal insanların aynı ruh halinde uzun süre kalabilmesi oldukça zordur. Eninde sonunda başka duygular gösterirler...

Evet... Dedektif Isengard Stanton ya olağanüstü yeteneklere sahip bir dahi, ya da bir Beyonder...

... Klein yavaş yavaş düşüncelerini dizginledi ve başını cama doğru çevirip yolun kenarındaki iki-üç katlı güzel binaları incelemeye başladı.

Aralarda beş-altı katlı kahverengi binalar da vardı, bunlar, Backlund'un en yeni trendi, krallığın en gelişmiş inşaat teknolojisinin ürünleriydi.

Bu araçtan sonra bir aktarma daha yapan Klein sonunda Cesur Yürekler Barı'na varmıştı.

Henüz yoğunluk saati gelmediğinden, içeri girdiği anda Kaspars'ın nerede olduğunu görebilmişti.

Kırmızı burunlu yaşlı adam, birasını yudumlarken memnun bir biçimde gözlerini kıstı.

Klein oyalanmadan ona doğru yaklaşıp gülümsedi, "Maric burada mı?"

Bu sırada bir eli cebindeydi, Azik'in bakır düdüğünü maneviyatıyla sarmıştı.

Kaspars'ın karşısında dururken, üzerinde bakışlar olduğunu hissetmeye başlamıştı. Belli ki birileri onu gözlemliyordu.

Ancak o sorusunu sorduğu anda bakışlar Kaspars'a kaymıştı.

Yüzünde koca bir yara olan yaşlı adam gözlerini açtı, pek iyi bir ruh halinde gibi görünmüyordu, "Gelmedi. Dün de gelmedi."

Gelmedi ha...Klein rahat bir oh çekti, artık Azik'in bakır düdüğünü maneviyatıyla sarmasına gerek kalmamıştı.

Maric'ten bahsettiğimde biri bana baktı... Onun nerede olduğunu sorduğumu duyduğunda da bakışlarını Kaspars'a çevirdi... Biri Maric'i arıyor... Klein arkasını dönüp bakışların sahibine bakmak istiyordu, ancak bu dürtüye karşı koyması gerekiyordu.

İlk şüphesiyle birleştirdiğinde, sorusuna genel bir cevap bulduğunu hissediyordu.

Geçen hafta bir şey beni çok şaşırtmıştı... Dizi 5 seviyesinde olan korumam, neden 1000 pound için üç günlük bir görevi kabul etsin ki? Ödeme az olduğundan değil de, o seviyede biri zaten oldukça güçlü biri sayılıyor. Tanrıça Kilisesi'nde, bu seviyede biri Gece Kuşu diyakozu ya da piskoposu olabilir. Hatta bir Kutsal Esere sahipse, başpiskoposluk ya da yüksek rütbeli diyakozluk pozisyonu için bile rekabet edebilir...

Diğer gizli kuruluşlar ve istihbarat teşkilatları içinde de Dizi 5 oldukça güçlü kabul edilir, bu seviyedeki kimseler bir ilçeden sorumlu bile olabilir. Herhangi bir kuruluşun parçası olmasa bile, o seviyede bir Beyonder kendi organizasyonunu kurabilir...

Nereden bakılırsa bakılsın, o koruma kızın böyle bir 'iş üstlenmeye' hiç ihtiyacı yoktu...

O sırada, Bakerland tarafından gönderilen uzmanları oyalayıp benim kaçmam için fırsat yaratabilecek, en fazla Dizi 6 seviyesinde olan bir 'güvenlik görevlisi' tuttuğumu sanmıştım, ancak o kız korkunç derecede güçlüydü...

Şimdi olanları da göz önünde bulundurursak, muhtemelen koruma kız ve Maric de benim gibi. Kimlikleri hassas olduğundan saklanmak zorundalar. Evet, hatta onların durumu daha da kötü olabilir, belki de daima yakalanma korkusu içinde yaşıyorlardır... Ah, o kızın peşine düşebildiklerine göre, aralarında Yüksek Dizi Beyonderlar olmasa da muhakkak Kutsal Eserleri ya da birkaç Dizi 5 üyeleri olmalı...

Tabii bunlar yalnızca benim tahminlerim. Belki de bu mesele Maric'in Beyonder kimliğinin açığa çıkmasıyla ilgilidir, Makinecilik Kolektif Zihni peşine düşmüş olabilir...

Klein biraz düşündükten sonra hayal kırıklığı dolu bir tonda cevap verdi, "Demek öyle... Ben de onunla kart oynamayı planlıyordum."

Klein'ın normal konuşma tarzına benzemeyen bu cümle Kaspars'ı derhal alarma geçirmişti. Bakışlarını Klein'dan ayırmadan güldü, "Bu gece ben kart oynayacağım. Teksas, katılmak ister misin?"

"Hayır, ben yalnızca akşam yemeğine kadar oynamayı planlıyordum. Ah, sanırım eve gitsem iyi olacak." Klein bir içecek bile sipariş etmeden derhal Cesur Yürekler Barı'ndan ayrıldı.

Kaspars'a başka Beyonder toplantıları olup olmadığını sormayı planlamıştı, ancak bu koşullar altında bunun güvenli olmayacağını düşündüğünden vazgeçmişti.

 

 

 

 

Aslında, Kaspars'la konuşmak için bir kart odasına ya da daha kuytu bir yere geçebilirlerdi, ancak yine de beklemekten zarar gelmezdi.

Klein'ın eve dönmek için de acelesi yoktu. Kimsenin kendisini takip etmediğinden emin olmak için önce Doğu Bölgesi'ndeki tek odalı evine gidip gri sisin üstündeki dünyada bir kehanet gerçekleştirmeyi planlıyordu.

Bütün bunları halledip kafasını rahatlattıktan sonra, tamamen karanlık çökmeden Minsk Sokağı'na döndü, abone olduğu gazeteler posta kutusunu ağzına kadar doldurmuştu.

Bugün evden acele çıkınca gazete okuyacak vaktim de olmadı... Quelaag Kulübü'nde atış taliminden sonra güzelce karnımı doyurup biraz da şekerledim, sonra da Talim tarafından tenis oynamaya sürüklendim. Heh, teniste yeterince becerikli olduğum söylenemez ancak fiziksel fitliğim açığımı kapatıyor... Klein gülümseyerek kapıyı açıp içeri girdi.

Gazeteleri kahve sehpasına bıraktıktan sonra kanepeye yığıldı. Birkaç saniye sonra duvardaki lambayı yakıp gazeteleri incelemeye başladı.

Eline ilk aldığı gazete Backlund Sabah Postası'ydı ve beşinci sayfayı açtığında bir ilan görmüştü. Ernst Firması'ndan mal alım ilanı!

Bir litre un için yedi peni, bir pound tereyağı için 1 soli, bir pound domuz yağı için 6 peni, bir pound krema için 1 soli 3 peni, bir pound siyah çay için 8 soli...

Yani, yarın akşam aynı yerde, saat sekizde bir Beyonder toplantısı olacak. Kapıya, altı uzun, bir kısa aralıkla yedi kez ağır, bir kez de hafifçe tıklanmalı... İlandaki 3 ve 8 rakamı anlamsız... Klein keyifli bir şekilde arkasına yaslandı, yarınki toplantı için sabırsızlanıyordu.

Aradığı malzeme ve nesneleri bulursa iksir formülleri satarak bunları almayı deneyecekti!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr